Etiket arşivi: Hakan Fidan

Korkudan ödü patlayan patlayana…

Gelebiliyorsanız gelin, ben de savaş/işgal istiyorum. Hem Türkiye hızla temizlensin, hem siz temizlenin ve cehenneminize gidin. Sonra bu gezegende yapacak çok işlerim var. Ufak ufak gruplar halinde ve ufak ufak hamleler halinde uğraşamam sizinle, hep beraber hızlandıralım bu işleri, bu süreci…

Neyden korkuyorsunuz, ölmekten mi?
Babanız İblis yanınızda değil mi?

Derviş dervişi tekkede
Hacı hacıyı Mekke’de
Deli deliyi dakikada
Çingene Çingeye’yi her devlette bulur.

Sözde Dış işleri bakanı ve kara paracı Çingene Hakan Fidan, kendisi gibi Çingene, kara paracı ve vatan haini Hollanda dışişleri bakanı Slot ile görüşmüş.

Bu bağlantılara, bu Çingene dayanışmasına hala şaşıranlar kaldı mı aranızda?

Çingeneler her zaman ve her şartta iyi anlaşacaklar diye bir şey yok. Onlar da sık sık gruplaşıyorlar, kavgalar ediyorlar.

Sonra da ceremesini vatandaşlar çekiyor. Ne güzel memleket….

Bu da burada dursun. Kısa süre sonra, Türkiye’de bir tek NATO ve ABD üssü kalmadığında… Hatta Suriye ile Irak’ta da ABD unsurları kalmadığında, geri döner hatırlatırım.


Türkiye’ye güvenerek herhangi bir askeri misyon gerçekleştirmek isteyecek olan NATO unsurları, mayın eşeği Reşo’dan bile farksız bir hale düşecektir. En az mayın eşeği Reşo kadar büyük riskin içine girecektir. Parçalandığında kimsenin de umurunda olmayacaktır.

Hala TSK ve hain Ankara çetesi içindeki mason, gizli Ermeni ve Çingene hainler aksine görüntü vermeye, kameralara oynamaya çabalasalar da Türkiye bir NATO üyesi değil. Türkiye hiçbir NATO misyonuna katılmayacak.

Şurada Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir danışıklı dövüş yapmaya, tıkanmış kara para işlerini ve koridorlarını açmaya çalışırken sert kayaya çarpanlar ve günlerdir bip bip bip sesleri eşliğinde R yapanlar mı Türkiye’yi NATO misyonlarına dahil edebileceklermiş?

Komik değil. Gerçekten komik değil bu yaşananlar. Trajik bir çöküş, dibe vuruş ama bir yandan da utanmazca üste çıkma çabası bunlar.

TR’de kontrolü resmen de elimize aldığımız gibi, Alibaba’nın, Trendyol’un ve benzerlerinin TR’deki fişlerini hemen çekeceğiz. Sistemlerini durduracağız. Hiçbir faaliyette bulunmalarına izin vermeyeceğiz. Yüzlerce soruşturmayı eş zamanlı olarak başlatacağız.

Türkiye’de Çin markası cep telefonlarını ve baz istasyonlarını resmen ve hemen yasaklayacağız.

Çin’in Türkiye’de imalat yapan bütün tesislerini kapatacağız. TİKTOK’u anında yasaklayacağız ve yasağı aşarak TİKTOK kullananlara aşırı caydırıcı cezalar uygulayacağız.

Çin ile bütün diplomatik irtibatı dahi keseceğiz. Çin’e son darbeleri de vuracağız. TR’nin gerçek müttefiki olan ülkelerde de aynı uygulamaların yapılmasını sağlayacağız. Onları da ABD’nin yerine dünyanın yeni baş belası yapılmak istenen Çin’in zararlarından, dolandırıcılıklarından koruyacağız.

Bu arada, farkında mısınız, Şangay, BRICS, hepsi çöp oldu.

İstanbul hükumeti, TR’de bunların propagandasının yapılmasına bile izin vermeyeceğini ilan etmişti ve vermiyor.

Neler yapacaklardı, ne hallere düştüler. TR’de basın ve medya artık bu gibi ülkelere ve teşkilatlara rahat rahat çalışamıyor. Sözde Türk basın ve medyasında kaçan, kaçana… Korkudan ödü patlayan, patlayana…


Parayı veren düdüğü çalıyor mu? New York’ta Erdoğan’la yemek masasında fotoğrafa girmek 100 bin dolar

Gayri resmi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York’ta katıldığı yemeği organize eden derneğin sponsorluk tarifesi ortaya çıktı. Buna göre, 100 bin dolar ödeyenler protokol masasına oturdu, sahnede toplu fotoğraf çekimine katıldı.

TASC’ın yayınladığı broşüre göre, 100 bin dolara sunulan “Platin Sponsorluk”ta, “Cumhurbaşkanı ile toplu fotoğraf çekiminde sahneye davet edilmek; Sahnede teşekkür plaketi almak; Cumhurbaşkanlığı protokol masasından bir kişilik yer; İkinci protokol masasından iki kişilik yer; Erdoğan ve bakanlarla özel toplantıya katılım; program süresince dijital ekranlarda ön planda tutulma” gibi imkanlar sağlandı.

Ben dolandırmaya karşıyım. Ben sömürmeciliğe karşıyım. Babamın oğlu bile bunları yapsa, tepkisiz kalmam. Meydan bırakmam.

Emeğiyle, gayretiyle, hukuka uygun şekilde kazanan ise dünyalar kadar zengin olsun, hiç umursamam ve karışmam.

Etrafımda dolandırıcılar, sömürgeciler toplanmasınlar. Onlara seyyar satıcılık yapacakları bir saha bile açmam.

Ben hayatta kalacaksam, Youtube diye bir platform kalmayacak.

En iyi ihtimalle, mason ve satanist olmayan, kara paracı ve insanlığın düşmanı olmayan, insanlığın ahlakını ve dinini kasten yıkmak istemeyen, herhangi bir gizli servisin piyonu olmayan bir kişiye ‘gerçekten’ satılarak ve tamamen duruş değiştirerek, tamamen hukuka uyarak varlıkta kalabilir. Aksi halde yok olacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Ne oldu?


Hani Azerbaycan ile Ermenistan arasında güya savaş çıkacaktı? Hani yine türlü planlar vardı, kara paralar akacaktı?

Sert kayaya mı çarptı?

Ne oldu?

Hani ABD savaş gemileri şurada burada boy gösteriyordu, güya güç gösterisi yapıyordu? Neye yaradı?

Ne oldu?
R20 toplantısından sonra da kimsenin sesi beklenen seviyede çıkmıyor?

Hani ibnelik faaliyetleri? Hani aile kurumunu yıkacak yeni çıkışlar? Hani satanistlik?

Ne oldu?
Irak’ın kuzeyinde havalı havalı tavırlar vardı, üçbeş çapulcu Türkiye’nin güneydoğu bölgesini kopartıp almanın hayalini bile kuruyordu, ABD denilen terör ve vahşet devleti de asker yığıyordu?

Ne oldu?
İyice hayal alemine dalanlar, beni almanın ve yok etmenin hayalini de kuruyorlardı?

Ne oldu?
Hani güya yeni bir hükumet kurulmuştu?
Hani ruh hastası, şuursuz sefil mahluk Hakan Fidan yeni devlet başkanı yapılacaktı?

Ne oldu?
Hani FETÖ tarihi fırsat yakalamış, yıllardır hedeflediği hamleyi yapmış ve İstanbul’a dirsek atmıştı?

Ne oldu?
Hani trilyon dolarla yatırımlar gelecekti?
Hani kur baskılanmayacaktı?

Ne oldu?
Hani sözde tahıl koridoru açılacaktı?
ABD, Rusya, Çin, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa, Japonya, Güney Kore diye saymaya başlasak, onlarca ülke bir İstanbul etmedi mi?

Ne oldu?
Hani boğazlar kanallar bile kapandı, iyice dibe vurdunuz ve açabiliyor musunuz kapanan yerleri?

Ne oldu?
Güya güç gösterisi yapan ve “İstanbul’u dikkate almayın, bakın İstanbul boğazına demirledik, şovumuzu yaptık. Tayyip ve Hakan Fidan’ı da istediğimiz gibi konuşturduk. Antalya’ya da en büyük uçak gemimizi demirledik. TSK’deki Ermeni pilotlarla birlikte ortak uçuş da yaptık.” mesajları veren ABD…

Birkaç gün sonra Türkiye’nin bütün topraklarını, boğazlarını, karasularını tamamen devre dışı bırakan bir rezil proje ilan etmek zorunda kalmadı mı?

Bu yaptığı “Türkiye’de kontrolü çok büyük oranda kaybettik ve alabaileceğimize inanmıyoruz” demek değil mi? Bu kocaman bir itiraf değil mi?

Eze eze, yaka yıka geçsinler haydi, geçebiliyorlar mı? Geçebilenler, saçma salak projelerle oyalanır mı, onları ciddi ciddi ilan eder mi?

Ne oldu?
Dediğim gibi Almanya, Japonya, Güney Kore bile beş parasız kalmadı mı? Devasa krizlerin içinde kalmadı mı?

Ne oldu?
Netenyahu, Sisi, Putin TR’ye resmi ziyaret yapabildiler mi?

Ne oldu?
Ortada Netanyahu karakteri mi kaldı?
TR’nin güneydoğusunu kopartıp almak isteyen İsrail, sert kayaya mı çarptı?

Ne oldu?
Sisi’nin sesi çıkabiliyor mu? Putin şov yapmaya kalkabiliyor mu? Küstah Lavrov, birkaç ay öncesinde olduğu kadar bile dikleşebiliyor mu?

Ne oldu?
Kendini buraların hakimi zan eden bir Çin vardı? Boyunun ölçüsünü aldı mı?

Kendi ülkesinde bile Şi ve çetesi yerin dibine girdi mi? Bakanlarına ne olduğunu ble açıklayamayan, askeri hareketlilikleri dengesiz olan, mali tabloları tamamen yalan olan ve gerçekleri hiçbir sahada açıklayamayan, emlak sektörü bile batmış olan bir Çin yok mu?

Hayal miymiş, gerçek mi?

Ne oldu?
Suriye’de bir anda dengeleri alt üst ettim mi, etmedim mi?
İsrail, Ankara, ABD, İngiltere dahil bütün taraflar şok oldular mı, olmadılar mı?

Arap aşiretlere günlerce dil döküp yalvardılar mı yalvarmadılar mı?

YPG/PKK teröristleri her yerden kaçtılar mı, kaçmadılar mı? Balonlar bir anda patladı mı patlamadı mı?

Ne oldu?
Gaz merkezi, şu proje, bu proje denilen şeyleri yapabildiniz mi? İstanbul’u aşabildiniz mi?

Ne oldu?
Vietnam’ın peşinde döner, koşar oldunuz?

Ne oldu?
Çin-Tayvan danışıklı dövüşü ifşa olmadı mı?

Ne oldu?
Toyota’dan Samsung’a ve Tesla’ya ve Apple’a kadar en dev şirketleriniz bile acınası hallere düşmedi mi?

Hayal miymiş?

Ne oldu?
Son çare olarak ve benimle restleşme sürecinde ilan ederek, yeniden sözde bir varyant ve pandemi oyunu oynayacaktınız?

Olmadı mı, olmuyor mu? Yine mi sert kayaya çarptınız?

Ne oldu?
Yunanistan’daki askeri yığınağınız? Oradan İstanbul’a karşı yaptığınız planlarınız?

Ne oldu?
Kıbrıs’a dair bu kadar uzun zamandır yutturduğunuz zokalar? Uyguladığınız siyaset?

Çarptı mı sert kayaya? Gördünüz mü KKTC denilen çetenin korkusunu ve duydunuz mu kalp atışlarını kendi ülkelerinizde bile?

“Ankara’yı arkalayan herkesi çökerteceğim. Büyük şirketlere kadar çökerteceğim.” dedim, gülüyor muydunuz?

Gördünüz mü şu anda vaziyeti?

Haydi hayal aleminden yavaşça çıkartın kendinizi…

Haydi kendinize itiraf edin, siz yeni bir Ankara hükumeti mi tesis ettiniz yoksa dünyanın en ahmakça hamlelerinden birini mi yapmış oldunuz?

Bunu yaptınız, Hakan Fidan gibi, yönlendirilmeden markete gidip alış veriş yapıp gelemeyecek kadar kırık, ayarsız, kriz birini neden tercih ettiniz?

Bunu yaptınız, İbrahim Kalın gibi bütün milletin tipine bakınca sustuğu, geri durduğu ve yeterince ifşa olmuş bir şeytanı neden MİT’in başına koydunuz?

Siz kendinizi ilah falan mı zan ediyordunuz, “İstediği zaman istediğini yapabilen bir kudrete” sahip mi zan ediyordunuz yoksa Türkiye’deki on milyonlarca insanın hepsini çer çöp mü zan ediyordunuz?

Durun durun, yoksa yine büyücülüğünüze mi çok güvenmiştiniz? Yine İblis emir verdi siz de önünü sonunu hesap etmeden böyle mi yaptınız?

Saymakla bitmez rezilliği bir arada yaşıyorsunuz. Şimdi hala tabanınızı kandırıyorsunuz. Ne imiş, mfs ölecekmiş. Ne ölmez mfs imiş bu… Kaç senedir ölecek?

Ahmak bir grup da yok olmamak, son bir çıkış yolu bulmak için yeniden o Büşra Tülü Karadayı davası üzerine oynuyor.
Ne diyebilirim ben sizin gibi şeytanlaşmış kişilere? Aklını mantığını kaybetmiş kişilere? Oynayın ve yine yine yine ölün, yıkılın, çökün, dağılın, batın, bitin.

Bazı gruplarınız da afetler yaparak mfs’yi öldüreceklermiş. Bunca senedir neden yapamamışlar ve öldürememişler?

Görmüyor musunuz, mfs hepinizden daha fazla afet isteyen kişi değil mi? Dünyaya bela-musibet yağsın da şu cehennem biraz temizlesin diye her gün okumalar yapmıyor mu? Herkesi de buna sevk etmiyor mu?

Siz aklınızı, mantığınızı nereye asıp bıraktıysanız, bir koşu gidip geri alın. Bu halinizle ezilip geçilecek böcek sürüleri gibi görünüyorsunuz ve sizinle çatışmak gerçekten hiç zevk vermiyor.

Bence son çare olarak İblis’e topluca kendinizi kurban edin. Belki işe yarar?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

NATO ile Rusya arasındaki danışıklı dövüşler dünya insanlığını tehdit ediyor

İstanbul hükumeti:

NATO ile Rusya Federasyonu arasındaki danışıklı dövüşler, dünyanın pek çok bölgesinde ileri seviyede sorunlara neden oluyor. Otorite boşluğu sorunlarına… Can, mal, ırz emniyetinin ortadan kalkmasına… İnsanların fert fert ya da grup grup ölmesine, on milyonlarca insanın mülteci haline düşmesine ve/veya zulüm altında inlemesine, acı hallerde ölmesine sebep oluyor.

Batı/NATO çetesi ile Rusya arasında kara paraya, sömürmeye dayalı danışıklı dövüşler dünya insanlığını tehdit ediyor. Dünya barışını ve istikrarını tehdit ediyor. Suriye, Irak, Ukrayna ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere, dünya genelinde Batı/NATO çetesi ile Rusya arasındaki ve Batı/NATO çetesi ile Çin arasındaki danışıklı dövüşlere, saymakla bitmez vahim suçlara derhal son verilmeli.

Bunca sorunlu bölge yetmezmiş gibi, danışıklı dövüşlerin taraflarının bir de Azerbaycan ile Ermenistan bölgesinde kan dökmesine, orada da danışıklı dövüşmelerine, orada da otorite boşlukları oluşturmalarına, orada da kara para işleri yapmalarına izin verilmeyecek.

Akademi Dergisi:
İstanbul hükumeti:

Son süreçte Ermenistan ile Rusya arasında yaşanan gerilmenin, restleşmenin tamamına yakını danışıklı dövüşten, tiyatrodan ibaret. ABD ve Fransa tarafları başta olmak üzere, batılı taraflar ile Rusya arasında Ermenistan üzerinden bir kuvvet/nüfuz mücadelesi yaşanıyormuş görüntüsü de basit bir tiyatrodan ibaret. Bu mücadelenin tamamına yakını da danışıklı bir mücadele.

Fransa/Macron, Rusya’nın daha doğrusu Rusya’nın başındaki batı yanlısı hain idari kadronun en sıkı müttefiklerinden biri… Scholz da gerçekten Rusya karşıtı bir lider değil. Dünya genelinde, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sözde savaş ihtimaline bu kadar sessiz ve tepkisiz kalınması da baştan ayarlanmış/çalışılmış bir projenin gereği…

Dünya insanlığı ahmak yerine konuluyor ve yine o bilinen ülkeler ve ittifaklar, dünyanın bir bölgesinde daha kanla, vahşetle elde edilecek kara paralar peşinde koşuyor.

Rusya da Ermenistan da Azerbaycan da hatta İran da Batı/NATO çetesi ile büyük oranda danışıklı dövüşerek yol alıyor. Yine İsrail ve İngiltere bu işte de çıbanbaşı olarak sevk ve idare işini yapıyor. Zaten vaziyet/dengeler gerçekte böyle olduğu için Ukrayna meselesi de bir türlü sonlanmıyor.

Netanyahu, Rishi Sunak, Kral Charles, Bidon, Putin, Şi gibi karakterler derhal milletler arası meşru bir mahkemede savaş, terör, katliam, soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar başta olmak üzere, onlarca ceza maddesi kapsamında yargılanmalılar. Bunların yargılanmasının hemen ardından Aliyev, Paşinyan, Macron, Reisi, Tayyip, Hakan Fidan, Abdullah Gül, Esed ve benzeri piyonlar da yargılanmalılar. Bu kara paracı, vahşi, gayr-i meşru liderlerin emirlerine itaat eden orduların genelkurmay kademeleri ile devlet kurumlarının üst idarecileri de aynı mahkemelerde yargılanmalılar.

Bu gezegen, üç beş tane mason ve satanist caninin, İblis’e tapınan ve kendilerini İblis’in öz evladı gören Çingenelerin, keyfilerine göre danışıklı harpler çıkartacakları, kan dökecekleri, vahşet sergileyecekleri, kara para işleri çevirecekleri, bebekleri ve çocukları bile kaçıracakları, cephedeki askerlerin bile organlarını çalacakları bir gezegen değildir.

Dünyanın bütün tarafları, insanlık düşmanlarından oluşan bu satanist teşkilata yani Ankebut Ağına karşı artık açıkça İstanbul’un yanında durmalıdır.

Muktedirler İttifakı, dini ve ırkı ne olursa olsun, asgari insani hassasiyetlere/kaidelere riayet edebilen, dünya huzur ve emniyet içinde yaşamak isteyen bütün ülkelere ve milletlere açık bir teşkilattır.

Rusya Federasyonu, en başından beri Ukrayna cephesinde bilerek askeri kayıplar veriyor. Rusya vatandaşı olan askerlerden sonra, Rusya vatandaşı olmayan kişiler bile Rusya ordusunda asker yapılıyor. Hatta son zamanlarda sığınmacılar da zorla asker yapılıyor. Ta Küba’da bile insanlar, paralı asker yapılacakları vaatleriyle kandırılıyor, Rusya’ya kaçırılıyor ve sonra güya Rusya askeri yapılarak kısa sürede öldürülüyor ve organları çalınıyor.

Bu, dünya genelindeki organ kaçakçılığı ağınıın çökmesine mani olmak için yapılıyor. Rusya askeri olarak cepheye gönderilmiş yüz binle kişi kasten ölüme sürüklendi ve organları çalındı. Hala bu vahşi, insanlık dışı, akıl almaz faaliyet devam ediyor.

Ukrayna tarafı da bu işte Rusya tarafıyla başından beri danışıklı dövüşüyor. Ukrayna askerlerinin arasından sayısı hiçbir zaman kesin şekilde tespit edilemeyecek kadar kişi de organları için öldürüldü ve parçalandı.

ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, Arap ülkeleri denilen ülkeler, hain Ankara hükumeti, Yunanistan dahil bütün AB ülkeleri, NATO teşkilatı, hepsi bu insan ve organ kaçakçılığı işinin içinde… Ermenistan ve Azerbaycan da öyle ve bu iki ülkenin gayr-i meşru idarecileri, arka plandan gayet iyi geçinir ve organize kara para işleri yapar halde…

İstanbul, dünya genelinde insan ve organ kaçakçılığı işlerini büyük oranda kestikçe, iyice zorlaştırdıkça, son çarelerden biri olarak Ukrayna meselesi çıkartıldı. Ukrayna ve Rusya’nın kendi evlatları bile bu sisteme kurban edilmeye başladı. Ayrıca Ukraynalı kadınların, genç kızların, genç erkeklerin, çocukların ve bebeklerin toplamda yüz binlerceyi bulan kişilerin de kaçırılması sağlandı. Bunların yüz binlercesi şu anda kesinlikle hayatta değil. Bazıları tecavüzcü, işkencesi, sadist, LGBT’ci cinsi sapıklara satıldılar. Bazıları fuhuş mafyalarına satıldılar. Bazıları satanist ayinler yapanlara satıldılar. Bazıları organ mafyalarına satıldılar. Hepsi de bir şekilde nakite çevrildi, çevriliyor. Bu sistem hala devam ettirilmek isteniyor.

Bu nedenle “Tahıl Koridoru” adı verilen kaçakçılık hattı yeniden aktif hale getirilmek isteniyor. Bu çerçevede, birbirlerine güya düşman olan taraflar, hiç sorun yaşamadan organize olabiliyorlar ve aynı yöne ilerlemek istiyorlar. İstanbul hükumeti dengelere müdahale ettikçe sinirleniyorlar ve Türkiye’nin etrafını askeri unsurlarıyla kuşatma tehditleri bile oluşturuyorlar.

Sadece ABD, NATO, AB gibi ülkeler ve teşkilatlar değil, BM teşkilatı bile, G20 teşkilatı bile bu vahşi işleri yeniden artırmak için verilen hukuk dışı mücadeleye alet ediliyor. Bütün bu vahşilikler, ihanetler, sadistlikler, aldatıcılıklar hep mason tarikatı üzerinden organize olunarak icra ediliyor.

İşte İstanbul, sadece Türkiye halkı için değil, bütün dünya halkları için bu asil mücadeleyi veriyor. Ve şimdi, bütün dünya halklarını, işaret verildiğinde ayağa kalkmaya hazır olmaları hususunda son bir defa uyarıyor.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Haydi Antepliler! Namus günüdür


Analar da böyle erkek doğurur

Haydi Antepliler! Namus günüdür

Tayyip’in PKK ile ve ABD ile ve İsrail ile olan bütün bağlantıları meydana dökülecek.

Süfyan, Süfyan, Süfyan…

Hakkari, Van, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Antep, Kilis, Maraş, Adana, Antalya, Muğla…

TSK’nin üst kademelerindeki rütbeli hainlerin, o PKK teröristlerinden bile beter teröristlerin ve hainlerin kaçmalarına izin verilmeyecek.

O Baykar’dan ve o damat ile çevresinden her kime denk gelinirse, hemen orada sıkılacak. Fotoğrafları çekilerek ABD resmi hesaplarına atılacak.

“Bakın biz Türkler de bu sizin adamlarla fotoğraflar çektik. Evet hareket/aksiyon düşük, ölmüş gibi duruyorlar öyle değil mi? Lakin yine de sizin çekip paylaştığınız fotoğraflardan daha etkileyici değil mi? Siz galiba burayı Irak zan ettiniz, öyle mi?” notu yazılacak.

Hayır hayır…

– Türkiye AB ve ABD ile kuvvetli ilişkilerini daha doğru ifade ile eskiden olduğu gibi basit bir emir eri olmayı sürdürmüyor. Türkiye, AB’ne de NATO’ya da ABD’ye de Rusya ile Çin’e de İngiltere ile İsrail’e de aynı anda ayar çekiyor, yön veriyor ya da onların çaresizlikten kendi kabuklarına çekilmesini sağlıyor.

– Türkiye hızla bir bölgesel güç olmuyor. Hızla dünyanın tek ve gerçek süper gücü oluyor. Türkiye, dünyanın ticari, siyasi, askeri, dini dengelerini istediği yönde değiştirebiliyor.

– ABD’nin bu bölgede siyasi ve askeri gücü neredeyse kalmadı. Neyi, nasıl korusun… Son kalanlar da muhtemelen burada kalacaklar, hiç ABD’ye dönemeyecekler. Buralar onlara mezar olacak. Bazılarının mezarları bile olmayacak.

Her gün her gün dünyanın o malum ülkelerinde ısmarlama/talimatlı sözde haberler yayınlanıyor. Sözde siyasi analizler yayınlanıyor.

İyice rezil oldular. Türkiye’deki hainleri, bir İngiltere övüyor, bir ABD övüyor, bir Fransa, bir Yunan, bir Çin, bir Rusya övüyor, sonra diğerleri de övme rüzgarına katılıyor.

Kendilerine çalışan şu baştaki hainler iyice sönüp yok olmasınlar diye, neler uyduracaklarını, neler yazacaklarını, neler konuşacaklarını şaşırdılar. İyice abarttılar ve açık oldular. Ahmakça halde olanlar bile, bunca haberi görünce “Ne dönüyor, bunlar bizim başımızdaki kişileri neden sürekli övüp duruyor?” diyebiliyor.

Sadece Tayyip, Hakan Fidan için değil, Mehmet Şimşek için de hep aynı oyun, onlarca ülkenin ittifakıyla oynanıyor.

Ortada hiçbir şey yok. Çoktan batmış bir maliye var. Para da yok, yatırımcı da yok, güven de yok, ümit de yok. Bu enkazı kaldırmaları da imkansız. Lakin aynı basın, medya oyunları ile hala övdükçe övüyorlar, şu milleti oyaladıkça oyalıyorlar.

Bütün bunların karşısına çıkıp “Yeter kardeşim, yeter. Daha kaç sene oynatılacağız? Şu memleketin haline bir bakın. Her gün değil, her saat bile kıymetli ve daha fazla zaman kaybetmemeliyiz. Zaman geçtikçe acılar, sorunlar, bataklar devleşiyor. Bütün sistem, bütün oyun ifşa oldu işte? Batılılar ve doğulular, kuzeyliler ve güneyliler bu alçakları neden övüyor? Çünkü hepsine birden çalışıyor bu alçaklar ve hala milletimizi oyalamak, her şeyimizi peşkeş çekmek peşindeler.” diyecek bir gerçek muhalefet partisi ve lideri de yok.

Oyun oyun içinde dönüyor ama hepsi de kendini kandırıyor. Mehmet Şimşek’in görüşeceği bankalar, şirketler ve patronlar bile batak, kendilerine bile faydaları yok. Hala tek ümitleri burada bu hain adamlarının başta kalması, bir şekilde İstanbul’un hakkından gelinmesi ve acilen kara para işlerinin tekrar açılması…

Bu da bir hayal… Dünya genelinde binlerce nükleer bomba patlayacak olsa bile, dünya üzerinde hayat kalmayacak olsa bile kara para işleri boğulmaya devam edilecek, yolları açılmayacak. İnsan ve organ kaçakçılığı yapan ya da bunlara yardım ve yataklık eden hiçkimse hayatta bırakılmayacak. Terör örgütleri kuran ve kullanan ve bu süreçte bunlara yardım ve yataklık eden hiç kimse hayatta bırakılmayacak.

O İngiltere vatandaşı Çingene hain Mehmet Şimşek’in görüşeceği kişiler hep organ ve insan kaçakçıları, hep terör örgütü kuran ve kullanan kişiler.

Onların paraları olsa bile Türkiye’de geçmeyecek. Hiçbir gerçek yatırımın içinde on milyonda bir bile hisseleri olmayacak. Bundan sonra bu Türkiye’de çevresinde İblis’in ve Deccal’ın hükmü geçmeyecek.

Fukuşima nükleer santralinin radyoaktif suyu, ABD’li yetkililerin iddia ettiği gibi zararsız ise…

Bu güne kadar o su neden bu kadar büyük bir sorun olmuş ve imha edilememiş?

Japonya o suyu alıp kendi ülkelerinde toprağı, bitkileri sulamada kullansın. Öncelikle de şehirlerdeki ağaçları sulasınlar. “Bakın, ne kadar temiz su. Hiç zararı yok. Şehir içinde ağaç suluyoruz bu suyla ama biz balıklar vitamin alsınlar diye okyanusa dökmeyi tercih etmiştik. Herkes bizi yanlış anladı.” desin?

Ya da ABD bunu yapsın?

Ya da ABD’liler, şeytanlıktan başka bir şeye çalışmayan o çenelerini kapatsınlar. Binbir türlü pis işi beraber çevirdikleri Japonları sıkıntıdan kurtarmak için, dünyanın gözleri önünde ve resmi yetkiye/sıfata sahip adamları üzerinden yalanlar anlatmayı kessinler. Dünya insanlığına ve gezegenimize kötülükler yapmayı kessinler.

Bir tane bile düzgün, dürüst, insanlığa faydalı işi yok mu şu Amerikanın? Hep mi şeytanlık kardeşim, hep mi şeytanlık? Bu nasıl bir ülke, kuruluş aşamasında başlarında İblis mi vardı, sancağı/bayrağı iblis mi dikti?

Dünyanın nükleer santrallerden de ABD denilen şeytanlık merkezinden de acilen kurtulması gerekiyor.

Radyoaktif suyun okyanusa dökülmesi hususunda, sadece Japon yetkilileri açıkça savunan ülkeler değil, sessiz ve tepkisiz kalarak bile Japonya’ya destek veren, meydan veren ülkeler de vahim suçlar işliyorlar.

Çokça zaruret oluşmadıkça, sığınmacı denilen işgalciler belediye otobüslerine bile bindirilmeyecekler. Ana yolların kenarlarından yürüyerek Türkiye dışına çıkacaklar. Araç, mazot/benzin, personel masraflarından kaçınılacak. Bu sürüngenlerin devletimize ve milletimize daha fazla masraf çıkartmalarına izin verilmeyecek.

Ana yoldan dışarı çıkanları dövüle dövüle yeniden ana yola atılacak.

Hiçbirine bir gram ekmek ve su da verilmeyecek. Kendi ceplerindeki paralarla alsınlar. Parası olmayana da parası olan sözde sığınmacılar alsınlar. Sıfıra yakın masrafla atacağız bu kan emici sülükleri…

Bu yığınlardan İran’a sürülecek olanları, sınırda İran güçleri tarafından durdurulursa, İranlı yetkililer sadece bir kez ikaz edilecek. Sonra onlara sıkılacak. Harp çıkacaksa bile sıkılacak, sınır açılacak. “Bunları başımıza siz bela ettiniz. Sizin üzerinizden bizim ülkemizi işgale geldiler. Sınırlarınızı korumadınız, şimdi mi sınırlarınızı korumaya kalkıyorsunuz? Böyle yaparsanız Türkiye’ye açıkça harp ilan etmiş sayılacaksınız” denilecek.

Şu andaki uygulama tersine dönecek. Sığınmacı denilen işgalciler için içeri Türkiye içine girmek yasak, Türkiye dışına çıkmak serbest olacak.

İsteyenlerin batı yönüne gitmelerine izin vereceğiz. Yunanistan ve Bulgaristan askerlerinden ve polislerinden, sivil sığınmacılara sıkanlara da açıkça sıkacağız.

Başımıza yıklan bütün bu pis işlerin içinde Bulgaristan da var, Yunanistan da var. Onlar da hak ettiklerini yaşayacaklar. Oradan sonraki batı tarafında neler olursa olacak, karışmayacağız. Sözde sığınmacılar tekrar Türkiye’ye doğru sürülürse, sürülenlerden önce sürenlere sıkacağız.

Kiminle harp çıkıyorsa çıksın… Şuradan şuraya adım atamaz haldeki ABD ve NATO da neyi denerse denesin. İsterse peş peşe onlarca nükleer bomba patlasın. Burası Türkiye, Çingene devleti değil. Sınır tanımaz, ar ve namus tanımaz, devletini bile tanımaz, harpten bile kaçan onursuz sığıntıların ülkesi değil.

Türkiye temizlenecek, temizlenmesini istemeyen iç ve dış hain ve düşman unsurlar da temizlenecek. Bu kadar…

Gazi Antep’te Fatma Şahin meydan yerde linç edilecek. Benzerleri de aynı muameleyi görecek. Bütün siyasetçilerin, Bohçalının dahi evi/evleri halk tarafından basılacak. Bütün sözde siyasi partilerin bütün sözde teşkilatları, binaları halk tarafından basılacak.

Asker, polis asla müdahale etmeyecek. Meclis halk tarafından ele geçirilecek. Büyük bir mahkeme salonuna acilen çevrilecek.

Rütbeli ya da rütbesiz olan hiçbir asker ve polis, halka karşı şiddet sergilemek, güç kullanmak hatta kurşun sıkmak yönünde emir veren amirlerini dinlemeyecek. Bu emri kulağı ile duyduğu ya da yazılı ve imzalı emri gözleri ile okuduğu anda, emri vereni oracıkta boğacak, parçalayacak. Ahirette ne vebali varsa benim üzerime olacak.

Dünya hukukunda da itiraz edebilen varsa, ben mekanımda olacağım, beklerim.

Bakalım NATO, bakalım ABD üsleri, bakalım ABD’nin sözde büyük elçisi, aynı anda Türkiye’deki kaç bin tane hainin yardımına yetişebiliyor, kaçını halkımızın elinden alabiliyor. Bakalım birkaç gemi, böyle hadiselerin yaşandığı anlarda ne kadar işe yarıyor.

Sığınmacı ihbar hattı kurulacak. Her şeye rağmen bir şekilde Türkiye’de kalabilmiş olan sözde sığınmacıları vatandaşlarımız derhal ihbar edecekler. Kolluk kuvvetleri de derhal ihbar edilen yere intikal ederek gerekeni yapacaklar.

Sözde sığınmacıları kiralık evlerinden çıkartmamış ve ihbar etmemiş olduğu tespit edilen vatandaşlara çok ağır para cezaları kesilecek.

Bu güne kadar “Türkiye’ye nasıl girilir, Türkiye’de sığınmacı olarak nasıl kalınır, Türkiye’den vatandaşlık nasıl alınır, pasaport nasıl alınır” tarzı yayınları açık kimlikleri ile yapmış olan kişiler derhal tutuklanacaklar. Ağır ceza mahkemelerinde vatana ihanet suçlamaları ile tutuklu yargılanacaklar.

Acilen yapılacak kanun değişikliği ile insan kaçakçılığının her türlüsüne idam cezası getirilecek.

Olağan üstü hal ortamı geçildikten sonra, Türkiye’nin kara ve deniz sınırlarından kaçak geçmek isteyen istisnasız herkese uyarı atışı yapılmaya başlanacak. Uyarı atışına rağmen sınırlarımızı ihlal etmek isteyen istisnasız herkese sıkılacak, vurularak öldürülecekler. Cesetleri ile de ilgilenilmeyecek. Kamuya masraf çıkartılmayacak.

Meydan yerde kalmış ve çürümeye başlamış olan cesetlerin görüntüleri sosyal mecralar üzerinden dünyaya yayılacak. Türkler paylaşımlarının altına “Artık Türkiye’nin başında sizlere çalışan hainler yok. Ülkemize kaçak girmeye kalkarsanız, sonunuz şu görüntülerdeki kişiler gibi olur. İsrail’in, ABD’nin, İngiltere’nin sinsi planları bozuldu. Canını seven sınırlarımızdan uzak dursun.” yazacaklar.

TÜSİAD dedikleri ihanet ve şer merkezinin mensuplarına ne olmuş?

Acayip şeyler duyduk. Kararlar almışlar, bundan sonra zaruret olmadıkça o patronlar iş yerlerine gitmeyeceklermiş. Uçak, helikopter hatta arabaya bile binmeyeceklermiş.

Doğru mu bunlar?
O hain, o mason, o satanist, o kara paracı patronlar, metafizik sinyalleri radyo dalgaları ile mi karıştırıyorlar? Metafizik sinyallerin bir kişiyi doğrudan öldürmesi ya da kazaya sevk etmesi için herhangi bir aracın içinde olmaları bile gerekmiyor.

Yürürken düşüp kafalarını yere sert vurdurmak, banyoda ayaklarını kaydırmak, zihin kontrolüne alarak balkondan ve çatıdan hem de tamamen intihar görünen şekilde attırmak, gerçek metafizikçiler için işten bile sayılmaz.

En büyük güvenlik tedbiri, organ ve insan kaçakçılığını bırakmak, sığınmacı dediklerini savunmayı ve burada tutmayı bırakmak, Ankaranın arkasından çekilmekti ama yapmadılar. Şimdi evlerinde oturarak mı korunabilecekler?

Evler basılacak evler? Milyonlar günlerce evlerine girmeyecek, “nerede o hainler ve alçaklar” diye diye her yeri basacaklar?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Şu, gerçek Hakan Fidan mı?

Hakan Fidan ile Abraham Kalın’ın da ileri seviyede sağlık sorunları yaşadıkları doğru mu?

Fatih Erbakan nerede?
Sinan Oğan nerede?
Meral Akşener’e ne oldu?
Temel Karamollayan nerede?
Gültekin Uysal nerede?
Diğerleri nerede?
Kemal Kılıçdaryan neden zaruret olmadıkça boy göstermiyor?

Siyaset sahnesi neden boş? Neler dönüyor?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..