Etiket arşivi: İzmir

Yine aynısı oldu

Herkes “Göktaşı mı düştü?” diye soruyor. Bu sefer fark şu ki yeşil ışıklar yayarak düştü. İstanbul, İzmir, Bursa, Çanakkale, Balıkesir dahil olmak üzere pek çok ilden göründü. Saat 22.35’te görülen, yeşil ışıklar saçarak düşen şeyin meteor olma ihtimali çok düşük. Hemen devlet gücüyle ve mason tarikatı bulaştırılmadan ciddi bir inceleme/soruşturma başlatılmalı. Nesnenin düştüğü yer bulunmalı, en ileri bilimsel tekniklerle ve metotlarla araştırılmalı.

Sabahtan beri birkaç tekrarla yazdım ve bir de ses kaydında tekrar ettim. Dün geceden şu ana kadar çok yüksek seviyede metafizik çatışmalar yaşandı, şu anlarda hala yaşanıyor. Böyle anlarda İstanbul’un göğünde çok sayıda UFO’lar uçuruluyor. Bunların içindeki uzaylı insanlardan ve ayrıca cihazlardan metafizik saldırılar yapılıyor. Biz de karşılık verdikçe hem personeller hem de cihazlar ve UFO’lar darbeler alıyorlar. Zaman zaman düşüyorlar, bazen de oldukları yerde asılı kalıyorlar ve başka bir UFO gelip onu alıyor, götürüyor.

Ayrıca, son zamanlarda Marmara ve Trakya bölgesinin altındaki ve üstündeki her türlü dengeye suni yollarla müdahaleler yapıyorlar. Manyetik alanlarla ve tabii gazlarla oynuyorlar. Çok vahşice planları var ve bu planlarda son hazırlıkları yapıyorlar.

Kırk kere yazdım, lazer silahları yerleştirilmeliydi. UFO’lara karşı tedbirler alınmalıydı. Son zamanlarda onlarca kere UFO düşürdük, onların kaza mahallerine ilk giden taraf olunmalıydı. Konunun üstüne ciddiyetle düşülmeliydi. Hala milletimiz ve devletimiz çok ama çok büyük tehdit altında.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

NASA’nın Türkiye’de gizli bir birimi (NGB) var.

Sabetaycı gizli Yahudi ve Mason olan Haktan Akdoğan’ın İzmir’deki bu UFO hadisesine dair yorumları, hemen her mevzuda olduğu gibi, büyük oranda isabetsiz. İzmir’de ele geçen uzaylı, süper teknoloji ürünü bir insansı robot değildi. Tek de değildi.

İki kişilerdi. Ufak bir UFO’ları vardı. Kötü niyetli ve saldırgan değillerdi. Kaza yapmadılar, vuruldular. Dostane şekilde sadece incelemeler yapıyorlardı. Bunlar, hususiyle Türkiye’ye ilgi duyan uzaylı insanlardandı. Türkiye’ye olan ilgilerinin sebebi, bu insan türünün de tıpkı bizler ve Merihliler gibi Müslüman olmasıydı.

Düşük hızda uçarak incelemeler yaptıkları bir anda, hiç beklemedikleri şekilde saldırıya uğradılar. Ordumuza ait çok özel bir İHA, bu küçükçe UFO’ya lazer ışını gönderdi ve hem patlama yaşanmasına hem de düşmesine sebep oldu.

2014 yılındaki o habere çok inanmayın. Lazer silahları onlarca senedir var ve kullanılıyor. ABD, Güney Afrika Cumhuriyeti’ne bile bu lazer silahlarından vermişti ve onlar da bir UFO’yu vurup içindekileri ele geçirmişti. Yaşananlara ve elde ettikleri UFO enkazı ile uzaylı insanlara dair tuttukları resmi evraklar da basına sızmıştı.

7 Mart 1989…
Lazer silahlarına sahip olan Güney Afrika Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri, Kalahari çölünde bir UFO’yu vurup düşürdü: http://urlkisaltma.com/8llTM

9 Kasım 2015…

Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde oluşan tuhaf bulutlar kayda alındı ve kısa sürede sosyal medya üzerinden dünyanın tartıştığı bir konu oldu. Dünyanın çok sayıda ülkesinde haber kuruluşlarında haber de oldu.

Büyük UFO’ların, dünyayı incelemek isterken, ellerindeki yüksek teknoloji ile etraflarında yapay bulutlar oluşturabildiği biliniyor. Bilinen tarihte, böyle bir vak’a ilk defa, Çanakkale savaşında Norfolk taburunu bulutların(!) yutması sırasında görüldü.

Norfolk taburunu yutup da çok zor bir zamanda biz Müslüman Türklere yardım edenler bulut değil, tıpkı bunlar gibi UFO’lardı. Bir istisna olarak, Müslüman uzaylıların dünyamızın olaylarına müdahale etmesine kısıtlı bir izin verilmişti. Bkz: http://urlkisaltma.com/1Tbhz

İzmir’deki söz konusu uzaylı hadisesine müdahale edenler 11 ya da 12 kişilerdi.

Bunlardan dördü Jandarma kimliklerine sahipti, diğerleri polis kimliklerine… Hepsinin kimliği gerçekti. Gerçekten Jandarma’da ve Emniyet’te kayıtları vardı. Lakin hepsinin hem Jandarma’da hem de Emniyet’te kayıtları/kimlikleri vardı. Ellerindeki bu gerçek kimliklerde gerçek resimleri vardı. Lakin isimleri Jandarma kimliklerinde Ahmet ise, Polis kimliklerinde Mehmet ya da başka bir şey olarak geçiyordu. İki teşkilatın da resmen var olan adamları olan bu kadro, aslında MİT’in, MİT üzerinden CIA ve NASA’nın adamlarıydı.

Üç araçla olay yerine geldiler. Birinci araç, başka bir hadisede çekilmiş olan bu fotoğrafta gördüğünüz ile aynı marka ve model olan ve aynı böyle renk, şerit ve özelliklerde olan sahte bir Jandarma aracıydı…

İkinci araç, aynı marka ve modelde olup tamamen siyah renkteydi. Üçüncü araç ise Jandarma ve Emniyet teşkilatında da kullanılan çift kabinli bir pikaptı.

Sadece 20 dk sonra

Bahçelerinde “tıpkı insan gibi” diyerek tanımladıkları ve bacağından bir şey akan, korkmuş, ne yapacağını bilemez halde bir acayip canlı gören… Uzaylı olduğunu düşündükleri bu canlıyı polise bildirmeye teşebbüs eden bu insanların ifadesine göre, Jandarma zan ettikleri ekip oraya 20 dakikada ulaştı.

Aralarından biri, bu şahitlerin tam olarak izah edemediği bir şeyi üzerine giydi (Sadece bir çelik yelek de olabilir, özel bir kıyafet de olabilir). Yanındakilerin silahlarını doldurmasını istedi ve korku, panik, şaşkınlık duymadan, sanki böyle bir canlıyı daha önce de görmüş ve yakalamış gibi tavırlarla gitti, yakaladı. Gayet sakin tavırlarla, yakaladığı uzaylı insanı araçlardan çift kabinli pikaba koydu ve “Bir şey yok, merak etmeyin. Biz size haber vereceğiz” deyip gittiler. Bir daha kimse bu insanları aramadı, bilgi de vermedi.

O uzaylı insanın üzerinden aşağı akan şey kandı. Onların kanı gri renkte olduğu ve vakit de gece olduğu için, şahitler yorumlamakta zorlanıyordu. Bu yaralının diğer arkadaşı ağır yaralıydı. Düştükleri yerden kalkamamıştı. O ise yaralı hali ile yerleşimin bulunduğu yere geldi. Muhtemelen yardım isteyecekti ama köpekler etrafını çevirdi. İhtiyar ev sahibi de çıkıp silahını ona çevirdi.

Oraya gelip onu alanlar NGB’dendi. UFO’larını da NGB düşürmüştü ve 11-12 kişi değillerdi. Ekibin geri kalanı (ki 8-10 kişi daha vardı) UFO’nun düştüğü yeri bir an önce bulmak telaşındaydı. Bu ekibin oraya 20 dakikada gelip bu kadar korkusuz, şaşırmamış ve kararlı tavırlarla müdahale etmesinin sebebi buydu…

ABD’de, dünyanın pekçok ülkesinde ve Türkiye’de, uzaylıları ve UFO’ları ve tuhaf buldukları bütün hadiseleri (mesela obrukları) araştıran bir gizli teşkilat var. Evet, bu, tek bir teşkilat ama pek çok ülkede gizlice teşkilatlanmış. NASA bu sistemi yönetmek için CIA’yı kullanıyor. CIA da bu sistemin Türkiye ayağını yönetmek için MİT’i kullanıyor. NASA’nın Türkiye’deki bu gizli birimini (NGB’yi) şu anda Hakan Fidan, Tayyip Erdoğan, Hulusi Akar bile bilmiyor.

Yaralı yakalanan ile UFO’nun düştüğü yerde ölü ele geçirilen iki uzaylı insan, en kısa sürede ABD’ye götürüldü. Ceset bozulmadan üzerinde her türlü inceleme yapıldı. Yaralı kurtulanın üzerinde de incelemeler, deneyler yapıldı.

Kaza yapmış UFO ise daha sonradan, dikkat çekmeden ABD’ye götürüldü. UFO, önce NGB’nin Türkiye’deki güvenli bir mekanına götürüldü. Paketlendi, sarıldı ve sonra ABD Hava Kuvvetllerine ait bir A400 askeri nakliye uçağına konularak ABD’nin meşhur 51. Bölge isimli üssüne götürüldü. A400 Türkiye’ye sanki başka bir şey için gelmiş gibi gösterildi.

NGB yaklaşık 40 yıldır gizlice Türkiye’de faaliyette… Bu güne kadar Türkiye’de en az on uzaylının ele geçirildiği ve ABD’ye götürüldüğü biliniyor.

NGB sistemi içinde TSK içindeki hain bir ekip de var. TSK’daki NGB ekibi, MİT’teki yöneticinin emrinde. NGB’nin en üst yöneticisi bir MİT personeli… MİT’te müsteşarlar gelip geçiyor ama daha alt kademede olan bazı insanlar ilerleyen yaşlarına kadar MİT’te o konumda tutuluyor. İşte bunlardan biri NGB’nin şefi ve bu kişi de gizli Yahudi.

YİT, dönen dolapları çok daha ayrıntılı surette biliyor. İsimleri de bağlantıları da sahada kullandıkları personeli de bu personellerin hangi işlere burnunu soktuğunu da biliyoruz ve operasyonlarımızı tamamlayana kadar bu kısımları buradan elbette yayınlamayacağız.

Ankebut Ağı’nın bu birimini de imha edeceğiz.

Mehmet Fahri Sertkaya

Organ kaçakçılığı iddiaları mevcut ama delillendirme yok!


“Adalet yok, biz ne istersek ona uyacaksınız. İstersek canınızı, malınızı, ırzınızı, evladınızı, kızınızı, toprağınızı, devletinizi alırız, boşa uğraşmayın” demek gibi bir şey…

Sözde hakim Nusret Alper PAZARCIKLI’nın baktığı dosyada “Organ kaçakçılığı iddiaları mevcut ama delillendirme yok” denilerek, erişimin engellenmesine karar verilmiş.

Biz devlet miyiz, polis miyiz, savcı mıyız? Sahaya inip delilleri de biz mi toplamalıyız? İşgal idaresi altında mıyız, haberimiz mi yok?

  • Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, üst üste gönderdiğim ihbar maillerini ne yaptı? Bunları işleme aldı mı? Derhal baskın yaptı mı? “Mailleri yok ediyorsunuz, ağır ceza mahkemelerinde yargılanacaksınız” dediğim maili bile yok etmedi mi? Peşim sıra “Şu şu ihbarları neden yok ediyorsunuz, bir hastahanenin altında gizli bodrum katları olup olmadığını tespit etmek çok mu zor? Neden derhal gidip kontrol etmiyorsunuz? Söz konusu tünelin varlığını Büyük Şehir Belediyesi, Valilik ve siz Emniyet, zaten biliyormuşsunuz? Nedir bu yaşanan?” diyen yüzlerce kişinin maillerine neden cevap verilmedi?
  • Birbiri ile bağlantılı, mantık örgüsü içinde, yüzlerce gerçek şahsın isimleri geçilerek ve çok ağır suçlamalarda bulunularak yüzlerce yayın yaptık, bunların hangisi suç duyurusu kabul edildi, hangisi hakkında tahkikat yapıldı? Bunların arasında kendini Cumhurbaşkanı zan eden vatan haininden tutalım da çok meşhur ve büyük patronlara kadar herkes vardı, Memorial’ın sahibi gösterilen organ mafyası mensubu gizli Yahudi ve Mason Turgut da vardı, hangisi ceza davası açabildi?
  • Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün ismini onlarca kere vererek, devlet içine sızmış organ mafyasının baskı ile vazifesini yapmadığını, bu Allahsızca sistemin üyesi Numan Kurtulmuş’un tehdidine boyun eğdiğini, en ağır tabirleri de isimlerin yanında kullanarak defalarca yazmadık mı? Mailler nerede, bu şahıslar neden sessiz kaldı, neden davacı olamadılar? Numan panikle Diyarbakır’a koştu, ne haltlar çevirdiğini ayrıntısı ile yazmadık mı? Çıkıp yalanlayabildi mi? Oyun bu şekilde bozulunca bu defa Süleyman Soysuz Diyarbakır’a koşmadı mı? O da olmayınca uyduruk bir futbol turnuvası bahane edilerek bütün devlet erkanı Diyarbakır’a taşınarak, bize, milletimize karşı hamle yapılmadı mı?
  • Derhal polis operasyonu yapılmadığı, icap eden tahkikatlar yapılmadığı için yüz binlerce insanı CİMER’e yönlendirdik ve “Hassasiyet gösterelim, çekinmeyin, hukuki yükü bizim sırtımızda, şikayet edin, bu yayınları aktarın” dedik de ne oldu? Dünyanın gözleri önünde CİMER 12 gün kapalı tutulmadı mı?
  • Bu organ mafyası ile alakalı olarak Kızılay yönetimini ve gizli Yahudi ve Mason Kerem Kınık’ı bile suçlamadık mı? Kızılay kurum olarak, Kerem şahıs olarak bizden davacı olabildi mı? Kaçırılmış, yanlarında annesi ve babası veya bir yetişkin yakını olmayan Afganistanlı, Pakistanlı, Iraklı, Suriyeli onlarca çocuğu sağ kurtarmak isteyip de peşlerine düşmedik mi? Sistemleri bozulunca bunları İzmir’de kaza süsü ile öldürmek istemediler mi? “Bu kadar çocuk, hepsi ayrı ülkeden, Türkiye’de bunların annesi, babası yok, hala mı tahkikat yapmayacaksınız, bizi kim yönetiyor, devletimizi kim çaldı?” demedik mi?

Uzatmanın lüzumu yok, arkasına onlarca madde daha eklenebilir. Bakılsın yüzlerce yayına, insanlık namına, devlet, millet, vatan, gelecek nesiller namına devleştik ama kendi devletimizin işleyişini durdurmuşlardı. Şimdi “İster çıldırın, ister patlayın, ister millet darbesi yapın, biz size istediğimizi, sizin devlet gücünüzle yaparız. Sistemi ele aldık, mahkemeler de bizde, meclis de bizde, istihbarat da bizde… Organlarınızı da çalarız, yeni ergen genç kızlarınızı da çalar, dünyaya fuhuş için satarız. Uyuşturucuyu devlet gücü ile getirir sokak sokak bütün Türkiye’ye yayarız. Mani olmak isteyen Emniyet mensuplarını, savcıları, hakimleri öldürürüz.” demek değil midir bu? Şehit Emniyet Müdür Hakan Çalışkan dosyası ne oldu? Bu cinayette Soysuz’un kullandığı Emniyet personelinden bazılarının isimlerini bile verdik, kim tahkikat yaptı? Bu ismi verilenlerin hangisi “Olur mu öyle şey, bana bu iftira nasıl atılabilir?” deyip hukuka gidebildi?

Hal böyle ise ki böyle, bize, milletçe kalkıp devleti/vatanı/milleti kurtarmaktan başka yol kalmış mı?

Şu Harun Çoban kardeşimiz, yüzlerce suç duyurusu ve şikayet dilekçesi verdi, hangi biri işleme alındı? Bunların yok edildiğini, sümen altı edildiğini sesli anlatımlarla ve Adliye/Savcılık ve savcı isimleri vererek anlatık da ne değişti? Şimdi devlet gücümüz onun aleyine çevrildi. O içeride, katiller, mafya mensupları, hainler, organ mafyası mensupları, fuhuş mafyası, uyuşturucu mafyası mensupları bizim devlet gücümüzle bize posta koyuyor, öyle mi?

O zaman altta kalanın canı çıksın, anlaşılan o ki biz bir istiklal harbi vereceğiz ve önce, her pisliğin merkezinde olduklarını somut binbir türlü delille ispat edebildiğimiz ABD ile İsrail’in Büyük Elçiliklerini, Konsolosluklarını, ayrıca sahada kullandıkları kirli çetelerini, ayrıca Mason teşkilatının önde gelen binlerce mensubunuz, harp hukuku dahilinde oyundan düşüreceğiz.

Hep diyoruz, işte meydan… Bizim devlet gücümüz bizim aleyhimize çevrilmek istendiğinde, biz her şeyi ama her şeyi göze alacağız ve hiç de zaman kaybetmeyeceğiz.

Mehmet Fahri Sertkaya