Etiket arşivi: Harun Çoban

Organ kaçakçılığı iddiaları mevcut ama delillendirme yok!


“Adalet yok, biz ne istersek ona uyacaksınız. İstersek canınızı, malınızı, ırzınızı, evladınızı, kızınızı, toprağınızı, devletinizi alırız, boşa uğraşmayın” demek gibi bir şey…

Sözde hakim Nusret Alper PAZARCIKLI’nın baktığı dosyada “Organ kaçakçılığı iddiaları mevcut ama delillendirme yok” denilerek, erişimin engellenmesine karar verilmiş.

Biz devlet miyiz, polis miyiz, savcı mıyız? Sahaya inip delilleri de biz mi toplamalıyız? İşgal idaresi altında mıyız, haberimiz mi yok?

  • Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, üst üste gönderdiğim ihbar maillerini ne yaptı? Bunları işleme aldı mı? Derhal baskın yaptı mı? “Mailleri yok ediyorsunuz, ağır ceza mahkemelerinde yargılanacaksınız” dediğim maili bile yok etmedi mi? Peşim sıra “Şu şu ihbarları neden yok ediyorsunuz, bir hastahanenin altında gizli bodrum katları olup olmadığını tespit etmek çok mu zor? Neden derhal gidip kontrol etmiyorsunuz? Söz konusu tünelin varlığını Büyük Şehir Belediyesi, Valilik ve siz Emniyet, zaten biliyormuşsunuz? Nedir bu yaşanan?” diyen yüzlerce kişinin maillerine neden cevap verilmedi?
  • Birbiri ile bağlantılı, mantık örgüsü içinde, yüzlerce gerçek şahsın isimleri geçilerek ve çok ağır suçlamalarda bulunularak yüzlerce yayın yaptık, bunların hangisi suç duyurusu kabul edildi, hangisi hakkında tahkikat yapıldı? Bunların arasında kendini Cumhurbaşkanı zan eden vatan haininden tutalım da çok meşhur ve büyük patronlara kadar herkes vardı, Memorial’ın sahibi gösterilen organ mafyası mensubu gizli Yahudi ve Mason Turgut da vardı, hangisi ceza davası açabildi?
  • Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün ismini onlarca kere vererek, devlet içine sızmış organ mafyasının baskı ile vazifesini yapmadığını, bu Allahsızca sistemin üyesi Numan Kurtulmuş’un tehdidine boyun eğdiğini, en ağır tabirleri de isimlerin yanında kullanarak defalarca yazmadık mı? Mailler nerede, bu şahıslar neden sessiz kaldı, neden davacı olamadılar? Numan panikle Diyarbakır’a koştu, ne haltlar çevirdiğini ayrıntısı ile yazmadık mı? Çıkıp yalanlayabildi mi? Oyun bu şekilde bozulunca bu defa Süleyman Soysuz Diyarbakır’a koşmadı mı? O da olmayınca uyduruk bir futbol turnuvası bahane edilerek bütün devlet erkanı Diyarbakır’a taşınarak, bize, milletimize karşı hamle yapılmadı mı?
  • Derhal polis operasyonu yapılmadığı, icap eden tahkikatlar yapılmadığı için yüz binlerce insanı CİMER’e yönlendirdik ve “Hassasiyet gösterelim, çekinmeyin, hukuki yükü bizim sırtımızda, şikayet edin, bu yayınları aktarın” dedik de ne oldu? Dünyanın gözleri önünde CİMER 12 gün kapalı tutulmadı mı?
  • Bu organ mafyası ile alakalı olarak Kızılay yönetimini ve gizli Yahudi ve Mason Kerem Kınık’ı bile suçlamadık mı? Kızılay kurum olarak, Kerem şahıs olarak bizden davacı olabildi mı? Kaçırılmış, yanlarında annesi ve babası veya bir yetişkin yakını olmayan Afganistanlı, Pakistanlı, Iraklı, Suriyeli onlarca çocuğu sağ kurtarmak isteyip de peşlerine düşmedik mi? Sistemleri bozulunca bunları İzmir’de kaza süsü ile öldürmek istemediler mi? “Bu kadar çocuk, hepsi ayrı ülkeden, Türkiye’de bunların annesi, babası yok, hala mı tahkikat yapmayacaksınız, bizi kim yönetiyor, devletimizi kim çaldı?” demedik mi?

Uzatmanın lüzumu yok, arkasına onlarca madde daha eklenebilir. Bakılsın yüzlerce yayına, insanlık namına, devlet, millet, vatan, gelecek nesiller namına devleştik ama kendi devletimizin işleyişini durdurmuşlardı. Şimdi “İster çıldırın, ister patlayın, ister millet darbesi yapın, biz size istediğimizi, sizin devlet gücünüzle yaparız. Sistemi ele aldık, mahkemeler de bizde, meclis de bizde, istihbarat da bizde… Organlarınızı da çalarız, yeni ergen genç kızlarınızı da çalar, dünyaya fuhuş için satarız. Uyuşturucuyu devlet gücü ile getirir sokak sokak bütün Türkiye’ye yayarız. Mani olmak isteyen Emniyet mensuplarını, savcıları, hakimleri öldürürüz.” demek değil midir bu? Şehit Emniyet Müdür Hakan Çalışkan dosyası ne oldu? Bu cinayette Soysuz’un kullandığı Emniyet personelinden bazılarının isimlerini bile verdik, kim tahkikat yaptı? Bu ismi verilenlerin hangisi “Olur mu öyle şey, bana bu iftira nasıl atılabilir?” deyip hukuka gidebildi?

Hal böyle ise ki böyle, bize, milletçe kalkıp devleti/vatanı/milleti kurtarmaktan başka yol kalmış mı?

Şu Harun Çoban kardeşimiz, yüzlerce suç duyurusu ve şikayet dilekçesi verdi, hangi biri işleme alındı? Bunların yok edildiğini, sümen altı edildiğini sesli anlatımlarla ve Adliye/Savcılık ve savcı isimleri vererek anlatık da ne değişti? Şimdi devlet gücümüz onun aleyine çevrildi. O içeride, katiller, mafya mensupları, hainler, organ mafyası mensupları, fuhuş mafyası, uyuşturucu mafyası mensupları bizim devlet gücümüzle bize posta koyuyor, öyle mi?

O zaman altta kalanın canı çıksın, anlaşılan o ki biz bir istiklal harbi vereceğiz ve önce, her pisliğin merkezinde olduklarını somut binbir türlü delille ispat edebildiğimiz ABD ile İsrail’in Büyük Elçiliklerini, Konsolosluklarını, ayrıca sahada kullandıkları kirli çetelerini, ayrıca Mason teşkilatının önde gelen binlerce mensubunuz, harp hukuku dahilinde oyundan düşüreceğiz.

Hep diyoruz, işte meydan… Bizim devlet gücümüz bizim aleyhimize çevrilmek istendiğinde, biz her şeyi ama her şeyi göze alacağız ve hiç de zaman kaybetmeyeceğiz.

Mehmet Fahri Sertkaya

Doğalgaz sistemine müdahale ederek patlamaya sebep oldular…

Az önce üstlerimden yeni talimatlar aldım

“Birkaç güne kadar Harun Çoban sağlıklı bir şekilde tahliye edilmezse, onların çıkartamadığı kaosu siz çıkatacaksınız. Öncelikli hedefiniz AKPKK değil (AKPKK zaten yıkılacak, mevzumuz bile değil), Mason teşkilatını, içimizdeki İsrail’i, İsrail’in ve ABD’nin ve AB ülkelerinin içimizdeki kadrolarını darmadağın edecek, ölü/diri ele geçireceksiniz. Tam bir istiklal harbi yapacaksınız. Türkiye sınırları içinde faal İsrail ve ABD elçileri, elçilikleri, konsolosları, konsoloslukları bırakmayacaksınız. Bu memleket bizim, asla taviz vermeyeceksiniz. Bu tavır sadece Harun Çoban’a değil, bütün teşkilatımıza ve milletimize yapılmıştır. Endişeye mahal yok, kazanacaksınız. Dua orduları da gaza orduları sizlerle olacak” denildi.


Gerçekten bir doğalgaz patlamasıydı ama doğal bir patlama değildi.

Doğalgaz sistemine müdahale ederek patlamaya sebep oldular.


Birkaç yüz kişi toplanmıştı, yollarda o an itibari ile yüz binlerce kardeşimiz olduğunu anlamışlardı ve ilk andan müdahale edip toplaşmayı önlemek kararı almışlardı. Küçük bir grup oluşmuşken, çığ gibi büyümesini engellemek planı yapmışlardı.

Bunun için de önden abartılı şekilde polis, itfaiye gibi personeli sahaya indirmeleri lazımdı. Ve birkaç yüz kişilik grupsa da dağıtırken insanlara bir tiyatro oynamaları lazımdı. Kuralsızlar zaten, Allahları yok, kitapları yok, kalpleri yok, en vahşi hayvanlar bunların yanında melek kalır. Tutup orada doğalgazı, insanların canlarını hiçe sayarak patlattılar.

O vesile ile bol bol polis ve itfaiye ile bölgede varlık göstermek istediler. Dağıtacakları kalabalık hakkında sorular oluşunca da “Patlama oldu, bomba mı başka bir şey mi belli değil. Tehlikeler olabilir. Risk var. Kalabalık toplaşmış, toplaşıyor. Dağılmalısınız, dağıtıyoruz” diyeceklerdi.

Biz “Geri dönün, oyun içinde türlü türlü oyun çevriliyor. Enerjimiz yanlış yöne, memleketin zararına şekilde kanalize edilmek istenecek” deyince nispeten rahatladılar.

Yazmıştık, öyle bir tırstılar ki hala tam anlamı ile rahatlamış değiller ve kameralar önünde ne konuşacaklarını şaşırmış haldeler ama biz “Geri dönün” dediğimizden saatler sonra bile şok halleri geçmemişti.

Mehmet Fahri Sertkaya