Devletin bütün kurumları hainlerin, kara paracıların, mafyaların, çetelerin, kripto kimliklilerin, masonların tam kontrolüne girdi.
Vatandaşların sığınacağı doğru düzgün bir emniyet teşkilatı ve adli makamlar da kalmadı.
Hiçbir vatandaşın can, mal, namus emniyeti de kalmadı. Artık her yer suçlu dolu, çete dolu, mafya dolu… Hiçbirinin devletten korkusu kalmadı, çünkü hepsi devleti ele geçirmiş olan hain Ankara hükumetiyle ve başında CIA personeli Kalın’ın bulunduğu MİT ile bağlantılı… Devleti resmen idare edenler açıkça hukuk tanımaz tavırlarına devam ederken, onlarla bağlantılı olup onlardan güç bulanlar da haddi iyice aştı.
Gün gün raydan çıkıyor şu koca Türkiye…
Her yerde kasten sebep olunan otoritesizlik, kanun tanımazlık hakim oluyor. Meydan bilerek ve istenerek suçlulara bırakılıyor. Her yerde, hükumetle beraber çalışan hapçılar, tozcular, mafyalar, çeteler, yankesiciler, Çingeneler hakim oluyor.
On beş milyondan fazla sözde sığınmacı Çingeneler de ülkenin bu hale gelmesinde çok büyük amil/etken…
Türkiye içten çökertiliyor.
Bütün bu suç grupları Tayyiple, Cevdet Yılmazla, Soysuzla, Akşenerle, Çillerle, Hakan Fidanla, İbrahim Kalınla ve bunların etrafındaki çekirdek kadrolarla bağlantılılar.
Türkiye’de suç dünyası hükumet gücüyle sevk ve idare ediliyor.
Polis ve jandarma gücü, Arap zan edilen Çingene pislikler için ormanlarımızın yok edilmesine itiraz eden vatandaşları durdurmakla meşgul…
En açık şekliyle suç, ihanet ve terör teşkilatına dönüşmüş olan sözde hükumeti korumakla, hükumete karşı mücadele verenleri ezmekle, durdurmakla meşgul…
Savcı mı, hakim mi? Kimin aklına geliyor artık? Kalmadı adalet dağıtan bir müessese ve sokaklarda, dükkanlarda, evlerde herkes kendi adaletini dağıtmakla meşgul…
Çürüdü, kokuştu kocaman ülke… Üç beş tane mason, üç beş tane kripto Ermeni, Çingene, Yahudi, kara para kazanacaklar diye…
Meydan da canilere, gaspçılara, MİT personeli tahsilatçılara, torbacılara, sığınmacı denilen Çingenlere bırakıldı.
TR’de hükumet falan yok, çok partili siyasi bir sistem falan da yok. Seçim falan da yapılmadı, geçerli bir sonuç da yok. Meşru bir hükumet de yok, hiçbirinin imza yetkisi de yok. TBMM diye bir yer de yok, resmi geçerliliği olan bir tek millet vekili de yok. Ülke elden gidiyor, artık herkes ayağa kalkmalı…
Hala Ankara hükumetiyle ve Rusya ile iş tutan Afrika ülkelerinin hiçbiriyle işim olmayacak. Hiçbirine bir iyiliğim olmayacak. Aksine olarak şu andan itibaren o Afrika ülkelerinin hepsine, benzeri diğer ülkelere yaptıklarımı yapacağım. En özet şekilde ifade edeyim, en başta idarecilerine olmak üzere, hepsine kıran girecek.
Tayyip’i ve çetesini parçalayıp atacağım. Bütün dünya yanıp yıkılacak olsa bile… Şu sürünün de epeyi kısmını bu süreçte cehenneme süreceğim. Çok uzadı bu işler…
Bütün siyasi ve mali dengelerinizi, hain Ankara hükumetinin çok kısa süre sonra tamamen çökmesi, yıkılması üzerine planlayın… Aksi halde Ankara ile birlikte tarihin karanlık sayfaları arasına gömüleceksiniz.
Şu kısacık sürede, çok sayıda hükumet, devlet lideri ve iş grubu, Ankara’yı desteklemenin bedelinin ne kadar ağır olduğunu gördü, görüyor.
Herkes hatalarından tecrübe çıkartsın ve aynı hataları bu son sahnede de yapmasın. Ankara ile birlikte yıkılıp yok olmasın.
Şu Abdurrahim Karakoç da Çingeneydi… Bir ömür Türk de Türk dedi durdu ama Türk değildi.
Demet Akalın da Çingene
Türk rolü oynayarak onlarca senedir Türk ve İslam düşmanlığı yapan Emin Çölaşan da Çingene
İsmi de soy ismi de şifreleme
Atatürkçü Düşünce Derneği de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği de Çingene teşkilatının dernekleri. Seneler önce bunları biraz biraz ifşa etmeye başladığımda bile kaçacak delik aradılar, geri çekildiler.
Emin Çölaşan’ın eşi, ayrıca Atatürkçü Düşünce Derneği denilen ihanet ve fesat yuvasının eski başkanlarından olan Tansel Çölaşan da Çingene…
Uğur Mumcu da Çingeneydi
Uğur Mumcu’nun, kendisi gibi Çingene olan ağabeyi Ceyhan Mumcu
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren de Çingene
Girmedikleri kılık yok. Sızmadıkları yer yok. İslamcı da onlar, milliyetçi de onlar, solcu da onlar, terörist de onlar, vatansever de onlar, tarikatçı da onlar…
Süleymanlılar cemaatinde “Ali Eren hocaefendi” olarak bilinen kişi de Çingene
Geçmiş yıllarda onun gerçek, ahlaksız, utanmaz, menfaatçi, münafık yüzünü anlatmış, gözler önüne sermiştim. Böyle kişilerin neredeyse tamamı büyücü olduğu gibi Ali Eren de büyücünün teki.
İsmailağa cemaati denilen Ermeni çetesini iyice köşeye sıkıştırmıştım ve son darbeleri alıyorlardı. Ali Eren arada kalmıştı. Tuhaf tavırlar sergiliyordu. Daha önce benim de olduğum bir mecliste anlattıklarını bile inkar yolunu tutmuştu. Kendisi gibi Çingene ve münafık olanları kollamanın yollarına bakıyordu. Sonra ben gerekli müdahaleleri yapınca kısa sürede çark etmiş ve “Ha evet, o gün o mecliste ben o sözleri söyledim. Mahmud efendi hazretleri hasta, çok hasta… Kendini bilemeyecek kadar hasta. Bunu bana Prof. Sefa Saygılı falanca yerde söylemişti” dedi.
Bunu yapmak zorunda kaldığı için de çıldırdı, kısa süre sonra gidip beni cemaat merkezinden yasaklatmaya çabaladı ama sonuç alamadı.
Geçmiş yayınlar aratılınca bulunabilir.
Bu arada, Prof Sefa Saygılı da Çingene… Hem FETÖ’cü, hem İslamcı münafık (müslüman değil, İslamcı) hem de yiyici, hem sahtekar…
Onu da bir ses kaydında anlatmıştım. İnsanların hastalıkları umurunda değildi, bir günde bile onlarca hastanın yakınlarını soyup soğana çeviriyor ama hastalıklarına şifa olmak adına hiçbir şey yapmıyordu. Zaten psikiyatri denilen uydurma bilim de Çingenelerin tuzağı…
Geçen yıllarda gerçek yüzünü, dolandırıcı, münafık yüzünü gözler önüne serdiğim ve epeyi geri çekilmesine sebep olduğum Nurettin Yıldız da Çingene…
Kendini gizli Ermeni biliyor da olabilir ama soyu aslında Çingene…
O da büyücü ve onun da ihanetten kara paracılığıa, tacizden tecavüze kadar, yapmadığı, karışmadığı şeytanlık yok. Çevresi de kendisi gibi ahlak-namus bilmez Çingenelerle dolu. Vurdukları paranın, kirlettikleri çocukların ve kızların haddi hesabı yok. Devletimize ve milletimize verdikleri zararın da haddi hesabı yok.
Gerçekten müslüman olan kişilere hayat hakkı bile vermeyen Youtube ve o bilinen sosyal mecralar, bunların sözde İslami kanallarını/sayfalarını hiç sansürlemiyorlar, ezmiyorlar, hayalet hale getirmiyorlar, tavsiye bile ediyorlar.
Gerçek yüzünü, kara paracılığını, dolandırıcılığını, masonlara çalıştığını, savaş ve terör suçlarına, insan ve organ kaçakçılığı suçlarına bile karıştığını yıllardır anlattığım… Bu nedenle son yıllarda epeyi geri çekilen sözde yardım kuruluşu İHH’nın başkanı Bülent Yıldırım da Çingene…
İleri seviyede bir insan şeytanı…
Bunların hiçbiri raslantı değil. Ankebut Ağı dediğim sistem, mason tarikatı üzerinden de organize olarak, dünyanın her yerinde Çingeneleri her yere getiriyor. Sonra da dünya insanlığını, her biri diğerinden vahim sayısız sıkıntının, tuzağın, acının içine sürüklüyor. Analar ağlıyor, evlatlar ağlıyor, babalar dahi ağlıyor. Kanlar akıyor, organlar çalınıyor. Paralar çalınıyor. Din içten çökertilmeye çalışılıyor, tartışmalar bitmek bilmiyor. Müslümanlardan toplanan paralarla İslam düşmanları besleniyor. Sapık tarikatlar ve teşkilatlar tesis ediliyor, fonlanıyor. İblis hiç boş durmuyor, çetesinin en has adamları olan Çingeneleri de hiç boş tutmuyor.
Celal Şengör de Çingene
Aslında Türk de değil, gizli Ermeni ya da Yahudi de değil, Çingene… Aslında ateist falan değil. Şu herifin de hayatı yalan, tuzak, şeytanlık… Tam bir insanlık düşmanı. Cinlerin varlığına da İblis’e de büyülere de gözüyle görmediği şeylere de inanıyor. Satanist o… Lakin Ademoğullarını cehenneme doldurmaya çabalıyor. Bunu da sözde bilim adamı kılığıyla yapıyor.
İblis’in sistemine tabi ve seve seve o sisteme hizmet ediyor. TR’deki halkın tamamına yakını aslında ondan nefret ediyor, onu aramıyor, onu merak etmiyor ama basın, medya ve sosyal medya üzerinden sanki tam aksine bir kabulleniş varmış gibi dayatmalar yapılıyor.
Kaç kere kanunen suç kapsamında rezillikleri oldu. Hiçbir zaman doğru düzgün yargılanmadı, ceza da almadı. Basın ve medya da üzerine gitmedi. Cezalar almayacaksa bile unutulup gündemden düşüp giderdi, gitmedi. Çünkü sistem böylelerini kolluyor.
“İnsana kendi dışkısını yedirmek işkence değildir” ve “Kız öğrencimin eteğini kaldırdım, elimle popusuna birkaç kere vurdum” diyebilecek kadar insanlıktan çıkmış bir pislik, haya/namus bilmez bir Çingene, şu millete bir bilim adamı gibi dayatılıyor.
Bunlar nasıl oluyor derseniz, bakın arka planına masonluk var. Mason birader dayanışması var. Çingenelik dayanışması var. Cinler alemi ve başta da İblis var. Ayrıca, uzaylı insan türlerinin yer altı şehirlerinin en üst idarecisi olan ve hadislerde kendisine Deccal denilen o uzaylı şahıs ve sistemi var.
Celal Şengör gibilerden TR’de siyaset, hukuk, basın/medya sahalarında da çok var ve Afganistan’dan, Pakistan’dan, Suriye’den ve benzeri yerlerden TR’ye on milyondan fazla Çingeneyi “sığınmacı” diyerek getirenler… Senelerdir halkın en az yüde 95’i karşı çıktığı ve tepki gösterdiği halde o sözde sığınmacı Çingeneleri göndermeyenler de bunlar…
TR’yi tamamen Çingeneleştirmek, Türk ırkını/genlerini ve bu vesileyle İslam dinini tamamen yok etmek hatta dünyada insanlığı, merhameti, adaleti, iyiliği, ahlakı, namusu tamamen yok etmek… İblis’in en çok istediği şeylerden biri… Bu plan İblis’in ve satanistlerin planı. Dünyanın diğer ülkelerinde kontrolü ele geçirmiş olan Çingeneler de bu nedenle TR’deki sözde sığınmacıların gönderilmesini istemiyorlar.
Soner Arıca da Çingene
Hasan Arıkan da Çingeneydi
A-li a-ta bak
in-an-ır
in-ce
öz-in-ce
tam-in-ce
in-al
al-an
al-an-son
son-er
Mehmet Yetkin de Çingeneydi
bu-ra-ya
bak
yet-kin
et-kin
er-gin
er-kin
er-sin
ön-can
ön-cü
ön-al
ön-ki-bar
ön-er
ön-der
ön-soy
ön-ay
ön-nur
ön-sel
an-la-dın-mı
Hıg deyip burnundan düşecekmiş ki boyasını fazla katmışlar.
TR’ye on milyonlarca kodu bozuk, kara suratlı, ahlak ve namus bilmez Çingene doldurmak için kullandıkları…
TR’de Türklüğü ve müslümanlığı bu yolla bitirmek, TR’yi sessizce bu yolla işgal etmek için kullandıkları…
Resmiyette “Göç İdarasi” denilen, mason mahfillerinden yönetilen şu organize suç, terör ve ihanet teşkilatının logosu bile şeytani bir iş.
O logoda gerçekte bir kuş yok, o gördükleriniz de kuş kanadının sivri uçları değil.
Bilenler bilir, cinler aleminde İfrit cinler ve Marid cinler var. Maridler vücut olarak küçük ve güçsüzler. İfritler ise bizim boyumuzda, bazıları bizden de uzun boyda olan, derileri kırmızı renkli olup da kafalarında iki boynuzu olan cinlerdir. İblis’in de kafasında iki boynuzu var.
Satanistler bu nedenle her fırsatta kırmızı renkli ve çift boynuzlu şeytan figürü kullanıyorlar. Bunu bir hakimiyet sembolü olarak da kullanıyorlar.
Bunu yaparken, her seferinde açıkça kullanmıyorlar. Satanist ve mason olanların hemen anlayabileceği şekilde ama normal insanların anlayamayacağı şekilde kullanıyorlar.
Sözde Göç İdaresi’nin logosu da İblis’in hakimiyet sembolü olarak kullanılan sayısız logodan sadece biri…
Kırmızı renk mühim…
Bundan sonra daha dikkat edin kırmızı renge…
Elbette ki kırmızı rengin tercih edildiği her yerde bir İblislik yok ama kırmızı rengin tercih edildiği pek çok yerde İblislik, şeytanlık var.
Dün Aşure günü münasebetiyle, asırlardan beri İblis’in oyuncağı olan şiilere, dünyanın muhtelif yerlerinde güya aşure günü merasimleri yaptırdılar.
Katılanların çoğunun haberi yoktu ki eskiden beri her sene aşure gününde yaptıkları o ritüellerin çoğu, aslında satanist bir ayinin ritüelleriydi. Onlar o davranışları sergiledikçe, kendilerine zarar verdikçe ve kendi kanlarını döktükçe, İblis’in ve emrindeki cinlerin metafizik alemde ellerine kozlar verdiler. En kısa tabirle, Şeytan’a uydular…
İblis de kafaladığı bu yığınlar vesilesiyle elde ettiği karanlık metafizik enerjileri hep İstanbul’a yönlendirdi.
Hoş, hiçbir şey olmadı ve olacağı da yok. Aksine, onlardan çok sayıda kişi çarpıldı, öldü ya da ağır hasar aldı. Cinlerden ve uzaylı insan türlerinden de öyle…
Çünkü İstanbul eş zamanlı olarak gerekli metafizik karşılıkları verdi. Çok sönük, ezik, kendileri için faydasız bir aşure günü geçirmiş oldular.
Güney Kore Seul’de, Cadılar Bayramı dedikleri satanist bayramı sırasında da aslında neler döndüğünü bilen ve bilmeyen çok sayıda kişiyi ayine dahil etmişlerdi. Sonları hiç iyi olmamıştı. Ölen insanlar, yanan canlar, tarihin hangi devrinde İblis’in umurunda olmuş da şimdi umurunda olsun…
Şu yayınlar ve yönlendirmeler devam etmesin diye, bu gün de çırpınıyorlar. Lakin yine boşa çırpınıyorlar. Kaderi değiştiremezler. İblis’in ve Deccal’ın ortak sistemi dünya genelinde çökecek ve çöktü bile denilebilir.
Masonlarla iç içeydi. Azılı bir Türk/islam düşmanıydı. Sahtekar, kumarbaz, palavracı, intihalci bir ruh hastasıydı. Kibir abidesi ve megalomandı.
Rezil bir hayat yaşadı, rezil bir halde öldü.
İkinci Abdülhamid’in çok karışık olan soyunun baskın gelen yanı da Çingenelikti.
Bir insanının şu kadar sıfatsız, meymenetsiz olması, genlerine Çingenelik karışmadan mümkün olabilecek bir şey değildir.
Çingeneliğin yanında bir de sorunlu bir ya da birkaç soy/gen de karışırsa, ortaya Abdülhamid gibi görüldüğünde yanından uzaklaşılacak tipler çıkar.
Ceza evlerinin cinayet ve hırsızlık/dolandırıcılık koğuşlarında bu modellerden de çok var. İlk gördüğünüzde “Bu nasıl bir model böyle” diyorsunuz. On dakikaya bile kalmadan “Allah korusun bunun şerrinden, belasından” diyorsunuz.
Milletler arası insan ve organ kaçakçısı Mehmet Haberal’ın soyunun baskın yanı da Çingenelik
Hıyanet işleri başkanlığının gizli hristiyan başkanı Ali Erbaş da Çingene
Oğuzhan Uğur da Çingene
Biz gerçek Türklerden ala Türk isimleri almayı ve milliyetçi görünmeyi çok iyi bilirler. Atalarından öğrendileri bir usul bu… Onlara da İngilizler öğrettiler. İngiliz kraliyetine de bu işleri İblis öğretti.
Mesela Oktay Vural da Çingene yanı baskın ama soyu karışık olanlardan…
Baksanız bunlar MHP’li, Ülkücü, milliyetçi…
Arka planı bilseniz bazıları kendini Ermeni kabul ediyor ve bunu gizliyor. Bazıları Çingene kökenli olduklarını biliyor ve gizliyor. Hepsinin ortak yanları ise Türk ve İslam düşmanlığı, kara paracılık, İngiltere piyonluğu…
Şimdi… Kraliyet başta olmak üzere, benim karşımda gizli Ermeni/Çingene kartını hala oynamak isteyen taraflar, sahada bir adım öne çıksınlar, onları göreyim.
Benim karşımda, güya bir Ankara hükumeti tesis ettiğini zan edenler de bir adım öne çıksınlar.
Benim ülkemde MİT başına, damarıma basar gibi o Abraham Kalın Çingenesini getirenleri de bir göreyim. Bakalım ne yapacaklar.
Benim karşımda, 15 milyondan fazla sözde sığınmacıyı vatanımda, devletimde tutmak için organize şekilde faaliyet verenleri de bir göreyim. Türkiye’ye dört bir yandan milyonlarca Çingene getirenleri ve burada tutmak isteyenleri bir göreyim.
Ona göre de karşlıklarını vereyim.
Türkiye gerçek hürriyetine ulaşmadıkça, sözde sığınmacıların tamamı derhal def edilmedikçe, Ankara hükumeti denilen şer ve ihanet merkezi yok edilmedikçe, ben TR’de ve dünyanın bütün ülkelerinde ve yetmeyip en başta da yer altı şehirlerinde kurulu her düzenlerini bozacağım. Her türlü faaliyetle, her türlü teknikle, darbeyle bozacağım.
Ya benim dediğim olacak ya da onlar Ankara’yı ayakta tutmak isterlerken ben bütün dünyaya benzin döküp yakacağım.
24 saat nispeten sakin kalacağım. Sahada neler olacağına bakacağım. Asıl film oradan sonra başlayacak.
Osmanlı, cellatları Çingenelerden seçiyordu. Çünkü acıma duyguları yok gibiydi. Şimdilerde dünya genelinde onlarca ülke organize şekilde bebek, çocuk, genç kız, genç kadın kaçırıyor. Bunların alış verişi yapılıyor. Bazısı cinsi sapıklara, bazısı fuhuş mafyalarına, bazısı satanist ayincilere, bazısı organ mafyalarına satılıyor.
Bu kadar insanlık dışı ve lanetli bir işi nasıl yapıyorlar derseniz, işte böyle… O ülkelerin hepsinin idari kadroları, gizli servisleri, iş çevreleri, mafyaları aslı Çingene olanlar kişilerle dolu.
Çingenelerin çoğu, kendi çocuklarına ve kadınlarına bile acımazlar. Öyle döverler ve söverler ki ilk defa görenler çok şaşırır ve sarsılırlar. Siz boş verin onları hala şirin ve iyi insanlar gibi göstermek isteyenleri, bu dünyanın en vahim sorunlarından biridir Çingenelik…
Mehmet Sevigen de Çingene
Cem Yılmaz da Çingene
ETİ’nin kurucusu Firuz Kanatlı da Çingene
Doğuş Grubundan Ayhan Şahenk de Çingeneydi
Sezgin Tanrıkulu da Çingene
Gürsel Tekin de Çingene
Metin, Tekin, Çetin, Gültekin, Alptekin, Tekinsoy, Tekintüre ve benzerleri, çok sık olarak kullandıkları şifrelemeler. Bunları, biz Türklerin anladığı manalarda kullanmıyorlar.
Dinleri de farklı olduğu için ve azılı İslam düşmanı oldukları için, halk arasında kendilerinin Alevi olduklarını iddia ediyorlar.
Açıkça “İslam düşmanıyız. Ermeniyiz. Hindistan ve Mısır kökenliyiz. Çingeneyiz. Firavunların soyundan gelmekteyiz” diyemiyorlar.
Laiklikmiş, cumhuriyetmiş, demokrasiymiş, çağdaşlıkmış, Adıtürkçülükmüş, hepsi bunların müslüman Türkleri asimile etmek hatta mümkün olursa soylarını kurutup yok etmek için kullandıkları araçlar. Uydurma değerler.
Faik Öztrak da Çingene
Özgür Özel de Çingene
Özgür, Gürsel, Gürsoy, Gürel, Güral, Gürkan ve benzeri şifrelemeleri de çok yoğun olarak kullandılar, kullanıyorlar.
Serdal, Serkan, Sertaç gibi isimleri de çok kullandılar, yaydılar.
Öyle bir manzara var ki onların nasıl şifrelemeler kullandığını ve ortada neler döndüğünü bilmeyen gerçek Türkler arasında da bunların şifrelemeleri isim olarak tercih edilir oldu.
Çingene Devlet Bohçalı’nın, Çingene Kemal Kılıçdaroğlundan sonra CHPKK’nin başına geçecek kişi olarak Çingene Özgür Özel’i açıkça neden işaret ettiğini daha iyi anlayabilmiş oldunuz.
Türkiye’de hiçbir zaman cumhuriyet de demokrasi de uygulanmadı. Hiçbir zaman çok partili hayata geçilmedi. Şu anda da çok partili bir sistem yok. Neredeyse hiç varlık gösteremeyen birkaç küçük siyasi parti hariç, geriye kalanların hepsi tek parti…
Hatta siyasi parti demek doğru değil, tek suç örgütü, tek ihanet örgütü, tek vahşet örgütü, tek Çingene örgütü denilebilir.
Eren Erdem de çingene
İsmi de soy ismi de şifreleme
TİP başkanı Erkan Baş da Çingene
Barış Atay da Çingene
Sera Kadıgil de Çingene
Sırrı Süreyya Önder de Çingene
“Amerika’daki meşhur Türk hekim” olarak yutturulan Mehmet Öz de Çingene ve sistemin adamı. Pisliğin önde gidenlerinden biri…
Gizli Ermeni/Çingene teşkilatının TR ayağında en ama en sık olarak kullandıkları şifrelerden biri de -öz şifresi…
Özkan, Özlem, Öznur, Özer, Özgül, Özgür diye bir başlarsınız… Özkaya, Öztürk, Özel, Özdemir, Özdamar, Özüşen, Şenöz, Özgün, Özgüneş, Özeş, Özgüre, Özgürel, Özyürek, Özbudun, Özboyacı, Özkalaycı, Özaltın, Özgümüş, Özbay, Özkeskin, Özak, Özüak, Özakman, Özkara, Özsoy, Özince, Coşkunöz, Öziş, Özdoğan, Özkent diye devam ederek, içinde -öz kullandıkları yüzlerce farklı şifrelemeyi listeleyebilirsiniz.
Bu Çingenelerin “Öztürkler” dediği palavra da İblis’in uydurması… İblis bunları öyle bir kafalıyor ki “Türk ırkı diye bir ırk yok. Onlar aslında sizlersiniz. Tarihte çok büyük işleri sizler yaptınız. Bütün dünyaya hakim olduğunuz zamanlar oldu. Lakin zama geçtikçe bazılarınız dejenere oldu, aslını kaybetti. Siz ise özünüzü kordunuz, siz Öztürksünüz” diyor.
İblis bu, işini iyi bilir. En az yüz bin senelik şeytanlık tercrübesi var. Nice ilim sahibi Allah dostlarının ayaklarını bile nasıl kaydırdı… Hem gerçek Türklerin genlerini bozuyor, hem gerçek Türklere karşı bu geni/kodu bozuk, ahlak ve namus bile bilmez türetmeleri kullanıyor, hem de “Onlar Türk değil, Türk sizsiniz.” diyor. Gerçek Türkler, çok eskiden beri kendisine tabi olmuş kişilermiş gibi yutturuyor.
Sonra bu kodu bozuk türetmeler üzerinden bütün dünya insanlığına kan kusturuyor.