Kitap tarıyor… Yazılarını dijital ortama aktartıyor, metin haline getiriyor. Taradıklarını bir yapay zekaya atsa, o yapay zeka, genel hatlarıyla o kitaba çok benzeyen ama kopyası gibi de durmayan yüzlerce benzeri kitabı yarım saate bile kalmadan yazabilir mi? Yapay zekaya Mevlana’nın Mesnevi’si, sahte Fatih’in divanı verilse, dakikalar içinde onların alternatiflerini yazabilir mi? Hatta onların geçmişte yapay zekalar tarafından yazılıp yazılmadığını kesinlik seviyesinde anlayabilir mi?
Günlük arşivler: 26 Temmuz 2023 - 23:20
Devrilen devrilene
Tayyip devriliyor. Dikkat edin, üzerinize devrilmesin.
Akbank da yıkılıyor. Dikkat edin, üzerinize yıkılmasın. Çok ama çok kötü hallerdeler.
Hükumet, rejim, bakanlar, TBMM/vekiller, MİT’in yapısı, kanunlar, her şey değişecek hatta şu anlarda arka plandan değişmeye başladığı söylenebilir.
Yine de Türkiye’de yıllarca çok büyük krizler, acılar, sorunlar yaşanacak. Çünkü bütün bunların yapılmasında çok ama çok geç kalındı. Nasıl diyorlar, iş işten geçti..
Bankalarda tamamen kanun dışı şekilde işler çevriliyor. Olmayan mevduatlar, olmayan varlıklar, varmış gibi gösteriliyor. Hala bankalarda paranız, altınınız var zan ediyorsunuz ama çoktan eridi, yok edildi onlar… Kalan az bir nakit para ile, biraz da karşılıksız paralar ile, herkesin oyalıp işi çevirmeye çabalıyorlar.
Türkiye’de tedavüldeki paranın yüzde kaçının gerçek, yüzde kaçının hükumet tarafından karşılıksız basılmış para olduğu bile belli değil. Hala MİT, durmak bilmeden karşılıksız dolar, euro da basıyor.
“Keşke aylar hatta yıllar önce patlasaydı şu kriz, hiç bastırılmasaydı. Bu nedir ya” deyip her yerde göz yaşları dökeceksiniz. Lakin, geçti Bor’un pazarı, eşeklerinizi de istediğiniz yere sürün, umurumuzda bile değilsiniz.
Haydi görelim?
TR, Azerbaycan denilen pislik yuvasının, suni devletin, ikinci Ermenistan’ın, ikinci İsrail’in gazını, şusunu, busunu, şuraya ya da buraya aktarma projelerinde yer almayacak.
Azerbaycan denilen o pislikler, nelerini, neresi üzerinden, nereye satıyorlarsa satsınlar. Türkiye’yi karıştırmayacaklar. Zaten bebek, çocuk, kadın kaçırıp satmakta bile çok mahirler. Depremzede bile kaçıracak kadar şeytanlar… Kendi kadınlarına fuhuş yaptırıp namus satmakta da mahirler. İngiltere ve İsrail’e kulluk etmekte de mahirler ve onlarla daha fazla paslaşarak satış yollarını genişletsinler. TR’den uzak dursunlar.
TR’ye gelip de benim karşımda güya yeni bir seçim yaptıklarını, yeni bir hükumet tesis ettiklerini zan eden ülkeler, liderler, gizli servisler, milletler arası mafyalar, masonlar, satanistler ve uzaylı taraflar… Haydi şimdi gelsinler, TR’yi, benim sevk ettiğimin aksi bir yöne sevk etsinler de görelim. Zaten sözde seçimden önce de edemiyorlardı, şimdi mi edebilecekler, görelim.
Yakacağım bu TR’yi ve millet denemez sürüyü ama yine de dünyanın o ülkelerini, devletlerini, gizli servislerini, mafyalarını, masonlarını ve şeytani sistemini de yakacağım, çökerteceğim. Bundan sonra böyle…
İtirazı olan varsa, karşıma çıksın…
Hiçbir tarafın danışıklı dövüşlerine, basit basit oyunlarına iki gün bile tahammül etmeyeceğim. Bu şeytani tavırlar devam ettikçe, ben bu dünyayı daha büyük felaketlere sürükleyeceğim.
Bilesiniz ki adaletin kılıcının sizde hakkı vardı, ben de yalnızca onu alıyorum. Fazla feryat, figan duymak istemiyorum. Yıllardır bu günleri haber veriyorum. Belki kurtulmak isteyenler olur diye, maddi ve manevi sebeplerine uyarak bu günleri öteliyordum.
Şimdi hepiniz için adalet istiyorum, ceza istiyorum. Ağlaşmayın orada, burada… Bunlar bile çok iyi günleriniz. Birkaç hafta sonrasında neler neler olacağını tahmin bile edemezsiniz.
KAPATIYORUM
Şu andan itibaren, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını Rusya’nın ve onunla danışıklı dövüşen bütün ülkelerin (TR dahil) gemilerine ve denizaltılarına kapatıyorum.
İnsan ve organ kaçırılan gemileri geçtim… Silah, mühimmat, askeri araç ve terörist kaçırılan gemileri geçtim… Türlü uyuşturucular kaçırılan gemileri de geçtim… Petrol ve türevlerini kaçıran gemileri de geçtim… Sigara/tütün kaçırılan gemiler bile boğazlarımızdan geçemeyecek. Tamamen ve en kesin şekilde kapatıyorum, yasaklıyorum.
“Lanetleniriz, masum insanları hatta küçücük bebekleri, çocukları, ayrıca kadınları kaçırıp organ, fuhuş, ayin mafyalarına satmak da nedir” diyerek… Bundan uzak durarak… Normal yükünün yanında hiç denilebilecek kadar miktarda bir şeyler kaçıran ve kara para işine bir şekilde karışan gemiler ve personelleri de boğazlardan geçemeyecekler.
Şu ana kadar görülmemiş şiddette sinyale girecekler. Yanacaklar, patlayacaklar, personelleri de diri diri yanacaklar. Ya da batacaklar. En hafifi bile tamiri çok güç ve uzun zaman alacak sorunlar yaşayacaklar. Bu ülkelere bundan sonra gemi/boğaz yolu yok.
İstanbulla restleşebileceğini zan edenlere, danışıklı dövüşlerin korkak ve vahşi taraflarına, bundan böyle tahammül ve mühlet yok.
Hiçbir şeyden de çekincemiz yok. Neresinden patlak vererek karışacaksa, karışsın, yansın, yıkılsın bu dünya… Ölen ölsün, cehenneme dolsun, kalanları da sonraki seferlerde dolarlar. Lakin İstanbul durmadan hizmetine devam eder.
Söz konusu ülkelerin bu türlü gemilerine ve denizaltılarına Kara denizin, Ege denizinin ve Ak denizin tamamını da yasaklıyorum. Bu denizlerin herhangi bir yerinde bulunan deniz araçları, korunmanın mümkün olmadığı o sinyallere yakalanacaklar. Bu denizlere kıyı olan limanlardan, en ufak bir kara para işine alet ettikleri limanlar da ağır sinyallere girecekler. Bir gram benzin, herhangi bir patlayıcı ve yanıcı madde (askeri ve malzemeler/maddeler dahil), limanlarda yanıcıi parlayıcı ve patlayıcı ne bulursak, onlar üzerinden o limanları enkaza çevireceğiz. Kara paracı o liman/gümrük personellerini de bu vesile cezalandırmış olacağız. Bazı gemileri bu limanlarda iken patlayacak ya da yakacağız. Bazı limanların elektrik trafolarını bile patlatacağız. Sistemi tamamen işlemez hale getireceğiz. Bu ülkelerin normal liman/gümrük trafiğinin bile bozulmasını sağlayacağız
Lanet gelsin bütün bu ülkelere, hükumetlere, bu akıl almaz gerçekleri bilip görüp de hiçbir mücadele vermeyen dünyanın dört bir yanındaki insan müsveddelerine…Yakacağım bu dünyayı, cayır cayır yakacağım, yanında insanlığı da yakacağım ama yine de bu şeytani, vahşi sistemi yıkacağım.
Sorunların en büyüğü, genetik kod bozukluğu
Gözle tarama da görüldüğü kadarıyla… Sorunların en büyüğü, genetik kod bozukluğu…
Karmakarışık ve uyumsuz genlerin bir araya gelmesine sebep olmuş evlilikler, akrabalıklar, sülaleler/soylar…
Vakaların/şahısların en az yüzde sekseni, düzgün/sağlıklı bir hayat yaşamaları için ihtiyaç duyacakları gen kodlarına sahip değil. Ne kadar iyi niyetli ve gayretli olsalar da o sorunlarını aşamazlar. Kapalı olan idraklarını açamazlar, sürekli sorunlu olan sinir sistemlerini düzeltemezler. Normal çalışmayan beyinlerini düzeltemezler. Hafıza ve muhakeme sorunlarını ortadan kaldıramazlar. Önünü sonunu hesap etmeden davranışlar sergilemeyi durduramazlar. Bunlar, doğuştan gelen ve kalıcı olan genetik sorunların tezahürü…

İlk yapılacak olan şey bu soyların devlet otoritesiyle tespit edilerek hem erkeklerinin hem kadınlarının kısırlaştırılması… Bu kadar ileri seviyede kod bozukluklarının yeni doğumlar vesilesiyle devam etmesine, yeni nesillere aktarılmasına, hem o doğacak çocukların çok büyük acılar çekmesine hem de çevrelerinin ve devletin taşınmaz yüklerin altına girmesine mani olmak. Cerrahlar kadar kararlı, merhametli olmak.
Bunun haricinde, vakaların bazılarında öncelikli sorun, ortalamanın çok ama çok üzerinde zeka seviyesinde olmaları… Bunu kendilerinin de çevrelerinin de fark edememesi. Bu hallerine rağmen etraflarındaki normal insanlar gibi bir hayat yaşamaya zorlanmaları. Buna ayak uyduramayınca, sürekli uyumsuzluk, sürekli yanlış anlamalar ve yanlış anlaşılmalar yaşayınca da yalnızlaşmaları, bunalmaları…

Vakaların bazılarında ise asıl sorun metafizik musallat… Orada, sadece birkaç gün içinde büyük oranda toparlanması, sadece üç hafta içinde tamamen iyileşmesi ihtimali olan kişiler de varmış.
Muhtemelen aralarında aşık cin musallatı yaşayanlar da varmış. Çünkü hayatın akışı içinde sık sık görülen bir şeydir ki cinlerin kadınları, insanların erkeklerini çok beğenip aşık olduklarında, o erkekleri çok yoğun şekilde zihin kontrolünde tutuyorlar. Mantıksız, anlaşılamaz, yıllar sonra bile sırrı çözülemez şekilde suçlar işlemelerini sağlıyorlar. O erkek kendini bir anda ceza evinde ya da hastahanede buluyor. Artık oradan senelerce çıkamayacağı şartlara düşmüş oluyorlar.
Neden ve nasıl suç işlediklerini, oralara nasıl sürüklendiklerini bile tam olarak bilemiyorlar. Zihin kontrolünde olmaları ihtimali akıllarına bile gelmiyor. Neden ve nasıl yaptıklarını anlayamadan, bir anlık bir parlamayla gurbete gitseler, sonra sakinleşince geri dönebilirler ama cinler işi sağlama alıyorlar ve ceza evine sürüklüyorlar.
Cinlerin kadınları çok kıskançtırlar ve bir insan erkeğini, o erkeğin annesinden hatta kızkardeşinden bile kıskanıp uzak tutmak isterler.

Bazı vakalarda asıl sorun ise, şahısların güçlü metafizik kabiliyetlere sahip olmaları ve bunun tam olarak farkında olmamaları. Metafizik kabiliyetlerin neler olduğunu, nasıl kullanıldığını bilmemeleri. Bu kabiliyetleri, kendi kontrollerine alamamaları…
Başka insanların görmediği şeyleri gördükleri, duymadıkları şeyleri duydukları, hissetmedikleri şeyleri hissetikleri halde, bunun neden ve nasıl olduğunu bir türlü çözememeleri…
Bu insanlara “Hani medyum denilen insanlar var ya, işte sende de aynı kabiliyetler var, hiç eksiği yok. Hatta onların bazılarında olanlarda daha fazla metafizik kabiliyetler bile sende var. Şimdi sana, senin diğer insanlar gibi olamamanın en büyük sebebini fark ettireceğim” denilseydi ve gerçekten dürüst metafizikçiler bu kişilere birkaç günlerini ayırsalardı, sorunlarını çok kısa sürede aşarlardı.

Vakaların bir kısmında görülen şey ise, çok ama çok zor çocukluk, gençlik dönemleri yaşamaları. Çok sorunlu ailelerde ve çevrelerde yaşamış olmaları. Sürekli sözlü ve fizikli eziyet görmeleri, sürekli çevreden haksızlık ve gayr-i insani tavırlar görmeleri…
Bazı vakalarda ise on saniye izlemeye bile gerek kalmadan anlaşılabiliyor ki şahıslar bile isteye akıllarını zorlamışlar. Nefislerine öyle bir uymuşlar ki her pisliği yaptıkları halde bir yandan da kendilerini dünyanın en çalışkan, zeki, dürüst, namuslu insanları gibi görür olmuşlar. Nefislerinin elinde, hayvanlardan bile aşağı hallere düşmüşler. Bunların, hoş görülecek ve hasta kabul edilecek bir yanları yok. Bunlar için boşuna masraf etmeye, kamu yükünü artırmaya da gerek yok. İdam cezası uygulanmalı.

En büyük sorunlardan biri de psikiyatrinin uydurma ve sömürmeye dönük bir bilim dalı olması, ilaçlarının hiçbir işe yaramaması, psikiyatri sahasında büyük çoğunlukla kripto kimlikli hainlerin faaliyet göstermesi… Masonların ve satanistlerin bu sahadan çok büyük menfaatler elde etmeleri.
Metafizik kabiliyeti olup bir de dürüst olan, kabiliyetleri ile insanlığın faydasına işler yapacak olan kişilerin yolunu da bu sözde hastahaneler ve ilaçlar ile kesebilmeleri…
Tamamen farazi değerlendirmeleri/kriterleri ve teşhisleri olan bu sözde bilim dalı sayesinde, ticaret ve siyaset sahalarında kendilerine güçlü/dişli rakip olan kişilerin bile mümkün olanlarını bu yolla, sözde psikiyatri hastahaneleri ve ilaçları yoluyla oyun dışına atabilmeleri…
Şu videoda görülenler arasındaki yarı akıllılar bile anlamışlar ki orası bir hastahane değil, en ince detaylarına kadar sömürmeye ve oyalamaya planlanmış vahşi bir çark… Kamunun kaynakları kripto kimlikli hainlerin cemaatlerine akıyor. Devletimiz bu sözde hastahaneler üzerinden onlarca senedir soyuluyor. Bir yandan da milletimizin vergileri yurt dışındaki sözde ilaç firmalarına ve onların arkasındaki masonlara, satanistlere akıyor.

O baş hekime de biri soymalıymış:
- Hastaların sözde tedavi süreçlerine destek olmak için sadece bulaşık yıkatılması, temizlik yaptırılması mı aklınıza geliyor? Madem ki asıl maksadınız onları meşgul etmek, boş oturmalarına ve derin düşünmelerine mani olmak… O halde neden gerçekten zevk de alarak, aynı zamanda sakinleşerek belli başlı el işleri/sanatları yapmaya ve ayrıca spor yapmaya teşvik etmediniz? Eş zamanlı ve düzenli olarak neden dinlendirici müzikler dinletmediniz? Gerçekten ferahlatan görüntüler, filmler, belgeseller izletmediniz?
Şu lanet olasıca sözde bilim dalından, psikiyatriden, onun üzerinden sebep olunan bütün acılardan ve sorunlardan artık bütün dünyanın kurtulması gerekiyor. İnsanı insandan saymayan üç beş tane mason ve Yahudi, uydurmuşlar sözde bilim dalı diye psikiyatriyi, on milyonlarca akıllı ve dürüst kişi bunu yıkamıyor. Ülkelerin meclislerindeki hainler, masonlar bile bunlara çalışıyor. Uydurmuşlar birkaç tane sözde psikiyatri derneği, kadrolarını kendi adamları ile doldurmuşlar, devlet otoritesi gibi tavırlar sergiliyor bu sözde dernekler.
Gördün mü Kazım?
Şu son görüntüne bakarak, aklının yarıdan fazlasının gitmiş, kaybedilmiş olduğunu değerlendirdim. Çok ağır ve sonu çok felaket olan bir krizin içinde olduğunu değerlendirdim. Kaşının, gözünün, yüz hatlarının, beden dilinin, renginin değerlendirmesini daha isabetli yapayım, hata olmasın diye… Tuttum akıl hastahanesindeki kişilerin görüntülerine bakmak istedim. Mevzu nerelere geldi…
Lakin kesinlikle emin oldum ki o tarihte, o hastahanede bulunanların çoğu, senin şu tarihteki şu halinden daha ehven haldelermiş. Kendine ne halt edeceksen et Kazım ama sakın çevrene zarar verme. Bak, bir kişiye sıkabiliyorsun, ikincide af etmiyorlar, yatırıyorlar, haberin olsun.