Kazıııımmm!

Yine desteksiz sallıyorsun.

Şurada, Akademi Dergisinde yazılanları hala doğru düzgün anlayamıyorsun.

Anladığın kadarını da doğru düzgün anlatmıyorsun.

Kazıııımmm!

Kelimelerle, değerlerle, dinle, tarihle, lisanla oynuyorsun. Nükleer ile oynasan daha az risk alırsın.
Haddini çok aşıyorsun.

Tedavüldeki parayı kaldırıp da insanlara altın mı taşıtacaksın?

Sen nerede otlanıyorsun, tozlanıyorsun?
Bu kafaya nasıl ulaşıyorsun?

Kafanı bir milyon yapıyorsun.
Sonra çıkıp kamera karşısına insanları itikaden ve fikren zehirliyorsun.

Sende bir milimlik bile şahsiyet varsa, önce çık gerçek ırkını ve dinini açıkla… Kendin ol, kendinden utanma…

Türkün yurdunda Türk rolü oynayanlar, Türkün yurdunda Türkü esir edenler, Türk düşmanı ülkelere maşalık yapanlar sizlersiniz zaten, kime numara yapıyorsunuz?

Öyle olmasaydı, otun tesirinden hiçbir gün ve hiçbir saat kurtulamayan kafanla sen onca kanalda nasıl yer bulabilirdin?

Beden dilin bile keşler gibi…
Sıfatın, enerjin de manzarayı tamamlıyor ve “Otçu, tozcu, ibne, aşırı yalancı, alaycı, ahlak ve din tanımaz, kendini Ermeni bilen Çingeneyim” diyor.
Lanet olasıca atan da tam senin gibiydi.

Anlattıklarının desteksiz, mantıksız, gerçek dışı olduğunu lise öğrencileri bile anlayabiliyor ama sen hala her yerde karşılarına çıkartıldıkça, o gençler doğru bildiklerini bile şaşırır oluyorlar.

İblis’e piyonluk etme Kazımmmmm!

Çünkü şu sıralar onun işleri hiç iyi gitmiyor, ona piyonluk edenler çok feci hallerde ve çok sık aralıkla oyun dışına atılıyorlar.

Sizde beden dili uzmanları yok mu Kazım?

İnsanı ses tonundaki değişmelerden bile yakalarlar hemen… Yalan söylediğini de yalandan güldüğünü de yakalarlar. Ayrıca korktuğunu da paniklediğini de aşırı heyecanlı olduğunu da hemen yakalarlar.

Çok faydalıdır, en az böyle bir kişi bulunsun aranızda… Sana sadece otuz saniye dönüp baksalar, sonra bir ömür boyunca bir daha dönüp bakmazlar. Kanaat arz etmeden önce de küfür edecek gibi olurlar, zor tutarlar kendilerini… Muhtemelen yine de içlerinden söverler.

Senin gibi gizli Ermeni bir vatan haini ve milletimizin bütün değerlerine sinsice saldıran bir karaktersiz olan Ferda’nın şu görüntülerine baksalar… Bu yayına çıkmadan önceki saatlerde ya da günlerde büyük psikolojik sarsıntılar geçirmiş olduğunu… Makyajın ve ışıkların bu gerçeği gizleyemediğini… Sana odaklanmakta ve seni anlamakta zorlandığını… Konuştuğu konuları bile tam olarak idarak edemediğini… İlaçlı olduğunu… Zihninin, yaşadığı krizden tam olarak çıkamadığını ve bulanık olduğunu… Gözlerinin de hiçbir an gerçekten odaklanmadığını ve bulanık olduğunu… Ve çok daha fazlasını hemen anlarlar. Göz çevresine bir baksalar, sana neler neler söylerler.

Senin zührevi bir hastalığında var mı Kazım?

Seksen milyon insanın yarıdan fazlası, yaşarken çürümüş olabilir Kazım ama bu memleketin tamamı ahmak, tamamı vatansız, tamamı dinsiz, tamamı karaktersiz, tamamı münafık, tamamı sizin gibi gizli Ermeni hainleri sorun etmez vaziyette değil. CIA’nın Youtube’u size meydan açıyor, kanallarınızdaki takipçi sayısını bile gerçek dışı şekilde yüksek gösteriyor, gerçek Türkleri ise türlü tekniklerle sansürlüyor olabilir. Lakin bu dünyada hiçbir şeyin garantisi yok. Hiç beklemediğin yönden bir rüzgar esebilir, seni de benzerlerini de hatta sizi herkesin önüne çıkartıp duran CIA’ya ait sosyal mecraları da gerekli yerlere savurabilir.

Haddinizi bileceksiniz.
Alıp atanızı da bu ülkeden çekip gideceksiniz ya da sizin gibi olanlar, hepiniz bu ülkede Türk’e ihanet etmeyi, zarar vermeyi, bunu da tam aksine bir duruşla, vatansever bir Türk görüntüsüyle yapmayı, Türk düşmanı ülkelere çalışmayı derhal keseceksiniz.

İyice sıktınız artık. Hepiniz, hepiniz ifşa oldunuz, neyi uzatıyorsunuz, bu milleti daha niye geriyorsunuz…

Elinizde çakma/sahte kurtarıcı, İngiliz piyonu bir atanız, bir de tamamen hukuka ters 5816’nız vardı, onları da aldım. Şimdi canınızdan başka neyiniz kaldı?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Tekerlekli tenekeler

Testler gösteriyor ki şu arabaların hiçbirinin trafiğe çıkartılmaması ve insanlar tarafından kullanılmaması gerekiyor.

Dünya insanlığı artık şu tekerlekli tenekelerden ve dünyaya kazık çakmış gibi görünen markalardan/şirketlerden kurtulmalı…

Araba sanayiinde de bir değişme rüzgarı şart…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Kat trilyon dolarlarım bile olsa şu arabalardan satın almam

Çağa ayak uydurmak istemiş ama geçmişin dar ve gereksiz kalıplarını da terk edememiş gibi bir görüntü var ortada…

Şunların tasarımını kim yapıyorsa, uzun süre tatile gitmeliler ya da tamamen bu işleri bırakmalılar.

Ben Rolls-Royce’un en son model arabalarına baktığımda bile, trene, kamyona bakıyormuşum gibi oluyorum. Şu modelin bile arka kısmına bakınca, 1930 model basit bir aracın arkasına bakmış gibi hissettim.

Bir marka/etiket tutturmuşlar, sırf etiket satıyorlar. Ortada araba adına, teknoloji ve sanat adına, emniyet ve iktisat adına hiçbir şey yok, tam bir çöplük var. Servet gibi para veriliyor, kolayca çizilen ve paslanan tekerlekli teneke satın alınıyor.

Arkası başka, önü başka, yanı başka… Dışı başka, içi başka… Gerçekten merak ettim şimdi, yoksa Çingene kodları baskın gelen birileri mi tasarlamış bunları…

Asıl sorun, bunları imal edende değil, satın alanda… Ne çabuk kabullenişleri yönlendiriliyor da bunları satın alabiliyorlar. Kat trilyon dolarlarım bile olsa şu arabalardan satın almam.

Kimse de satın almasın. Mafya, kara para faaliyetleri de yapan mahalle serserilerine uyar bu araçlar… Yoksa spor araba denilse değil, makam arabası denilse o da değil.

“Türkiye’de tasarlanan ve üretilen ilk otomobilin Anadol olduğu düşünülür. Ancak Anadol’un tasarımı İngiliz Reliant firmasınca yapılmış (Reliant FW5) ve Ford Otosan’da bu firmadan alınan lisansla üretim yapılmıştır. Anadol’un şasi, motor ve şanzımanları ise Ford Motor Company’den temin edilmiştir.”

Ben, danışıklı dövüşenleri sözlerinden değil, gözlerinden bile anlarım.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Ortada bir Rusya bırakmayacağım

Zan ediyorum ki herkes anlamıştır. Rusya’nın, İstanbul’dan yana durmaya çabalayan tarafı hala gerekli mücadeleyi vermez ve dik duruşu sergilemezse…

Ben ister istemez ortada bir Rusya bırakmayacağım. Sonra kimse bana kızmasın. Herkes yaptığının ya da yapması gerekirken yapmadıklarının karşılığını yaşıyor.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Artık Türkiye’deki orman yangınlarından da rahatsız olmuyorum.

Hepsi boşuna, gereksiz mücadeleydi. Bundan sonra kim/ler Türkiye’deki ormanları yakacak ve yerlerine beton binalar, oteller dolduracaksa, hiç durmasın. Ne yapıyorsa yapsın, karışmayacağım. Bu millet oksijeni, nefes almayı bile hak etmiyor.

Zaten o yapılan o binalar/oteller de hep çökecek, yıkılacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya