Telegram’ı kapatıyoruz

Telegram’ı Telegram yapan Akademi Dergisi kanalı ama Telegram, Akademi Dergisi kanalını hala sansürlüyor.

Ben Telegram uygulamasında kanal açıp yayın yapmaya başladığımda, Telegram’ın Türkçe desteği bile yoktu. Telegram’da Türkçe doğru düzgün kanal bile yoktu. Telegram, başka ülkelerde de dikkate alınır sayıda takipçiye sahip değildi. Yoluna devam edebilecek gibi de durmuyordu.

Hem Türkiye’den hem de dünyadan, çok geniş bir kitlenin Telegram’ı kullanmasını sağlamış oldum. Hatta Akademi Dergisindeki ciddiyetin, güvenilirliğin Telegram adı ile özleşmesini de sağlamış oldum. Yüksek sayıda ülkede liderin, hükumet mensuplarının, bürokratların, ordu mensuplarının, adalet sistemi mensuplarının, basın ve medya çalışanlarının, iş adamlarının Telegram’ı ciddiye almasını, kullanmasını sağlamış oldum.

Lakin Telegram’a da Rusya’ya yaptığımı yapacağım. Çünkü artık sabrım kalmadı. Bir de zaman geçtikçe, şu uyguladığı sansürü iyice artırıyor. Bazen, insanlığın iyiliğine sebep olacak, insanlık düşmanlarını köşeye sıkıştıracak yayınlarımı hususi bir özenle sansürlüyor. Haddi iyice aşıyor.


Kapatıyoruz

Telegram’ın fişini çekmeye başlıyoruz

Telegram’ı şu andan itibaren liste başı yapıyoruz. Dünyada hiçbir şeyin ve hiçbir yerin girmediği kadar yoğun sinyale girecek. Bilgisayarlar ve sunucu sistemleri… Yazılımları, binaları, soğutma sistemleri, güvenlik sistemleri, çalışanları, sahipleri, ortakları, paslaştıkları siyasetçilere kadar her şey yoğun sinyale girecek.

Sıktı artık bu iş…
İyilik ve güzel ahlakla davranış yaramıyor kimseye, ille de anladıkları dilden konuşmak gerekiyor.

Telegram kısa sürede batacak, şu ana kadar kazandıkları da onu fazla süre oyunda tutamaz. Tedbirlerinizi alın.

Bizi Telegram haricinde, diğer hesaplarımızdan ve mfs.tv sitemizden takip edebilirsiniz.

Ağırlıklı olarak Telegram uygulamasında yayın yapan kanallar ve gruplar, hızlıca kendilerine alternatif sosyal mecralar bulsunlar. Hemen şimdi gerekeni yapsınlar, zarar görmesinler. Telegram’ın fişi çok hızlı çekilecek, hiç uzamayacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Elektrikli arabalara dair bütün planlar çöktü

Lityum bazlı araba bataryası işine girenler, çok kısa sürede çok büyük çuvallayacaklar. Toplamda trilyonlarca dolar zarar oluşacak. Bu zarar ziyan en çok da Çin’e yansıyacak.

Sakın bu sahada faaliyet gösteren hiçbir işletmeyi ve araziyi/madeni satın almayın. Bu sahaya asla yatırım yapmayın. Yapmaya başlamışsanız bile zarar daha da büyümeden hemen dönün. Kimsenin palavralarına kanmayın, bu palavracı kişiler devlet liderleri bile olsalar kanmayın.

Balon misali şişirilmiş o Elon Musk bile olsa kanmayın. Bu konuda da mücadeleyi ben kazandım. Elektrikli arabalarda lityum-ion bataryaları kullanamayacaklarını acı acı kabul ediyor Ankebut Ağının malum kısımları, oyuncuları… En önde gelen araba markaları bile elektrikli araba imalatını tamamen durdurmamanın çarelerini arıyorlar. Bunun için batarya sorununu çözmeleri lazım. Sıcakta, soğukta, manyetik alanda kimyası hızla değişen, yeterli elektrik gücünü sağlayamayan o bataryaları… Hatta kimyası değişirken bir de yanan, patlayan o bataryaları kullanmak, karanlığa kurşun sıkmak kadar mantıksız. Sözde sattıkları o arabaları geri almak zorunda kalacakları gibi, müşterilere tazminatlar bile ödemek zorunda kalacaklar. Batarya sorununa kısa zamanda bir çare bulamayacaklarını biliyorlar. İmalatı durdurmamak için direndikleri her gün de açıkları, zararları devleşiyor. Derhal bir karar vermek zorundalar ve öğrendiğimiz kadarıyla peş peşe ve bir takım mazeretler uydurarak, ısmarlama haberler yayınlatarak elektrik araba imalatından ve satışından çekilecekler.

Çok çok yakında bu saha da çökecek. Bundan sonra bu dünyada onlarca devletin organizasyonu, dünya insanlığını kandıramayacak, dolandıramayacak.

Hangi ülkede yaşıyor olursanız olun… Hangi marka ve model elektrikli arabaya sahip olursanız olun… Kısa süre içinde o elektrikli arabanızı satın, eliniizden çıkartın. Biraz zarar edecekseniz, para kaybetmiş olacaksanız bile satın.

Yakında o bataryaları ya hiç bulamayacaksınız ya da çok daha fahiş fiyatlara bulacaksınız. Böyle olunca da bataryayı değiştirmek yerine, bataryaya verilecek o fiyata, gidip işe yarar iki ya da üç araba alacaksınız. Her iki ihtimalde de mevcut elektrikli arabanız, batarya ömrü bittikten sonra çöp olacak ve zararınız çok büyük olacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Gizli Ermeni/Çingene paralel devlet çöküyor – 8

Her yerdeler…

Osman Nuri Topbaş’ın haricinde, yazıda ismi geçenlerden, Cevat Akşit de Gürsel Boz da dahil, çoğu kişi gizli Ermeni/Çingene…

İslami cemaat ve tarikatların da devletimizin bütün kurum ve kuruluşlarının da bu Çingenelerden acilen temizlemesi gerekiyor.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dev-sirketi-tarikat-ele-gecirdi-ucaklari-muritler-ucuracak-646742h.htm

Barış Özcan’ın karışık soyunun baskın yanı da Çingenelik

O da sistemin adamı…

Hıyanet İşleri başkanlarının neredeyse tamamı gibi, eski başkan Süleyman Ateş de gizli Ermeni/Çingene biriydi…

Dalga geçtiler dalga… Devletimizin bütün kurum ve kuruluşlarına sızarak, Türk ve müslüman rolü oynayarak, müslüman Türklerle dalgalarını geçtiler.

Kahkahalar atarak her kötülüğü yaptılar ve sömürdüler.

Güya kurtuluş savaşı yaşanmış da yeni rejim kurulmuş da millet esaretten kurtulmuş da bilmem daha neler…

Hepsi İngiltere kraliyetindeki Çingenelerin planları… O Hürriyet, Milliyet ve bilmem diğerleri, güya Türk basını ve medyası da bu gibi Çingenelerle dolu olduğu için, hep beraber yaptılar bütün kötülükleri…

Hala TR’nin ekranlarında gerçek Türk yok gibi… TV kanallarını bırakalım, hala sosyal mecralarda bile gerçek Türklere meydan verilmiyor.

Yaşar Nuri Öztürk de Ermeni/Çingene ihanet teşekkülünün adamıydı…

O da Çingeneydi, o da Firavunların soyundan gelen biriydi. Ömrü boyunca İslam dinini içten çökertebilmek için mücadele etti.

Ölmeden önce de herkes gerçek ve pis yüzünü gördü. Türlü rezillikleri ifşa oldu. Sonra da ibretlik hallere girerek, adeta eriyerek öldü.

Sağda solda onu hala rahmetle anabilenlerin de tamamına yakını, gerçek kimliğii gizleyen Çingeneler…

Kararlılıkla üzerine gitmemden, nitelikli dolandırıcı, vatan haini, münafık, savaş suçlusu olduğunu meydana çıkartmamdan sonra sahadan epeyi geri duran, çok göze batmamaya çalışan İhsan şenocak da Çingene…

Onca yalanını, kanunsuzluğunu, dolandırıcılığını ve bir de gerçek kimliği ile bağlantılarını meydana sermeme rağmen hakkında hiçbir soruşturma ve yargılama yapılmadı. BOP yani Büyük İsrail Devleti Projesi çöktü o yayınlarla ve o mücadele ile ama onlar adamlarından hiçbirinin yargılanmasına izin vermediler.

Devrin Aile bakanı da kendilerinden bir kadındı. İhsan ile o sözde atıştılar, sonra güya İhsan geri durmak zorunda kaldı. Hayır, İhsan her şeyi ile ifşa oldu, derhal tutuklu yargılanmalıydı ve oradan da yol MİT’e, hükumete, Genel Kurmay mensuplarına, bilinen devletlerin gizli servislerine, Suriye meselesine ve milletler arası yargılamalara kadar gidecekti, önünü kestiler, izin vermediler. Aksine, beni ceza evine aldılar. Atmadıkları iftira da kalmadı.

İhsan Şenocak ismini de soy ismini de bizim anladığımız manada kullanmıyorlar.

Şenocak’ı ne manada kullandıklarını Akşener’e de sorabilirsiniz. Meral de aynı teşkilatın mensubu ve detaylarına kadar anlatır her şeyi…

İhsan da ileri seviyede cinci, büyücü ve cinsi sapık… Aşırı cinsi sapıklık nedeniyle, daha orta yaşta iken bile bacakları tutmayanlardan, yüzü gözü yamulanlardan, ciğeri çürüyenlerden…

İhsan çökerken, yanı sıra İHH’den Bülent Yıldırım, Sosyal Doku’dan Nurettin Yıldız da çöktü. Bağlantılı olarak Kadir Mısıroğlu bile çöktü. Hepsi de Çingene, kara paracı, münafık İslamcı, hain kişiler/di.

Hayatta kalmış olanlarına hala hukukun gereği yapılmıyor.

Oyun havası gibi sözde ilahiler yapanlardan, dinimizle dalgasını geçermiş gibi davrananlardan biri olan Mustafa Demirci de Çingene…

Arda Güler de Çingene

Sistem tarafından parlatılıyor, yükseltiliyor.

Sıla Gençoğlu da Çingene

Önceleri “Neşecik” ismiyle tanınan Zara da Çingene

Sorun yaşatılmayan, sistem tarafından kollanan çok yüksek sayıdaki gerçek FETÖ’cülerden de biri… Vatana, mlllete ihanet dahil, suç kapsamındaki çok sayıda işlerin içinde yer aldı.

Para, şöhret, makam, rütbe, zahiri kuvvet neredeyse, bunlar oradadırlar. Bu türlü hedeflerine ulaşmak için İslam dinini ve ayrıca milli değerlerimizi dahi alet etmekten bir an çekinmezler. Her gün pavyonlarda erkeklerin önünde ve dekolteli kıyafetlerle şarkılar söylerler, içki meclislerinde eğlenen düşük erkeklere aynı anda hem bedenleri, görünüşleri hem de sesleri ile nefsani bir zevk vesilesi olurlar… Sonraki gün tepeden emir gelir ve çıkıp bir yerlerde ilahi söylerler… Pavyondan kazandıkları paralarla FETÖ’nün sözde İslami hizmetlerine maddi destek de verirler. Bunlar sistemi beslerler, sistem de bunları yükseltir, büyütür, hep sahada tutar, yok olup gitmelerine izin vermez.

Sonra güya memlekette FETÖ’ye operasyonlar yapılır ama hep alt seviyede olanlar, tabanda olanlar, neler döndüğünü tam olarak bilmeyenler ve gerçekten İslami yaşamaya çalışanlar hedefe konur. Sistem Zara gibilere ise dokunmaz.

FETÖ, Zara gibileri de kullanarak, hususiyle son yirmi sene içinde, Türkiye’deki müslümanları hristiyanlaştırma mücadelesi de verdi. Misyonerlik faaliyetlerini en sinsi şekilde uyguladılar. O “Ekmek Teknesi” isimli dizi bile “Dinler arası diyalog” adı altında AKPKK ve CHPKK ile organize halde yürüttükleri misyonerlik faaliyetleri kapsamında çekildi, yayınlandı. Sonra kripto hainler kendi aralarında iç çatışmalar yaşadılar, dizi baskı altına alındı. Oyuncular peş peşe diziden çıktı, projeyi istemeye istemeye bitirdiler.

Senelerdir görmemişler, bilmemişler gibi, o sene gelince çok sayıda oyuncu “Bunlar tarikatçıymış” diye diye diziden çıktılar. Oysa Hürriyet’in muhabiri, Necati Şaşmaz’ın sözde Kadiri zikri yapılırken, zikir kıyafetleri içinde çekilmiş fotoğrafını, yanılmıyorsam 2003 yılında yayınladı. Bütün TR duydu, öğrendi. Lakin ertesi gün Hürriyet paçavrası, o fotoğrafı haber yapan çalışanını kovdu. Sonra yıllarca Necati’nin ve çevresinin sözde tarikatçı oldukları mevzu olmadı. O kripto hain Osman Sınav da hiçbir engele takılmadı. Bunu da sistem sağladı. Şaşmaz kardeşlerin tarikatları da Çingene tarikatı, İslam tarikatı değil. Rezil halleri de son yirmi senede iyice gözler önünde… Necati’nin kendini mehdi ilan ettiği telefon konuşması çıktı, karşısındaki kişi bile telefonda ona “Doktora git” diyordu. Gerçek müslümanlara acımasızca hatta hiç malzeme bulamazsa iftiralarla saldıran sözde Türk basın ve medyası, böyle bir malzemeyi de görmezden geldi. Güya tarikat, cemaat düşmanı olan Soner Yalçın’ın o film-dizi ekibin yanında ne işi olduğunu da kimse sorgulamadı. Çünkü Soner Yalçın da MİT piyonu bir Çingene… Dizinin yapımcıları, senaristleri dahil çekirdek kadrosu da hep MİT piyonu Çingeneler… Bunlardan bazıları, kendilerini, gerçek kimliğini gizleyen Ermeni de zan etmekteler.

Ekmek Teknesi ismli diziyi de Kurtlar Vadisi’ni çekenler çektiler. “Pana Film” demeyin şimdi, MİT çekti hepsini MİT… Pana film diye bir şey yok. Bunların hepsi paravan, asıl yapımcı hatta çoğu durumda asıl yayıncı hep MİT… Türkiye ayakta uyutuluyor. Hepsini MİT çeviriyor bu oyunların, yani MİT’in içine tıka basa doluşmuş olan FETÖ’cüler yani gizli Ermeniler ya da diğer deyişle gizli Çingeneler…

Daha sonra Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz isimli diziyi de MİT’in bu ekibi çekti… Zara, o sözde dizide de rol aldı.

Umurlarında bile olmaz, yine de çalarlar

Dünya tarihine geçmiş hatta bilinen tarihte daha önce görülmemiş devasa şiddette ve kapsamda bir afet Maraş merkezli olarak yaşanmışken…

Milyonlarca insan kısa sürede ölmüş, en az tahminle sekiz yüz bin insan enkaz altındayken…

Canını bir şekilde kurtarmış ama evsiz kalmış kişilerin sayısı bilinemiyorken…

Zaten milletin yardımları ile temin edilmiş olan, millete ait olan çadırları, milletten o sırada yardımlar toplayan Haluk Levent’e fahiş fiyatla satan Kızılay eski başkanı Kerem Kınık da bir çingene…

Çingenelik çok tehlikeli bir şey. Dünya yansa bile onlar oyun havaları çalarlar, mangal yaparlar, göbek atarlar, içkilerini içerler…

Kızılay’ın başında bulunduğu seneler boyunca, milletimizin Kızılay’a sağladığı imkanları, mekanları, araçları bile alet ederek dünyanın muhtelif yerlerinden bebek, çocuk, genç kız ve kadın kaçıran Kerem Kınık’ın, Maraş merkezli deprem afetleri sırasında başka türlü davranmasını beklemek zaten mümkün değildi.

Devletten bile sayılamayacak halde olan, nükleer silahlara sahip açlar ülkesi olan Kuzey Kore’nin lideri “Kimyon Un” da Çingene…

Çin’le de güya anlaşmalar yapıyormuş. Hepsi ekranlara oynama…

Kuzey Kore, askeri-stratejik açıdan hiçbir ülke için gerçek bir risk ve rakip değil. Danışılı dövüşen ülkelerin liderleri, sanal bir Kuzey Kore tehlikesi oluşturuyorlar ve bunun üzerinden çok pislikler çeviriyorlar. O Japonya’nın idarecilerinin bile aslında Kuzey Kore ile arası bozuk değil. Her türlü kara para ve insanlık düşmanlığı işlerinde çok iyi paslaşıyorlar.

Ayrıca, o Kimyon Un gerçek mi yoksa sahtesi mi, hala o bile kesin değil. O sözde Kuzey Kore düşmanı olan, sık sık dünya insanlığını Kuzey Kore üzerinden korkuya salan ülkelerin liderleri, tek bu meselenin üzerine gitseler bile ortada Kuzey Kore diye bir şey kalmamıştı.

Sahi, şu Tayvan üzerinden çevrilen danışıklı dövüşlere ne oldu? Nedir bu sessizlik, bu tepkisizlik, bu sakinlik? Yalandan birkaç açıklama, birkaç nükleer denizaltı gönderip geri çağırma vs var, devamı ya da detayı neden yok?

Niye kardeşim niye, niye gerçek yaptırımlar, gerçek yasaklamalar ve kısıtlamalar, gerçek açıklamalar/restleşmeler ve mücadeleler yok sahada?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Çok korkmuşlar çok

Kimi hedef aldıkları belli değil.

Belli ki çok korkmuşlar ve dik duramamışlar.

Ortada tezvirat, yalan, iftira, karalama ve art niyet varsa, çıkarlar meydana, aslanlar gibi karşılıklarını verirler.

Bu yaptıkları nedir?

Beni ve yayınlarımı kastediyorlarsa, “işte meydan” diyorum. Çıksınlar karşıma ya da gitsinler istedikleri mahkemeye…

Daha açık şekilde de yazıyorum, aksini iddia edebilen karşıma çıksın…

Osman Nuri Topbaş, gizli Ermeni/Çingene bir münafığın teki… Bunların gerçek dinleri hristiyanlık… TR’nin sadece son asrında bile bu gibi yüzlerce gizli Ermeni/Çingene kişi, hoca, alim, veli rolü oynayarak şu milleti sömürdü. Osman onlardan sadece biri ama oyunu küçük kuranlardan biri değil…

Kendi web sitesinden aldığım şu ekran görüntüsüne (EG) bakın… Kiğılı ailesi de gizli Ermeni/Çingene bir aile ve kara paracı bir aile…

İmam Hatiplerin kurucusu denilen Mahmut Celalettin Ökten de gizli Ermeni/Çingene kesimden bir kişiydi. İngiliz piyonuydu ve masondu. Bunları geçmiş yıllarda anlatmıştım.

Mahir İz, Nurettin Topçu, Zekai Konpara da gizli Ermeni/Çingene ihanet teşekkülünün mensubu olan kişilerdi. Mahir İz’in kitapları palavralarla, meydana çıkan sarsıcı gerçekleri kapatma çabaları ile dolu… Gerçek müslümanlarla dalga geçer gibi yazıyor ve konuşuyordu.

Bir misal vereyim, kendilerinden biri olan ve milli şair diye yutturdukları Mehmet Akif Ersoy çoktan ifşa olmuştu. Herkes anlamıştı onda ciddi sorunlar olduğunu… Ona dair anlatılanların tutarsız olduğunu… Mahir İz de kitaplarında “Üstad Akif, mecliste vekil iken, müslüman vekillerin kıran kırana verdiği, canları pahasına verdiği mücadeleler sırasında evet susmuştur ama gizli oturumlarda aslan gibi kükremiştir” diye yazmış. Çocukların bile kanmayacağı palavralarla, birbirlerini koruma, kollama çabasından başka bir şey değil, bunların sözde hizmetleri, sözde eserleri ve mücadeleleri…

Lakin… Bunların BİM’le, türlü şirketlerle, ihalelerle, peşkeşlerle, yolsuzluklarla da en derinden bağlantıları var.

İhalede fesat, rüşvet, yolsuzluk, ihanet deyip devam edin, sayısız taciz ve tecavüz vakasına kadar, bunlarda her pislik var. Osman Nuri Topbaş da cinsi sapığın teki…

Cilt cilt kitap hacminde anlatılabilecek pislikleri, büyücülükleri, ihanetleri, sömürmeleri, peşkeşleri, türlü suçları ve bağlantıları var bunların…

Düzgün bir şey olsalar, şu senede bile o Necip Fazıl’ı adamdan sayıp oraya yazmazlar, tartışmasız şekilde meydana serilmedi mi Necip Fazıl’ın gerçekte ne olduğu, kim olduğu? Düzgün bir şey olsalar, dinler arası diyalog diye diye her misyonerliği yapan… Daha sonraki süreçte bile dinde güncelleme diyerek İslam’ı açıkça tahrif etmeye kalkan… Hatta bir ara sünni müslüman olmayı ırkçılıkla, teröristlikle aynı kefeye koyan açıklamaları bile yapan Tayyiple yakın durabilirler miydi?

Lakin bu pislikler, son sahte seçim sürecinde bile açıkça Tayyipten ve çetesinden yana durdular. Arka plandan Tayyip’le nasıl ve hangi alanlarda paslaştıklarını da anlatabilirim.

Meydana serilmedi mi Celaleddin Ökten’in aslında ne olduğu, İmam Hatipleri aslında kimlerin kurduğu?

Şunlar güya İslam tarikatı, güya vatanseverler, güya ehl-i sünnet üzereler… On milyonlarca insanı toptan cahil, ahmak, korkak, menfaatçi mi zan ediyorlar?

İşte biz buradayız, gerçek Türkleriz, gerçek müslümanlarız ve rest çekiyoruz, karşımıza çıksınlar.

Ve soruyoruz: Adliyeler, hakimler, savcılar nerede? Adalet, hukuk, milli güvenlik nerede? Basın nerede, medya nerede?

Yetti artık bizim dinimize, devletimize, vatanımıza, milletimize, tarihimize yaptıkları ihanetler… Yetti artık sömürmeleri…

Kadir Mısıroğlu diye bilinen sahtekarı da gördük biz, başkalarını da gördük. Aylarca mindere çektik, gelemediler. Gık diyemediler gık…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya