Etiket arşivi: Cinler Alemi

Kedi meselesinde de kandırıldık


– Peygamberimizin kedisi olduğu, doğru değil.

– Peygamberimizin, cübbesinde uyuyan kediye çok merhametli davrandığı ve onu uyandırmadığı, doğru değil.

– Peygamberimizin evinde kedi bulunduğu, doğru değil.

– Sahabeden pek çok kişinin evlerinde kediler bulunduğu, doğru değil.

Bu gibi rivayetlerin hiçbiri hadis değil ve doğru da değil.

– Kedi, evlerin içinde beslemeye uygun bir hayvan değil.

– Kedi, iddia edildiği kadar temiz değil.

– Kedi, yarı evcilleşmiş vahşi bir hayvan.

– Kedi fare yer, leş yer, çöp yer.

– Kedi, çok kirlenen bedenini de diliyle temizler.

– Kedinin salyasının temiz olduğu iddiası da hatalı.

– Kedi, kendi yavrusunu da yer.

– Kedi, sinsi, nankör, fırsatçı, yırtıcı bir tabiata sahiptir.

– Günümüzde bilinen kedi cinslerinin pek çoğu geçmiş çağlarda genetik mühendisliği ile üretilmiş kediler…

– Cinler kedilerin vücutlarına çok kolaylıkla girerler ve köpekler bunu fark ederler, sezerler. O kedileri bir an önce parçalamak isterler.

Zahiri/görünür ya da manevi/metafizik açılardan bakıldğında, kediler hakkında yaygın kanaatlerin, kabullenişlerin ve uygulamaların acilen değiştirilmesi gerektiği görülüyor.

Kediler zan edildiği gibi canlılar değil.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Cinler aleminde çok büyük şeyler oluyor | Rüya tabirleri

(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)

Akademi Dergisi takipçisi: – Efendim selemün Aleyküm 2 gün önce bir rüya gördüm rüyamda sizi gördüm ama kocaman aşırı güçlü heybetli bir şekilde çok büyüktünüz Uludağ dan bile daha ihtişamlı haliniz vardı hayret ettim ne kadarda güçlü ve ihtişamlı aynı zamanda cinleride gördüm kafalarını yere doğru eğmiş titriyorlardı korkularından bende onlara bakarak korkmakta çok haklılar dedim

Mehmet Fahri Sertkaya: = Rüyan salı gününün gündüzünde yaşandı büyük oranda…

Devamı da yaşanacak.

Pazartesi ve Salı günleri cinler aleminde çok büyük şeyler oldu, hala da süreç devam ediyor.

Bilenler biliyorlar ama anlatmak istemiyorlar.

Kendi aralarında hayretler içinde konuşuyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Eceli gelmiş

Eceli gelmiş köpek, cami duvarına işiyor. Baştan yazmıştım, Mine Şule Enhoş isimli şu kişi, şeytanın ete kemiğe bürünmüş hali gibi… İnsani hiçbir haslet, hiçbir hal yok onda. Bütün insanlık için zararlı bir ‘omurgasız’ bu kişi… Nizam-ı alem için katli vacip olan bir kişi. Aynı Konca Kuriş gibi…

Kaç tane ülkenin devlet başkanları, hükumetleri, orduları, özel harekat birlikleri, gizli servisleri, kara paracı holding patronları, mafyaları, basın ve yayın gücü, para gücü, ayrıca mason teşkilatının bağlantıları, ayrıca emniyet ve adalet sistemimiz içindeki bağlantıları ve bütünüyle Ankebut Ağı hakkımdan gelememiş… Kaç büyük devletin ittifakına karşı durmuş ve onlara neler neler yapmışım… Şu dünyada insanlık yeniden ayağa kalksın diye, şeytanlık ayaklar altına alınsın diye nelere sebep olmuşum ve hala oluyorum da hepsi yine de dut yemiş bülbül misali bir vaziyetteler… Benim hukuki sıkıntı yaşamamam için, bir daha alavere dalavere ile hukuki sıkıntı yaşayacak olsam tek Türkiye’yi değil, dünyayı kaosa sokacağım bilindiği için… Ortada korona oyunları da kalmadığı, o malum ülkelere restimi çekip koronaya son darbeyi de vurduğum ve korona oyunları bittiği halde… Açık ceza evine teslim olma süresi korona bahanesiyle kısa süre önce bir yıl daha uzatıldı. Evet, ortada korona yokken, tek seferde bir yıl daha…

Zaten “açık ceza evine gideceklere korona izni” hamlesi, sırf beni cezaevinden çıkartmak için yapıldı. Bir farenin köşeye sıkışması misali bütün sistemleri karşımda köşeye sıkışınca, beni ceza evinden çıkartmaya mecbur kaldılar. Çıkıp da yayın yapmaya başladığımın ilk vakitlerinde, takipçilerimin arasından bile bunu anlayanlar ve daha bana sormadan yorumlarda bunu yazanlar, tartışanlar çok oldu. Lakin bağlantıları olanlar ve neyin ne olduğunu içeriden duyanlar arasından bile bu gerçeği bildiği halde kabul etmek istemeyenler de çok oldu. Onların da hiç sesi çıkmadı, çıkamıyor. “Ben bu hale getirilmiş bir hukuk sistemini tanımıyorum, itaat etmiyorum. Kimse de tanımasın, itaat etmesin.” diye tekrarla yazalı, bilmem kaç yıl oldu. Şimdi, gerçek kimliğini gizleyerek İslam dinini ve Müslümanları ve öncelikle de Müslüman Türk kadınlarını dünyevi ve uhrevi felakete sürüklemek için çırpınıp duran şu omurgasız kişi, şu dişi insan şeytanı “ha” diyecek de işimi bitirecek, öyle mi? Arkasındaki ihanet odaklarının haricinde, her gün yaptığı büyülere de mi güveniyor acaba…

O Ezber Bozan TV kanalındakilerin istisnasız tamamı böyle pislik kişiler. Onlara “insan” diyen, insanlığa hakaret eder. Başta o Hakan Tunç, PKK’nin dağ kadrosundan inmiş bir eşkıya gibi… Zaten oraya kadar uzuyor onun da bağlantıları. Sıfatına bile bakılamıyor. İnsan demeye şahit lazım. Çıkmış meydana, Türk ve Müslüman rolü oynuyor. Elifi görse mertek zan edecek kadar cahil Mine Şule Enhoş kriptosunu da kullanarak olmayan “kadın peygamberler”i, güya delilleriyle anlatıyor. Hem de Müslümanlıkta en temel ve tartışmasız inanç esaslarından biri olan “geçmiş hak kitaplar tahrif oldular” esasını da aynı anlarda yaka yıka bunu anlatıyorlar. O muharref (tahrif olmuş, aslından bozulmuş) kitaplardan, o İblis’in yazdığı sahte Tevrat’tan, sahte İncil’den de güya kaynak buluyorlar. Bu Müslüman milleti tam can evinden vuruyorlar.

Yine, Hakan Yedican kriptosu çıkmış, büyük çoğunluğunu Akademi Dergisi’nden topladığı, kalanın büyük kısmını da yerli yabancı kaynaklardan derlediği ve ezber ettiği bilgilerin arasına “tahrif edici” kısımları da katıp katıştırarak anlatıyor. “Düşmüş melekler” varmış. En temel dini esaslarımızdan biridir ki meleklerde nefis yoktur, dişilik ve erkeklik de yoktur, emredileni yapmakta zorluk yaşamazlar ve asla itaatsizlik etmezler. Hangi Yahudinin, hangi Hristiyanın, gerçek kimliğini, itikadını ve maksadını gizleyerek müslümanlara bu denli “dip dalga” bir saldırı yapmasına müsaade edilebilir. Bu yapılanın neresi fikir, vicdan ve ifade hürriyetidir. Burası neresidir, Türkiye midir, İsrail midir…

İtikadı, dini, dava şuurunu en temelden bozmaya oynuyorlar. Devleti devlet yapan milleti, milleti millet yapan İslam dinini, en temelinden yıkmaya oynuyorlar. Sonra da kendilerine güller, çiçekler atılmasını mı bekliyorlar? Elbette kurşunlar atılacak. Hukuka, vicdana, milli güvenliğe uygun olan tavır budur. Dinimize uygun olan da budur ve böylelerinin katledilmeleri vaciptir. Evet, Allah’ın emridir, peygamberimizin emridir. Dağdaki eşkıyadan önce, cephedeki düşman askerlerinden önce, içteki böyle münafıkların ve hainlerin, böyle muzır kişilerin işleri bitirilir. Bunları katletmek de cephede düşman askeri öldürmek gibidir. Sevaptır, cihattır. Cinayet ya da suç değildir.

Devletin bekası da dinin muhafazası da bunu gerektirir. Geçenki yazımda anlattığım da buydu. Beş milyondan fazla şehit buralarda kuru toprak mücadelesi vermedi. Toprağı yani vatanı, devleti ayakta tutabilmek için muhafaza ettiler. Devleti de dinlerini muhafaza etmek, sonsuz saadetlerini muhafaza etmek için kanlarıyla, canlarıyla korudular. Üç tane, beş tane kripto serseri, eşkıya, kara paracı ve sıfatından zulmet akan insan şeytanları burada aleni şekilde dinimizi, milli birliğimizi ve devletimizi yıkma faaliyeti sergilesinler diye bu topraklara kanlarını dökmediler. Şimdi bu devletin en temel vazifesi, bu denli aleni bölücülüğe, yıkıcılığa, tahrip ediciliğe en sert tepkiyi en kısa zamanda vermesidir. Vermediği için vazife artık bize düşmüştür. Bunun anlaşılamayacak nesi var. Bunu anladığı halde söz konusu hainlere değil de bize karşı devletimizin kurumlarını ve gücünü kullanmaya kalkacak idari ve siyasi yetkili kişinin, kişilerin de hain olduğunu anlamayacak ne var. Mevzu budur, başka da bir şey değildir.

Hani nerede kanaldaki onlarca kişi? Biri bile neden dönüp “Sen kimsin, neler iddia ediyorsun, bunları nasıl yazabiliyorsun. Biz gizli Ermeni, gizli Yahudi, gizli Süryani, gizli Ezidi, gizli Rum, gizli Mason falan değiliz. Bizim gizli gündemimiz, maksadımız, bağlantılarımız yok. Kara paracı değiliz, tarihi eser kaçakçısı değiliz. Aramızda astrolog çok, büyücü ve satanist hiç yok. Masonlarla bağlantılı değiliz. Terör örgütleri ile ve gizli servislerin adamlarıyla bağlantılı değiliz. Dini ve tarihi meselelerde kasten oyunlar ve tuzaklar kurmuyoruz.” diyemiyorlar. Güya müslümanlar, kanalda ağızlarından helal, haram, günah, sevap, hesap, ahiret ve benzeri en temel İslami kavramlar bile neredeyse duyulmuyor. Bunları bile, evet bu kadarını bile telaffuz etmemek için organize şekilde hususi bir gayret sergiliyorlar. Dile kolay, şu ümmetin bin dört yüz yıllık geçmişi var. İlimde zirve olan alimlerinin sayısı bile on binlerce… Velayet mertebesine yükselerek, en ileri seviyeye kadar sırları çözenlerin ve isimleri tarihe, kayıtlara geçenlerin sayısı bile on binlerce… Bütün yok etme teşebbüslerine rağmen hala elimizde olan muteber İslami eserlerin net sayısı belli değil. Bu ümmetin, bu devirde de muteber eser/kaynak sıkıntısı yok. Bu kişiler ve eserlerin hepsi aynı itikadı, aynı esasları anlattılar, öğrettiler. Bu kişiler hep aynı itikatla, aynı amelle yükseldiler. Nerede Ezber Bozan Tv kanalında söz konusu on binlerce kandilin, hakiki alimin, hakiki yol göstericinin isimleri, eserleri, izahları? Karanlıkları bozulmuş Tevrat, bozulmuş İncil, kimliğini gizleyen üç beş omurgasız vatan haini ve İslam düşmanı mı aydınlatacak? Söz konusu hakiki alimlerin hangisi “düşmüş meleklerden”, “kadın peygamberlerden” daha türlü sapkın inançlardan bahsettiler? Şu kanalda en meşhur peygamberlerimizden bahsedilirken bile isimleri sinsice bir faaliyetle batı kaynaklı, hristiyan ve yahudi kaynaklı isimlere çevrilmek, dönüştürülmek isteniyor. O kadar gemi azıya almışlar. Bu derece ahmakça, bu derece tahammül edilemez tarzda ihanet faaliyetleri sergileniyor. Yahu, şu ayak takımı, bir tek kendilerinde zeka olduğunu, Türkiye’deki herkesin tek hücreli amip olduğunu mu zan ediyor. Haydi onlar öyle zannediyorsa bile, onları oynatanlar, talimatlar verenler de mi aynı ahmaklık seviyesindeler?

Ellerinden gelse hemen şimdi bütün müslümanları reenkarnasyona inanan kişiler haline getirecekler. Oradan sonraki safhada ise hemen İblis’in istediği yöne, yani “Hesap, kitap, ceza falan yok. İstediğini yap, zaten simülasyonun içindesin. Gördüğün yaşadığın her şey bir hayal alemi.” ayarına yani bilinen adıyla “Vahdet-i vücud” sapıklığına çekecekler. Zamanında müslüman Yahudileri, yani kendi zamanlarındaki hak İslam peygamberlerine tabi olan Yahudi ırkından müslüman kişileri de iblis hep bu türlü oyunlarla yoldan çıkarttı. Her devirdeki müslümanları yoldan çıkartmak için kullandığı taktiklerden biri de bu…

Benim gecem gündüzüm, mesai saatim yok. Benim kum saatim işliyor. ABD hükumetini ve peşinden çok sayıda hükumeti bile devireceğim. Eş zamanlı olarak daha nelerle, nelerle meşgulüm. Bunları da ilan ede ede yapmaktayım ve aslanlar gibi açık adresimle meydandayım ve şu ayak takımı teşkilatı mı kaldırıp atamayacağım.

İşte burada yazıyorum. O ayak takımının ve arkasındaki masonların, yahudilerin, hristiyanların hepsini böcek misali ayaklarımın altında ezeceğim. Sonra, Türkiye’den herhangi bir adli yetkili kendine vazife çıkartsın, onları da ezeceğim. Adım belli, adresim belli. İşlemeyen, yürümeyen, ötelenip duran davalarım, dosyalarım belli. Kasten hakaret ediyor ve tehdit ediyorum. Vatan hainlerine, Türk ve İslam düşmanı gizli Yahudilere, gizli Ermenilere meydanı verip, benim devletimin kurumlarıyla bana “dur” çekebilecek bir tek adli yetkili varsa, kendine vazife çıkartsın, hamle yapsın diye bekliyorum. Çok yakın gelecekte şu andaki adli yetkililerin hepsini karşıma alıp “Gerginlik ve sebep oldukları zarar ziyan en üst seviyelere ulaştığı o günlerde, o hainlere karşı neden hukukun gereğini yapmadınız? Siz bu mücadelenin neresindeydiniz? Safınız neresiydi? Devlet neredeydi? O vakit devlet sizdiniz, vazifeler ve yetkiler sizlerdeydi. Sizler bu milleti maddi ve manevi tehlikelerden, yıkımlardan korumakla vazifeliydiniz. Terörün, bölücülüğün, yıkıcılığın her türlüsüne set çekmeliydiniz. Millete değil de kimlere hizmet etmekteydiniz? Şu gerçek sahibi CIA olan Youtube’a, Twitter’a, Facebook’a ve bilinen diğerlerine de neden hukukun gereğini yapmadınız? Koskoca Türkiye, CIA’nın üç beş tane platformuna ayar mı çekemeyecekti? Neden bu ülkede her gün haberler iç yakıyorken, her gün daha sapıkça, daha insalık dışı ve vahşice işler haber oluyorken, her gün çocuklar bile kirletilip gizlice gömülüyorken, toplum kasten çökertiliyorken siz hala itikadı, maneviyatı, ahlakı, namusu, millet şuurunu, Allah korkusunu kasten yıkan şer odaklarına ve mecralarına karşı vazifelerinizi neden yapmadınız?” diye soracağım.

Cinler alemi çoktan tarumar oldu. İblis, her gün yaralarını sarmakla büyük vakit harcıyor. Ölümlü olsaydı, kıyamete kadar mühlet verilmemiş olsaydı, ölümü elimden olacaktı. Ölen cinlerin toplam sayısını çok yaklaşık olarak tahmin etmek bile imkansız. O kadar çok cin öldü. Dünyanın her tarafından çok yüksek sayıda metafizikçi, bu yaşananları gördü, duydu. Bizim alemimizde de milyarla insan şeytanını öldüreceğim. Evet, her zaman, her meselede olduğu gibi ciddiyetle ve samimiyetle ve inanarak yazıyorum. Milyarla insan şeytanını öldürüp insanlığın nefes almasını, çocukların, kadınların, zavallı mazlumların kurtulmasını sağlayacağım. Meydan yerlerde, halkın önünde idam ettireceğim kişilerin arasında adli yetkililer de çok yüksek sayıda olacak. Kolluk güçlerinin amirleri de olacak. Ben insanı insandan ayırırım. Bazısı insan yaratılıp insan kalmıştır, başımın üstünde yeri vardır. Hristiyan olur, Musevi olur, başka dinlerden olur, karışmam. Hür bir şekilde dinini, inancını yaşar. Bazısı insan yaratıldığı ve sureti hala insan kaldığı halde çoktan şeytanlaşmıştır. Onlara asla meydanı bırakmam. Ben, insanların da cinlerin de şeytanlaşmasına karşıyım. Ben bu dünyanın cehenneme döndürülmesine karşıyım. Ben bu devleti, bu milletin aleyhine işleten/yürüten herkese, her teşkilata karşıyım. Kim, kim, Ankebut Ağına bağlı hangi devlet, hangi kurum, hangi teşkilat, hangi adli makam, hangi adli yetkili karşıma çıkabiliyorsa çıksın, işte rest, bekliyorum.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Ölmek serbest

Boşu boşuna toplantılar yapıyorsunuz. Kuru gürültüden başka bir şey yok. Haliniz meydanda, bütün dünyayı yıkıp geçmedikçe ki böyle bir gücünüz yok, bizi durduramazsınız.

Ölmek serbest

Yıllardır beni öldürmek için mücadele ederken ölüp giden dünya insanlarının sayısı, an itibariyle bir milyonu geçti. Çok az istisnalar hariç bunların tamamına yakını metafizikçilerdi. Büyücüler, medyumlar, ayinciler, satanistler gibi… Bunlardan metafizikçi olmayanları ise devlet reisleri, ruhani liderler, gizli servis mensupları, bazı üst rütbeli komutanlar, mafya babacıkları ve tetikçileri gibi kişilerdi.

Metafizikçi olsun olmasın, beni öldürmek yolunda gayret ederken ölenler arasında en çok can kaybı Çin’de yaşandı. İkinci sırada ise büyücülüğün çok çok yaygın olduğu Hindistan’ta yaşandı. Kara mantar dedikleri çarpılmalar yaşanınca Hindistan anca kendini frenledi. Yoksa zirveye oynardı. Hindistan’dan sonra ise Rusya Federasyonu var. Metafizikte çok iyi olmalarıyla bilinen Ruslar, fena çuvalladılar. Dördüncü sırada ise Avrupa var. Büyücülüğün çok yaygın olduğu Afrika bile can kaybı sıralamasında beşinci sırada…

Bunların haricinde, beni öldürme yolunda gayret etmeseler de şeytani şekilde işler yaptıkları için ekibimle beraber öldürdüğüm kişiler de var. Bunların arasında metafizikçiler yine var ama oran çok başka… Burada metafizikçiler azınlıkta… Bu grupta çoğunlukla şeytanlaşmış ve aldığı nefes zarar kişiler var. Sübyancılar, tecavüzcüler, işkenceciler, katliamcılar, satanistler, ayinlerde insan katledenler, insan kaçakçılığı yapanlar, organ işi yapanlar, Ankebut Ağının tabanını oluşturan insan şeytanları, devletlerin gücünü insanlığın aleyhine kullanmakta yardım ve yataklık eden resmi kimlikliler, şeytanlaşmış masonlar, uzaylı türlerin insanlık düşmanlığı projelerine ve başta da organ ve aşı tuzaklarına bile isteye hizmet edenler, bazı devlet liderleri, bazı ruhani liderler, gizli servis mensupları, mafya babacıkları, muhtelif kara para işlerinde ayarı çok kaçırmış ve şeytanlaşmış şekilde faaliyet gösteren kişiler, basın ve medya gücünü şeytanca kullanan kişiler, insanlığı fesada vermek için elinden gelen her şeyi zevkle yapacak kadar insanlıktan çıkmış kişiler ve benzerleri…

Ankebut Operasyonu başladığından bu yana bu grupta ölenlerin sayısı ise çok yaklaşık olarak dört milyon kişi… Bu iki gruptaki ölen dünya insanlarının ezici çoğunluğuna korona dediler, gömüp geçtiler. Birazını da yakıp küllerini savurdular.

Bunların haricinde, uzaylı türlerde toplam can kaybı (biyonikler ve gerçek uzaylı insanlar dahil olmak üzere) trilyona yakın bir sayı… Hatta bir trilyonu geçmiş bile olabilir. Bunların ne kadarının biyonik robot ve ne kadarının gerçek uzaylı insan olduğunu kesin şekilde bilebilmemiz mümkün değil ama çok yaklaşık olarak üçte birinin biyonik olduğunu düşünüyoruz. Bu gruptaki ölüler arasında, sayıca az olsalar da başka gökadalardan gelenler dahi var.

Her kesin kendi iradesiydi, tercihiydi. O kadar ikazıma rağmen ısrarla ölmek istediler ve öldüler. Benim şu yazıyı yazmakta olduğum anlarda bile dünyalı, uzaylı çok sayıda kişi öldü. Ölümler hep devam ediyor. Dev bir metafizikçi ordusuyla, metafizik tekniklerle ölmek isteyenlere ücretsiz hizmet vermeye devam ediyoruz.

Kurumsal paketlerimiz de var. Dünya devletlerinden herhangi birinin ordusunu ya da gizli servisini ya da herhangi bir hükumeti/kabineyi metafizikle yok etmek de paketlerimiz arasında var. Sadece bir tercih yapmaya bakar.

Daha bu paylaşımda yazmadığım cinler cephesi de var. Dünya genelinde ve dünyadaki gizli yer altı üslerinde bozulmuş türlü türlü ve sayılamayacak kadar çok araçlar ve cihazlar da var.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Doğal taşlar kullanın

Dünyada pek çok taraf, pek çok işini aslında metafizik tekniklerle çözüyor. Dünya üzerinde çok çok yüksek sayıda insan cin musallatı, büyü tesiri altında, ayrıca medyumların/metafizikçilerin beyinlerinden gönderdikleri metafizik sinyallerin ve metafizik sinyal yayabilen cihazlardan gönderilen metafizik sinyallerin tesiri altında yaşıyor. Bazıları da sürekli nazara gelerek yaşıyorlar.

Cin, büyü, medyum, cihaz ve nazar tesirlerinden korunmak için alınabilecek türlü tedbirler var ama dünya insanlarının çoğu bazı doğal/hakiki taşların bu sahada ne kadar faydalı olduklarını ya hiç bilmiyorlar ya da duyup bilenleri ehemmiyetini kavrayamamışlar.

Burada, dost düşman herkesin okuyabileceği bir yerde, her şeyi açıkça yazabilecek değilim ama bilinmeli ki bazı doğal/hakiki taşların metafizik korunmada çok faydaları var. Bu taşların değişik enerjileri ve hususiyetleri var.

Bunların başında birkaç taş geliyor ki onlar turkuaz taşı, malakit (malahit) taşı, kristal kuvars taşı, selenit taşı, kaplangözü taşı, ametist taşı, akik taşı, obsidyen taşı ve oniks taşı…

Bu taşlardan yapılmış yüzük, bileklik/bilezik, kolye, saç tokası, kravat kemeri, ceket ya da mont düğmesi, saat ya da benzeri şeyler taşıyanlar, cinlerin musallatına, büyülerin karanlık enerjilerine, medyumların metafizik sinyallerine, cihazların metafizik sinyallerine ve muhtelif zihin kontrol tekniklerine ve nazara karşı çok büyük/ileri seviyede savunma tedbiri almış olurlar.

Ayrıca arabasında, çalışma odasında, çalışma masasında ve sık bulunduğu mekanların içinde, eşyaların üzerinde bu taşların küre şeklinde ve büyükçe olanlarını bulunduranlar, zırh üstüne zırh giymiş gibi olurlar.

Buna rağmen bile, sayıları az olsa da var olan çok sıradışı ve güçlü cinler, medyumlar ve cihazlar, bu koruma tedbirlerini aşarak musallat olmaya devam edebilirler. O kadar büyük saldırılara/musallatlara maruz kalanlar, ayrıca ek tedbirler de almalılar. Burada herkese açık şekilde yazmadığım ve yazmayacağım başka ve daha faydalı/tesirli taşlar da var.

Hz. Zülkarneyn için “iki boynuz sahibi” derler. Aslında kendisi boynuzlu bir serpuş takmazdı. Hilal şeklinde bir taca benzer serpuşu vardı. Hilal, başında dikine durur ve uçları göğe doğru bakardı. Bu tacta çok sıra dışı taşlar kullanmıştı ve devasa büyüklükteki metafizik saldırıları dahi zorlanmadan atlatabilirdi. Ayrıca, bu taşlar vesilesi ile metafizik sinyal gücünü çok artırır da korumalar altında olan düşmanlarını kısacık sürelerde çarpıp öldürürdü.

Söz konusu taşlar, sadece metafizik korunmaya vesile olan taşlar değiller. Bu taşların herbirinin fiziki/bedeni sağlığa da ayrı ayrı faydaları var. Çok ileri seviyede musallat ve metafizik saldırı altında olmayan kişiler, bu taşları kullanırlarsa, bir süre sonra idrakleri açılır. Hafızaları kuvvetlenir. Daha kararlı olurlar. Öfkeleri diner ve daha sakin bir kişi olurlar. Sezgileri kuvvetlenir. Karanlık rüyaları azalır ve uykuları daha sakin ve dinlendirici geçer ve benzeri pek çok fayda görürler. Bunların haricinde kan değerleri de değişir, hücrelerine kadar müspet/pozitif enerji yüklenmeye başlarlar. Neticesi olarak beden sağlıklarında müspet/olumlu değişmeler olur.

Dünyada elektrikli ve elektronik cihazlar akıl almaz sayılara ulaştılar. Her yerde böyle cihazlardan var ve bunların yaydığı zararlı radyasyon var. Söz konusu taşların bazılarının, günümüzdeki pek çok fiziki ve ruhi hastalığın ve sorunun temel sebebi olan bu radyasyona karşı da koruyucu tesirleri var. Lakin söz konusu taşların doğal/hakiki olduklarına emin olmak lazım.

Doğal bir taş olmasa da terahertz taşı diye isimlendirilen bir taş var ki radyasyondan korunmada çoğu taşın önünde geliyor. Aslında devletler ve ciddi özel sektör firmaları, her gün uzun saatler boyunca bilgisayar başta olmak üzere türlü elektronik cihazların başında çalışan çalışanlarına, terahertz taşından bileklikler, kolyeler taktırsalar, bir süre sonra bu kişilerin üzerindeki kronik yorgunluğun, kronik öfkenin, kronik halsizliğin ve keyifsizliğin düzelmeye başladığını görürler. Türkiye’de de kamu görevlilerine bu gibi bilgilerin yayılmalı ve terahertz taşı kullanılması yaygınlaştırılmalı. Öğretmenler ve öğrenciler için de terahertz taşı olmazsa olmaz sayılmalı. Bu, pek çok ciddi sorunun çözülmesine vesile olacaktır. Terahertz taşı, cihazların üzerlerine de monte edilebilir ve radyasyonu emebilir.

Maddi imkanları geniş olmayıp da her bir taştan alamayacak olanlar, öncelikle turkuaz, malakit, kristal kuvars ve terahertz taşlarını tercih etmeliler. Şu dünyada yaşayan her dünya insanı, hiç değilse bu dört taştan yapılmış takıları takmalı.

Uzaylısı, dünyalısı, gizli servisleri, satanistler başta olmak üzere muhtelif büyücü ve metafizikçi tarikatları ve daha çok sayıda bela bu kadar yayılmışken…. Hz. Musa devri gibi akıl almaz bir büyü, metafizik ve zihin kontrolü devri yaşanıyorken, kimse bu konularda gafil ve tedbirsiz olmamalı.

Böyle tedbirler alınmadan zihin ve hafıza kontrollerinden, idrak kapanıklığından ve türlü sorunlardan korunmak ve kurtulmak mümkün olmaz. Öyle olunca akademisyenler, araştırmacılar, subaylar, devlet adamları ve insanlığın faydasına işler yapmak isteyen benzeri kişiler hep tuhaf haller yaşarlar. İşleri, mücadeleleri sonuçsuz kalır. Hakikate çok yaklaşmışken, kontrollere girerler ve oradan bile geri döndürülürler. Dünyanın her yerinde, gerçek dünya tarihini ve günümüzün gerçeklerini/dengelerini anlamaya yarayacak şeyler de var, bunları insanlığın faydasına olacak şekilde araştırmak ve çözmek isteyen kişiler de var. Buna rağmen bile netice elde edilemiyorsa, bunun bir sebebi de insanlık düşmanlarının metafiziği çok yoğun olarak kullanıyor olmalarıdır.

Yemen zırhı kullanılabilir

Malahit ya da Malakit denilen yeşil renkli ve çok faydalı taşların boncuk şekilde kesildiği ve dizildiği… Yanına bir de hilye-i şerifin yazılı olduğu metal levhanın eklendiği… Bu şekilde hazır halde satılan ve “Yemen zırhı” denilen kolyeler var. Bazı satıcılarda hilye-i şerifin yazılı olduğu kısmı akik taşından kullananlar da var. Malakit ve akik taşı bir araya gelmiş ve ayrıca üzerine hilye-i şerif de yazılmış oluyor.

Bu şeylerden takmakta, taşımakta da çok faydalar var. Hususiyle cinlere, büyülere, musallatlara karşı alınması gereken tedbirlerden biri, bu şekildeki Yemen zırhlarından takmak olacaktır.

Söz konusu taşlar, zamanla üzerlerine çok enerji çekerler ve onların topraklanması, enerjilerinin boşaltılması gerekir. Bunun için ılık suda tutulabilirler hatta akmakta olan ılık suyun altında bir süre tutulabilirler. Lakin en tesirli müdahale, taşları biraz sulandırılmış hakiki elma sirkesine kısa süreliğine (15-20 dakika) koymak olacaktır. Uzun süre bırakmak taşlara zarar verecektir.

Mehmet Fahri Sertkaya