Etiket arşivi: Nükleer Santral

İstanbul Hükumeti: Türkiye’nin dış politika ve güvenlik konularındaki duruşu

Türkiye ile Arnavutluk denilen kara para devletçiği arasında herhangi bir dostluk ilişkisi ve yakınlaşma süreci bulunmuyor. Aksi yöndeki propagandalara ve kameralara görüntü verilen sahnelere dünyadaki tarafların hiçbirinin itibar etmemesi gerekiyor.

Kara paracı, sömürmeci ve Londra piyonu olan Rusya’nın, TR’yi de dahil etmek istediği enerji projelerinde herhangi bir gerçek ilerleme yaşanmadı ve yaşanmasına asla izin verilmeyecek. İstanbul merkezli TR’nin uzun süredir devam eden duruşunda hiçbir değişiklik olmayacak.

TR’deki bütün Rus unsurlarının kökleri kesinlikle kazınacak. Başta da mafyalarının, çetelerinin, suç örgütlerinin kazınacak. Rus kökenli olmasa da Ruslar tarafından desteklenen TR içi diğer suç örgütlerinin ve terör örgütlerinin de kökleri kazınacak. Bunlar arasında Adnan Oktar suç, terör ve ihanet örgütü de bulunuyor.

İstanbul boğazı da dahil olmak üzere, TR’nin kontrolü gerçekte Ankara çetesinde değil, İstanbul hükumetinde bulunuyor. Boğazlar, kara para gemilerine açılmadı, açılmayacak.

Dünyadaki bütün düşman unsurlar ittifak etseler bile İstanbul boğazını yasaklanan o gemilere asla açamazlar. Süveyş kanalını da açamazlar.

Dünyadaki bütün taraflar bilmeliler ki “Tahıl koridoru” denilen kara para koridoru asla açılmayacak.

Onlarca devlet, son haftalarda yaşadıkları vahim kayıpları, zararları, sarsıcı hadiseleri büyük oranda gizlediler, gizliyorlar. Dünya genelinde, bilimsel açıklaması yapılamayan yüzlerce sarsıcı hadise yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor, edecek.

Mersin Akkuyu sözde nükleer santralinin arka planında Rusya’nın yapmak istedikleri, TR ile Rusya arasında bir savaşın yaşanmasını zorunlu kılıyor. Rusya’nın bu tavırları devam ederse, kesinlikle çok çok yakın gelecekte bir Türkiye-Rusya harbi yaşanacak.

Bu, Rusya-Ukrayna harbi gibi danışıklı ve onlarca tarafın sorunsuzca izlediği bir savaş olmayacak.

Akkuyu’da bütün faaliyet derhal durdurulacak. Bu defa da bu meselede sürtüşmeler, oyalamalar devam ederse… TR’deki gayr-i meşru devlet yetkililerine rüşvetler verilmesi, onların tehdit edilmesi, onlara şantaj yapılması, onlarla arka plandan gayr-i resmi anlaşmalar yapılması devam ederse… TR ve Rusya içinde çok kan akacak ve devamında harp kaçınılmaz olacak.

En başta da TR ve Rusya içinde çok yüksek sayıda mason ve satanist etkili/yetkili kişi ölecek.

Akkuyu TR için bir onur ve milli güvenlik meselesidir ve on milyonlarca kişinin ölümüyle sonuçlanacak savaşlara sebep olacaksa bile Akkuyu ihanetine meydan bırakılmayacak. TR’nin hür bir devlet olduğunu hiçe sayarcasına yapılan bütün muameleler ve müdahaleler gereğince fiziki şiddetle ve acımasız şekilde karşılık bulacak.

Bu gibi hususlardaki düşmanlığında, sömürmeci tavırlarında, hukuksuz müdahalelerinde ısrarcı olması Rusya denilen çürümüş federasyonun sadece birkaç ay içinde tamamen dağılmasına da sebep olacak.

TR gerçek bir seçim süreci içinde değil. Yine mason biraderlerin, satanist pisliklerin, Vatikan’dan tahrikli misyoner tarikatlarının, kara paracı çetelerin, kripto kimlikli ve omurgasız hainlerin hatta Adnan Oktarcılar gibi insanlıktan çok çok uzak tiplerin sahadaki çabalamalarını görüyoruz.

TR, gerçek, meşru, hilesiz seçimler yapılabilecek şartlar içinde değil. Seçimlerin güvenliği kesinlikle sağlanamaz, sağlanamıyor.

Basında, medyada ve sosyal medyada da binlerce çete üyesi, mason, satanist hain kişi, bu sözde seçim sürecini ayakta tutmak için, aldıkları talimatlar gereği faaliyetler yürütüyorlar.

Vatandaşların adil yargılanma, can ve mal emniyetinin bile kalmadığı, her türlü kara para işlerinin her türlü devlet kurumları ve imkanları dahil edilerek yapıldığı, devlet denilen mekanizmanın terör ve suç örgütü sistemine dönüştürüldüğü, üst yargı kurumlarının birbirleriyle çatışığı, YSK üyelerinin mason localarından talimatlar aldığı, HSK üyelerinin ayrıca Kandil’den talimatlar aldığı TR’de, hiç kimse gerçek bir seçim yapılabileceğini iddia dahi edemez.

Bu tiyatroya daha fazla meydan bırakmayacağız. Bütün TR değil, bütün dünya karışacak olsa bile bu sahtekarlıklara ve bu vahim milli güvenlik sorununa gerekli karşılıkları vereceğiz.

Yine NATO’nun, şunun bunun gölgesinde güya seçim yapmış gibi roller kesmeyi planlayanların heveslerini kursaklarında bırakacağız.

TR’de yeniden bir seçim tiyatrosu sergilenmesi yönünde irade kullanacak olan taraflar iyice bilmeliler ki TR’deki en küçük ateş bile TR’den önce onların ülkelerini yakacak, kül edecek.

Masonların, satanistlerin, misyonerlerin, suç örgütlerinin TR’de sözde bir seçim süreci yaşatmaya çalışmalarını pek dikkate bile almıyoruz. Onların TR içinde hareket sahaları bile yok, inatlaşmaları ve bir seçim yapılabilmiş görüntüsü vermeleri (ki bu kısmını da yapmaları çok zor) hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Sözde seçilen belediye başkanlarının hiçbirini, hiçbir irade görevde tutamayacak. TR’de belediyecilik sistemi tamamen ve kökten ve ani bir müdahale ile kaldırılacak. Belediyeler üzerinden TR içi ve dışı hain, kara paracı, terörist, insanlık düşmanı gruplara paralar akmayacak.

Önceliğimiz, Amerika Birleşik Devletçiklerinde masonların, satanistlerin, misyonerlerin, kara paracı çetelerin bir seçim süreci tiyatrosu oynamalarına mani olmak.

Kararlıyız, kimsenin öfkesini de kayıplarını da umursamıyoruz. Bu adice demokrasi tuzaklarını artık ABD de bile bozacağız. TR’nin iç işlerine, rejim/sistem tercihlerine, hukuki sistem tercihlerine, eğitme ve öğretme sistemi tercihlerine, halkın türlü türlü tercihlerine karışan bütün ülkeleri, bunu yaptıklarına pişman hallere getireceğiz.

Galata bankerleri bir kez daha yenildi. Kuvvetle muhtemel ki bu, son yenilişleri idi.

TR ile Azerbaycan denilen suni, peyk devletçik arasında herhangi bir iyi niyet, dostluk, askeri ve mali/ticari müttefiklik ilişkisi bulunmuyor.

Son haftalarda kameralara rol oynayanların, dünyadaki ilgili taraflarca dikkate bile alınmaması gerekiyor. Aksine davrananlar, sonu kendileri için hüsran olan vahim bir aldanış yaşamış olacaklar.

TR, Azerbaycan denilen kara para cehennemini çok çok yakın gelecekte orduları, silah gücü ile temizleyip paklayacak. Tıpkı Kıbrıs adasının tamamı gibi…

Türkiye devleti, ‘Türk Devletleri Teşkilatı’ denilen kara paracılık, ihanet, zulüm, Çingenelik, misyonerlik, kötülük ittifakını tanımıyor ve mensubu da değil.

Cübbeli Ahmet, Nurettin Yıldız ve benzeri onlarcasını sahada tutarak gerçek müslüman Türklere tuzaklar kurmaya, oyunlar oynamaya ve onların dini duygularını istismar ederek onları maddeten sömürmeye devam edebileceğini değerlendiren dünya genelindeki bütün taraflar, kendi ülkelerindeki ordularını bile kaybetmeye hazır olmalılar.

Zira İstanbul merkezli TR, bu gibi hain ve münafık fitnecileri, düşman ordularından bile daha zararlı ve düşman ordularından bile daha öncelikli olarak yok edilmesi gereken milli güvenlik tehditleri olarak görüyor, değerlendiriyor. İstanbul merkezli TR, bunların oyundan düşürülmesi için, bunları arkalayan devletlerin ordularını yok etmekten bile çekinmeyecek.

Mısır’ın darbeci, kara paracı, cani, insanlık düşmanı, gayr-i meşru devlet başkanı Abdulfettah es-Sisi ile resmi ilişkiler kuran bütün hükumetlerin mensuplarının milletler arası mahkemelerde yargılanmaları gerekiyor.

TR ile Mısır denilen peyk, suni ve Londra türetmesi devletçik arasındaki ilişkilerde herhangi bir gerçek değişme, dönüşme yaşanmadı, yaşanmıyor ve yaşanmayacak.

Açıkça Türk, İslam hatta insanlık düşmanı tercihleri, kararları, tavırları, ittifakları bulunan Mısır’ın yok edilmesi, TR için “insanlığa ve adalete hizmet”ten başka bir şey değil. Çok çok yakın geleceğin siyasi haritalarında “Mısır” denilmekte olan o peyk ve türetme devletçik de bulunmayacak.

An itibariyle TR ile Mısır yakın değil, dost değil ve asla olmayacak. Karşılıklı anlaşmalarla gaz, petrol ve muhtelif enerji projeleri de yapmayacak. Bu konularda kameralara oynanırken de boşuna zaman, emek ve para zayi edenler, kendi tercihlerinin sonunu birkaç gün içinde bile yaşayarak görecekler.

Adnan Oktar organize suç, terör ve ihanet örgütü ile iş tutmaya devam eden Ermenistan ‘hayati/ölümcül bir hata’ yapıyor.

Rusya’nın iç dinamiklerine dair artık hiçbir beklentimiz ve ümidimiz yok. Rusya’da iç unsurların, başlarındaki Londra piyonlarından, kara paracılardan, katillerden, katliamcı ve sömürmeci canilerden aslında rahatsızlıkları da yok. Dünyadaki bütün taraflar Rusya federasyonunun iç değil, dış müdahaleler ile ve aşırı hızlı şekilde parçalanmasına hazır olmalılar.

Muğla adliyeleri de Adnan Oktar suç, terör ve ihanet örgütü mensuplarının nüfuzu hatta kontrolü altında. TR’de Ankara merkezli bir meşru devlet sistemi/otoritesi kalmadı. Ankara merkezli şey tamamen çeteye, suç örgütüne dönüştü ve devletimizin kurumları da bunların kontrolüne girdi.

Ankara merkezli organize suç, ihanet ve terör otoritesine “devlet” demek, devlete ihanet suçu işlemektir.

Hükumet denilen o Ankara merkezli organize suç, ihanet ve terör otoritesinin başı kim, kıçı kim, kolları kim, ayakları kim, o bile hala net/kesin değil.

Esen her rüzgarla savrulan, sık sık rüşvetle şekil/duruş değiştiren, şantajlarla da şekle sokulan, milletler arası kara paracılık örgütlerinin hepsiyle kaynaşma çabası içinde olan Ankara çetesi, TR için en büyük milli güvenlik tehlikesi…

NATO denilmekte olan milletler arası cinayet, katliam, sömürme, satanistlik, kötülük, hırsızlık, kara paracılık, terör, darbecilik teşkilatının, TR içindeki vatanseverlerin hukuk davalarına da müdahil olması, TR’nin adalet sistemine de elini uzatması, dünyadaki hiçbir unsuru şaşırtmamalı.

NATO, bundan başka bir şey değil…
NATO bütün dünya insanlığının başının belası ve derhal yok edilmeli. Stoltenberg, şu anda dünyanın en önde gelen terör liderlerinden biri.

Abdullah Gül çetesi ile Doğu Perinçek çetesi arasındaki gayr-i meşru ve suç kapsamındaki yakınlaşmalar, paslaşmalar, sadece TR’yi ve Türk milletini değil, onlarca devleti ve milleti de eş zamanlı olarak tehdit ediyor.

TR içindeki resmi yetkili kişilere rüşvetler dağıtmaktan çekinmeyen Stoltenberg’ün, NATO’nun genel sekreteri makamında bulunuyor olması da dünyadaki hiçbir tarafı şaşırtmamalı. Böyle bir teşkilata da böyle bir genel sekreter getirilirdi. Bunda bir tuhaflık yok.

ABD başkanı boş Bidon’un, Rusya başkanı Putin’e küfür etmesi, iki sömürmeci, hırsız ve cani devlet arasındaki meseledir, kısmi bir çatışmadır ve TR bununla ilgilenmiyor.

Ayrıca bilinmelidir ki orospu çocuklarına orospu çocuğu denilmesi, yanlış ve haksız bir davranış değildir. Devletlerin başına orospu çocuklarının bile geçmesine imkan sağlayan her türlü rejimler/sistemler kesinlikle dünya genelinde yok edilmelidir.

Özgür Özel FETÖ’cü, terörist, bölücü, hain, kara paracı, yalancı, şunun bunun ortak piyonu bir suçludan başka bir şey değildir. Hala vazifelerini yapmayan ve Özgür Özel’in vahim suçlar işlemesine meydan bırakan adli yetkililer de vahim suçlar işlemektedir.

FETÖ, Abdullah Gül çetesi ve PKK’nin iç içe ilişkileri halen devam ediyor ve Özgür Özel bu ilişkiler çerçevesinde siyasi sahada faaliyet yürütüyor.

Özgür Özel eş zamanlı olarak hem FETÖ’nün hem de PKK’nin siyasi sözcülüğünü yapıyor.

TR’nin iç işlerine karışmaya devam eden Suudi Arabistan da ‘ölümcül hata’ yapıyor.

Rusya Federasyonu, diğer onlarcası gibi Adnan Oktar organize suç, terör ve ihanet örgütünü de fonluyor. O örgüt ile de hukuk dışı işler yapıyor.

Rusya Federasyonunun terörist faaliyetleri bütün dünyanın huzur ve emniyetini tehdit ediyor.

Adnan Oktar organize suç, terör ve ihanet çetesinin Arnavutluk’taki yoğun ve yasa dışı faaliyetleri sadece Avrupa ülkelerini değil, bütün dünya insanlığının can, mal, ırz emniyetini tehdit ediyor.

Arnavutluk hükumeti, söz konusu örgütle çalışarak “insanlığa karşı suçlar” işliyor ve aslında hükumet denemeyecek olan bu çetenin üyelerinin de milletler arası mahkemelerde yargılanmaları gerekiyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Japonya, insanlık suçu işliyor

Fukuşima nükleer santralindeki radyoaktif sudan tirityumun ayrıştırılabilmesi günümüzde teknik olarak mümkün değil. O atık suyun zararsız olduğunu iddia edebilmek de teknik olarak mümkün değil.

Tirityumun, radyasyon ölçen cihazlarla tespit edilmesi mümkün değil. Japonya’nın yaptığı açıklamalar, teknik bilgi yetersizliği bulunan insan topluluklarını kandırmaya dönük açıklamalar. Yüksek mikfarda tirityum bulunan radyoaktif sular, insan vücudu ile birleşince kanser eden bir etkiye sahipler.

Japonya’ya itiraz etmeyen hatta destek vermeye çabalayan ülkelerin de gizledikleri şeyler var. Onlar da nükleer santrallarındeki radyoaktif suları okyanuslara dökerek seyreltiyorlar. Bu atık suların, okyanus suları ile iyice karışıp tam olarak seyrelmesi onlarca sene sürüyor. Bu süre boyunca deniz/okyanus canlıları zarar görüyor.
Japonya, elli yıldan fazla süre boyunca hiçbir şeyle temas etmemesi gereken tirityumlu radyoaktif suları okyanusa döke döke seyreltmek, bir an önce yükünü atmak istiyor. Bunu yaparken insan sağlığını da hayvan sağlığını da denizler başta olmak üzere tabiatın dengesini de umursamıyor.

Japonya, insanlığa karşı alenen suç işlemeye devam ediyor.

Nükleer santrallerin gerçek yüzü dünya insanlığına hiçbir zaman yeterince şeffafça anlatılmadı ve hala anlatılmıyor. Riskleri bu kadar büyük olan nükleer santraller dünya genelinde yasaklanmalı ama önce Japonya’nın işlemekte olduğu insanlık suçuna derhal dur denilmeli.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Tehlikesi çok, mantığı yok

Bir devletin, herhangi bir başka devlete kendi topraklarında nükleer enerji santralleri yaptırması, vahim seviyede bir milli güvenlik sorunudur. Milli güvenlik uzmanlarından ve ayrıca nükleer bilimcilerden bir heyet oluşturup “Mfs ne demek istedi? Bir nükleer enerji santrali art niyetle yapılmak, kullanılmak istenirse, başımıza nasıl sorunlar açar? Biz fark edemeden bize nasıl oyunlar oynanabilir?” diye sorulduğunda, alınacak cevaplar da sarsıcı cevaplar olacaktır. Dahası, Türkiye’deki nükleer enerji santrali projelerinde “Türk tarafı” olarak bilinenler, yığma mason, gizli Ermeni, gizli Yahudi, vatan haini kişiler, odaklar… Koca bir milletin, çoluk çocuğun hatta yetimlerle dulların haklarını bile yemeyi/çalmayı güya “dava” gören insanlıktan çıkmış, karaktersiz, ahlaksız, acımasız tipler… En başta da ihanetlerini, hırsızlıklarını, yalanlarını, tuzaklarını, zararlarını anlatmak günlerce sürecek olan Zapsu ailesi…

Bu yazdıklarımdan yanlış manalar da çıkartılmasın. Türkiye, gerçek Türk ve gerçek Müslüman bilim adamları vesilesiyle nükleer santraller yapabilecek olsa bile, yapmayacak. Yapılmışsa bile kullanmayacak. Zaruri sayıda kendi nükleer silahlarını yapacak, bunları elinde her an hazır tutacak, zaruret olmuşsa bu nükleer silahları kullanacak ama daha ötesine gitmeyecek.

Zaten nükleer maddeleri “enerji” elde etmek için kullanmanın bir mantığı da yok. Sadece Kuzey Afrika’nın çöl halindeki arazileri, dünyanın büyük kısmının enerji ihtiyacını çok ama çok uzun süre karşılayabilir. Daha ABD’nin, Avustralyanın ve Asyanın devasa çölleri de var.

Çoktan üretilmesi gereken çok verimli güneş enerjisi panellerinin üretilmesine, satılmasına da izin verilmedi. Bu mesele de istenirse hemen çözülebilir. Şu anda “oyuncak” denilebilecek kadar basit güneş enerjisi panelleri kullanılıyor. Türkiye’de Karapınar’da yapılan güneş enerjisi santrali bile Türk görünen, Müslüman görünen vatan hainlerinin oyalama, vurgun, geri bırakma projelerinden biri, başka bir şey değil. Araplara da benzer oyunları oynadılar, oynuyorlar. Çölleri yeşertecekleri iddiasıyla çember şeklindeki sürekli sulanan arazilerle güya çiftçilik yaptırdılar. Bunca sene geçti, arazi serinlemedi, yeşermedi. Toprak kendine gelmedi, canlanmadı. Bölge serinlemedi. Gerekli ağaçlandırma faaliyetleri yapılmadı, elde mevcut olup işe yarayacak teknolojiler bile kullanılmadı, arka planda bırakıldı ve şimdilerde yeraltı sularının da tamamına yakını bitmek üzere… Hangi mühendis ekibi, hangi bilim adamı ekibi, böyle bir sona varılacağını en başından itibaren göremez. Bu, art niyet değil de nedir. Deniz suyundan temiz su elde etme sisteminde de aynı kandırma, aynı insanlık düşmanlığı, aynı sömürücülük ve oyalama görülüyor. Dünyanın çölleri, çöllerin altındaki devasa uzaylı üslerine, yerleşme alanlarına enerji sağlamak yerine artık dünya insanlığına enerji sağlamalıdır.

Türkiye’de İstanbul Boğazının akıntısı hala boşa akıyor. En fazla üç ay içinde oraya mükemmel, tertemiz, atıksız ve büyük güç üreten bir santral kurulabilir. Ayrıca Türkiye jeotermal sahasında dünyanın belki de en şanslı ülkesi… Neden hep jeotermal hakkında konuşuluyor da işe yarar jeotermal projeleri yapılmıyor. Büyük İsrail projesi için on milyondan fazla onursuza baktırılan Türkiye, neden kendi vatandaşı için zaruri olan projeleri yapmadı, yapmıyor. Neden imkanlarını onursuzlara harcamak yerine projelere harcamıyor.

Jeotermal sahasındaki taktik, sinsi engellemeler de kaldırılır, devletimizin gücüyle gerçekten teşvikler ve gerçekten işe yarayacak projeler yapılır ve böylece kısa sürede mükemmel neticeler alınabilir. Rüzgardan, deniz dalgalarından elde edilecek enerjileri ve daha başka alternatifleri de “gerçekten” değerlendirmek gerekir. Türkiye bunların hepsi için münasip bir devlet. Türkiye’nin asla enerji, temiz su ve gıda sorunu olamaz. Lakin bütün dünya nükleer enerji santrallerinden kurtulmanın yolunu ararken, şimdilerde yakıtsız kalan Avrupa “Yine de nükleer enerji santrallerine geri dönmeyeceğiz” derken, bize hangi siyasi/idari yetkililer, hangi akademik yetkililer nükleer enerji santralleri dayatıyorlar. Bunu neden yapıyorlar, asıl bu kısmın derhal meydana çıkartılması gerekiyor.

Gece yazdığım yazılarda petrol ve doğalgaz kaynaklarımıza da temas etmiştim. Türkiye doğalgazdan en yüksek seviyede elektrik enerjisi üreten ülkelerden biri olabilir. Bu hakikaten çok az vaktini ve emeğini alır. Doğalgazla çalışan daha güçlü arabalar yapılabilir. Bilim ve teknoloji bu kadar ayağa düşmüşken hala koca Türkiye’nin yerli motor sorunu yaşaması da nedir. Hangi devlet kurumu, hangi devlet yetkilisi bu sorunu gerçekten çözmek istemiş de en fazla üç ayda çözememiş? Çözememiş mi, çözmek istememiş ve oyalamış mı, bunun soruşturulması gerekir. Türkiye çok kısa süre içerisinde her sahada kendi kendine yeten bir ülke olabilir.

Bunun ilk şartı yönünü sömürgeci batı/NATO çetesinden, her devirde medeniyetin menbaı olan doğuya çevirmesidir. İçimizdeki İsrail’in, İçimizdeki Ermenistan’ın ve ülkedeki bütün vatan hainlerini bünyesinde toplayan mason tarikatının başları derhal ezilmelidir. Aksi halde Türk milleti varlık içinde yokluk yaşamaya, akıl almaz geniş imkanlar içinde açlıkla/yoksullukla boğuşmaya devam edecektir. Sorun imkanların olmayışı ya da çok kısıtlı oluşu değil, sorun devletin her kademesine hainlerin sızmasıdır. Üç tarafı deniz olduğu halde balık yiyemeyen, her yeri tarla olduğu halde toprak mahsullerini yurt dışından getiren ve ekmeğe para yetiştiremeyen bir milleti/devleti, sadece organize bir ihanet çetesi bu hale getirebilir.

İşte Türkiye’deki nükleer santral projeleri de bu hainlerin yeni ihanet projelerinden başka bir şey değildir. Söz konusu nükleer santral projelerine hala milletin parasını akıtma vatana ihanet eylemidir. Söz konusu projeleri şu andan sonra savunan, öven, faydalı ve zaruri gösteren basın, medya ve sosyal medya aktörleri de bu gün değilse yarın yargılanırlar.

| Mfs

Akkuyu Nükleer Enerji Santrali çöp bir proje…

Daha önce Kanal İstanbul hakkında baştan sözü söylemiş “Yaptırmayacağım” demiştim. Öyle de oldu, yaptırmadım. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’ne de bir yazıda temas etmiştim. Türkiye nükleer enerji kullanmayacak. Nükleer santraller kullanmayacak. Yapılmış olsalar bile bu santralleri kullanmayacak. Akkuyu işini de en kısa sürede bozacağım. Neresinden bozulursa bozulsun, bozacağım. O projede başta Sabetaycı Yahudi hainler olmak üzere çok kişiyi sallandıracağım. Millet açken yapılan insanlık dışı vurgunların, oyunların hesabını acımasızca soracağım. Şimdi Akkuyu üzerinde mücadele verenler boşuna uğraşıyorlar. Bu meselede de İstanbul ne dediyse o olacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..