Etiket arşivi: Akkuyu NGS

Türkiye’yi hiçkimse sömüremeyecek


TR sağımlık inek değil. TR’yi, Türk milletini hiçkimse sömüremeyecek. Akkuyu NGS denilen sömürme projesi de asla ve kesinlikle kullanılmayacak. Halen oraya yapılan masraflar doğrudan çöpe atılıyor.

TR tarafında oluşan kamu zararı çok yakın gelecekte Rusya Federasyonundan tahsil edilecek. Akkuyu tesisi ise imha edilecek ya da başka bir maksatla kullanmak mümkün ise o maksatla kullanılacak.

TR’de başka nükleer güç santrallerii de asla ve kesinilkle ya-pıl-ma-ya-cak.

Amerika Birleşik Devletçikleri, Türkiye’nin askeri sahada yapabileceklerinden çok ama çok korkuyor.

Rusya, Türkiye askeri sahadaki imkan ve kabiliyetlerini gerçekten kullanırsa, hiçbir şey yapamayacağını çok ama çok iyi biliyor. Yıkık, bitmiş, aciz bir Rusya var.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Kendi hallerine ve akıbetlerine bırakın


Laf anlatmaktan, tekrara girmekten yoruldum. Lakin hala ne diyeceğime bakılıyor. Tayyip’i, Putin’i ve hala bunların peşinde gidenleri kendi hallerine bırakın. Onların gerçekleşmeyecek projelerini de kendi hallerine bırakın. Uzak durun. Bu güne kadar dünya dengelerini ayarladığım halde, şu anda yapacaklarmış gibi göründükleri bazı şeyleri yapmaya onları sevk ettiğim halde, yapmamışlardı. Bir adım atacaklardı, yıllar öncesinden her şey çok farklı olacaktı, bu günlere çok farklı şartlarda gelinecekti ama yapmadılar. Bu günlerde de benim istediğim gibi yapmıyorlar, aslında bana inat işler yapıyorlar. İstanbul’a karşı eskisi gibi kör ve sağır kalamıyorlar. Susup geçiştirme devri çoktan bitti. İstanbul’un dünyanın her yerinde aynı anlarda estirebildiği rüzgarlar sayesinde çoktan köşeye sıkışmışlar, hareket sahaları kalmamış, İstanbul treni de çoktan kaçmış. Şimdi çaresizlikten ve güçsüzlükten ötürü o küçük beyinleriyle basit oyunlar oynamaya çabalıyorlar. Başta kendilerini, sonra sağdaki soldaki bir avuç ahmağı kandırıyorlar. Aklı başında hiç kimse kanmıyor zaten sergilenen oyunlara…

Akkuyu NGS çoktan çöp oldu ve aslında inşa faaliyeti durdu. Bocalama kısmındalar, boşuna oyalanıyorlar ve o proje ya çöp olacak, ya anlattığım, sevk ettiğim projelere dönüştürülecek. Bu olursa, bunu da Putin ile Tayyip yapmayacak. Orada nükleer teknolojisi kullanılmadan temiz enerji, temiz su, temiz ziraat mahsülleri üretilecek ve besicilik de bir arada yapılacak. Batağın neresinden dönülürse kârdır. Dönen dönsün, Putin’in bu konudaki gerçek dışı açıklamalarına da kimse aldanmasın ve herkes emin olsun ki Akkuyu NGS bir çöp…

Hala Kanal İstanbul’dan bile bahsedilebiliyor. Söz bitmiş, bir şey söylemek gerekmiyor. Bu seviyesizliğe inmemiz ve karşılık vermemiz mümkün değil. Aslında Tayyip de Putin de yıkıldılar, açıkça yıkılışı geciktirmeye çalışıyorlar. Birbirlerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Kısa süre sonra ortada bir Putin de olmayacak. Vaatler çok, icraat yok. İcraata geçirmek istedikleri birkaç şey varsa da onlardan da kimseye fayda gelmez. Onların da arka planlarında türlü tuzaklar, oyunlar var. Bu ikili ile yapılacak işler belli: ziraatı, sağlığı, ahlakı, namusu, huzuru, aileyi, çevreyi, dini yok etmek. İnsan, organ, uyuşturucu, silah başta olmak üzere her şeyin kaçakçılığını yapmak… Mafyalara reislik yapmak, şirketlere çökmek, ülkeleri sömürmek… Bu maksatla iki ordunun da askeri unsurlarını şu ülkeye, bu ülkeye göndermek. Orduları ve devletlerin resmi kurumları ile araçlarını bile kullanarak insanlık dışı her işi yapmak… Bu ikilinin anladığı, bildiği işler, bu türlü işler…

Türkiye neden Rusya’nın gaz dağıtma merkezi olsun. Ben “Türkiye’yi çok kısa süre içinde enerji merkezi yapacağım.” dedim. “Rusyanın enerji dağıtma merkezi yapacağım” demedim. “Yine bir çıkışımın ardından malum çevreler oyun içinde oyun kursunlar.” da demedim. Türkiye’yi enerji dağıtma merkezi yapacaklarmış da Trakya’yı öne çekeceklermiş. Öyle değil… Türkiye çok kısa süre sonra bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerini en iyi şekilde değerlendiren bir ülke olacak, dev gibi projeler eş zamanlı olarak başlatılacak. Bunlar yapılırken Türkiye’nin, Türk milletinin menfaatleri en önde tutulacak. Bunlar Rusya için, batı alemi için, Çin için, İngiltere için, İsrail için, Yahudiler için, Satanistler için, uzaylılar için, Papalık için yapılmayacak. Türkiye’nin pek çok bölgesi gibi Trakya da bu sırada öne çıkacak ve şimdi milletlerine ihanet halinde olan şu ikili, arka plandan pis işler çevirmek istiyorlar.

Aslında ikisi de biyonik robotlar. Ben anlatmıyorum ama bilenler çok. Sadece son birkaç gün içinde bile dünyadaki uzaylı türler arasında büyük denge değişiklikleri oldu. Bakış açıları, kararları, gruplaşmaları değişenler oluyor. Bunlar da yeryüzündeki biz dünya insanlarının siyasi, askeri, mali, dini sahalardaki akışını etkiliyor.

Dünya insanlığının, böyle bir mükemmel gezegen üzerinde havadan, sudan geçinmesi, doyması çok kolay. Şu anda dünyada ne küresel ısınma var, ne karbon krizi var, ne iklim değişikliği var, ne kuraklık ya da kıtlık var, ne de enerji krizi var. Hepsi de uzaylı tarafların oyunları, planları… Bir de onlara kulluk eden malum Yahudi/Satanist grupların planları… Anlayanlar anladılar ki son zamanlarda dünyadaki sözde vahim krizlere, aslında suni krizlere çare olacak projeler, fikirler paylaşıldı. Birilerinin çok uzun süredir dünya üzerinde hakim kılmaya çalıştığı dev gibi planlar aslında yıkıldılar. Bundan böyle insanlığı istedikleri gibi kandıramayacak, sömüremeyecek, danışıklı dövüşlerle aldatamayacak, suni krizlere sürükleyemeyecekler. Böyle bir zamanda, geçmişten bu günlere kadar gelen geniş çerçevede kararlarının tesiriyle, hala danışıklı dövüşler ya da hala aldatıcı tavırlar sergileyerek Türkiye’nin ayağa kalkmasına, kaynaklarını kendine kullanmasına mani olmaya da çalışıyorlar. Çünkü Türkiye ayağa kalkınca, bütün insanlığı ayağa kaldıracak, bunu kesinlik seviyesinde biliyorlar.

Türkiye yeni yeni hayali projelere yüzünü dönüp zaman kaybedeceğine, kandırılacağına ve oyalanacağına, hemen Trakya’dan, güney doğudan, Ege’den, Akdeniz’den, her yerden gaz, petrol ve diğer yeraltı zenginliklerini çıkartmanın yoluna bakmalı. Hemen fikrini verdiğim “temiz” projelere de bakmalı. Türkiye bunları bir an önce yapmak için de başkalarının mühendislerine ve araç/makine imkanlarına muhtaç değil. Ne lazımsa hemen yapabiliriz. Bu hususlarda zorlandığını, yeterli mühendisi, araç ve cihazı bulamadığını iddia edecek olanlar varsa, ben bağlantılarımı da kullanabilirim. Yeter ki Türkiye hakikaten hür ve kendi ayakları üzerine bir ülke olsun. Şu sömürü dursun. Afrika gibiyiz. Ayağımızın altında uçuk seviyede zenginlik, enerji, güç, rızık var ama istifade etmemizin önü hep kesildi, şimdi de malum ikilinin arkasındaki güç unsurları bu maksatla oyunlar kuruyorlar, sağ gösterirken sol vurmaya oynuyorlar.

Bizim kimseden gaz, petrol, ziraat mahsülleri, araç, makine, yazılım v.b. almaya ihtiyacımız yok. Bizim derhal şu adice oyunların, tuzakların içinden çıkmaya ihtiyacımız var. Bu maksatla da “The End” dedim ve mevzu bitti. Tam kadro halinde ihanet etmenin hala yollarını arayan… Millet sokakta açlıktan, hukuksuzluktan, keyfilikten, yasaklardan, sansürden, baskıdan, insafsızlıktan ötürü topluca feryat ediyorken hala devletin imkanlarını çalmanın, hala devletin imkanlarıyla başka devletleri ayakta tutmanın yollarını arayan… Hala 13 milyondan fazla bedavacıyı bile sınır dışı etmeyen ve Londra merkezli sistemin diğer unsurlarıyla birlikte sözde mültecileri türlü yollarla nakite/kazanca çevirmeye çalışan… Hala Yunanistan krizini bile Londra’nın istediği hale dönüştürmeye çalışan… Hala Londra’nın tasmalı köpeği Aliyev ile en ufak bir sorun bile yaşamayıp inadına yakınlık görüntüleri veren… Hala Güney Azerbaycan’ın hürriyet ve insan hakları mücadelesine bile kör, sağır, dilsiz kalan… Hala saymakla bitmez vurgunu, soygunu, zulmü, ihaneti, peşkeşi, tacizi, tecavüzü, mafya işlerini, fuhuş işlerini, türlü çeteleri, hukuksuzluğu, adiliği, şerefsizliği, piçliği, pisliği, şeytanlığı devam ettiren… Hala üç beş lafla, sözle, hileli projeyle zaman kazanacağını zan eden Ankara hükumeti bitmiştir. Ben sözümü söylemişim. Yıkılmasın, devrilmesin diye Ankara’ya el uzatanın elini keseceğim. Dili ile destek verenin dilini keseceğim. Bakışlarıyla destek/güç verenin bile gözlerini oyacağım. Bütün cihan da yanacak, yıkılacak olsa, Ankara hükumetini ayakta tutamayacaklar. Ankebut Ağının Tayyip’ten sonrasını ayarlayabilecek gücü de parası da kadroları da kalmadı. Dahası, bilenler biliyorlar ki ben Ankara hükumetine en son darbeleri vurmak için artık yerin üstünü değil, yerin altındaki şehirleri, sistemleri yerle bir ediyorum. Çünkü yerin üstünde karşımda durabilecek kimse kalmadı.

Şimdi oyalanmak isteyenler, takılsınlar sıfırı tüketmişlerin peşlerine, oyalansınlar. Zaman ve para kaybetsinler. Benzeri hamleleri devam ettikçe de sık sık yazacak, uyaracak değilim. Ben yoluma bakıyorum, kararlılıkla hedeflerime yürüyorum. İşte kaçıncı tekrarla yazdım. Kazanmanın, kurtulmanın, korunmanın, adaletin, huzurun, hayırlı her şeyin merkezi İstanbul… Aklı başında olanlar suni merkezlerle ve sahada oynatılan piyonlarla vakit kaybetmesinler ve artık ellerini taşın altına açıkça da koysunlar.

İşte Güney Azerbaycan geliyor, çok az kaldı. İşte Irak geliyor, çok az kaldı. İşte Suriye geliyor, çok az kaldı. Bütün bu topraklar tek çatı altında, tek merkez etrafında kenetlenecekler. Her yer aynı anda maddi ve manevi feraha çıkacak. Ankebut Ağı da buna mani olamayacak. Rusya Federasyonu denilen sistem, Londra ile danışıklı dövüşlerine, uzaylı türlere kul olmaya devam etsin ki kısa süre sonra oralardaki oyunları da bozacağız, oralardaki halkları da kurtaracağız. İşte herkes görüyor, duyuyor ki Türk dünyası da geliyor, Afrika da geliyor, Asya da geliyor. Çok yakında Çin, Rusya, Japonya, Fransa, İtalya, Almanya, ABD, Kanada ve diğerleri de İstanbul’a gelecekler ama kabul edilmeyecekler.

| Mfs – Oyun bozan – Akademi Dergisi

..

Tehlikesi çok, mantığı yok

Bir devletin, herhangi bir başka devlete kendi topraklarında nükleer enerji santralleri yaptırması, vahim seviyede bir milli güvenlik sorunudur. Milli güvenlik uzmanlarından ve ayrıca nükleer bilimcilerden bir heyet oluşturup “Mfs ne demek istedi? Bir nükleer enerji santrali art niyetle yapılmak, kullanılmak istenirse, başımıza nasıl sorunlar açar? Biz fark edemeden bize nasıl oyunlar oynanabilir?” diye sorulduğunda, alınacak cevaplar da sarsıcı cevaplar olacaktır. Dahası, Türkiye’deki nükleer enerji santrali projelerinde “Türk tarafı” olarak bilinenler, yığma mason, gizli Ermeni, gizli Yahudi, vatan haini kişiler, odaklar… Koca bir milletin, çoluk çocuğun hatta yetimlerle dulların haklarını bile yemeyi/çalmayı güya “dava” gören insanlıktan çıkmış, karaktersiz, ahlaksız, acımasız tipler… En başta da ihanetlerini, hırsızlıklarını, yalanlarını, tuzaklarını, zararlarını anlatmak günlerce sürecek olan Zapsu ailesi…

Bu yazdıklarımdan yanlış manalar da çıkartılmasın. Türkiye, gerçek Türk ve gerçek Müslüman bilim adamları vesilesiyle nükleer santraller yapabilecek olsa bile, yapmayacak. Yapılmışsa bile kullanmayacak. Zaruri sayıda kendi nükleer silahlarını yapacak, bunları elinde her an hazır tutacak, zaruret olmuşsa bu nükleer silahları kullanacak ama daha ötesine gitmeyecek.

Zaten nükleer maddeleri “enerji” elde etmek için kullanmanın bir mantığı da yok. Sadece Kuzey Afrika’nın çöl halindeki arazileri, dünyanın büyük kısmının enerji ihtiyacını çok ama çok uzun süre karşılayabilir. Daha ABD’nin, Avustralyanın ve Asyanın devasa çölleri de var.

Çoktan üretilmesi gereken çok verimli güneş enerjisi panellerinin üretilmesine, satılmasına da izin verilmedi. Bu mesele de istenirse hemen çözülebilir. Şu anda “oyuncak” denilebilecek kadar basit güneş enerjisi panelleri kullanılıyor. Türkiye’de Karapınar’da yapılan güneş enerjisi santrali bile Türk görünen, Müslüman görünen vatan hainlerinin oyalama, vurgun, geri bırakma projelerinden biri, başka bir şey değil. Araplara da benzer oyunları oynadılar, oynuyorlar. Çölleri yeşertecekleri iddiasıyla çember şeklindeki sürekli sulanan arazilerle güya çiftçilik yaptırdılar. Bunca sene geçti, arazi serinlemedi, yeşermedi. Toprak kendine gelmedi, canlanmadı. Bölge serinlemedi. Gerekli ağaçlandırma faaliyetleri yapılmadı, elde mevcut olup işe yarayacak teknolojiler bile kullanılmadı, arka planda bırakıldı ve şimdilerde yeraltı sularının da tamamına yakını bitmek üzere… Hangi mühendis ekibi, hangi bilim adamı ekibi, böyle bir sona varılacağını en başından itibaren göremez. Bu, art niyet değil de nedir. Deniz suyundan temiz su elde etme sisteminde de aynı kandırma, aynı insanlık düşmanlığı, aynı sömürücülük ve oyalama görülüyor. Dünyanın çölleri, çöllerin altındaki devasa uzaylı üslerine, yerleşme alanlarına enerji sağlamak yerine artık dünya insanlığına enerji sağlamalıdır.

Türkiye’de İstanbul Boğazının akıntısı hala boşa akıyor. En fazla üç ay içinde oraya mükemmel, tertemiz, atıksız ve büyük güç üreten bir santral kurulabilir. Ayrıca Türkiye jeotermal sahasında dünyanın belki de en şanslı ülkesi… Neden hep jeotermal hakkında konuşuluyor da işe yarar jeotermal projeleri yapılmıyor. Büyük İsrail projesi için on milyondan fazla onursuza baktırılan Türkiye, neden kendi vatandaşı için zaruri olan projeleri yapmadı, yapmıyor. Neden imkanlarını onursuzlara harcamak yerine projelere harcamıyor.

Jeotermal sahasındaki taktik, sinsi engellemeler de kaldırılır, devletimizin gücüyle gerçekten teşvikler ve gerçekten işe yarayacak projeler yapılır ve böylece kısa sürede mükemmel neticeler alınabilir. Rüzgardan, deniz dalgalarından elde edilecek enerjileri ve daha başka alternatifleri de “gerçekten” değerlendirmek gerekir. Türkiye bunların hepsi için münasip bir devlet. Türkiye’nin asla enerji, temiz su ve gıda sorunu olamaz. Lakin bütün dünya nükleer enerji santrallerinden kurtulmanın yolunu ararken, şimdilerde yakıtsız kalan Avrupa “Yine de nükleer enerji santrallerine geri dönmeyeceğiz” derken, bize hangi siyasi/idari yetkililer, hangi akademik yetkililer nükleer enerji santralleri dayatıyorlar. Bunu neden yapıyorlar, asıl bu kısmın derhal meydana çıkartılması gerekiyor.

Gece yazdığım yazılarda petrol ve doğalgaz kaynaklarımıza da temas etmiştim. Türkiye doğalgazdan en yüksek seviyede elektrik enerjisi üreten ülkelerden biri olabilir. Bu hakikaten çok az vaktini ve emeğini alır. Doğalgazla çalışan daha güçlü arabalar yapılabilir. Bilim ve teknoloji bu kadar ayağa düşmüşken hala koca Türkiye’nin yerli motor sorunu yaşaması da nedir. Hangi devlet kurumu, hangi devlet yetkilisi bu sorunu gerçekten çözmek istemiş de en fazla üç ayda çözememiş? Çözememiş mi, çözmek istememiş ve oyalamış mı, bunun soruşturulması gerekir. Türkiye çok kısa süre içerisinde her sahada kendi kendine yeten bir ülke olabilir.

Bunun ilk şartı yönünü sömürgeci batı/NATO çetesinden, her devirde medeniyetin menbaı olan doğuya çevirmesidir. İçimizdeki İsrail’in, İçimizdeki Ermenistan’ın ve ülkedeki bütün vatan hainlerini bünyesinde toplayan mason tarikatının başları derhal ezilmelidir. Aksi halde Türk milleti varlık içinde yokluk yaşamaya, akıl almaz geniş imkanlar içinde açlıkla/yoksullukla boğuşmaya devam edecektir. Sorun imkanların olmayışı ya da çok kısıtlı oluşu değil, sorun devletin her kademesine hainlerin sızmasıdır. Üç tarafı deniz olduğu halde balık yiyemeyen, her yeri tarla olduğu halde toprak mahsullerini yurt dışından getiren ve ekmeğe para yetiştiremeyen bir milleti/devleti, sadece organize bir ihanet çetesi bu hale getirebilir.

İşte Türkiye’deki nükleer santral projeleri de bu hainlerin yeni ihanet projelerinden başka bir şey değildir. Söz konusu nükleer santral projelerine hala milletin parasını akıtma vatana ihanet eylemidir. Söz konusu projeleri şu andan sonra savunan, öven, faydalı ve zaruri gösteren basın, medya ve sosyal medya aktörleri de bu gün değilse yarın yargılanırlar.

| Mfs

Akkuyu Nükleer Enerji Santrali çöp bir proje…

Daha önce Kanal İstanbul hakkında baştan sözü söylemiş “Yaptırmayacağım” demiştim. Öyle de oldu, yaptırmadım. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’ne de bir yazıda temas etmiştim. Türkiye nükleer enerji kullanmayacak. Nükleer santraller kullanmayacak. Yapılmış olsalar bile bu santralleri kullanmayacak. Akkuyu işini de en kısa sürede bozacağım. Neresinden bozulursa bozulsun, bozacağım. O projede başta Sabetaycı Yahudi hainler olmak üzere çok kişiyi sallandıracağım. Millet açken yapılan insanlık dışı vurgunların, oyunların hesabını acımasızca soracağım. Şimdi Akkuyu üzerinde mücadele verenler boşuna uğraşıyorlar. Bu meselede de İstanbul ne dediyse o olacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..