Etiket arşivi: Kanal İstanbul

Kendi hallerine ve akıbetlerine bırakın


Laf anlatmaktan, tekrara girmekten yoruldum. Lakin hala ne diyeceğime bakılıyor. Tayyip’i, Putin’i ve hala bunların peşinde gidenleri kendi hallerine bırakın. Onların gerçekleşmeyecek projelerini de kendi hallerine bırakın. Uzak durun. Bu güne kadar dünya dengelerini ayarladığım halde, şu anda yapacaklarmış gibi göründükleri bazı şeyleri yapmaya onları sevk ettiğim halde, yapmamışlardı. Bir adım atacaklardı, yıllar öncesinden her şey çok farklı olacaktı, bu günlere çok farklı şartlarda gelinecekti ama yapmadılar. Bu günlerde de benim istediğim gibi yapmıyorlar, aslında bana inat işler yapıyorlar. İstanbul’a karşı eskisi gibi kör ve sağır kalamıyorlar. Susup geçiştirme devri çoktan bitti. İstanbul’un dünyanın her yerinde aynı anlarda estirebildiği rüzgarlar sayesinde çoktan köşeye sıkışmışlar, hareket sahaları kalmamış, İstanbul treni de çoktan kaçmış. Şimdi çaresizlikten ve güçsüzlükten ötürü o küçük beyinleriyle basit oyunlar oynamaya çabalıyorlar. Başta kendilerini, sonra sağdaki soldaki bir avuç ahmağı kandırıyorlar. Aklı başında hiç kimse kanmıyor zaten sergilenen oyunlara…

Akkuyu NGS çoktan çöp oldu ve aslında inşa faaliyeti durdu. Bocalama kısmındalar, boşuna oyalanıyorlar ve o proje ya çöp olacak, ya anlattığım, sevk ettiğim projelere dönüştürülecek. Bu olursa, bunu da Putin ile Tayyip yapmayacak. Orada nükleer teknolojisi kullanılmadan temiz enerji, temiz su, temiz ziraat mahsülleri üretilecek ve besicilik de bir arada yapılacak. Batağın neresinden dönülürse kârdır. Dönen dönsün, Putin’in bu konudaki gerçek dışı açıklamalarına da kimse aldanmasın ve herkes emin olsun ki Akkuyu NGS bir çöp…

Hala Kanal İstanbul’dan bile bahsedilebiliyor. Söz bitmiş, bir şey söylemek gerekmiyor. Bu seviyesizliğe inmemiz ve karşılık vermemiz mümkün değil. Aslında Tayyip de Putin de yıkıldılar, açıkça yıkılışı geciktirmeye çalışıyorlar. Birbirlerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Kısa süre sonra ortada bir Putin de olmayacak. Vaatler çok, icraat yok. İcraata geçirmek istedikleri birkaç şey varsa da onlardan da kimseye fayda gelmez. Onların da arka planlarında türlü tuzaklar, oyunlar var. Bu ikili ile yapılacak işler belli: ziraatı, sağlığı, ahlakı, namusu, huzuru, aileyi, çevreyi, dini yok etmek. İnsan, organ, uyuşturucu, silah başta olmak üzere her şeyin kaçakçılığını yapmak… Mafyalara reislik yapmak, şirketlere çökmek, ülkeleri sömürmek… Bu maksatla iki ordunun da askeri unsurlarını şu ülkeye, bu ülkeye göndermek. Orduları ve devletlerin resmi kurumları ile araçlarını bile kullanarak insanlık dışı her işi yapmak… Bu ikilinin anladığı, bildiği işler, bu türlü işler…

Türkiye neden Rusya’nın gaz dağıtma merkezi olsun. Ben “Türkiye’yi çok kısa süre içinde enerji merkezi yapacağım.” dedim. “Rusyanın enerji dağıtma merkezi yapacağım” demedim. “Yine bir çıkışımın ardından malum çevreler oyun içinde oyun kursunlar.” da demedim. Türkiye’yi enerji dağıtma merkezi yapacaklarmış da Trakya’yı öne çekeceklermiş. Öyle değil… Türkiye çok kısa süre sonra bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerini en iyi şekilde değerlendiren bir ülke olacak, dev gibi projeler eş zamanlı olarak başlatılacak. Bunlar yapılırken Türkiye’nin, Türk milletinin menfaatleri en önde tutulacak. Bunlar Rusya için, batı alemi için, Çin için, İngiltere için, İsrail için, Yahudiler için, Satanistler için, uzaylılar için, Papalık için yapılmayacak. Türkiye’nin pek çok bölgesi gibi Trakya da bu sırada öne çıkacak ve şimdi milletlerine ihanet halinde olan şu ikili, arka plandan pis işler çevirmek istiyorlar.

Aslında ikisi de biyonik robotlar. Ben anlatmıyorum ama bilenler çok. Sadece son birkaç gün içinde bile dünyadaki uzaylı türler arasında büyük denge değişiklikleri oldu. Bakış açıları, kararları, gruplaşmaları değişenler oluyor. Bunlar da yeryüzündeki biz dünya insanlarının siyasi, askeri, mali, dini sahalardaki akışını etkiliyor.

Dünya insanlığının, böyle bir mükemmel gezegen üzerinde havadan, sudan geçinmesi, doyması çok kolay. Şu anda dünyada ne küresel ısınma var, ne karbon krizi var, ne iklim değişikliği var, ne kuraklık ya da kıtlık var, ne de enerji krizi var. Hepsi de uzaylı tarafların oyunları, planları… Bir de onlara kulluk eden malum Yahudi/Satanist grupların planları… Anlayanlar anladılar ki son zamanlarda dünyadaki sözde vahim krizlere, aslında suni krizlere çare olacak projeler, fikirler paylaşıldı. Birilerinin çok uzun süredir dünya üzerinde hakim kılmaya çalıştığı dev gibi planlar aslında yıkıldılar. Bundan böyle insanlığı istedikleri gibi kandıramayacak, sömüremeyecek, danışıklı dövüşlerle aldatamayacak, suni krizlere sürükleyemeyecekler. Böyle bir zamanda, geçmişten bu günlere kadar gelen geniş çerçevede kararlarının tesiriyle, hala danışıklı dövüşler ya da hala aldatıcı tavırlar sergileyerek Türkiye’nin ayağa kalkmasına, kaynaklarını kendine kullanmasına mani olmaya da çalışıyorlar. Çünkü Türkiye ayağa kalkınca, bütün insanlığı ayağa kaldıracak, bunu kesinlik seviyesinde biliyorlar.

Türkiye yeni yeni hayali projelere yüzünü dönüp zaman kaybedeceğine, kandırılacağına ve oyalanacağına, hemen Trakya’dan, güney doğudan, Ege’den, Akdeniz’den, her yerden gaz, petrol ve diğer yeraltı zenginliklerini çıkartmanın yoluna bakmalı. Hemen fikrini verdiğim “temiz” projelere de bakmalı. Türkiye bunları bir an önce yapmak için de başkalarının mühendislerine ve araç/makine imkanlarına muhtaç değil. Ne lazımsa hemen yapabiliriz. Bu hususlarda zorlandığını, yeterli mühendisi, araç ve cihazı bulamadığını iddia edecek olanlar varsa, ben bağlantılarımı da kullanabilirim. Yeter ki Türkiye hakikaten hür ve kendi ayakları üzerine bir ülke olsun. Şu sömürü dursun. Afrika gibiyiz. Ayağımızın altında uçuk seviyede zenginlik, enerji, güç, rızık var ama istifade etmemizin önü hep kesildi, şimdi de malum ikilinin arkasındaki güç unsurları bu maksatla oyunlar kuruyorlar, sağ gösterirken sol vurmaya oynuyorlar.

Bizim kimseden gaz, petrol, ziraat mahsülleri, araç, makine, yazılım v.b. almaya ihtiyacımız yok. Bizim derhal şu adice oyunların, tuzakların içinden çıkmaya ihtiyacımız var. Bu maksatla da “The End” dedim ve mevzu bitti. Tam kadro halinde ihanet etmenin hala yollarını arayan… Millet sokakta açlıktan, hukuksuzluktan, keyfilikten, yasaklardan, sansürden, baskıdan, insafsızlıktan ötürü topluca feryat ediyorken hala devletin imkanlarını çalmanın, hala devletin imkanlarıyla başka devletleri ayakta tutmanın yollarını arayan… Hala 13 milyondan fazla bedavacıyı bile sınır dışı etmeyen ve Londra merkezli sistemin diğer unsurlarıyla birlikte sözde mültecileri türlü yollarla nakite/kazanca çevirmeye çalışan… Hala Yunanistan krizini bile Londra’nın istediği hale dönüştürmeye çalışan… Hala Londra’nın tasmalı köpeği Aliyev ile en ufak bir sorun bile yaşamayıp inadına yakınlık görüntüleri veren… Hala Güney Azerbaycan’ın hürriyet ve insan hakları mücadelesine bile kör, sağır, dilsiz kalan… Hala saymakla bitmez vurgunu, soygunu, zulmü, ihaneti, peşkeşi, tacizi, tecavüzü, mafya işlerini, fuhuş işlerini, türlü çeteleri, hukuksuzluğu, adiliği, şerefsizliği, piçliği, pisliği, şeytanlığı devam ettiren… Hala üç beş lafla, sözle, hileli projeyle zaman kazanacağını zan eden Ankara hükumeti bitmiştir. Ben sözümü söylemişim. Yıkılmasın, devrilmesin diye Ankara’ya el uzatanın elini keseceğim. Dili ile destek verenin dilini keseceğim. Bakışlarıyla destek/güç verenin bile gözlerini oyacağım. Bütün cihan da yanacak, yıkılacak olsa, Ankara hükumetini ayakta tutamayacaklar. Ankebut Ağının Tayyip’ten sonrasını ayarlayabilecek gücü de parası da kadroları da kalmadı. Dahası, bilenler biliyorlar ki ben Ankara hükumetine en son darbeleri vurmak için artık yerin üstünü değil, yerin altındaki şehirleri, sistemleri yerle bir ediyorum. Çünkü yerin üstünde karşımda durabilecek kimse kalmadı.

Şimdi oyalanmak isteyenler, takılsınlar sıfırı tüketmişlerin peşlerine, oyalansınlar. Zaman ve para kaybetsinler. Benzeri hamleleri devam ettikçe de sık sık yazacak, uyaracak değilim. Ben yoluma bakıyorum, kararlılıkla hedeflerime yürüyorum. İşte kaçıncı tekrarla yazdım. Kazanmanın, kurtulmanın, korunmanın, adaletin, huzurun, hayırlı her şeyin merkezi İstanbul… Aklı başında olanlar suni merkezlerle ve sahada oynatılan piyonlarla vakit kaybetmesinler ve artık ellerini taşın altına açıkça da koysunlar.

İşte Güney Azerbaycan geliyor, çok az kaldı. İşte Irak geliyor, çok az kaldı. İşte Suriye geliyor, çok az kaldı. Bütün bu topraklar tek çatı altında, tek merkez etrafında kenetlenecekler. Her yer aynı anda maddi ve manevi feraha çıkacak. Ankebut Ağı da buna mani olamayacak. Rusya Federasyonu denilen sistem, Londra ile danışıklı dövüşlerine, uzaylı türlere kul olmaya devam etsin ki kısa süre sonra oralardaki oyunları da bozacağız, oralardaki halkları da kurtaracağız. İşte herkes görüyor, duyuyor ki Türk dünyası da geliyor, Afrika da geliyor, Asya da geliyor. Çok yakında Çin, Rusya, Japonya, Fransa, İtalya, Almanya, ABD, Kanada ve diğerleri de İstanbul’a gelecekler ama kabul edilmeyecekler.

| Mfs – Oyun bozan – Akademi Dergisi

..

Sahiller kamu arazisi olarak korunacak

Denizlerin, göllerin sahillerinde… İstanbul boğazının iki yakasındaki sahillerde… Yakında yapılacak olan, dağların eteklerinden bütün Türkiye’yi dolaşacak olan geniş, uçsuz bucaksız su kanallarının iki yakasındaki sahillerde… Suyun dibine kadar gelmiş binalar olmayacak. Bundan sonra bu gibi yerlerin suya sıfır noktaları “kamu arazisi” olarak kalacak, korunacak. Bütün millet buralarda özgürce gezecek, buralardan özgürce istifade edebilecek. Hep dediğim gibi, Kanal İstanbul asla yapılmayacak. İstanbul boğazının pek çok yeri genişletilecek, traşlanacak. En çok da Anadolu yakasında traşlama yapılacak. Son birkaç asırdır boğaza yapılan kamuya ait sarayları hatta bazı camileri bile kriptolar yaptılar. Kendi tarzlarıyla, gizli sembolleriyle yaptılar, yaptırdılar. Bunlar zaten bir nevi “hakimiyet sembolleri” haline geldiler. Söz konusu sarayları ve sözde tarihi eserleri de yıktırıp arazilerini traşlatacağım. Boğazın iki yakasında da denize sıfır saray, yalı, restoran v.s. olmayacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Fikirlerime, projelerime itibar ediyorsanız;

– İstanbul boğazındaki yalıları, köşkleri, restoranları elinizden çıkartın, çünkü tıraşlamalar yapılacak. Boğaz genişletilecek. Bu, mümkün olabilen en kısa sürede yapılacak. Lüzumu halinde tarihi mekanlar/eserler bile yıkılacak, tıraşlanacak. Hukukçular buna “olur” verecekler. Kamu vicdanı da gerekli bilgilendirmelerden sonra buna “olur” verecek.

Ayrıca her eski eşyanın, meskenin ya da eserin “tarihi eser” ya da “değerli eser” olarak görülmeyeceği, isabetli bir kabullenişe geçilecek. İki ya da üç asır önce inşa edildiği ya da imal edildiği zaman bile kıymet verilmemiş, beğenilmemiş, fayda sağlamamış eşyanın, meskenin, alet edavatın bu asırda kıymete binmesi, sizce de çok tuhaf değil mi? Kamunun çok büyük menfaati olacaksa, hayatın akışına çok büyük fayda sağlayacaksa, asırlar boyu faydası devam edecek ve toplamda yüz milyonlarca insan ferahlayacaksa, onlarca tarihi eser ya da mesken tereddüt edilmeden yıkılabilecek.

– Kanal İstanbul projesi hakkında en baştan beri “Hiçbir zaman yapılamayacak” demiştim ve son sözü de çoktan söyledim. Bütün dünya da duydu. Duymayan kaldıysa, işine geldiği her anda mfs taklidi yapan ve mfs rüzgarının peşinden yol almaya çabalayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışlarından duymuş, anlamıştır. Dünya ittifak etse bile o proje yapılamayacak. Buna izin vermeyeceğim. İstanbul’a bu darbenin vurulmasına da buradan vurgun vurulmasına da izin vermeyeceğim. Zaten son sözü söylememden sonra dünyada beklenen oldu, aklı başında herkes geri durdu. Bunun istisnası olabileceğini ve paranın ya da mason olmasının kendisine güç verdiğini düşünen, bu projeyi yaptırabileceğini düşünen taraflar kaldıysa, parasını istediği gibi toprağa/araziye gömebilir. Beklediği gibi değer kazanma asla olmayacak. Bu proje yapılmayacak.

– Karadeniz ile Hazar denizini birleştiren kanal kesinlikle yapılacak, açılacak. Gayet uzun, gayet geniş ve derin olacak. Çok çok büyük faydalar sağlayacak. Geçiş güzergahı şu an için belirli değil ama inşaasına başlandığında bütün güzergah Türkiye devleti sınırları dahilinde olacak.

– İstanbul’daki yeni havalimanı kapatılacak, farklı maksatlarla kullanılacak ya da kiraya verilecek ya da arazisi satılacak. O kule diye yapılan mason/satanist sembolü de yıkılacak. Oralarda gayr-i menkul yatırımları yaptıysanız, elinizden çıkartın. İstanbul’da hava trafiği çok azalacak. Sabiha Gökçen Havalimanı bile tek başına yeterli olabilecek hatta ihtiyaç duyulandan daha büyük bir havalimanı olarak görülecek.

– Büyük şehirlerde ekmek işi tek bir firmada ya da 3-5 firmada toplanacak ve küçük fırınların faaliyetini devam ettirme imkanı kalmayacak. Ekmeğin sağlıklı ve temiz olması bir milli güvenlik meselesi olarak görülecek.

– Gıda güvenliği de milli güvenlik meselesi olarak görülecek ve asla taviz verilmeyen meselelerden biri olacak. Gıdada tağşiş yapanlara bile çok ama çok ağır cezalar verilecek. İnsan sağlığını, hayatını hiçe sayacak kadar ileri giderek gıda üretenler ve bunu bilerek satanlar ve aracılık edenler… Sureten hala insan gibi görünseler de sireten şeytanlaşmış ve canavarlarmış bu kişilere idam cezaları verilecek. İnsan nevinden sayılmayacaklar ve insanlara bir kez daha zarar vermelerine meydan/fırsat verilmeyecek. Aynı şekilde ilaç endüstrisi üzerinden milletin sıhhatine ve hayatına kastetmiş ya da bunlara yardım ve yataklık etmiş herkes idam edilecek.

– Marketler ve AVM’ler daha da büyüyecekler, yaygınlaşacaklar ve devletten “olur” alacaklar. Birlik olmayan, kendini geliştirmeyen, doğru kararlar almayan küçük esnaflar daha da azalacaklar ve zararlar edecekler. Hukuk sisteminde, kamu vicdanında, basın ve medya kuruluşlarında, belediyelerde ve genel kabullenişte hep bu tavır olacak. Birlik olan, kendini yenileyen, çok çalışanlar çok kazanacaklar. Kimse bundan rahatsız olmayacak. Geri kalan, batan, doğru zamanda doğru kararları almayan kişilere hak da verilmeyecek, destek de kredi de verilmeyecek. Mümkün olabilen her eşyanın/ürünün İnternet üzerinden satılması teşvik edilecek, büyük şehirlerde bir iki saat içinde teslimat yapılması sistemi teşvik edilecek ama bu sahada dönen türlü türlü hilelere ve hukuksuzluklara artık devlet kurumları müdahale edecekler, işlerini tam yapacaklar.

– Sulu tarım sahasından tamamen çekilin. Çok yakında Türkiye’de sulu tarım tamamen yasaklanacak ve Türkiye bu kararıyla da dünyaya örnek olacak. Vatandaşlarının zehirlenmesine asla izin vermeyecek. Çok yakında Türkiye devleti, su kaynaklarının kurutulmasına, topraklarının kurutulup kuraklaştırılmasına, ekinlerin hasat zamanı yaklaşırken tarlalarda kurutulmasına karşı gerçekçi tedbirler alacak. Bu türlü elektromanyetik saldırılar yapan devletlere karşı gerekirse harp ilan edecek. İleri teknolojiler kullanarak ormanlarımızı uzaktan yakan devletlere de harp ilan edilecek.

– İlk bakıldığı anda bile “Bu nedir böyle, bu apaçık bir şekilde soygun, hırsızlık, dolandırıcılık, sömürücülük. Başımızdaki yetkililer nasıl böyle bir işe girişip böyle ağır bir sözleşmeye imza atabilirler.” denilen sözleşmeler, anlaşmalar, her ne kadar resmi taraflarca imzalanmış olsalar da anında iptal edilecekler. Ödemeler o anda durdurulacak. Oturulup ilk önce o köprülerin, yolların, havalimanlarının, hastahanelerin ya da benzeri yerlerin gerçekten sözleşmedeki şartlara uygun şekilde yapılıp yapılmadığı konuşulacak. Yapılmadıysa ve kamu zararı varsa hemen tazmin etmeleri sağlanacak. Şartlara uygun yapıldıysa ama çok fahiş bir fiyatla yapıldıysa, o fahiş fark silinecek. Ödenmeyecek. Hatta o ana kadar rayiç bedelinin üzerinde ödeme yapıldıysa, fazla yapılan ödeme de geri alınacak. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı, herkesten alınacak. Bu milletin vergileri, başka milletleri ve onların firmalarını haksız ve hukuksuz şekilde zengin etmek için kullanılamaz.

Koca Türk milleti, milletler arası ve mason üç beş tane sömürücü firmaya para yetiştirmek için gece gündüz, aç karna çalışmak zorunda değil. Bu adilikleri yapan ülkeler/firmalar, götürebiliyorlarsa köprüleri, yolları, hastahaneleri, ne varsa hepsini söküp kendi ülkelerine götürsünler. Sorana da “Biz 80 milyon insanı toptan geri zekalı zan ettik. Korkak zan ettik. Soyup soğana çeviririz de hiçbir şey yapamazlar zan ettik.” desinler. “Halbuki başlarındaki idarecilere paylarını anlaştığımız şekilde de verdik. Bu iş böyle olmayacaktı. Fena çuvalladık.” desinler.

Götüremiyorlarsa, daha şimdiden oturup sözleşme maddelerini değiştirsinler. Bu sayede, o gün geldiğinde yargılanmamış ve cezalar almamış olurlar. Yabancı firmaların sahipleri ve yetkilileri de milletler arası mahkemelerde yargılanacaklar. Türkiye sınırları içinde olanlar zaten hemen tutuklanacaklar. Devletimiz, bu şahısların kendi devletleri tarafından da yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, malzemeden çalma, rüşvet, dolandırıcılık gibi ceza maddelerinden yargılanmaları talep edecek. Adaletin gereğini yerine getirmeyen ve vatandaşı olan dolandırıcılara ceza vermeyen devletlere de gerekli karşılıkları verecek.

Türkiye’de öyle bir devlet otoritesi ve adalet sistemi olacak ki karşısında hiç kimse yalan beyanda bile bulunamayacak. Bu vurgunlar vurulurken ve bu projeler sözleşmeye uymayan şartlarda yapılırken şahit olmuş toplamda on binlerce kişi bülbül olup şakıyacaklar. Ayrıca hesaplar, kitaplar, videolar, belgeler de gözler önünde olup adliyelere aktarılacak. Bu memleketten bir toplu iğne çalınmışsa bile onu söke söke geri alacağım.

Akıl almaz oranda ödediğimiz vergilerimizin/paralarımızın aktığı batı ülkelerinden ve bunların firmalarından, patronlarından bu paraları söke söke alacağım. Veremez hale gelirlerse, onlarca sene bu borca karşılık ücretsiz çalıştıracağım. İcap ediyorsa onların köprülerine, hastahanelerine, santrallerine, otobanlarına el koyacağım. Oraların hepsinden toplanan paraları Türkiye’nin hazinesine aktaracağım. Bu hususta bu dediklerimin asla yapılamayacağını düşünenler varsa, çok yakın gelecekte büyük şok yaşayacaklar. Bakalım, yaşayıp göreceğiz, uçtum mu yoksa ayaklarım yere basıyor mu, bu dünya kendini çok zeki ama koca koca milletleri aptal zan eden ahlaksız ve namussuz bir avuç kişilere kalıyor mu, göreceğiz. Yaşadıkları devletler, hükumetler, onları savunabiliyor mu, göreceğiz.

Az daha unutuyordum. Daha yenice yapılmış olmasına rağmen felaketlerde, musibetlerde çöken, çökecek, yıkılan, yıkılacak, bozulan, bozulacak köprünün, yolun, binanın, hastahanenin, postahanenin, ve her ne şey varsa hepsinin ödemesi anında durdurulacak. Ödemelerin kalanı yapılmadığı gibi, o ana kadar yapılan ödemelerin de çoğu geri alınacak. Üstüne, bu kamu sistemleri hizmet veremez hale geldiği için oluşan maddi ve manevi zararlar tazmin edilecek. Hazineye aktarılacak. Hazineye el uzatanın o eli kesilecek.

Herkes kafasına yazsın, şu andan itibaren Türkiye, eski Türkiye değildir. Bu güne kadar burada yanlış işler yapmış olanlar, neye müstahaklarsa onu bulacaklar, yaşayacaklar. Aklı başında olanlar, hiç değilse şu andan sonra yanlış işler yapmazlar. Türkiye’yi sağılacak inek gibi görmezler. Bu çiftliğin artık eli silahlı ve iyi nişancı ve korkusuz bir sahibi var.

– Bu ülkede bu kadar büyük oranda vergiler toplanıyor olmasına rağmen, bir de kamu imkanları kullanılırken her şeyden ücret alınmasına en kısa sürede son verilecek. Bu kan emici çark kırılacak.

Köprülerden, yollardan, tünellerden geçiş ücretleri alınmayacak. Okullarda, üniversitelerde hiçbir mazeretle para alınmayacak. İmtihanlardan, sınavlardan para alınmayacak. Eğitim sistemi üzerinden türlü türlü para vurma oyunları tek kalemde bozulacak. Adliyelerde mahkeme masrafı, tebliğ/tebellüğ masrafı ya da başka herhangi bir masraf alınmayacak. Adliyeler, para basan yerler olmaktan derhal çıkartılacak. Türkiye’de hükumete kendi adamlarını getirmiş devletlere ve milletler arası mafyalara ve tefecilere buralardan para akışı kesilecek. Öyle bulduğu her fırsatta adli ve idari para cezası yağdıran bu sözde hukuk sistemi sıfırdan yeniden tesis edilecek. Bu güne kadar kesilen milyonlarca para cezasından toplanan dağlar kadar paranın nereye gittiğinin izi sürülecek. Her halükarda o paralar geri alınacak. Bu kadar kötülüğün bu millete onlarca senedir yapılmasına aracılık eden ve Türk/İslam düşmanlarına çalışan mason tarikatı gerçek yüzüyle ve somut delillerle milletimize ve dünya insanlığına anlatılacak ve bu hain tarikat Türkiye’de tamamen yasaklanacak, bütün locaları kapatılacak. Tek tek adaletle yargılanacaklar ve suçlu olanlara hukukun izin verdiği en ağır cezalar kesilecek. Mason tarikatının gayr-i resmi (yeraltı) faaliyetine bile izin verilmeyecek.

Mehmet Fahri Sertkaya

Hayal dünyasından çıkmak gerekiyor.


Kanal İstanbul ilan edildikten hemen sonrasında “Bu proje asla gerçekleştirilemez” dedim. On seneden fazladır yayıncılık yapıyorum, Türkiye’nin ve dünyanın türlü meselelerine temas ediyorum. Bu süre zarfında da Kanal İstanbul’un hiçbir zaman gerçekleştirilemeyeceğini söyleyip durdum.

Hala aynı kanaatteyim. İlan edildiği zaman bunun yapılması mümkün değildi, şimdiler ise hiç mümkün değil. Öncelikle devletin hazinesi eksi değerde, para yok, gelirler iyice düşüyor, borçlar dağ gibi oldu. Çok yakında kuraklık, depremler ve türlü başka afetler sebebiyle Türkiye daha da kötü bir hale gelecek ve bu proje yine gerçekleştirilemeyecek.

İstanbul boğazının dar kısımları tıraşlanacak, genişletilecek.

Bundan daha mühim bir yanı var ki böyle bir suni kanal, tabiata da son derece büyük ve sürekli zararlar verecek. İstanbul’da hayatı da kolaylaştırmayacak, aksine zorlaştıracak.

Tekrara girmeye, yıllardır ifade edilenleri tekrar etmeye gerek yok. Artık şu gerçeği bütün kişiler, kesimler, devletler kabullenmeliler. İstanbul boğazı tıraşlanacak. Dar olan kısımları, mümkün olduğunca tek bir yandan (Anadolu ya da Avrupa yanından) tıraşlanarak bu soruna çare bulunacak. Bunun, akl-ı selimle, iyi niyetle bulunabilecek başka bir çaresi yok.


Türkiye’deki en büyük kara paracı mafya reislerinden biri olan Tayyip’in pis işlerine/hesaplarına aldanıp da ellerini ovuşturarak kirli planlar yapanlar, hayal dünyasından bir an önce çıkıp sarsılsınlar. Hesapları tutmayacak, pek çok şey hesaplarının tutmasına mani olacak. Bunlardan biri de Tayyip’in/AKPKK’nin iktidarda uzun süre kalamayışı olacak. Tayyip’ten sonra gelen hiç kimse de o kanalı yapamayacak.

Bu şartlarda, bu kirli planların içinde sadece çılgınlar, paralarını kaybetmek isteyenler yer alabilirler.

Mehmet Fahri Sertkaya