ABD’nin Türkiye’ye “gerçekten” maddi yardımlar yapabilecek gücü yok. Battı, bitti ABD… Kendi halkını da dünya insanlığını da suni gündemlerle, UFO’larla oyalayarak zaman kazanmaya çalışıyor.
Türkiye’deki İstanbul merkezli direnişi kırmayı deniyor ve bir yandan da suni afet saldırılarının ardından insan, organ, ziynet eşyası kaçırmaya çabalıyor. Yana döne nakit para arıyor. Kara olsun, kanlı olsun ama para olsun, hiç umursamıyor. Baştan beri böyleydi zaten ABD, hiçbir zaman süper güç de olmadı. Hepsi reklamdı, propagandaydı. İngiltere, ABD’yi kara para işlerinde, katliamlarda, işgallerde maşa olarak kullandı ve ABD’de kara paradan ötürü bir maddi refah oluştu. Onun da kimseye hayrı olmadı. İnsanlarının tamamına yakını insanlıktan çıktı. Ne doğru düzgün devlet sistemi, ne ordusu, ne imalatı, ne sanatı, ne hikmeti, ne milli birliği var. Hiçbir şeyi yok, çünkü yedikleri haram, içtikleri haram, giydikleri haram, bindikleri haram… ABD’yi askeri müdahalede darmadağın etmek, bazı küçük Asya ülkelerini askeri müdahalelerle darmadağın etmekten yüzlerce kat kolay. Çünkü ordudaki silahlar, araçlar, mühimmat, insan faktörüne bağlıdır aslında… İnsan, insan değilse, o teknik imkanlar hiçbir işe yaramaz. ABD’nin kendini savunmak için bile savaşma kabiliyeti şu anda yok. Önümüzdeki 40 yıl daha olamaz. Nesil değişmedikçe, duruş değişmedikçe olamaz. ABD’nin de ömrü yok ve paramparça olacak.
Sadece ABD değil, onun sözde müttefikleri de aynı hallerdeler. İngiltere’nin hali ABD’den bile beter. İsrail senelerdir memurlarına maaş ödemekte büyük zorluklar çekiyor. Üstelik kara para gelirlerine rağmen… İstanbul kara para işlerini gün gün daha da bozuyor ve bunları bir ateş sarıyor.
Türkiye’den çaldıklarının küçücük bir kısmını Türkiye’ye güya nakit yardım diye verebilirler, başka bir şey yapamazlar.
Bunların onlarcası bir araya gelseler de Türkiye’yi gerçekten işgal edemezler. Hain Ankara hükumeti Türkiye’yi bunlara harpsiz, direnişsiz teslim etmenin peşinde ama yine de hem de şu şartlarda Türkiye’yi işgal edemediler, zaten edemezler.
Yıllardır söylediğim gibi, Türkiye büyük acılar, afetler, sorunlar, mali krizler hatta açlık/kıtlık yaşayacak. Sancılı bir süreç yaşayacak ve işte yaşıyor. Bunlara tamamen mani olmayacağımı ama Türkiye’nin bekasını ve birliğini muhafaza edeceğimi tekrar tekrar ifade etmiştim. Türkiye’nin varlığına ve birliğine karşı kim, kimler kastediyorsa acımasızca parçalarım.
Ben ABD, NATO, AB, Çin, Rusya, şu bu tanımam… Yerin altını da tanımam, üstünü de tanımam. Cinler alemini de tanımam.
Türkiye kimseden yana değil. Kendisi bir güç unsuru ve henüz açıkça ilan etmemiş olsalar da dünyanın her yerinden gerçek dosları, müttefikleri var. Türkiye, dünyanın gerçek merkezi… Türkiye, dünyayı işte bu hallere getiren, güya medeni, örnek, güçlü ülkelerin onlarcasını harpsiz şekilde deviren ülke…
Türkiye gücünün farkında ve suni afetlerle de diz çöktürülemez. Türkiye’yi işgal teşebbüslerinde hiçkimse netice alamaz. İttifaklar da alamaz.
Şimdi hain Ankara hükumetine gelip burada saha turları atanlar, çok yakında kendilerini çukurlarda bulacaklar. Hainler marifetiyle Türk milletine ve en çok da İstanbul’a meydan okuduğunu zan edenler, ne kadar büyük bir hülyanın içinde yaşadıklarını, derin acılarla sarsılıp uyandıklarında anlayacaklar.
Türkiye bir NATO üyesi de değildir. Hain Ankara hükumetinin mensuplarının ve dahi TSK’nin hain dolu Genelkurmay kademesinin kararları da açıklamaları da hükümsüz.
Bunların topluca İngiltere’ye, İsrail’e, ABD’ye, Rusya’ya, Çin’e yani Ankebut Ağına çalıştıkları, Maraş merkezli son suni afet saldırılarından sonra bir kez daha somut şekilde gözler önüne serildi.
Ben, değil bunları, bunlardan çok öncekileri bile tanımadığımı, o hainlerin kararlarının bile hükümsüz olduğunu… Türkiye’nin demokratik cumhuriyet rejiminin bile hukuki zeminde hükümsüz olduğunu… Şu, bu antlaşmalarının da tamamen hükümsüz olduğunu… Bütün bunlarda Türkiye’nin lehine olan maddelerin kabul göreceğini ama aleyhine olan maddelerde, hususlarda gerçek Türk idarecilerin yeni kararlar alacaklarını da ilan ettim.
Hal böyle iken, bu apaçık gerçeği de görmezden gelmeye çalışmak, bir hain hükumetin ve üç beş hain subayın marifetiyle koca Türkiye’ye oyunlar kurmaya kalkmak, aslında çaresizliğin, bitik vaziyette olmanın emarelerdir.
Gerçekten güç sahibi olunmadığının, yapabilecek hiçbir şeyleri kalmadığının emareleridir.
Türkiye, kendini savunma refleksine devam edecek. Suni afet saldırısından sonra nasıl da bir “millet” gibi durmuşsa, bu duruşunu devam ettirecek.
Ordu da emniyet de millet de benimle… Bu mücadeleyi sevk ve idare etmeye, Türkiye’nin varlığını ve birliğini muhafaza etmeye devam edeceğim.
Bu süreçte oyun içinde oyunlar kurulmak istenmesine de müsaade etmeyeceğim.
Şu andan itibaren, ben aksini ilan edene kadar, Türkiye’nin ordusu, Türkiye’nin muhafazasından başka bir mücadelenin içinde olmayacak. NATO kapsamında bir operasyonun içinde bile olmayacak. Rusya-Ukrayna cephesinde yaşanan ve büyük kısmı danışıklı olan savaşta da ordumuz olmayacak.
NATO diye bir teşkilat kağıt üzerinde var, basın ve medya faaliyetlerinde var, hain hükumetlerle paslaşarak yaptığı küstah açıklamaları da var ama görelim bakalım uygulamada var mı… Sahada var mı…
Görelim bakalım, Türk ordusu olmadan bir halta yarıyor mu… Çoktan diz çöktürdüğüm Rusya’ya, şu şartlarda bile operasyon yapabiliyor mu…
Ya da çoktan diz çöktürdüğüm ve düştüğü şartlara hala inanamayan ve şokunu atlatamamış olan İran’a gücü yetiyor mu…
Haydi görelim bakalım, yok hükmündeki NATO ve ABD ve onu tepeden yöneten İsrail ile İngiltere, Türkiye’yi mi işgal edebiliyor, İran’ı mı, Irak’ı mı yoksa Rusya’ya askeri müdahale mi yapabiliyor.
Kimin hülya peşinde koştuğu benim meselem değil. Kimin, ciğeri beş para etmez, ihanetleri açıkça gözler önünde olan ve gölgelerinden bile korkan Ankara hükumetinin üyelerine neler söylettiği bile umurumda değil.
Ben buradayım. Yıkılmaz dağ gibiyim ve güç kaybetmiş bile değilim. Aksine, şu son suni afet saldırılarından da güçlenerek çıktım ve Türkiye’yi de aslında güçlendirdim. Güç, sadece asker, silah, mühimmat, araç sayısı değildir. Sadece para değildir. Güç işte budur. Bu duruştur. Bu şuurdur, bu vasıftır, bu cesarettir, bu birliktir. Bu maneviyattır.
Kimse karşıma çıkmasın, boş boş manevralarla sahayı germesin ve ayaklarımın altında kalmasın. Ya da herkes kendisi bilir. Benden söylemesi…
İskenderun’da ya da başka bir yerde NATO faaliyeti görmek istemiyorum. Sözde insani yardım iddiasıyla ortada görünmelerini bile istemiyorum. Omuz atın dağılsınlar, dağılmayacaklarsa sıkın atın. Kim ne karşılık verebilecekmiş bir göreyim. Ona göre yolumuza bakalım.
Hain bürokratların, subayların, amirlerin hatta savcılarla hakimlerin talimatlarına uyuyormuş gibi yapın, oyalayın, dolaştırın, uymayın. Sistemi iyice kilitleyin.
Türkiye olarak Rusya ile muharebemiz devam ediyor. En isabetli anda/şartlarda, bunu cephe savaşına da çevireceğiz. Lakin NATO’ya, AB’ne, İngiltere’ye maşa, beleş asker de olmayacağız.
Onlardan kim kimi vuruyorsa, biz olmadan vuracak ve yenebiliyorsa yenecek. Şuradan, şuraya, onlara yarayan bir adım bile atmayacağız.
Rusya ile NATO arasındaki mücadele, Rusya ile NATO arasındaki meseledir. Biz NATO üyesi değiliz.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi