Tekrar tekrar yazmıştım, bir daha yazıyorum


Marmara bölgesinde bulunmanız gerekiyorsa, memuriyetiniz, vazifeniz varsa devam edin. Lakin bu şartlarda olanlarınız bile ailelerini Marmara bölgesinin dışına göndersinler. Hala göndermemiş olanlar, hemen bu gün ve şimdi, panik yapmadan, sakince göndersinler.

Rakımı yüksek, zemini kayalık, binaların sırt sırta olmadığı yerleri tercih edin. Gerekiyorsa ve imkan dahilindeyse kırsala gönderin. Yine imkan varsa yanlarına gaz maskeleri, yangın söndürme tüpleri, afet çantaları, çadır, uyku tulumları, bol kuru gıda bırakın.

Kendiniz de Marmara bölgesinde iken her türlü tedbirinizi tamamlayın. Maddi ve manevi tedbirlere bir arada riayet edin.

Haber verdiğim günler geldi. Daha büyük ihanetlere maruz kalacağız. Daha büyük acılar yaşanacak ama bunlar aslında büyük bir doğum sancısı olacak. Arazi iki ayaklı taşlardan temizlenecek. Ülke düze çıkacak. Düşmanlar çaresiz kalacak ve karşımızda tamamen diz çökecekler. Yeni bir çağa somut şekilde girilmiş olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Türkiye’yi yıkabilecek güçleri yok


ABD’nin Türkiye’ye “gerçekten” maddi yardımlar yapabilecek gücü yok. Battı, bitti ABD… Kendi halkını da dünya insanlığını da suni gündemlerle, UFO’larla oyalayarak zaman kazanmaya çalışıyor.

Türkiye’deki İstanbul merkezli direnişi kırmayı deniyor ve bir yandan da suni afet saldırılarının ardından insan, organ, ziynet eşyası kaçırmaya çabalıyor. Yana döne nakit para arıyor. Kara olsun, kanlı olsun ama para olsun, hiç umursamıyor. Baştan beri böyleydi zaten ABD, hiçbir zaman süper güç de olmadı. Hepsi reklamdı, propagandaydı. İngiltere, ABD’yi kara para işlerinde, katliamlarda, işgallerde maşa olarak kullandı ve ABD’de kara paradan ötürü bir maddi refah oluştu. Onun da kimseye hayrı olmadı. İnsanlarının tamamına yakını insanlıktan çıktı. Ne doğru düzgün devlet sistemi, ne ordusu, ne imalatı, ne sanatı, ne hikmeti, ne milli birliği var. Hiçbir şeyi yok, çünkü yedikleri haram, içtikleri haram, giydikleri haram, bindikleri haram… ABD’yi askeri müdahalede darmadağın etmek, bazı küçük Asya ülkelerini askeri müdahalelerle darmadağın etmekten yüzlerce kat kolay. Çünkü ordudaki silahlar, araçlar, mühimmat, insan faktörüne bağlıdır aslında… İnsan, insan değilse, o teknik imkanlar hiçbir işe yaramaz. ABD’nin kendini savunmak için bile savaşma kabiliyeti şu anda yok. Önümüzdeki 40 yıl daha olamaz. Nesil değişmedikçe, duruş değişmedikçe olamaz. ABD’nin de ömrü yok ve paramparça olacak.

Sadece ABD değil, onun sözde müttefikleri de aynı hallerdeler. İngiltere’nin hali ABD’den bile beter. İsrail senelerdir memurlarına maaş ödemekte büyük zorluklar çekiyor. Üstelik kara para gelirlerine rağmen… İstanbul kara para işlerini gün gün daha da bozuyor ve bunları bir ateş sarıyor.

Türkiye’den çaldıklarının küçücük bir kısmını Türkiye’ye güya nakit yardım diye verebilirler, başka bir şey yapamazlar.

Bunların onlarcası bir araya gelseler de Türkiye’yi gerçekten işgal edemezler. Hain Ankara hükumeti Türkiye’yi bunlara harpsiz, direnişsiz teslim etmenin peşinde ama yine de hem de şu şartlarda Türkiye’yi işgal edemediler, zaten edemezler.

Yıllardır söylediğim gibi, Türkiye büyük acılar, afetler, sorunlar, mali krizler hatta açlık/kıtlık yaşayacak. Sancılı bir süreç yaşayacak ve işte yaşıyor. Bunlara tamamen mani olmayacağımı ama Türkiye’nin bekasını ve birliğini muhafaza edeceğimi tekrar tekrar ifade etmiştim. Türkiye’nin varlığına ve birliğine karşı kim, kimler kastediyorsa acımasızca parçalarım.

Ben ABD, NATO, AB, Çin, Rusya, şu bu tanımam… Yerin altını da tanımam, üstünü de tanımam. Cinler alemini de tanımam.

Türkiye kimseden yana değil. Kendisi bir güç unsuru ve henüz açıkça ilan etmemiş olsalar da dünyanın her yerinden gerçek dosları, müttefikleri var. Türkiye, dünyanın gerçek merkezi… Türkiye, dünyayı işte bu hallere getiren, güya medeni, örnek, güçlü ülkelerin onlarcasını harpsiz şekilde deviren ülke…

Türkiye gücünün farkında ve suni afetlerle de diz çöktürülemez. Türkiye’yi işgal teşebbüslerinde hiçkimse netice alamaz. İttifaklar da alamaz.

Şimdi hain Ankara hükumetine gelip burada saha turları atanlar, çok yakında kendilerini çukurlarda bulacaklar. Hainler marifetiyle Türk milletine ve en çok da İstanbul’a meydan okuduğunu zan edenler, ne kadar büyük bir hülyanın içinde yaşadıklarını, derin acılarla sarsılıp uyandıklarında anlayacaklar.

Türkiye bir NATO üyesi de değildir. Hain Ankara hükumetinin mensuplarının ve dahi TSK’nin hain dolu Genelkurmay kademesinin kararları da açıklamaları da hükümsüz.

Bunların topluca İngiltere’ye, İsrail’e, ABD’ye, Rusya’ya, Çin’e yani Ankebut Ağına çalıştıkları, Maraş merkezli son suni afet saldırılarından sonra bir kez daha somut şekilde gözler önüne serildi.

Ben, değil bunları, bunlardan çok öncekileri bile tanımadığımı, o hainlerin kararlarının bile hükümsüz olduğunu… Türkiye’nin demokratik cumhuriyet rejiminin bile hukuki zeminde hükümsüz olduğunu… Şu, bu antlaşmalarının da tamamen hükümsüz olduğunu… Bütün bunlarda Türkiye’nin lehine olan maddelerin kabul göreceğini ama aleyhine olan maddelerde, hususlarda gerçek Türk idarecilerin yeni kararlar alacaklarını da ilan ettim.

Hal böyle iken, bu apaçık gerçeği de görmezden gelmeye çalışmak, bir hain hükumetin ve üç beş hain subayın marifetiyle koca Türkiye’ye oyunlar kurmaya kalkmak, aslında çaresizliğin, bitik vaziyette olmanın emarelerdir.

Gerçekten güç sahibi olunmadığının, yapabilecek hiçbir şeyleri kalmadığının emareleridir.

Türkiye, kendini savunma refleksine devam edecek. Suni afet saldırısından sonra nasıl da bir “millet” gibi durmuşsa, bu duruşunu devam ettirecek.

Ordu da emniyet de millet de benimle… Bu mücadeleyi sevk ve idare etmeye, Türkiye’nin varlığını ve birliğini muhafaza etmeye devam edeceğim.

Bu süreçte oyun içinde oyunlar kurulmak istenmesine de müsaade etmeyeceğim.

Şu andan itibaren, ben aksini ilan edene kadar, Türkiye’nin ordusu, Türkiye’nin muhafazasından başka bir mücadelenin içinde olmayacak. NATO kapsamında bir operasyonun içinde bile olmayacak. Rusya-Ukrayna cephesinde yaşanan ve büyük kısmı danışıklı olan savaşta da ordumuz olmayacak.

NATO diye bir teşkilat kağıt üzerinde var, basın ve medya faaliyetlerinde var, hain hükumetlerle paslaşarak yaptığı küstah açıklamaları da var ama görelim bakalım uygulamada var mı… Sahada var mı…

Görelim bakalım, Türk ordusu olmadan bir halta yarıyor mu… Çoktan diz çöktürdüğüm Rusya’ya, şu şartlarda bile operasyon yapabiliyor mu…

Ya da çoktan diz çöktürdüğüm ve düştüğü şartlara hala inanamayan ve şokunu atlatamamış olan İran’a gücü yetiyor mu…

Haydi görelim bakalım, yok hükmündeki NATO ve ABD ve onu tepeden yöneten İsrail ile İngiltere, Türkiye’yi mi işgal edebiliyor, İran’ı mı, Irak’ı mı yoksa Rusya’ya askeri müdahale mi yapabiliyor.

Kimin hülya peşinde koştuğu benim meselem değil. Kimin, ciğeri beş para etmez, ihanetleri açıkça gözler önünde olan ve gölgelerinden bile korkan Ankara hükumetinin üyelerine neler söylettiği bile umurumda değil.

Ben buradayım. Yıkılmaz dağ gibiyim ve güç kaybetmiş bile değilim. Aksine, şu son suni afet saldırılarından da güçlenerek çıktım ve Türkiye’yi de aslında güçlendirdim. Güç, sadece asker, silah, mühimmat, araç sayısı değildir. Sadece para değildir. Güç işte budur. Bu duruştur. Bu şuurdur, bu vasıftır, bu cesarettir, bu birliktir. Bu maneviyattır.

Kimse karşıma çıkmasın, boş boş manevralarla sahayı germesin ve ayaklarımın altında kalmasın. Ya da herkes kendisi bilir. Benden söylemesi…

İskenderun’da ya da başka bir yerde NATO faaliyeti görmek istemiyorum. Sözde insani yardım iddiasıyla ortada görünmelerini bile istemiyorum. Omuz atın dağılsınlar, dağılmayacaklarsa sıkın atın. Kim ne karşılık verebilecekmiş bir göreyim. Ona göre yolumuza bakalım.

Hain bürokratların, subayların, amirlerin hatta savcılarla hakimlerin talimatlarına uyuyormuş gibi yapın, oyalayın, dolaştırın, uymayın. Sistemi iyice kilitleyin.

Türkiye olarak Rusya ile muharebemiz devam ediyor. En isabetli anda/şartlarda, bunu cephe savaşına da çevireceğiz. Lakin NATO’ya, AB’ne, İngiltere’ye maşa, beleş asker de olmayacağız.

Onlardan kim kimi vuruyorsa, biz olmadan vuracak ve yenebiliyorsa yenecek. Şuradan, şuraya, onlara yarayan bir adım bile atmayacağız.

Rusya ile NATO arasındaki mücadele, Rusya ile NATO arasındaki meseledir. Biz NATO üyesi değiliz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Takipçi sayıları gerçeği yansıtmıyor

Haluk da 4 milyon olarak gösterilen takipçi sayısını gerçek zan ediyormuş, anlaşıldı…

Twitter’ın gerçek sahibi olan CIA, kendi sistemlerine bilerek ya da bilmeyerek çalışan kişilerin takipçi sayılarını iki tuşa basarak şişiriyor. Bunu dünya genelinde yüz binle kişinin hesabı için yapıyor.

Tersini de yapıyor. Halktan hemen büyük destek alacak ve iyi niyetli kişilerin takipçileri milyonları bulsa bile göstermiyor. Kişinin paylaşımlarını, takipçilerinin duvarına da düşürmüyor. Yayılmasını da engelliyor.

Yolsuzluğu, yalancılığı, ihanetleri, zulümleri iyice gün yüzüne çıkmış siyasetçilerin hesaplarını da onlarca ülkede şişiriyor. Türkiye’de Tayyip’ten tutup devam edin, muhalif liderler diye bilinenlere kadar… Hepsinin takipçi sayıları şişirme ve gerçek değil.

Sadece siyasetçilerin de değil, sisteme çalışan gazetecilerin, TV programcılarının, sözde sanatçı ve oyuncu takımının hesapları da hep şişirme… Hep balon…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Uzaktan eğitime geçilmesi, doğru karar


KYK yurtlarından öğrencilerin çıkartılması, doğru karar.

Ülkede olağanüstü seviyede afetler varken, 20 milyondan fazla kişi bu afetlerden ilk anda ve büyük oranda etkilenmişken… Yüzbinlerce hatta milyonla insan için soğuktan donma, bulaşıcı hastalıklardan ölme riski varken… Kimse birkaç günde ya da ayda sorunların kolayca çözülmesini bekleyemez. Olağanüstü hiçbir kararın alınmamasını bekleyemez.

Olağan üstü şartlara göre olağan üstü kararlar alınırken, uygulamalar yapılırken, adaletsizlik, sıralama hatası, Türk düşmanlarına hizmet, nüfus dengesini değiştirmek, sözde mültecileri yurtlara doldurmak gibi suçlar işleniyorsa, bu, işin ikinci planındaki kısımdır. Bunlara ayrıca karşılıklar verilir.

Şu ana kadar yaşanan afetlerin bile kısa süre içinde çok çok büyük maddi ve manevi yükleri olacak. Çok zayıf şartlarda olan kadınlar ve çocuklar var. Sayıları da hiç az değil ve en ağır yükler bunların üzerine binecek. Bir artçı şok gibi gelecek afet sonrasında doğacak türlü türlü dertler, Türkiye’nin üzerine… Lakin daha kötü şartların oluşması, başka afetlerin yaşanması ihtimali de çok çok yüksek.

Ülkemizdeki bütün askeri tesislerin de derhal yapı denetiminden geçmesi, gerekenlerin güçlendirilmesi ya da yıkılması, gerekli illerde yenilerinin çok hızlı şekilde inşa edilmesi de en acil işler arasında… Bir emirle 750 binden fazla gencimizin silah altına alınmasına da bütün detaylarıyla birilkte hazır olmalıyız.

Türkiye bu kadar büyük acılar yaşıyorken, kayıplar yaşıyorken, bu kadar büyük sorunlarla boğuşuyorken, bu kadar büyük işgal riskleri ile de karşı karşıya iken, uzaktan eğitime devam edebilecek öğrencilerin bunu yapmamak için direnmeleri vicdan sızlatan bir tavırdır. Şu şartlarda ülke genelinde eğitime tamamen ara verilmesi, uzaktan eğitim verilmemesi bile abartılı ve hukuksuz bir karar olmaz. O eğitici kadronun çoktan afet bölgesinde seferber edilmesi gerekiyordu.

Cemaat ve tarikatlara ait olan öğrenci yurtlarının yapıları daha değişik. Afetzedelerin ailece kalabilecekleri yapıda değiller onlar. O yurtların kapsam dışında tutulması ya da gerçek Türk ve gerçek afetzede insanların o yurtlara kadınlar ayrı, erkekler ayrı şekilde yerleştirilmesi gerekir. Birbirine yakın yurtlardan biri kadınlar ve küçük çocuklar için, diğeri yetişkin erkekler ve genç erkek evlatlar için tahsis edilmelidir.

Çadırlardan ya da konteyner evlerden yapılan acil barınma mahallerinde iş baştan sıkı tutulmalı. Temizliğe dikkat edilmezse, türlü tedbirlere uyulmazsa, ne kadar büyük acılar ve sorunlar yaşanacağı insanlara sade bir dille anlatılmalı.

Oralarda teknik hesaplamalar sonrasında, gerekli noktalara, yeterli sayıda yangın söndürme tüpleri konulmalı. İnsanlara, bunları ve diğer teknik araç gereçleri nasıl kullanacaklarının eğitimi de hemen verilmeli.

Türkiye’nin eğitimci ordusu, afet bölgesine giderek hem bilimsel/teknik/tıbbi hem de dini/manevi ve psikolojik destek konularında, o insanlara, bilmeleri gereken her şeyi hızlıca öğretmeli. Organize halde sevk edilirlerse, doğru planlamalar yapılırsa, kısa sürede orada çiçekler açar. Aksi halde orada çiçek hastalığı dahil türlü hastalıklar yayılır gider. Türlü kazalar, yangınlar, sorunlar büyür, yayılır gider.

Cehaletli savaşılmalı, milletçe organize olunmalı. Her hususta baştan tedbirler alınmalı.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi