Papaz efendi konuştu…


Gizli Ermeni Kemal Kılıçdaroğlu:

Hiçbirimiz artık eskisi gibi değiliz. Ben de aynı insan değilim. Ruhumuz eskisi gibi değil artık. İçimizde açılan derin yaraları iyileştirmek ve bir daha bu acıları yaşamamak için, artık değişmeliyiz.

Allah yok, Kur’an yok, peygamber yok, azap yok, hesap yok… Ayet yok, hadis yok, dua yok… Müslümanlığa dair hiçbir şey yok.

Bari arkasına “Kurtarıcı İsa bizden şunu bunu istiyor” diye ekleseydi… Hem sahaya saldıkları binlerce misyoner de moral bulurdu.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Yabancı ülkelerin yardım paralarının akıbeti ne oldu?


Muhtelif ülkelerde “Türkiye’ye yardım” iddiasıyla toplanan kocaman paralar, Türkiye’ye ulaştı mı?

Bunları denetleyen, soruşturan birileri var mı bu dünyada?

Yoksa çoktan İsrail’e, Çin’e, Rusya’ya, ABD’ye, İngiltere’ye mi aktı o paralar?

Türkiye’ye ulaştıysa, hani nerede? Neden afet bölgesinin yükünü hala milletimiz gönüllü olarak taşıyor?

En acil ihtiyaçlarda bile neden hala devasa eksiklikler var?

Sahi, 99’den beri hukuksuz şekilde toplanan sözde deprem vergilerine ne oldu? O devasa para hangi ülkenin kasasında?

Türkiye’de bir gram hukuk, adalet kalmış olsaydı, şimdiye onlarca defa Hatay belediye başkanı görevinden alınmış ve tutuklanmıştı. İşin ucu kendisine de çıkacak diye, atmadığı takla kalmadı. Konuştukça saçmalıyor. Haydi halktan olan herkes anlamıyor, siyasi ve adli yetkililer kime çalışıyor bu ülkede? Neyi, kimin iznini bekliyorlar? İsrail’in mi? İngiltere’nin mi? Fransa’nın mı?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İzin vermeyeceğiz


Depremde yetim kalmış çocukların “evlatlık” görüntüsü ile satılmasına, ortadan kaybolmasına izin vermeyeceğiz.

Depremden sağ kurtulduğu halde sonra ortadan kaybolmuş çocukların ve yetişkinlerin peşine düşeceğiz. Yol hangi ülkeye, hangi gizli servise, hangi mafyaya gidiyorsa, oraya kadar gideceğiz. Bu sebeple o ülkelerle harplar yapacağız. Bire bin kırıp geçeceğiz. Bu, çok kısa süre sonra başlayacak.

Tanımıyoruz, itaat da etmiyoruz hatta rest çekiyoruz

Sözde Türkiye Barolar Birliği,

“Türk Medeni Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır.” demiş…

İşte o Türk medeni kanunu değil, İngiltere dayatması ve oradan buradan toplama çağdışı bir kanun… O kanun da hükümsüz, çünkü yabancı ülkelerin dayatması ile ve içimizdeki İsrail ile içimizdeki Ermenistan’ın hain kadroları üzerinden alındı ve uygulamaya konuldu. Bu sözde kanunun bu şekilde yürürlüğe konduğuna dair türlü türlü somut deliller de bulunuyor.

Evlatlık edinen ile evlatlık arasında kan ve süt bağı yoksa, aralarında evliliğe bir mani de yoktur. Evlatlık, gerçek evlat gibi değildir. Manevi kardeşlik, manevi annelik, manevi babalık, manevi evlatlık, hakiki bir kan ve süt bağı değildir. Bütün gerçek müslümanlar bunu bilmeli, evlatlk almanın ve bakmanın şartlarını bilmeli ve ona göre almalı ya da almamalıdır. Bana sorulursa, almalılardır. O çocukların, masonların, satanistlerin, kriptoların, mafyaların, İngiltere’nin, İsrail’in, ABD’nin karışamadığı gerçek devlet yurtlarında büyütülmesi sağlanmalıdır. Evlatlık verme görüntüsü ile çocukların satılmasına, ticaretinin yapılmasına hele yurt dışına çıkartılmalarına asla izin verilmemeli.

Sözde Türk barolar birliğini de sözde Türk kanunlarını da mevcut rejimi de guguk sistemini de bunları hala dayatmaya çabalayan İngiliz maşası kripto kimliklileri de tanımıyoruz, saymıyoruz. Sıfatları, makamları ne olursa olsun, itaat da etmiyoruz.

Bundan sonra gerçek Türkler/Müslümanlar gibi yaşayacağız ve namusu, ahlakı, maneviyatı, toplumu çürüten, bu günkü acılara, felaketlere sebep olan dayatmalarına uymayacağız.

O sözde medeni kanun maddelerinin, batılı ülkeleri/toplumları ne hallere getirdiği de dünyanın gözleri önünde…

Hala damarımıza basmaya çalışan, hala İngiltere’ye, ABD’ye ve İsrail’e çalışan birkaç kripto kimlikli hain, kısacıktan kısa süre sonra, üzerlerinde sadece donları, gözleri de bağlanmış şekilde, bir yandan soğuktan ve bir yandan korkudan titrer halde, gerçek Türklere hesap verecekler.

Çoğu için bir kurşun bile heba edilmeyecek.

Bu ülkede Meral Akşener bile, Ümit Özdağ bile bebek ve çocuk ve yetişkin insan kaçakçısı…

Bunlar çıkıp medeni kanun, laiklik, Atatürk, çağdaşlık dedikçe, verilmesi gereken tek meşru karşılık bir kurşun olmalı. Sözün bittiği çoktan geçilmiş, üstüne bir asır geçmiş.

Sorun, bu gibilerin bile hala sahada rahatça gezebiliyor, konuşabiliyor, nutuk atabiliyor olması. Tabip birlikleri, avukat birlikleri bile terör, kara para yuvası bu memlekette… Yozlaşmayı nirvanaya ulaştıran kadrolar, bize medeniyet, hukuk, tıp öğretmeye kalkıyorlar. Hatta dayatmaya kalkıyorlar.

Doladılar ağızlarına İngiltere’den dayatma demokrasi, cumhuriyet kelimelerini, şu devleti ve milleti ne hallere getirdiler. O kadar yozlaşmanın, çürümenin, sapıklaşmanın neticesi olarak kocaman helaklar yaşanıyor ama onlar hala hala ifsad etmenin, hala kara ve kanlı para işleri, vurgunları yapmanın peşindeler. Hala devlet erkini ellerinde tutmanın, sistemi kara para entegreli halde tutmanın telaşındalar.

Hiçbiri Türk ve Müslüman olmadığı halde, hiçbiri insan kalmamış olmadığı halde, bir de karşımızda insan, müslüman, Türk rolü oynayarak üste çıkmaya çabalıyorlar.

İyice gerdi bu kara, bu kanlı, bu kahpece, bu haince, bu vahşi oyunlar bu milleti…

Yeterrr! Bu müslümanlığa geri dönecek. Hakiki müslümanlığa dönecek. Kriptoların, kara paracıların, şu bu ülkelerin piyonlarının istediği sözde İslam’a değil, gerçek İslam’a dönecek. Ve böylelikle kurtulacak.

Buna mani olmak için organize faaliyet gösteren iç hainler de enkazların altında kalmaya mahkumlar.

İşte meydan…

Sözde hür bir milletiz, devlet kurumlarımız bebek, çocuk, organ, yardım paraları kaçırmasın diye çırpınıyoruz. Haluk Levet gibi defalarca suçüstü olmuş bir hırsıza, nitelikli dolandırıcıya, evrakta sahteciye, yalancıya bırakıldı yardımlaşma işleri…

Haftalardır milletten tabandan tavana doğru tepkisini gösteriyor da o pislik bile hala oyunda tutuluyor. Hür bir memlekette bu olabilir mi?

Gerçek Türklere ahlak, din, medeniyet dayatmaya kalkanlar, Haluk gibi şarlatanlara iki kelam etsinler önce… Kendi aralarında mum söndülere, mayasız bayramlarına, kuzu bayramlarına isyan etsinler önce…

Bu ülkede devlet yetimhanelerindeki çocukların binlercesinin kurum üzerinden fuhşa, uyuşturucu işlerine, hırsızlık işlerine yönlendirildiği ve bu işin başını da Suçişleri bakanlığının çekti çıktı kaç kere gözler önüne, ona isyan etsinler önce…

O Ümit Özdağ aynı zamanda sübyancı bir sapık. Onun ne olduğunu sahada bilmeyen yok. onun Adnan Oktarcılardan zerre farkı yok. Avukat kadını sözde partisine, aslında çetesine resmen dahil etti, ifşa ettim, ne oldu? Güya herkese restler çekiyor, ben kaç kere restler çektim, nerede? Gık diyebiliyor mu? Eee nerede adalet sistemi? Bu millet neden bunları çekmek, taşımak zorunda? Bu nasıl hür devlet ve milletse, hala o pislik bile meydanda rahatça gezebiliyor, konuşabiliyor. Bir de devlet, din, ahlak, namus işlerine karışabiliyor.

AKPKK’nin ilk Suçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da sübyancı… Gizli Ermeni. Vatan haini. Kara paracı. Devletin yetimhanelerinde dönen türlü pis işlerin başında olanlardan…

Amerikan istihbarat belgelerinde bile sübyancı olduğu kaydı düşülmüş ve basına sızdı. O belgelerin hepsi gerçek ve kimse yalanlayamadı. Obama bile o belgelerin gerçek olduğunu açıkça kabul etmek zorunda kaldı. Kim soruşturma yaptı? Kim yargılama yaptı?

Kim gereğini yaptı?

Şu anda dinimizin açık emrine rağmen bizi sapık kendilerini medeni göstermek isteyenlerin hepsi bu hallerde kişiler. Hiçbiri Türk de Müslüman da değiller. Sunucusu, moderatör takımına kadar aynı şeytanlık seviyesinde kişiler.

Maksatları, sahipsiz çocukların İslami ve dolayasıyla hakiki bir koruma altına alınmasına mani olmak.

Evlatlık almak caiz ama evlatlık ile kan ve süt bağı yoksa, onu mahrem kişi değildir. Bu hukuka uyulacak ve hiçbir su-i istimale meydan verilmeyecek. Herkes evlatlık hukukunu bilerek ve uyarak yaşayacak.

Şu andan itibaren İngiliz dayatması rejim de kanunlar da hükumet de yardakçıları da Türk milletinin ayaklarının altındadır.

Herkes kararını ona göre alsın, karşımızda adımını ona göre atsın.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Tekrar ediyorum…


Şu gibi fırsatçılığa, kara borsacılığa, stokçuluğa asla izin vermeyeceğim.
Bunların yaptığı bir iş yok. Gerçek bir emek yok, imalat yok, hizmet yok, sanat yok. Lakin oturdukları yerde para kazanıyorlar. Hem de büyük paralar kazanıyorlar. Temiz temiz işini yapacak olan insanların hayatlarını çok zora sokuyorlar. Hiçbir zaman kullanmayacakları yüzlerce, binlerce alan adını toplayarak kara borsasını yapıyorlar.

Bu işi önce Türkiye’de, hemen sonra dünya genelinde bozacağım. Bu güne kadar bunca devletin bu ahlaksızlığa meydan vermesi de tamamen hukuksuz ve art niyetli… Dünyanın en önde gelen bilişim firmaları, alan adı ve web hizmetleri veren firmaları bu işi yapıyorlar. Asıl parayı da bu haksız kazançtan elde ediyorlar. O paralar da masonlara, satanistlere akıyor. İngiltere’ye, ABD’ye, İsrail’e akıyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Allah’ın azabından kaçıp kurtulabilecek bir yer yok


“Biz, nimet ve refahıyla şımarmış nice şehirleri yok etmişizdir. İşte kendilerinden sonra çok az kimselerin oturabileceği yerleri… Ve oralara varis olanlar Biz’dik, Biz…”

Kasas suresi, ayet: 58

“Bir de Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi (onların) ana noktalarına göndermedikçe memleketleri helak edici değildir. Biz, o memleketleri yalnızca halkı zulüm ederken (küfür, inkar ve sapıklık üzere iken) helak etmişizdir.”

Kasas suresi, ayet: 59

“O gün, onlara seslenilir: “Benim ortaklarım olduğunu ileri sürdükleriniz (ilah edindikleriniz) hani nerede?”

Kasas suresi, ayet: 62

Ve o gün Allah, onlara seslenecek: “Gönderilen resullere ne cevap verdiniz?” (Neden tabi olmadınız, neden onlara uymadınız, neden cahilce ve nefsani karşılıklar verdiniz?)

Kasas suresi, ayet: 65

“O, Kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Her işin başında da sonunda da tüm övgüler onun içindir. Ve karar O’na aittir. Ve O’na döndürüleceksiniz.”

Kasas suresi, ayet: 70

Karun’un yüksek bilgisi, teknolojisi, sistemleri, teşkilatı/adamları ve sarayı bir anda hiç oldu. Allah’ın azabı ve kudreti karşısında duramadı. Yerle bir edildi. Oysa sarayı, çok çok ileri bilim ve teknoloji ile korunuyordu, kimse sarayını ve içindeki hazinelerini ele geçiremezdi…

Kasas suresi

(76) Karun, Musa’nın halkından birisiydi. Halkına karşı azgınlaştı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, onların anahtarlarını güçlü bir topluluk zor taşıyordu. Halkı ona: “Şımarma! Allah şımaranları sevmez.” demişti.

(77) “Allah’ın sana verdikleri ile ahiret yurdunu elde etmeye çalış. Ve dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilikte bulunduğu gibi, sen de insanlara iyilikte bulun. Ve yeryüzünde bozgunculuk yapma. Allah, bozguncuları sevmez.”

(78) Karun, “Bu servet bana, ancak bendeki bir ilimden dolayı verilmiştir” demişti. Allah’ın ondan önce, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha çok olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.

(79) Karun, ziynetli bir şekilde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına düşkünlüğü olanlar: “Keşke bizim de Karun gibi varlığımız olsaydı! Gerçekten o, çok kısmetli biri.” dediler.

(80) Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: “Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın sevabı/nimeti daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”

(81) Sonunda, onu ve (dokunulamaz zan ettiği) konağını (hazineleriyle, yüksek teknolojisiyle, koruma kalkanlarıyla ve koruma adamlarıyla birikte) yerin dibine geçirdik. Artık, Allah’ın karşısında ona yardım edebilecek yardakçıları yoktu; kendisi de kendisine yardım edemedi.

Dünyada Allah’ın azabından kaçıp kurtulabilecek hiçbir şehir, hiçbir tesis, hiçbir teknoloji yok. Yerin altında da yok, üstünde de yok…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi