Lut gölü ya da Ölü deniz denilen yer, Lut peygamber zamanında böyle derin bir çukur değildi.
Lut kavmi de diğer pek çok kavim gibi yoldan çıkmıştı. Orada, İbrahim aleyhisselamın amcasının oğlu olan hazret-i Lut, peygamber olarak vazifelendirilmişti.
Çok sayıda mucizeyi üst üste gösterdiği halde, Lut peygambere sadece bir avuç insan iman etmiş ve tabi olmuştu. Helak edilen diğer kavimler gibi Lut kavmine de mühlet verilmiş ve sonra mühlet bitince de helak edilmişlerdi.
Lut kavminin helak edilmesine Lut peygamber de vesile edilmişti. Lut peytamber onları “sayha” ile helak etmişti.
Eş zamanlı olarak, onları kullanan ve yönlendiren yeraltı şehrini de sayha ile helak etti. O yeraltı uzaylı üssü birden çökünce, bunun neticesi olarak o bölgede yeryüzü de birden çöktü ve Ölü deniz ya da Lut gölü denilen yer oluştu.
Orada öyle bir ani ve şiddetli çökme oluştu ki yer altındaki fay bağlantısı ta Anadolu içlerine kadar uzandı. Bir kolu Maraş’a da uzandı.
Şu anda çökmüş alanın yani gölün dibi 600 km kare bir alanı kaplıyor. Göl, deniz seviyesinden 430 mt daha derinde… Göl, okyanusların ortalama tuzluluk oranından 9 kat daha tuzlu ve bu, gölde su içine dalmaya bile izin vermiyor.
Hicr suresi, ayet: 73
Tan yeri ağarırken korkunç bir sayha onları yakaladı.
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ
Fe ehazethumus sayhatu muşrikin.
Hicr suresi, ayet: 74
Böylece şehri altüst ettik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ
Fe cealna aliyeha safileha ve emterna aleyhim hıcareten min siccil.
Hicr suresi, ayet: 75
Bunda, derin kavrayış yetisi (firaset sahibi) olanlar için kesinlikle ayetler (deliller, mucizeler) vardır.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ
İnne fi zalike le ayatin lil mutevessimin .
Lut peygamberin halkına Sedum halkı da denirdi. Lut peygamberin hanımı dahi kendisinin peygamberliğine inanmamıştı ve açıkça sapıklık üzere olan Sedum halkından yana olmuştu. Helak vakti geldiğinde bu kadın da helak edildi. Orada yerin altı da üstü de eş zamanlı olarak helak edildi.
Pek çok peygamber zamanında olduğu gibi, Lut peygamber zamanında da “Sen doğru söylüyorsan, hakikaten bir peygambersen, bizi korkuttuğun o azabı getir de görelim” dediler.
Lut aleyhisselam ve kendisine tabi olan müslümanlar, bir gece o diyardan sessizce çıkıp gittiler. O gece sabahında azap o kavme indi. Ani yer çökmesinden hemen sonra yer altından kaynak suları çökmüş alana çıkmaya başladı ve böylelikle göl de oluşmaya başladı.
Oysa o halk “Sen peygamber isen bize mucizelerini göster” dediklerinde, Lut peygamber onlara defalarca mucizeler gösterdi.
Havada hiç bulut yok iken yağmur yağdırdı. Hiç ot bulunmayan kurak dağda kısa sürede otlar bitmesini sağladı ve orada kendi koyunlarını otlattı. Üzerine uzandığı taşlar, kayalar, yatak gibi yumuşardı ve bunu herkes görürdü. O yüksek teknolojiye ve organize hale rağmen kavmi ona zarar vermeye imkan bulamazdı ki bu da başlı başına bir mücizeydi. Yine Lut aleyhisselam çok uzak yerlerdeki şeylere dair haberler verirdi de hepsi doğru çıkardı.
Her şeyden önce, bütün peygamberler gibi çok temiz ve nur yüzlüydü. Çok namuslu, ahlaklıydı. Çok merhametliydi. Çok zekiydi. Çok ilim ve hikmet sahibiydi. Hep iyilik yapardı. Herkesin iyiliğini isterdi. Hiç yalan söylemezdi. Emanete hep sahip çıkardı. Kimseden ücret istemezdi. Tek bunlar bile, o kadar karanlık bir devri yaşayan o kavmi titretip zaten kendine getirmeliydi. Lakin, körler memleketinde görenler hasta kabul edilirler.
“Kardeşleri Lut onlara: Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş emîn, güvenilir bir peygamberim. Artık Allah’tan korkun ve bana itâat edin. Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbine âittir, dedi.”
Şuara suresi, ayet: 161-164
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
..