Kendileri belirleyecekler


ABD’de kasıtlı olarak suni afetler yapıldığını, aşırı soğuklara ve kar yağışlarına sebep olunduğunu ve bunun arkasında ülkenin maliyesini ayakta tutmak maksadı oluğunu yazdığımda, çok şaşıranlar olmuş

O halde biraz daha bilgiler vereyim ve daha da şaşırsınlar.

ABD’de suni afetler yaparak insanları evlerine kapatıyorlar ama Çin’de bunu devlet terörüyle ve korona yalanlarıyla yaptılar, yapıyorlar. Ankebut Ağına bağlı iki ülke de battıklarını, iflas ettiklerini gizlemek ve iflas ettiklerine dair itirafları ötelemek için, zaman kazanmak için, bu arada da bir çıkış yolu bulabilmek için bunu yaptılar, yapıyorlar.

Çin’de, yüz binlerce insanı barındıracak kadar büyük olan sözde karantina merkezlerini, kısacık süreler içinde yapmalarının arka planında pek çok sarsıcı ve vahşi gerçekler var ama bir sarsıcı gerçek de buydu…

Bu güne kadar, Londra merkezli sistem tarafından hormonlu, dengesiz, sağlıksız şekilde büyütülmüş olan Çin’in… İstanbul’un siyaseti ve müdahaleleri nedeniyle bir anda sert kayaya çarptığını, işlerin sarpa sardığını, mali ve siyasi dengelerin bozulduğunu, sermayenin topluca kaçtığını, alış/tedarikçi ve satış/müşteri dengelerinin bozulduğunu, üstüne kara para işlerinin/gelirlerinin de bozulduğunu ve ortada aç kalmış milyonla insan olduğunu, işin her gün daha da kötüleştiğini gizlemek…

Şimdi, ekleyeceğim kısma gelelim. Milyonla insan hızla işsiz ve aç kalmaya başlamışsa, Çin ne yapacaktı? Yağmaların başlamasına, kapkaç ve hırsızlık vakalarının patlamasına, kavgaların ve cinayetlerin çok artmasına, meydanlarda büyük kalabalıkların “açız” diye bağırmasına, her yeri yakıp yıkmasına ve hükumetin devrilmesine izin veremezdi.. Gerçek halinin dünyada görülmesine mani olmak zorundaydı.

Bu maksatla da çok yüksek sayıda insanı sözde karantinaya ve karantina merkezlerine aldılar ve devlet gücüyle karınlarını az da olsa doyurdular. O kadar tehlikeli bir haldeydiler ki bu kadar kesin, keskin ve acımasız bir müdahaleyi yapmasalar, apartman kapılarına kaynakla kilit atmasalar, hayatı/akışı büyük oranda yavaşlatmasalar, halkın harcamaları/masrafları önceden olduğu gibi devam etse, o günlerde zaten havlu atacaklardı. Öteleyemeyeceklerdi, açık olacaklardı.

Sonra sağda solda birilerini de çıkarttılar “Çin, batıyı krize sokmak için limanlarını kapattı, gemiler birikti. Çok taktik oynuyor, çok büyük oynuyor. Çin, ABD ile restleşiyor. Çin gelecek vaad ediyor. Çin Afrika’da da çok güçlü. Çin çok büyük bir ülke… Çin’de şu var, bu var, her şey var.” diye diye üflediler. Evet, kasıtlı şekilde kandırdılar.

Çin’de batak var, iflas var, merhametsizlik var, kendi insanlarını bile nakite çevirmek yani organlarını çalmak var, çözülemez sorunlar var, başka da bir şey yok. Çin’den bir anda kaçan dev gibi sermayeler var, şirketler var. Çin’de, limanlara gelen gemilere, istenilen ürünleri teslim edememe sorunu vardı, var. Çünkü Çin’de çok kısa süre içinde imalat sistemleri büyük darbe aldı. Çin’de, dünyaya gösterilmek istendiği gibi eğitimli, bilgili, kültürlü, zeki, gayretli ve gelecek vaad eden bir toplum da yok. Çin’in idari kadrosu bile çok vasat kişiler.

Bu kısmı ayrı bir inceleme ve yazı konusu ama şu Çin’de gayr-i menkul sektörünün bile bir anda ve çok çok büyük çapta nasıl patladığını sanki açıkça görmemişler gibi… Art niyeti olmayan Türkiye’deki bazı yayıncılar da yalanlara/propagandalara kandılar. Çin’in para ile beslediği sosyal medya aktörlerine ve Youtube yorumcularına ve basındaki/medyadaki hainlere, satılık kalemlere kandılar. Çin’den sipariş edilen ürünlerin çok geç gelmeye başlaması aslında var olmayan bir korona salgınından değil, ülkedeki üreticilerin bir anda nakit para sıkıntısına girmelerinden ve siparişlerin bir anda dibe vurmasından yani sistemin ani bir ölümcül darbe almasından ötürüydü. Hala da öyle…

Anlatılacak çok mevzu var, vakti geldikçe anlatacağım. Türkiye olarak sorunlarımızı kökten çözmeye, merkezinde çözmeye çabaladığımız, sona çok yaklaştığımız ve Londra merkezli sistemden tamamen ve resmen de çıkmak üzere olduğumuz şu anlarda, şimdilik şunu tekrar edeceğim:

– Çin, bu güne kadar restleştiği İstanbul ile aynı çizgiye girecek, İstanbul’un karşısında değil de yanında açıkça duracak. İstanbul’un desteği ile Tayvan’ı ve Japonya’yı ve bunların büyük şirketlerini kısa sürede ve az kayıplarla ülkesine katacak, sonraki süreçte de İstanbul’a yanlış yapmayacak, işte anca bu şekilde ayağa kalkabilir. Kazanırken de Türkiye’ye ve İstanbul’a kazandırmayı bilecek.

Aksi halde Çin’i en az dört parçaya, ihtimal ki yedi ya da dokuz parçaya böleceğim. Sonra da Çin diye bir devlet bırakmayacağım.

Çin’i çökerteceğimi, Kraliçe’yi oyundan düşüreceğimi, İngiltere’yi donanmasız bırakacağımı ve daha pek çok şeyler yapacağımı yazdığımda gülenler, işte şimdi bu hallerdeler. Ayağa kalkmak ya da yok olmak… İkisinden birini kendileri tercih edecekler. Kendi sonlarını kendileri belirleyecekler. Ve benim kaybedecek bir günüm bile yok, ilan ettiğim şeyleri peş peşe yapmaya devam ediyorum, edeceğim.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın