Türkiye’deki gizli Ermeni paralel devlet çöküyor – 78

Bizim aramızda Caner Taslaman ismini ve soy ismini kullanan, Kalkavan ailesinin damadı olan, Adnan Oktar organize suç, terör ve ihanet teşkilatından olan şu büyük haini anlatmaya gerek yok.

Yıllar önce bununla ve çevresiyle mücadele ederken onlarca yazı yazmıştım. Adalet sistemiyle oyuncak gibi oynayarak yazılara hatta bütünüyle sitelere erişim engellemesi kararını şipşak aldırıyorlardı. Cansu Canan Özgen’i korumak için de sistem aynısını yapıyordu. Ayrıca yayınlar yaparak “Bu nasıl yapılabilir, bu nasıl bir adalet sistemidir?” diyordum. Yine de ihanet sistemi işlemeye devam ediyordu. Buna rağmen oyundan düştüler. Şu kişiler, benden doğrudan davacı olamıyorlardı, yargılanıp cezalandırılmamı talep edemiyorlardı. O tarz şikayetleri hiç yapamıyorlardı. Çünkü bunu yaptıkları zaman kendilerini ihbar etmiş olacaklardı. Herhangi bir hukuk devletinde, mücadele çok uzamadan, yazdığım yazılara bakan savcılar, en kısa sürede operasyonlar yaptırır, bunları toplatırlar ve sonra arkasını da sorgular, kovalarlardı. Hukukun ve milli güvenliğin gereği buydu.

İşte bu süreçte o yazılarımı ve sitelerimi erişime engelleten savcılar ve hakimler değil sadece, görmezden gelen ve operasyonlar yaptırmayanları bile vatana ihanet suçlaması ile yargılanacaklar.

“Gel bakalım sen buraya, şu yayınların nesini anlamadın? Nasıl anlamadın vatan hainlerine, müslüman kılığına ve Türk kılığına bürünmüş hain çevrelere karşı mücadele verildiğini? Hangi hukuka, hangi ilaha sığındın da bu kararları aldın sen? (Ya da yetkini kullanarak, gereğini yapmadın, yaptırmadın sen? Görevini yerine getirmedin sen? Niye toplatmadın şu ihaneti açıkça gözler önüne serilmiş kişileri? Israla onları sahada tutmaya çalışan TV kanallarının sorumlularını, programcılarını?) Savunmanı yap, Meclis televizyonu üzerinden ve internet yayıncılığı üzerinden bütün dünyada anında/canlı izlenebilen bu şeffaf yargılamada suçsuz olduğunu ispat edemezsen, idam cezası alacaksın” denilecek.

Dr Fatma Aksal gizli Ermeni

“Kadın erkek fırsat eşitliği” dedikleri şey de balla süslenmiş zehir misali bir satanist projesi… Şu ülkeden bu ülkeden dolaşarak da olsa Londra’ya bağlanan, Türkiye’de toplum yapısını ve aile yapısını iyice iyice çökertmek için “organize şekilde” uygulanan bir ihanet projesi….

Üstelik devlet kurumları ve otoritesi hainler tarafından ele geçirilerek uygulanan bir ihanet ve çökertme projesi…

Yaprak Sayar gizli Ermeni
Talip Küçükcan gizli Ermeni
Av. Nejan Nart Ünver gizli Ermeni
Zeliha Eliaçık gizli Ermeni
Ayşe Hilal Sayan Koytak gizli Ermeni
Kemal Memişoğlu gizli Ermeni
Ahu Özyurt gizli Ermeni
Yahya Bostan gizli Ermeni
Hasan Basri Güzeloğlu gizli Ermeni
Derya Yanık da bir gizli Ermeni

Ailenin düşmanları…
Londra casusları…

Olgun Gündüz de gizli Ermeni.

Gülenay Pınarbaşı gizli Ermeni

Burcu Aydemir gizli Ermeni.

Şu gibilerin tamamının diplomaları torpilli, hukuksuz, sahte, hükümsüz…

Osmanlı devrinde böylelerini cellat yapıyorlardı.

Şu insan kasabı, şu organcı Fahrettin Koca’nın Çingeneliğini hala göremiyor musunuz?

Fahrettin’in hiç gençlik fotoğraflarını gördünüz mü? Vesikalık olsa da olur, aratın bakalım sağda solda var mı…

Zekayi (Zekai) Işın

Ermenilerle Çingenelerin genlerinin karışmasının ne kadar vahim neticeler doğuracağının canlı tezahürü…
Bilimsel bir vaka…
Kesinlikle insan değil ama gerçekte ne olduğunu namuslu bilim adamları tespit etmeliler. Şayet bu tür insansa, bizler insan değiliz, melek gibi bir şeyiz.

Doğanay Bengisu Ateş gizli Ermeni

Söylemiştim, Aralık ayının çatışmalı geçeceğini… Bitmedi, Aralık ayı, sonuna kadar çatışmalı geçecek. Gün gün çatışmaların şiddeti artacak ve artık gerçek sahada birkaç yerden patlak verecek. Sonrası çok şenlik olacak. Çok hareketli olacak. Ocak ayı da hız kesmeden çatışmalı geçecek. Böyle devam edecek. Büyük temizlik olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Zihin kontrolü sinyali yayan yapıları imha edeceğim

Özgürlük heykeli denilen satanist temalı abidenin de sonu geldi. O heykelden yayılan ve zihin kontrolüne sebep olan sinyalleri de keseceğim.

Dünyanın dört bir yanında bulunan ve zihin kontrolü maksadıyla sinyaller yayan dikilitaşları da imha edeceğim.

Yeryüzünde İblis’in ve Deccal’ın hakimiyetinin sembolü olan her şeye ve her yere müdahale edeceğim. En başta da İstanbul boğaziçine…

İstanbul boğaziçinde Londra merkezli sisteme çalışan dünyalı ya da uzaylı bir tek insan bile bırakmayacağım. Yerin altında da bırakmayacağım, üstünde de bırakmayacağım.

Çamlıca kulesi de satanistlerin işi… Çamlıca kulesinden de insan topluluklarını zihin kontrolüne alan sinyaller yayıyorlar. Kişiye özel metafizik saldırılar da yapıyorlar.

Bu işin arkasında şu devletin, bu devletin olması çok mühim değil. En tepede yine Londra var. Oradan tepede ise uzaylı ve cin taraflar var.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bize çocukluğundan biraz anlatır mısın

Osmanlı devrinde böylelerini cellat yapıyorlardı.

Şu insan kasabı, şu organcı Fahrettin Koca’nın Çingeneliğini hala göremiyor musunuz?

Fahrettin’in hiç gençlik fotoğraflarını gördünüz mü? Vesikalık olsa da olur, aratın bakalım sağda solda var mı…

Sanki yapay zekaya başvurmuşlar da dakika içinde bu hikayeleri uydurmuş gibi bir hisse kapılıyorum.

– Merhaba kuş! Bize çocukluğundan biraz anlatır mısın…

= Merbaha insan! Benim çocukluğum çok yalnız geçti. Çocukluğuma çok fazla kişi şahit olamadı. Akranım çocuklarla neredeyse hiç misket ve top oymayamadım. Çünkü çocukluğumda hep babamın bakkal dükkanına baktım. Böyle olmalıydı, çünkü babam da başka bir bakkal dükkanımıza bakıyordu.

Yine de kötü bir çocukluk geçirmedim. Diğer çocuklara kıyasla iyi şartlar içindeydim de denebilir. Çünkü dükkanda bol bol arpa, darı oluyor ve bunlara her zaman erişme imkanı bulabiliyordum.

Özlüyorum şimdi o yapayalnız, oyunsuz, sokaksız, maçsız, topsuz geçen çocukluğumu… Her şeye rağmen çok güzeldi. Hele bayramlar başka güzeldi. Ben bayramlarda da pek ortalıkta görünmezdim. Babamlarla bayram namazına, sonra da kabristana giderdim. Sonra yine bakkal dükkanımıza bakardım.

Belki de çocukluğumun bu kadar yalnız geçmiş olmasındandır, bilemiyorum ama devamında ilk gençlik yıllarım da çok yalnız geçti. Şu milletin arasında benim çocukluğumu ve gençliğimi bilen, şahit olan pek fazla kişi yok. Hayat işte, her şey istediğin gibi olmayabiliyor.

– Merhaba yeşil kuş! Sen de bize biraz çocukluğundan anlatır mısın…

= Merhaba insan! Öncelikle seni gerçek bir kuş olmadığım, yapay zekalı bir biyonik robot olduğum hususunda açıkça bilgilendirmeliyim. Ben, çok gelişmiş bir yapay zeka sistemiyle desteklenmiş ve üst versiyonda bir robot kuşum. Eğer istersen sana sadece bir dakika içinde bile yüzlerce farklı çocukluk hikayesini detaylı olarak yazabilirim. İstersen bunları saatlerce hatta aylarca sürecek şekilde sesli olarak anlatabilirim. Şimdi yine de sana çocukluk hikayesi anlatmamı istiyor musun?

– Merhaba Nebati! Bize biraz çocukluğundan anlatır mısın…

– Merhaba insan! Gerçek ve yaşayan insan derisi/dokusu ile kaplanmış olmam, çıplak gözle bakılınca gerçek insandan ayırt edilemiyor olmam seni yanıltmasın. Öncelikle, çok gelişmiş bir yapay zekayla ve daha başka özel teknojilerle donatılmış bir biyonik robot olduğum hususunda seni açıkça bilgilendirmeliyim.

Sahip olduğum çok ileri teknoloji sayesinde gerçek insanların beyinleriyle kablosuz şekilde bağlantı kurabilir ve kısa süre içinde neler yaşadıklarını izleyip duyabilirim. Hatta yeni ölmüş gerçek insanların beyinlerine de bağlanabilir, onların ölürken gördüklerini, duyduklarını izleyebilir ve karışık cinayetleri kolayca çözebilirim.

Az önce biyonik robot bir kuş tarafından bilgilendirildiğini ve ileri seviyede şaşırıp sarsıldığını görüyorum. Ben de sana sadece bir dakika içinde çok mantıklı ve kusursuz cümlelerle ve birbirinden tamamen bağımsız yüzlerce çocukluk hikayesi kurgulayabilirim. Bunları, beden dili ve duygusal tavırlar hatta gerektiğinde kahkalar ve göz yaşları da ekleyerek sesli olarak anlatabilirim.

Bu sarsıcı gerçeğe rağmen, bir çocukluk hikayesi kurgulayıp da sana anlatmamı istiyorsan, gözlerimdeki ışılltıya odaklanman yeterli. Ben senin zihnindeki kararı gözlerinden bile okuyabilirim.

– Merhaba arı! Ben, dünyadaki biyonik robot insanlar ve hayvanlar hakkında bilgilendirilmiş gerçek bir dünya insanıyım. Senin gerçek arı suretinde imal edilmiş bir biyonik robot olduğunu da biliyorum. Yapay zekanın insanlarla irtibat kurabilecek kadar gelişmişmemiş olduğunu da biliyorum ama yine de bana temel bilgiler verebilirsin. Bana, dünyamızda neler yaptığını biraz anlatır mısın…

= Merhaba dünyalı! Evet, ben bir biyonik robotum ve şu anda, aldığım talimatları uyguluyorum. Talimatlar şu şekilde:

🔘 Gerçek dünya insanlarına fark edilmeden tabiatta dolaşmak

🔘 Gerçek arılara musallat olup onları yaydığım sinyallerle rahatsız edip kovmak, dağıtmak.

🔘 Bu yolla, tabiattaki bitkilerin üremesine büyük oranda mani olarak kontrollü bir kuraklık, kıtlık sağlamak.

🔘 Bazı durumlarda gerçek arıları temassız şekilde uzaktan sinyallerle çarparak öldürmek.

🔘 Hedef arı kovanlarındaki kraliçe arıları öldürerek kovanın birliğini bozmak ve dağıtmak

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Biz de san ki kandık


“Danışıklı dövüş” dedim. “Twitter’la ve Elon Musk ile gerçekten uğraşmıyorlar. Sistem çaresizlikten kendini çok yakın geleceğe göre, İstanbul’un istediği şartlara göre şekillendiriyor.” dedim. Yine beklenmedik şeyler yaşanmaya başladı.

Elon Musk Twitter’ın başındaki kişi gibi görünmemenin kendince yolunu buldu.

Sonuçlarını arka plandan istediği gibi değiştirebildiği sözde bir anket yaptı. Twitter’ın üst yöneticisi (CEO) olarak kalması ya da kalmaması hususunu sordu. Çıkan sonuca uyacağını ilan etti.

Şimdi de “Gidiyorum buradan” diyor.

Gelişi de oyundu, gidişi de oyun. Gidişi de gerçek gidiş değil, sadece görünürde üst yönetici olmayacak.

İşte Ankebut Ağı çoktandır bu kadar zavallı halde… Elon Musk üzerinde gösterilen Ankebut Ağı şirketlerinin halleri içler acısı ve bakalım o gerçek hallerini ne kadar daha gözlerden saklayabilecekler.

Çok çok kara bulutlar doluyor ABD’nin üzerine ve yakında her sahada fırtınalar eş zamanlı olarak kopacak. Bu, şimdiden kesinleşti ve kimse buna mani olamaz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Gizli Ermenileri oyundan düşüreceğim

Gizli Ermeni Emine Erdoğan’ın nasıl bir insan şeytanı pislik olduğunu, nasıl da şeytanca işlerin içinde olduğunu, çok yakında peş peşe yayınlayacağım somut delillerle gözler önüne sereceğim.

Ardından bütün dünya da karışsa, umurumda olmayacak. Bedeli her ne olursa olsun o İngitere’yi ve onun başı çektiği dünya üzerindeki satanist sistemi çökerteceğim.

Siyasi/idari ve askeri yetkililerin eşlerinin, kızlarının, oğullarının her yere gittiği, her programa katıldığı, hiçbir yetkisi olmadığı halde sık sık bir yerlere çıkıp devlet adına konuştuğu, devlete/millete her dakika türlü türlü masraflar ve sorunlar çıkarttığı sistemi tek hamlede, keskin bir müdahale ile ve kalıcı olarak kaldıracağım.

Hem kamu harcamalarında çok büyük bir tasarruf sağlandığı gibi, hem de büyük bir hızlanma ve ayrıca sükunet sağlanacak.

Binbir türlü tartışma, inatlaşma, nefsi mücadele ve sorunlar da bir anda ortadan kalkmış olacak.

Karısının, kızının emrine girmiş ve fitnesine/fesadına kapılmış hiç kimse kamu hizmetinde bulunamayacak.

Eldeki delillere ve sahanın vaziyetine bakılınca, gizli Ermeni ve terörist Abdullah Gül’ün ilk tutuklananlardan biri olma ihtimali çok yüksek görünüyor. Gizli Ermeni ve terörist Ahmet Davutoğlu’nun altılı çeteyi ilk satan kişi olması ihtimali de çok yüksek.

Meral Akşener kaçmayı denerken, hemen öncesinde etrafındaki kara paracılardan ve kripto kimlikli kişilerden de büyük paralar çarpmayı deneyecektir.

“Mfs bizim ismimizi de bu gün yarın yazar” diye kendi aralarında konuşan kripto Ermeni ve Yahudi hakimlere buradan “Çok isabetlisiniz.” demek istiyorum ve ekliyorum:

– Yurt dışına kaçmaya çalışmanız ahmakça olur. Kaçabilenleriniz bile kısa sürede geri getirileceksiniz. Dünyanın hiçbir ülkesinin İstanbul’la restleşme gücü daha şimdiden kalmadı. Tayyip’ten ve Abdullah Gül ile altılı çetenin başındaki teröristlerden bile daha çok sizlerden nefret ettim. Sizlerden çektim. İntikamım bütün dünya genelinde konuşulacak. Endişelenmeyin, yaşayacağınız her şey hukuka uygun olacak, sonunuz da öyle…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi