Bunlar da burada kalsın…


“Ne oldu böyle? Bunlar nasıl oldu? Rusya nasıl böyle şartlara düştü? Türkiye, Rusya’ya ne yaptı böyle?” diye dünya şok geçirirken, burada duran paylaşımları da göstereceğiz.

“İşte, bunca ikaza rağmen Ruslar laf anlamadılar. Londra’ya piyon olmaya, hürriyet mücadelesi veren Türkiye’yi sömürge ayarında tutmaya çabaladılar. Sonunda maşa da yandı, maşanın sahibi Londra da yandı. Türkiye hürriyetinden taviz vermedi. Yaşananların en kısa özeti bu” diyeceğiz.

Gerekiyorsa Türkiye’de bu sömürü çarkına kullanılan her Rus’u ya da Rus olmasa da aynı çarka hizmet eden her kişiyi, Türk milleti adına birer kurşunla ödüllendiririm de yine de bu çarkın vatanımda işlemesine izin vermem.

Şunu da böyle açıkça yazarım, hatta sahada uygulatırım ve dünyadan hiç kimse de karşıma çıkamaz.

Bu Türkiye, Londra’nın maşası olan Rusya’nın oyuncağı olmayacak. Danışıklı ya da yarı danışıklı oyunların kurbanı olmayacak. Sömürülmeyecek, asimile edilmeyecek, tepe tepe kullanılmayacak.

Anlaşıldı mı, anlamayan bir adım öne çıkacak. Rusya vatandaşı da görünse, Türkiye vatandaşı da görünse, hangi ülkenin vatandaşı olarak da görünüyorsa, bir adım öne çıkacak “Ben varım mfs, ben anlamadım. Bana bir daha anlat” diyecek.

Ben de anladığı dilden anlatacağım.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Vakti geldi de geçiyor

Suriye meselesini çözmek için Rusya’yı, ABD’yi, İran’ı muhatap almayacağımızı… Suriye’den Esed güçleri hariç bütün yabancı unsurların çıkması gerektiğini… Türkiye’deki on milyondan fazla sözde mültecinin derhal ve topluca gönderilmesi gerektiğini ve daha fazlasını söylemiştim.

Benim irademi tanımayanı ben de tanımam. Rusya’ya değil, dünyada Türkiye haricinde kalan bütün ülkelerin ittifakı olsa ve o ittifaka sığınsalar bile, onları bu dünyada yaşatmam.

Şu haldeki Türkiye’de, şöyle bir günde duramayıp başka ülkeye gideni de zaten kendi tabanı bile adamdan saymaz.

Türkiye içindeki şu lanet pislikleri, azılı hainleri temizlemenin vakti geldi de geçiyor. İçimde, bastıramadığım kadar büyük bir öfke çağlıyor. Ha bu gün ha yarın, gerekiyorsa bütün dünya devletlerini/hükumetlerini bile yıkacağım ama şu Türkiye’deki hainleri de yıkacağım.

Müdahalemin sertliği, kıyamet sabahına kadar konuşulacak.

Dünyadaki bütün taraflar her ihtimale hazırlıklı olsun.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Her an her şey olabilir


ABD’de de bir askeri darbe an meselesi. Her an her şey olabilir.

Biden/Kamala/Austin çetesini deviren taraf, hangi taraf olursa olsun, İstanbul’un açık desteği onlarla olacak. Aradaki sorunlu meseleler sonraya bırakılacak.

Sadece Türkiye’nin ya da ABD’nin değil, bütün dünyanın huzur bulması için Biden/Kamala çetesinin zaten devrilmesi gerekiyordu.

Türkiye’nin, ABD’nin ve Rusya’nın ardından, onlarca ülkede de hükumetlerin peş peşe devrileceği artık kesinleşti.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Boşuna para kaptırıyorlar


Hesaplar şaşacak, çünkü İstanbul dümdüz olacak.

İstanbul’un sahillerinden Marmara denizine ve Kara denize doğru çok büyük alanlar sağlam şekilde doldurulunca…

Bunların üzerinde adeta yeni bir değil, birkaç İstanbul oluşunca…

Yüzlerce yeni semt ve bu semtlerde milyonlarca bina yapılınca…

Şu andaki İstanbul’un toprakları üzerinde yaşayan insanlar da buralara geçecekler. Şu andaki İstanbul toprakları o safhada düzeltilecek, tıraşlanacak. Evet, doldurma alanlar zaten çok düz olacak ve peşinden şu andaki İstanbul toprakları da tıraşlanarak yeni İstanbul’a uygun hale getirilecek.

İşte o vakit çok büyük hazineler, tarihi eserler bulunacak. İnsanlığın gerçek tarihini öğrenmemize yarayacak çok büyük ve sarsıcı buluşlar/keşifler de yapılacak. Zaten o safha hızla yapılmayacak, tarihi eserlere gereken ihtimam gösterilecek, gereken zaman harcanacak, acele edilmeyecek. Çünkü kimse açıkta, evsiz, işsiz ve zor durumda kalmamış olacak. Kentsel dönüşüm denilen şey, yapılacaksa işte böyle yapılır ve böyle de yapılacak.

Aynı zamanda, şu anda çok uçuk maddi kıymete sahip olan çok yerler, sıradan, ortalama değere sahip yerlere dönüşecekler. Büyük denge değişmeleri olacak. Daha pek çok mevzu da var…

Bu gibi nedenlerle, şu anlarda İstanbul’un arazisine, eksik bilgi ve yanlış bakış açıları ile yatırım yapmak, karanlığa kurşun sıkmak demek.

Mfs ile anlaşmadan, uzlaşmadan kimse İstanbul’da da kazanamaz.

Daha sarsıcı gerçek de şu ki hain Ankara hükumetinin işi bitti ve şu anlarda gürültüyle yıkılıyor. Dünyanın bütün dengeleri yıldırım hızıyla aleyhine döndürülüyor. Basına, medyaya yansımayan ve bazı sermaye gruplarının öğrenemediği büyük değişmeler oluyor dünya siyasetinde ve başta da Türkiye’de… Hain Ankara hükumeti ve onunla iş tutan iç unsurlar, köşeye iyice sıkışıyorlar. Son bir büyük müdahale de şimdi herkes tarafından görülür şekilde yapılacak ve Ankara devrilecek.

Vaziyet böyle iken, hain Ankara hükumeti ile ve onun ipini elinde tutan malum ülkelerle, İstanbul’a ve Türkiye’ye dair faydasız ve sonuçsuz anlaşmalara girişmek, girişen tarafları batırır. Ortaya konan paralar kısacık sürede yalan olur, heba olur. Ben her zaman, her hususta olduğu gibi baştan samimiyetle ikaz ederim, sonra ısrarla kendi bildiğini yani yanlış işi yapan kimseyi de dinlemem, ezer geçerim.

Türkiye’de OHAL şartlarına geçileceğini, herkesin hazır olması gerektiğini duyurmuştum. İşte geçiliyor ve şu Türkiye’de bu akşam olmadan ya da bu akşam sabaha çıkmadan bile her şey olabilir.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Kendileri belirleyecekler


ABD’de kasıtlı olarak suni afetler yapıldığını, aşırı soğuklara ve kar yağışlarına sebep olunduğunu ve bunun arkasında ülkenin maliyesini ayakta tutmak maksadı oluğunu yazdığımda, çok şaşıranlar olmuş

O halde biraz daha bilgiler vereyim ve daha da şaşırsınlar.

ABD’de suni afetler yaparak insanları evlerine kapatıyorlar ama Çin’de bunu devlet terörüyle ve korona yalanlarıyla yaptılar, yapıyorlar. Ankebut Ağına bağlı iki ülke de battıklarını, iflas ettiklerini gizlemek ve iflas ettiklerine dair itirafları ötelemek için, zaman kazanmak için, bu arada da bir çıkış yolu bulabilmek için bunu yaptılar, yapıyorlar.

Çin’de, yüz binlerce insanı barındıracak kadar büyük olan sözde karantina merkezlerini, kısacık süreler içinde yapmalarının arka planında pek çok sarsıcı ve vahşi gerçekler var ama bir sarsıcı gerçek de buydu…

Bu güne kadar, Londra merkezli sistem tarafından hormonlu, dengesiz, sağlıksız şekilde büyütülmüş olan Çin’in… İstanbul’un siyaseti ve müdahaleleri nedeniyle bir anda sert kayaya çarptığını, işlerin sarpa sardığını, mali ve siyasi dengelerin bozulduğunu, sermayenin topluca kaçtığını, alış/tedarikçi ve satış/müşteri dengelerinin bozulduğunu, üstüne kara para işlerinin/gelirlerinin de bozulduğunu ve ortada aç kalmış milyonla insan olduğunu, işin her gün daha da kötüleştiğini gizlemek…

Şimdi, ekleyeceğim kısma gelelim. Milyonla insan hızla işsiz ve aç kalmaya başlamışsa, Çin ne yapacaktı? Yağmaların başlamasına, kapkaç ve hırsızlık vakalarının patlamasına, kavgaların ve cinayetlerin çok artmasına, meydanlarda büyük kalabalıkların “açız” diye bağırmasına, her yeri yakıp yıkmasına ve hükumetin devrilmesine izin veremezdi.. Gerçek halinin dünyada görülmesine mani olmak zorundaydı.

Bu maksatla da çok yüksek sayıda insanı sözde karantinaya ve karantina merkezlerine aldılar ve devlet gücüyle karınlarını az da olsa doyurdular. O kadar tehlikeli bir haldeydiler ki bu kadar kesin, keskin ve acımasız bir müdahaleyi yapmasalar, apartman kapılarına kaynakla kilit atmasalar, hayatı/akışı büyük oranda yavaşlatmasalar, halkın harcamaları/masrafları önceden olduğu gibi devam etse, o günlerde zaten havlu atacaklardı. Öteleyemeyeceklerdi, açık olacaklardı.

Sonra sağda solda birilerini de çıkarttılar “Çin, batıyı krize sokmak için limanlarını kapattı, gemiler birikti. Çok taktik oynuyor, çok büyük oynuyor. Çin, ABD ile restleşiyor. Çin gelecek vaad ediyor. Çin Afrika’da da çok güçlü. Çin çok büyük bir ülke… Çin’de şu var, bu var, her şey var.” diye diye üflediler. Evet, kasıtlı şekilde kandırdılar.

Çin’de batak var, iflas var, merhametsizlik var, kendi insanlarını bile nakite çevirmek yani organlarını çalmak var, çözülemez sorunlar var, başka da bir şey yok. Çin’den bir anda kaçan dev gibi sermayeler var, şirketler var. Çin’de, limanlara gelen gemilere, istenilen ürünleri teslim edememe sorunu vardı, var. Çünkü Çin’de çok kısa süre içinde imalat sistemleri büyük darbe aldı. Çin’de, dünyaya gösterilmek istendiği gibi eğitimli, bilgili, kültürlü, zeki, gayretli ve gelecek vaad eden bir toplum da yok. Çin’in idari kadrosu bile çok vasat kişiler.

Bu kısmı ayrı bir inceleme ve yazı konusu ama şu Çin’de gayr-i menkul sektörünün bile bir anda ve çok çok büyük çapta nasıl patladığını sanki açıkça görmemişler gibi… Art niyeti olmayan Türkiye’deki bazı yayıncılar da yalanlara/propagandalara kandılar. Çin’in para ile beslediği sosyal medya aktörlerine ve Youtube yorumcularına ve basındaki/medyadaki hainlere, satılık kalemlere kandılar. Çin’den sipariş edilen ürünlerin çok geç gelmeye başlaması aslında var olmayan bir korona salgınından değil, ülkedeki üreticilerin bir anda nakit para sıkıntısına girmelerinden ve siparişlerin bir anda dibe vurmasından yani sistemin ani bir ölümcül darbe almasından ötürüydü. Hala da öyle…

Anlatılacak çok mevzu var, vakti geldikçe anlatacağım. Türkiye olarak sorunlarımızı kökten çözmeye, merkezinde çözmeye çabaladığımız, sona çok yaklaştığımız ve Londra merkezli sistemden tamamen ve resmen de çıkmak üzere olduğumuz şu anlarda, şimdilik şunu tekrar edeceğim:

– Çin, bu güne kadar restleştiği İstanbul ile aynı çizgiye girecek, İstanbul’un karşısında değil de yanında açıkça duracak. İstanbul’un desteği ile Tayvan’ı ve Japonya’yı ve bunların büyük şirketlerini kısa sürede ve az kayıplarla ülkesine katacak, sonraki süreçte de İstanbul’a yanlış yapmayacak, işte anca bu şekilde ayağa kalkabilir. Kazanırken de Türkiye’ye ve İstanbul’a kazandırmayı bilecek.

Aksi halde Çin’i en az dört parçaya, ihtimal ki yedi ya da dokuz parçaya böleceğim. Sonra da Çin diye bir devlet bırakmayacağım.

Çin’i çökerteceğimi, Kraliçe’yi oyundan düşüreceğimi, İngiltere’yi donanmasız bırakacağımı ve daha pek çok şeyler yapacağımı yazdığımda gülenler, işte şimdi bu hallerdeler. Ayağa kalkmak ya da yok olmak… İkisinden birini kendileri tercih edecekler. Kendi sonlarını kendileri belirleyecekler. Ve benim kaybedecek bir günüm bile yok, ilan ettiğim şeyleri peş peşe yapmaya devam ediyorum, edeceğim.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi