Etiket arşivi: Suriye meselesi

Tozu dumana katacağız


15. turun sonunda seçilen ABD Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy’nin babasının da dediği gibi… Nasıl başladığın değil, nasıl bitirdiğin mühimdir.

Suriye meselesinde nasıl ve kiminle başladığımız değil, nasıl ve kiminle sonuca vardığımız mühim…

Şu ana kadar Suriye meselesinde de bizim sözümüz geçti, an itibariyle de bizim sözümüz geçiyor, bundan sonra da bizim sözümüz geçecek. Kısa süreli sıkıntılara/kişilere takılmamak lazım.

Yapacak çok işlerimiz var. Hız kesmeden devam edeceğiz.

Suriye’de tarzımız ve kararlarımız biraz değişecek. Şimdiden sonra Suriye üzerinde estireceğimiz sert rüzgarlar ne karı koca Esed’leri bırakacak, ne Baas rejimini bırakacak, ne kardeş Suriye devletinin ordusu içindeki hainleri ve kara paracıları bırakacak… Ne de BAE, Katar, Kuveyt, Umman ve Suudi Amerika gibi sözde devletleri bırakacak.

Devletten bile sayılmayacak olanlar, kibirli ve şımarık tavırlarla bir kumar oynadılar, biz de oynadıklarına, oynayacaklarına pişman ettik. Sonunda da istediğimiz şartlarda bitireceğiz.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Sabah sabah


Daha önce açıkça yazmıştım ki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) diye bir devlet, bir siyasi otorite tanımıyorum. Benim önümdeki dünya haritasında BAE de yok.

BAE’nin başta Türkiye’de ve bölgede, sonra dünyanın muhtelif yerlerinde ne haltlar çevirdiğini, nasıl pis işler yaptığını yıllardır gözler önüne seriyor ve BAE ile açıkça mücadele ediyorum. BAE de acımasız, vahşi, katliamcı ve yok edilmesi gereken bir terör teşkilatı…

İngiliz maşası sözde devlet BAE’nin, Suriye’de hızla değişmekte olan dengelerden ötürü neler yaşadığı ve yaşayacağı, umurumda bile değil.

Ben Suriye meselesinde ABD’yi ve Rusya’yı bile muhatap almıyorum. Bu iki devlet dahi orada işgalci konumunda, meselenin muhatabı değiller ve BAE’nin Suriye konusunda hiç hükmü, hakkı, meşruiyeti yok.

Dengeler ellerinden kayıp gidiyor diye kızan, sinirlenen birileri varsa, onların muhatabı devrik Ankara hükumeti değil, İstanbul’dur. Ayrıca İstanbul, maşa devletçikleri muhatap almıyor.

Türkiye’deki, Suriye’deki ve bölgemizdeki devasa projelerin içinde, Ankebut Ağına bağlı tek bir ülke, lider, şirket, patron ve piyon dahi olmayacak. Onların ne kara ve kanlı paralarına ne şirketlerine, ne teknik adamlarına ihtiyacım var. Benim hareket saham sınırsız. Bunların tamamı aleyhimde olsalar, beni durduramadıkları zaten gözler önünde ama bundan sonra beni oyalamaya bile güçleri yok.

Şu ABD ile Rusya’nın bile Suriye’de karşımda direnmeye, askeri güç sergilemeye hiç güçleri yok. Şu anda ABD, iflasını açıkça ilan etmemek için kırk takla atıyor, Rusya ordusu ise Ukrayna’da bile hezimete uğruyor. Rusya hükumeti ise karşımda kaçacak delikler arıyor.

Ordum, benim desteğimle Suriye’yi en geç iki haftada tamamen temizler, orada ABD, Rusya, İran, ÖSO, Kaide, Nusra, YPG dahil kimseyi bırakmaz ve sonra aslanlar gibi kışlalarına tekrar çekilir. Devasa projelerin öncüsü olur, sahayı projeler için temizler. İnsanlık için temizler.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Ankebut Ağının Rusya ayağı çok sıkıntıda…


Putin ve çetesinin işleri iyice bozuldu, bozuluyor ve gün geçtikçe daha da bozulacak. Danışıklı dövüşler de Rusya’nın içindeki ABD’yi ya da diğer deyişle Rusya’nın içindeki İsrail’i kurtaramıyor. Her zaman olduğu gibi bu sefer de biz kazandık ve bir kez daha bütün dünyaya gücümüzü gösterdik.

Bütün dünya bir kez daha gördü ki sadece Türkiye’de değil, Mfs’nin “olur”u olmadan dünya genelinde kayda değer hiçbir şey yapılamaz. İsrailliler, İngilizler ve benzerleri “Erdoğan Suriye operasyonunu yapmakta kararlı ve karşısında onu durduracak kimse yok.” mealinde ısmarlama haberler yaptırırken… ABD “Haydi girin artık” temalı ama operasyona sözde karşı duran resmi açıklamaları çok sık tekrarla yaparken, bir yandan da kalın kafalı hainleri Türkiye sahasında aktif kullanarak operasyonu mümkün kılmaya çabalarken… Aslında ne kadar çaresiz, güçsüz ve zavallı olduklarını gözler önüne serdiler, seriyorlar.

Ortada bir Tayyip, bir AKPKK bile kalmamış ama son çare olarak üç beş gazete haberi, üç beş köşe yazısı yayınlatarak, övgü ya da korku/endişe temalı üç beş diplomatik açıklama yaptırarak, TSK’nin Suriye’ye operasyon yapmasını mümkün kılacaklar güya…

Bunların hepsi oyun, daha önce defalarca oynadıkları tarzda bir oyun ve bir kez daha bu konuda büyük bir kumar oynayıp bu defa çok daha büyük kaybettiler. Dibi gördüler, eridiler. Buna rağmen, bu kadar çaresizken, bu kadar büyük kaybetmişlerken, bükemedikleri eli öpmeleri gerekiyorken, hala şeytanlık peşindeler. Bu hallerine rağmen bir yandan da Suriye’de Beşar Esed ile küslüğü ortadan kaldıracaklarmış rolü oynuyorlar. Bu da ayrı bir oyun… Hala İsrail’in, BOP’un, İngiltere’nin, ABD’nin, AB’nin, Rusya’nın son darbeleri almamaları için kıvranıp zaman kazandırmak peşindeler. Yani bu güne kadar çoğu kısımda birbirleriyle danışıklı dövüşerek Londra merkezli dünya düzenini ayakta tutmuş olan taraflar, şimdi birbirlerini ayakta tutabilmek için her yolu deniyorlar. İstanbul’u devirmek, mağlup etmek, yok etmek mi… Onun imkansız olduğunu kendi aralarında çoktan kabullendiler ama dışarıya başka yüz gösteriyorlar.

Şu anda hiç dünya lideri yok görünür dünya siyasetinde… Hepsi yalan oldu, hiç oldu İstanbul’un karşısında… Süper güç ülke de yok. Rishi Sunak bile tersten okunması gereken taktik bir açıklama ile “Mfs bu işi bitirdi, Çin’den de çıkın. Çin merkezli altın çağ projemiz çöp oldu. Direnirsek her yerde daha büyük kayıplar yaşayacağız. Çaresiziz, geri durmak zorundayız. Tedbirli olun, dikkat edin” manasına gelecek mesajlarını verdi.

Daha düne kadar güya rekor kâr açıklayan Koç grubu, ses kaydımda “Devletlerin de holdinglerin de açıklamaları yalan. Türkiye’de Koç bile battı” dememden hemen sonra çark etti. Türkiye içinde Ömer Koç bile uzun sürecek ve şiddetli olacak bir krizin içinde olduklarını ve çok tedbirli olup harcamaları çok kısmalarını söyledi herkese…

Ankebut Ağının sadece Rusya ayağı değil, bütün ayakları İstanbul karşısında diz çökmemek için direniyor. Bu güne kadar imkansız görüleni başardılar ama hep karşılıksız para basarak, yalan haberler yaptırarak, resmi yetkililere yalan açıklamalar yaptırarak, maliyeye kaynağı belirsiz yüzlerce milyar dolar kara para dahil ederek… Hepsinin boşuna olduğunu söylemiştim, anca zararları katlandı, emekleri zayi oldu, itibarları da iki paralık oldu. Direnişleri onlara kazandırmadı, zararlarını azaltmadı, aksine daha büyük kaybetmelerine sebep oldu.

Lakin Rusların hali içler acısı… Kullanılıp atılacaklar ve İstanbul’un siyaseti karşısında bütün planlarının bu kadar kısa sürede bozulacağına baştan ihtimal vermek istemiyorlardı. Büyük kumarda onlar en büyük kaybeden taraf… Sadece Yunanistan, Suriye, İran meselesinde değil, onlarca meselede büyük kaybettiler. Zaten hepsinde iki yüzlü ve ahlaksız, onursuz bir siyaset izlediler. Hep İstanbul’un kazandığı ve hatta kazanacağı açıkça gözler önünde…

Şimdi başta Ruslar olmak üzere, malum ağ Türkiye’de şiddetli terör saldırıları yaptırabilir. Deprem denediler olmadı, şimdi yine ya deprem yapacaklar ya da terör saldırıları yapacaklar. Sonuç vermeyeceğini, kendilerine kazandırmayacağını bile bile bunu yapacaklar. Yine bu terör saldırılarında da emirlerindeki terör örgütlerini kullanabilirler. Yine ABD, Çin, İran, İsrail, İngiltere, AB ülkeleri, bazı Arap ülkeleri ile paslaşarak yaptırabilirler. Bu defa YPG/PKK görüntüsü vererek değil de baştan beri kendilerinin kurup idare ettiği IŞİD ya da türevi örgütler üzerinden kan dökebilirler.

Kaç ülkenin ittifak ettiğinin, ne kadar şeytanlaşmış ve kuralsız olduklarının ehemmiyeti yok. Büyük bir kararlılıkla biz de gereken karşılıkları vereceğiz. Şu anda Türkiye’de söz konusu ülkelerin diplomatik temsilcileri sıfatıyla bulunan ve Türkiye’deki mekanlarını terör, ihanet, kara para merkezine çeviren kişileri en baştan hedef alacağız. Biz basit basit danışıklı dövüşler sergilemedik, sergilemeyeceğiz. Her zaman olduğu gibi kısa sürede sonuç verecek cesurca ve mertçe karşılıklar vereceğiz. Gerekli her an tetik çekmekten de çekinmeyeceğiz.

Şu andan itibaren, Türkiye ve Suriye sınırları içinde Rus mafyası, Rus diplomat, Rus askeri, Rus subayı, Rus iş adamı, Rus şirketi hatta Rus turist dahi görmek istemiyorum. Ruslara selam veren birini dahi görmek istemiyorum. Madem ki batının maşası olmaya devam edecekler, önce maşayı şu batının ve İsrail’in elinden almanın ve imha etmenin vaktidir şimdi…

| mfs – Maşa kıran – Akademi Dergisi

Her şey yeni başlıyor


Taksim’deki son terör saldırısının hemen ardından peşin peşin ve çok aceleyle “bombacı” ilan edilen kadın zanlının, söz konusu saldırıda bilinçli bir “bombacı” olarak yer aldığına da Suriyeli olduğuna da dört ay önce Türkiye’ye geldiğine de kimse inanmıyor. Birkaç gündür bu konuda basında, medyada ve sosyal medyada gayet seviyeli ve hukuka uygun şekilde sorgulayıcı yayınlar yapılıyor. Bu halleriyle bu yayınlar hukuka tamamen uygun ve hiçbir gerekçe ile bu yayınların yapılmasına mani olunamaz, kısıtlama/sınırlandırma dahi getirilemez.

Bu güne kadar defalarca görevi başında yalan beyanda bulunan ve yalanları her seferinde açıkça meydana çıkan, buna rağmen yıllardır hala Suç İşleri Bakanlığı makamında tutulan, ne kadar kara paracı varsa hepsiyle yan yana fotoğrafları bulunan Solomon Soysuz, bu defa da yalanlar söyleyen bir bakan olarak ortada kaldı. Oysa yıllar önce bana inat “İran’la ortak terör operasyonu yaptık” yalanını bir Suç İşleri Bakanı olarak söyledikten hemen sonrasında İran’ın “Hayır, yapmadık” diye resmen açıklama yapmış olması bile, Solomon’un orada bir gün daha tutulmamasını gerektiriyordu.

Son Taksim saldırısında Solomon Soysuz’un Rusya tarafıyla organize şekilde saldırının içinde bulunup bulunmadığının derhal ve ciddiyetle ve hiçbir hukuk dışı sınırlandırmaya izin verilmeden soruşturulması gerekiyor. Zira bu konu hakkaniyetle ve vicdanla soruşturuldukça Türkiye içindeki baş zanlılardan birinin Solomon Soysuz olduğu görülüyor. Zanlı kadının Somali’deki Türk askeri üssü ile ne alakasının bulunduğu da soruşturulmalı ve yayın kuruluşları ile sosyal medyada da tartışılmalı. Londra’nın emriyle dünyanın farklı yerlerinde askeri üsler tesis eden AKPKK’nin, söz konusu askeri üsler üzerinden aslında neler çevirdiği de artık gür sesle tartışılmalı.

Son Taksim saldırısında MI6’nın eli var mı yok mu, kendi casuslarından hariç olarak birilerini taşeron olarak da kullandı mı, soruşturulmalı. Bomba, planlanandan önce, planlandan başka yerde ve planlanandan daha düşük güçte patladı mı, yorumlanamayan sorunlar yaşadılar mı, soruşturulmalı. Kadın zanlının hür iradesi ile bombacılık yapmak istemeyen biri olması da saldırının nispeten çok daha az zararla atlatılmasını sağladı mı, soruşturulmalı. Kadın zanlının 40 dakikadan fazla süre orada oturması, neler döndüğünü anlamaya çalışma çabası mıydı, soruşturulmalı. Bu kısımda sorunlar yaşamasalardı, farklı farklı yerlerde birkaç şiddetli bomba daha patlatacaklar mıydı, soruşturulmalı. O anlarda etrafta operasyonu uzaktan yöneten İngiliz ve İsrail casusları da var mıydı, soruşturulmalı. Olay yerindeki görüntüleri hatta kadın zanlı ile yan yana kadraja girdikleri görüntüleri basına da yansıyan İsrailli iki kadının casus çıkması neden gereğine göre tartışılmıyor ve soruşturulmuyor, bu da soruşturulmalı. Arap basınında bu iki İsrailli kadın askerin aynı zamanda casus oldukları ifşa edilmeseydi, MİT ve Türkiye’deki diğer yetkili kurumlar/makamlar bunu hiç mesele etmeyecek miydi. Şimdi basına bile yansıyıp tartışıldığı halde neden konunun üzerine gidilmiyor, tartışılmalı.

MİT’in Ermeni kanadının son Taksim terör saldırısının içinde olup olmadığı da tartışılmalı. Gürcistan gizli servisinin bir dinleme sırasında bu saldırının istihbaratını aldığı, zaman kaybetmeden MİT’i bilgilendirdiği, MİT’in ise ilgileneceğini söyleyerek karşılık verdiği ama hiçbir önleyici müdahale yapmadığı, aksine terör saldırısının içinde yer aldığı iddiası araştırılmalı. Gürcülerin bu saldırının istihbaratını, saldırı öncesinde Gürcü mafyalarından elde ettiği iddiası da itibar edilir kaynaklardan yükseldi, bu da hiç zaman kaybedilmeden soruşturulmalı. CIA’nın bu saldırıya teknik ve lojistik destek verip vermediği de soruşturulmalı. Bunlar soruşturuldukça, tartışıldıkça aynı milletler arası suç, terör ve ihanet teşkilatının yeni yeni terör saldırılarını Türkiye’de ve başka ülkelerde yaptırma ihtimali yüksek mi, tartışılmalı ve soruşturulmalı.

Saldırının yapılmasındaki öncelikli hedefin Suriye meselesinde kamuoyu yönlendirmesi yapmak olmadığı, İstanbul’un resti sayesinde Suriye’ye bir türlü yapılamayan askeri operasyonun yeniden gündeme gelmesi olmadığı, bunun daha düşük öncelikli bir hedef olduğu anlaşıldı, netleşti. Saldırının hemen sonrasından başlamak üzere, görev başındaki vatan haini ve terörist bakanların ve ilgili yetkililerin açıklamalarla hedef saptırdığı şimdiden anlaşıldı, netleşti. Adli ve idari yetkililer arasında hatta kolluk kuvvetleri arasında kripto kimlikli ve Londra sistemine bağlı kişilerin de organize şekilde suçlar işlemeye, suçluları kollamaya, milletimizi kandırmaya, görevlerini kötüye kullanmaya devam ettikleri şimdiden anlaşıldı, netleşti.

Yukarıdaki hususların haricinde, terör saldırısına dair şahitlerin ifadeleriyle meydana çıkmış hatta bir kısmı bazı haber mecralarında sıcağı sıcağına yayınlanmış olan sarsıcı gerçeklerin hatta vurularak öldürülen başka teröristlerin bile gizlenmek istendiği, bir anda hükumetin ve MİT’in terörist yanları meydana çıkacak diye internetin panik haliyle yavaşlatıldığı da şimdiden netleşti.

Lakin Boğaziçi baronlarının son günlerde keyiflerinin bozulmuş olması, aşırı rahatsız olması bu saldırı ile bağlantılı mı, bu saldırının arkasında Boğaziçi baronları da var mı, soruşturulmalı. İstanbul boğazının iki yanının da Türkiye düşmanlarınca merkez üs haline getirilmiş olmasının, oranın tıraşlanarak yok edileceğinin açıklanmasının, şimdiden büyük bir baskı altında kalmalarının ve basına yansımayan kısmında öfkeden deliye dönmüş olmalarının bu saldırı ile alakası var mı, soruşturulmalı. Boğaz içindeki kara paracı, vatan haini, satanist, ayinci, Türk ve İslam düşmanı çevrenin bağlı bulunduğu Londra’nın MI6’yı da kullanarak bu saldırıyla bir mesaj vermek isteyip istemediği soruşturulmalı.

Londra’nın İstanbul’a “Belli sınırlarda duracak, oraları aşmayacaksın” mesajı vermeyi deneyip eline yüzüne bulaştırıp bulaştırmadığı, soruşturulmalı. Saldırının arkasında İngiliz piyonu İran idarecilerinin ve İran’ın kurumlarının bulunup bulunmadığı, İstanbul’un siyasetinin karşısında tamamen çökmek üzere olan kara paracı ve vahşi İran idaresinin de İstanbul’a mesaj vermeye kalkışanlardan olup olmadığı, soruşturulmalı.

Daha dikkat çekilecek çok hususlar var ama şimdilik bu kadarını yazacağım. İlerleyen safhalarda “Bu terör saldırısında Ekrem İmamoğlu’ndan daha çok mafya anası Meral Akşener’in mi payı var?” diye de tartışacağız ve soruşturmalar talep edeceğiz. Çok ama çok şaşırtıcı gerçeklerle yüzleşecek ve bol bol bunları tartışacağız. Baştan söylediğim gibi, bu terör saldırısı bir milat olacak ve Türkiye içindeki etkili ve yetkili kişilerin teröristliğini meydana sereceği gibi zincirleme reaksiyon misali terörün yurt dışı bağlantılarını da gözler önüne serecek. Onlarca ülkede temiz eller operasyonlarına sebep olacak ve dünyadaki bütün kötülüklerin merkezlerinin İngiltere, ABD ve İsrail olduğu somut şekilde gözler önüne çıkacak.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Her şey çok hızlı yaşanacak


İran’da şu anda herkes kendi oyununu oynuyor. Oyunlar içinde oyunlar da oynanıyor ama kazanan biz olacağız. İran meselesinde de Londra merkezli şeytani sistem kaybedecek. İngiltere ile danışıklı dövüşe dövüşe bu güne kadar İran halkını maddi ve manevi sahalarda sömüren sözde mollalar, o kara paracı hainler devrilecekler. Hamaney çoktan öldü. Ortada görünen Hamaney değil ama Hamaney rolü oynayan kişi de devrilecek.

Güney Azerbaycan çok kısa süre sonra topraklarımıza dahil olacak. Oradan aşağı/güneye doğru Basra körfezine kadar topraklarımız olacak. Oradan doğuya doğru ise Hazar denizinin altından Türkmenistan’a ve Afganistan’a kadar olan topraklar sınırlarımıza dahil olacaklar. İran krizi bitmeden Irak da karışacak ve orada da Londra merkezli sistem kaybedecek. Bu karmaşa sırasında sözde mültecileri de ülkelere göndereceğiz. Türkiye’ye mülteci akışının da önünü kesin şekilde keseceğiz. “Sorunları merkezinde çözen bir dış siyaset” dediğim şeyi açıkça uygulamaya başlayacağız.

Şu anda İran’da devam eden “haklı” ve “hukuka uygun” mücadelenin sönmesine asla izin vermeyeceğiz. Danışıklı dövüşen tarafların tamamını mağlup edeceğiz. Sadece İstanbul’un yanında samimiyetle duranlar bu safhada “kazananlar kulübünde” olabilecekler. Bu mücadele sırasında her türlü devlet imkanımızla “açıkça” bölge halkının yanında olacağız. İcap ettiğinde askeri müdahaleler yapmaktan geri durmayacağız. Had bilmez devletler olursa, onlarla askeri çatışmalara girmeye de her daim hazır olacağız. Ben dünya siyasetinde bunları hızlandıracak ve kolaylaştıracak müdahaleler de yapacağım.

Bu bir başlangıç ve çok sayıda toprağımızı Londra merkezli sistemin çizdiği suni sınırlardan ve suni devletlerden kurtarıp ülkemize dahil edeceğiz. Haber vermiştim, her şey çok hızlı yaşanacak.

İstanbul’un karşısında duranlar, hala Tayyip’i iktidarda tutmaya çalışanlar, İran’da yaşananları hazmedemeden kendi başlarının yandığını da görecekler. Rus halkı, kendilerinden beklenen “onurlu” duruşu sergilemeyecek olsa bile, yok etmeye yemin ettiğim o Putin’i de yok edeceğim. Lakin bu ihtimalde Rusya ve Rus halkı da mahvolacak.

İran’daki adaletle, huzur içinde, sömürülmeden yaşamak isteyen taraflar hemen Türkiye ile açıkça temas kurmalılar. Biz Türkiye’nin idaresini resmen elimize almamışsak da gayr-i resmi olarak bütün ana organlar elimizde… Ben bu kısımlarda hem Türkiye’ye hem de o bölgenin halkına ihanet etmek isteyenlere de izin vermeyeceğim.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

..