Etiket arşivi: Kuraklık/Kıtlık

Yeni tür saldırı teknikleri: çekirge istilaları ve arıların yok olması

Yeşiller/Reptilianlar, korona virüsünü laboratuvarda ürettikleri gibi, çekirgeleri de laboratuvarda ürettiler. Evet, yanlış okumadınız.

Dünyada kuraklık ve kıtlığın hakim olmasını isteyen yeşiller, sadece atmosferin iyonosfer tabakasına müdahale etmekle yetinmiyorlar. İyonosfere elektromanyetik dalgalar göndererek tabii dengeyi bozmak, aşırı yağışlara sebep olmak, yağışlara mani olmak, hava sıcaklıklarını artırmak ya da düşürmek, rüzgarlara ayar vermek mümkün ve bunları yaparak da kuraklığa sebep oluyorlar.

Lakin bunların haricinde pek çok farklı saldırı şekliyle de kuraklık yaşanmasını sağlıyorlar. Bunlardan biri arılar üzerinde oynamaları. Arıların duyabileceği frekansta ve tahammül edemeyecekleri yükseklikte ve sıklıkta dalgalar yayarak arıların tabii dengesini kasten bozuyorlar. Arılar ya ölüyorlar ya da kaçıyorlar ve sonra yine ölüyorlar. Böyle olunca da tabiatın dengesi büyük bir darbe daha almış oluyor ve hızla kuraklaşma görülüyor.

Kullandıkları diğer bir teknik ise çekirgeler… Devasa büyüklükteki yeraltı üslerinin bir kısmında kurdukları laboratuvarlı büyük üretme tesislerinde, suni yollarla çekirgeleri çok yüksek sayıda üretiyorlar. Bunların bazılarının genetik kodları ile de oynayarak ziraate, tabiata daha da zarar verecek hale getiriyorlar. Sonra bunları hedef bölgeye topluca bırakıyorlar. Daha önce yazmıştım, son zamanlarda başımıza bela olan balon balıklarını da yeraltı üslerinde genetik kodlarını da oynayarak yetiştirip sonra denizlerimize yine yeşiller bırakıyorlar. Hatta ülkemizdeki büyük göllere bile, balık türlerini yok edecek zararlı balıkları kasten bırakıyorlar.

Bu çekirge saldırıları, yeşillerin ülkemize karşı da sık sık kullandıkları bir teknik ve buna karşı koymak aslında çok kolay ama şu şartlarda çok zor. Silaha, aynı silahla karşı konulabilir. Böyle bir saldırı şekline karşı koymak için, çekirgelerin rahatsız olup ölmesine ya da hiç değilse topluca kaçışmasına sebep olacak sinyaller yayabilmek gerekir. Dünyadaki bunca devletin bu teknolojiyi geliştirmesi ve kullanması aslında mesele bile değil.

Bunun için, dünyanın ilk önce, basın ve medyaya çıkartılıp kasten toplumları ve devletleri oyalayan ve çözüme gidilmesine kasten mani olan sözde uzmanlardan kurtulması gerekir. Bu sözde uzmanların bazıları zaten bu dünyadan değil ve biyonik robotlarla yerlerine geçilmiş kişiler. Büyük bir kısmı da mason/satanist bir teşkilat olan Ankebut Ağına mensup kişiler ve bu ağın tepe isimlerinin kararları çerçevesinde konuşuyorlar ya da konuşmuyorlar. Zaten temelinde insanlığa düşmanlık bulunan Ankebut Ağının mensubu olmuş bir bilim adamından, insanlığa faydalı olmasını beklemek, abesle iştigal etmek demektir.

Mehmet Fahri Sertkaya

Naci Görür, görmezden geliyor

Marmara denizindeki müsilaj sorununa, arıtılmadan denize atılan atıklar sebep olmuyor.

Medyada sözde pek çok hususun uzmanları var ve bunların neredeyse tamamı siyasilerin “olur” vermesiyle medyada yer bulabiliyorlar. Sonrasında da siyasilerin izin vermediği gerçekleri anlatamıyorlar. Dahası da var ki gerçek olmadığını bildikleri halde siyasilerin emriyle bilim diye uydurma/zorlama yorumlar da yapıyorlar.

Bunların başında gelen kişilerden biri de Naci Görür… Naci’nin Marmara denizindeki müsilaj sorununa dair yorumlarına Naci bile inanmıyor. Buna emin olabilirsiniz.

Marmada denizindeki müsilaj sorununun ana sebebi, deniz suyunun dipten çok ısınması ve deniz suyuna karışan bir takım gazlar ve biyolojik canlılar… Denizin dibinde toprak çok sıcak ve bu sıcaklık sürekli olarak devam ediyor. Üstüne bir de topraktan deniz suyuna karışan gazlar ve biyolojik canlılar olunca, deniz işte bu hale geliyor.

Bunun arkasında ise Yeşiller var. Bu, Türkiye’ye yapılan bir saldırı çeşidi. Ülkemizdeki temiz su kaynakları bir yandan hızla kurutuluyor, yok ediliyorken ve bir yandan da ziraate/tarıma büyük darbeler kasten vuruluyorken, bir yandan da deniz mahsulleri kasten yok ediliyor. Çünkü kasten kuraklık ve kıtlık şartları oluşturuluyorken, tam manasıyla kuraklığın, kıtlığın hakim olduğu anlarda insanların deniz mahsullerine yöneleceklerini çok iyi biliyorlar. O günler geldiğinde denizde balık bulunamıyor olmalı.

Bu konuyu, daha önce yazdığım alakalı onlarca yazı ile birlikte değerlendirdiğinizde, neyin ne olduğunu çok daha iyi anlayabileceksiniz. Mühim bir husus da şudur ki toprağın sıcaklığının yüksek olmasının ve aşırı gaz çıkışının depremlerle alakası var.

Mehmet Fahri Sertkaya

Bir güzellik daha yapayım…

Bir güzellik daha yapayım…

Dünyanın dört bir yanındaki beyin takımı dediğim siyasetçilerin, askeri ve idari yetkililerin haricinde, çok büyük holdinglerin/markaların, çok büyük paralarla oynayan kuruluşların üst yöneticilerinin (CEO) de yayınlarımı sürekli olarak takip ettiklerini ve çok istifade ettiklerini biliyorum.

Son zamanlarda bunların birçoğu metafizik sahaya dair yaptığım yayınları da dikkate alarak metafiziğe daha fazla kıymet verdiler ve bu sahada uzman kişilerle de çalışıyorlar.

Benim karakterimi, tarzımı, doğru ve dürüst duruşumu, düşmanıma karşı bile adaletimi ve doğruluğumu artık bilmeyen yok.

Ben şuraya bazı kanaatlerimi, tahminlerimi ve birazcık da planlarımı yazmış olayım da isteyenler dikkate alsınlar.

  • Dünya üzerinde Amerika merkezli çok büyük bir ekonomik dalgalanmaya hazır olun.
  • ABD’de bir iç savaş çıkması ihtimaline de hazır olun.
  • Dünya genelinde yıllarca sürecek kuraklık, kıtlık, açlık ve dünya savaşı şartlarına da hazır olun.
  • Çok kısa süre içinde gizli servisler savaşının devasa bir boyuta gelmesine ve dünya üzerindeki çok sayıda kritik/yetkili/etkili kişinin şüpheli şekilde ölmesine ya da su-i kastlarla ölmesine hazır olun.
  • Çin ve müttefikleri ile iş tutmak, o cepheden olmak gibi vahim bir hata yapmayın. Bu güne kadar yaptıysanız, şimdi hemen bu hatadan dönün.
  • Bu savaşlarda Türkiye’ye ve Türk ordusuna güvenmeyin. Çünkü ordumuzun başka devletlerin menfaatine olacak şekilde kullanılmasına asla izin vermeyeceğiz.
  • Sakın Tayyip/AKPKK çetesiyle meşru ya da gayr-i meşru para/menfaat işlerine devam etmeye çabalamayın. Kaybedenler kulübünde yer almayın.
  • Mason teşkilatında kaydınız varsa hemen sildirin. Masonlukla bağınızı gerçekten ve tamamen kesin.
  • Türkiye’de ve dünyada, bizimle iyi geçinmeden ve hiç değilse ortak menfaatlerde buluşmadan artık hiçbir sahada kazanamayacağınız gerçeğini inat etmeden kabullenin.
  • Türkiye’de ve dünyanın pek çok önde gelen ülkesinde, kritik konumlardaki bazı kişilerin (Siyasetçilerden, ordu mensuplarından, basın ve medyadan, holdinglerden, kara para işlerinden olan kişilerin) birden ülkesinden kaçması ve sistemlerin sarsılması ihtimaline hazır olun.
  • Bir gram aklınız kaldıysa İran’a selam bile vermeyin.
  • Nükleer savaşlar beklemeyin. Buna müsaade yok. Olsaydı 1945’ten bu yana onlarca kere nükleer bombalar kullanılırdı. Lakin elektromanyetik silahlarla sadece kuraklık ve kıtlığa değil, çok sık ve şiddetli depremlere, tsunamilere dünyanın dört bir yanında sebep olunacağını öngörün.
  • Bu işlerin sonunda dünyada iyiler kazanacaklar. Uluslar arası mahkemeler kurulacak ve bazı devletlerin liderleri, önde gelen yetkilileri ve ayrıca pek çok uluslar arası markanın sahipleri ile yöneticileri de yargılanacaklar. Şu Telegram’ın sahibi Pavel Durov’un bile yargılanacağına emin olabilirsiniz. Yanlış atlara oynarsanız, sizler de hiç şüphe yok ki yargılanırsınız.
  • Her şeye rağmen Trump’ın “İyi güzel de ben başkan olmak istemiyorum.” demesi ihtimali de var. Lakin bu ihtimal gerçek olursa da fazla bir şey değiştirmeyecek. Biden başkan olacakmış gibi gösterilip de Kamala’nın daha doğrusu Şi’nin ABD başkanı yapılması da yukarıda yazdıklarımın çoğunun kısa süre içinde yaşanmasına sebep olacak.
  • Uzayda kat trilyonlarca gezegende hayat olduğu, onların da hep insan türünden oldukları, akıllı ve tercih hakkı verilmiş irade sahibi insanlar oldukları, bunlardan yüzlerce türün dünyamıza çok uzun zamandır müdahil oldukları, dünya insanı suretinde imal ettikleri biyonik robotlarla dünyadaki kritik öneme sahip kişilerin yerlerine geçtikleri v.s. anlattığım gerçeklerin dünya insanlığı tarafından kısa sürede öğrenilip kabul görmesine kimsenin, hiçbir güç odağının mani olamayacağına emin olun. Çok yakın gelecekte dünyamızın, devletlerin, milletlerin bu biyonik robotlar sayesinde uzaylı unsurlar tarafından yönetilemeyeceği gerçeğini şimdiden kabullenin ve buna hızlıca hazırlanın.

Artık dünyamız ve güneş sistemimiz bambaşka bir çağa girecek.

Ya bu çağa ayak uyduracaksınız ya da bir şekilde kendi sonunuzu hazırlamış olacaksınız.

Unutmadan şunu da yazayım…

Gereksiz tartışmalara ve mücadelelere girmeyip de her sorunu kökten halletmeye dönük çabalar sergilemek tarzımız olduğu için… Şu Şi’nin suretinde imal edilmiş olan biyonik robotun içindeki Yeşil uzaylı insanı, canımız sıkıldıkça hep çartık, çarpıyoruz. Kendisini birçok fitnenin merkezindeki baş belası birisi olarak görüyoruz.

Çin aşısı meselesinde de ona çok kızdık ve “Aklını başına al” ayarında çarptık. Öldürmeye kastetmedik. Bir süredir böyle olunca, tam kıvamında ve uzun süreli çarpılınca, o yeşil ve asabi ve kendini beğenmiş kibirli arkadaş, çok hasta oldu. Beyin ameliyatı açıklamasına da bu sebep oldu.

Biyonik robotun arızaları bir yana da içindeki insan olan yeşil arkadaşın gerçek olan vücudunda da ciddi hasarlar oluştu. Dışı biyonik ve yapay zekalı bir robot olduğu için, çektiği acıları dışarıya göstermeyen, kendisi içeride acılar içinde inlerken dışına hep gülücükler saçabilen bir duruş sergileyebiliyor. O büyük kriz anlarını robotun yapay zekası yönetebiliyor.

Lakin Çin üzerinden dünyamız üzerine vahşice planlar kuran Yeşiller de karşımızda işte bu kadar güçsüz ve çaresizler. Biz karşılarına böyle dikildikçe ve kendileriyle böyle restleşip planlarınız bozdukça, bize kale alınır bir karşılık bile veremiyorlar.

“Bu dünyanın sahipleri bizleriz” derken, bunun bir kibir gibi görülmesinden çok çekiniyorum ama bu, hakikat. Burada bizim borumuz ötüyor.

Basit basit planların, sistemlerin, çetelerin, örgütlerin, holdinglerin içinde bulunup da içinde bulunduğu yerleri/sistemleri çok bir şey zan edenler, titreyip de kendilerine gelmeliler. Hatalı kararlar alarak geleceklerini karartmak üzereler.

Türkiye’de bulunanlar, daha da dikkatli ve tedbirli olmalılar.

  • Memleketin, din-ahlak-namus-ekonomi dahil her sahada dibe vurmasına bunca senedir yardım ve yataklık ederken, bir yandan da herkesten daha çok Müslüman ve vatansever görünmüş pek çok kişi, yurt dışına kaçmak isteyecek. Zaten bir süredir bavulları ve kaçış planları hazır halde olan binlerce kişi var. En tepe isimlerin ise uçakları bile hep hazır bekletiliyor.
  • Kısa bir süreç içinde çok yüksek sayıda büyük işletme, banka ve patron, iflasını açıklayacak.
  • İşsizlik, kuraklık, susuzluk, açlık, hastalık iyice artacak. Din için, sonsuz saadet için, namus için, ahlak için, adalet için gayrete gelmemiş büyük bir kesim, aç kaldığı, susuz kaldığı, soğukta kaldığı, hastalıktan kırılır olduğu için isyana kalkacak.
  • Bankalarda paranızı tutmayın. Kriz biraz daha şiddetlendiğinde ilk iş olarak bankalardaki milletin parasına çökecek bu AKPKK… “Biz ne yaptık, memleketi ve milleti ne hale getirdik” diyecek bir kişi bile yok aralarında. Bunların hepsi de çoktan insanlıktan çıkıp şeytanlaşmış tipler.
  • Şimdilik paranızı dolar cinsinden elinizde tutmayın da euro ya da altına çevirin ama bankalarda bırakmayın.
  • Uzun vadeli/ödemeli mal almayın.
  • Uzun vadeli mal satmayın.
  • Dövizle borçlanmayın.
  • Sermayenizden daha büyük borçlara girmeyin.
  • Bir değil, birkaç sene hiç iş yapamayacakmış ya da yapsanız da hep zarar edilecekmiş gibi düşünüp, olağanüstü hâl planlamaları yapın.
  • Şu dönemde Türkiye’de yatırımlardan uzak durun.

Ha bir de o depremler, seller ve bahsettiğim diğer felaketler var ya, hiç şüpheniz olmasın, hepsi yaşanacak.

Ben bu günlerin geleceğini 20 senedir anlatıyorum. On sene önce yazdığım yazılarda bile “Bu gidiş felakete… Yıkılır bu memleket ve bu dünya… Yerin üstü altına geçer.” dediğimi ve sebeplerini izah ettiğimi görebilirsiniz.

İşte en doğru tabir de bu: Yerin üstü, altına geçecek.

Çünkü şu anda yeryüzünde milyarlarca insan şeytanı var. 1. ve 2. dünya savaşlarından öncesinde de yeryüzünde bunlardan doluydu.

Mehmet Fahri Sertkaya

Rahatsız değilim…

Türkiye’nin kuraklaştırılması, temiz sularının yok edilmesi, ziraatinin iyice dibe vurdurulması, hava şartlarının iklim normallerinin dışında tutulması ve yağışlara mani olunması, insanların zihinlerinin bulandırılması, suni/yapay afetler yapılması, maliyenin iyice çökertilmesi v.b. için durmadan uğraşan taraflar var.

Ben sözümü vermiştim, bu konulara kenardan köşeden temas etmenin dışında hiçbir şey yapmayacak ve teşkilatımla birlikte yaşanacakları izleyeceğim. Rahatsız değilim…

Mehmet Fahri Sertkaya

“Bu benim, herkesin duyması gereken son sözümdür.”

“Onlardan intikam alma vakti gelmiştir.”

Nûh aleyhisselam kavminin tahammül edilemez tutumu karşısında aslâ yılmadan, tebliğ vazîfesine devâm ettiği hâlde, onların bir türlü îmâna gelmeyeceklerini iyice anladı. Bunun üzerine meâlen şöyle dua ettiği Kur’ân-ı kerîm’de bildirilmektedir:

“Nuh (aleyhisselam) dedi ki: “Ey Rabbim! Yeryüzünde, hareket eden hiçbir kâfiri bırakma! Eğer sen onları bırakırsan, kullarını dalâlete, sapıklığa sürüklerler. Hem bundan sonra onların çoluk çocuğu olmaz. Olsa bile çocukları fâcir ve küfürde pek ileri kimseler olurlar. Ey Rabbim! Beni, anamı, babamı, mümin olarak evime girenleri, erkek, kadın bütün müminleri mağfiret eyle, bağışla, zâlimlerin (kâfirlerin) ise ancak helâk ve hüsrânlarını arttır.”(KuranAyetleri | Nuh sûresi: 26-28)


“(Nuh aleyhisselam dua edip) dedi ki: Yâ Rabbi! Gerçekten kavmim beni tekzip etti. Beni yalanladı. Artık benimle onların arasındaki hükmü sen ver. Beni ve berâberimdeki müminleri kurtar.” (Şuara sûresi: 117-118)

Nuh aleyhisselamın bu duası üzerine, Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlânın ona meâlen şöyle vahy ettiği bildirilmektedir:

“Nuh’a vahy olundu ki; kavminden daha önce îmân etmiş olanların dışında hiç kimse îmân etmeyecek. O hâlde sen, kavmin seni yalanladıkları için ve sana ezâ verdikleri için mahzûn olma, kederlenme ki; onlardan intikam alma vakti gelmiştir. Nezâretimiz altında ve vahy ettiğimiz, bildirdiğimiz şekilde bir gemi yap! Zâlimler (kâfirler) hakkında bana dua etme. Zîrâ onlar (suda) boğulacaklardır.”( KuranAyetleri | Hûd Sûresi: 36-37)


“Bu benim, herkesin duyması gereken son sözümdür.”

Nuh aleyhisselam, yüzyıllar boyu insanları Allahü teâlâya îmân etmeye çağırdığı hâlde insanların îmân etmemeleri sebebiyle helak olmalarının yaklaştığı sırada son olarak şöyle dedi. “Ey insanlar! Ben size doğru yolu göstermek için Allah tarafından görevlendirildim. Bir ömür boyu size nasihat ettim. Dinlemediniz, benimle alay ettiniz, sabır ve tahammül gösterdim. Bana, inananlara eziyet edip, incittiniz Allahü teâlâ yer yüzünü zulüm ve küfürden temizleyecek. Geliniz, dâvetimi kabul ediniz. Câhillik etmeyiniz. Allahü teâlâya itâat ediniz. Ben sizin hayır ve iyiliğinizi istiyorum. Siz bilmiyorsunuz ama,Allah’ın azâbı en kısa zamanda büyük bir tufan şeklinde gelecek. Bildirdiklerime inanmayan herkes helâk olacaktır. Şu yaptığım gemi, îmân edenlerin binip kurtuluşa ereceği gemidir. Allah’a îmân etmeyen âsiler suda boğulacaktır. Kurtulmayı isteyen îmân etsin ve benimle yolcu olsun. Bu benim, herkesin duyması gereken son sözümdür.”


Nuh aleyhisselamın son olarak söylediği bu sözlerine de uymayan insanlar; “Ey Nuh, uzun yıllardan beri bu sözleri söylüyorsun. Şimdi de kuru bir çöl ortasında büyük bir gemi yaptın. Bizi tufanla korkutuyorsun biz sana da söylediklerine de inanmıyoruz.” dediler

Hûd sûresi, 40. âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki:

“Nihâyet helak etme emrimizin azâbımızın vakti geldiği, tennûrun (fırının) taşıp fışkırdığı (yâhut gemi kazanının kaynadığı) zaman biz Nuh’a şöyle emreyledik ki, kendisinden faydalanılan hayvanların her cinsinden erkek ve dişi birer çift hayvanı gemiye koy. Üzerlerine boğulma emri takdir edilenler hâriç âile halkınla bir de îmân edenleri gemiye yükle. Zâten Nuh’a îmân edenler pek az idi.”

Mehmet Fahri Sertkaya