İsrail Gazze’yi bir hafta havadan bombalayacakmış

  • Şehirlerin, meskun mahallerin, siviller ayırt edilmeksizin bombalanması insanlık suçudur. Katliamdır, terördür. Bunu bir devlet/ordu da yapsa, yapan devlet terör devletidir. Lakin İsrail gerçek bir devlet de olmadığı için, bu emirleri verenler ve bu emirlere itaat edenler terör örgütü liderleri ve mensupları olarak yargılanmalılar.
  • Gazze’nin bir hafta havadan bombalanacak nesi, neresi varmış? İsrail için ne kadar güvenlik sorunu oluşturuyorlarmış? İsrail’in idaresine sızmadığı ve danışıklı dövüşmediği, beraber kara ve kanlı para işleri yapmadığı Filistinli grup mu kalmış?
  • İsrail’in onlarca yıldır sergilediği bu şovlar, danışıklı dövüşler artık anlaşıldı. Herkes neler döndüğünü anladı. Şu anda bir yandan da İsrail’in kendini güçlü göstermeye çalıştığını, çünkü yıkılışını gördüğünü anladı. Çok yakında orada İsrail denilen bir teşkilat kalmayacak. Orası bizim topraklarımız. Osmanlı devletinin idaresine sızan gizli Yahudiler, gizli Masonlar eliyle elimizden hukuksuz şekilde ve ihanetlerle alınmış topraklar oralar… Vaad edilmiş topraklar diye de bir şey yok. Ta binlerce sene önce, Hz. Musa zamanındaydı o iş ve geldi geçti. O zaman Hz. Musa’nın etrafında olan Yahudiler, korkmasalardı, harpten geri durmasalardı, Hz. Musa’nın emirlerine itaat etselerdi, “vaat edilen topraklar” denilen o toprakların tamamını alacaklardı. Onlar yapamadılar ama Hz. Musa’ya ve hz. Zülkarneyn’e tabi olan Müslümanlar, en çok da Müslüman Türkler yaptılar, aldılar ve o mesele orada bitti. Hatta devamında bütün dünyayı idareleri altına aldılar, dünyayı tek bir devlet yaptılar.
  • Şu anda dünyada bir kaos havası varken, İstanbul her yeri, her kesi kilitlemişken, İsrail’in bu paniği nedir? Gündemi değiştirmek istemesinin, dikkatleri kendi üzerine çekmek istemesinin sebebi nedir?
  • İngiltere de “İsrail devletinin her zaman arkasındayız” dedi. İsrail devlet miymiş? Acaba İsrail mi İngiltere’nin yoksa İngiltere mi İsrail’in arkasında? Ya da İngiltere ne kadar İsrail? Gerçekte şu anda bir İngiliz idaresi var mı? Şu anda İngilterenin idaresini elinde tutan kadronun kaçı kendini İngiliz görüyor, kaçı İsrail vatandaşı gibi görüyor?
  • İsrail denilen milletler arası terör teşkilatının, en çok da mason tarikatı üzerinden çok sayıda ülkenin idaresini eline almasına, çok sayıda milleti kasten maddi ve manevi felaketlere sürüklemesine, satanistlik yapmasına, dünya insanlığını topluca felaketlere sürüklemeye çalışmasına, her türlü kara ve kanlı para işleri yapmasına hala tepkisiz mi kalınacak? Şimdi Gazze bir hafta havadan bombalanacak ve başka ülkeler de İngiltere’nin daha doğrusu İngiltere’nin idaresini eline almış Yahudilerin/Masonların yaptığı gibi açıklamalar mı yapacaklar? Yine çocukların kolları, bacakları kopacak ve yine genç kızlar, anneler ölecek de dünya buna alkış mı tutacak?
  • Neresinden tutsan elinde kalan, saçma, tezat, hukuk dışı, insanlık dışı haller, tavırlar, açıklamalar, davranışlar bunlar… İblis ve deccal bu dünyayı ne hale getirmiş böyle… Deccalin sisteminde İngiltere mi, yoksa İsrail denilen şey mi daha üstte, daha önde?
  • Sahi o bay Bidon nerede? Amerika’daki İsrail’in hali nasıl? İsrail, kontrolündeki Filistinli gruplarla danışıklı dövüşme hamlesiyle, kaç gündem maddesini birden gündemden düşürmeye çabalıyor? Düşünüyorum da Türkiye’nin ordusu ve devlet sistemi içindeki İsrailliler, kendilerini İsrailli gören o hainler, o gizli Yahudiler, o gizli masonlar yok edildiklerinde, İsrail’i kim koruyacak, kim ayakta tutabilecek? İddia ediyorum ki şu haldeki Suriye’nin karşısında bile iki gün varlıkta kalamayacak.

| Mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

..

Filistin bizim, Filistinliler değil

Bir gün aniden bir haber gelse “Filistin diye bir yer kalmadı. Bir tane bile Filistinli hayatta kalmadı” denilse, yine de bir an olsun içim acımayacak.

Bazen düşünüyorum, acaba Filistin’de sadece 50 kişi de olsalar gerçek Müslümanlar var mıdır. Filistinlilerin müslümanlığı, İranlıların müslümanlığından daha tartışmalı, daha şüpheli bir husus… İranlı Acemlerden/Şiilerden bile daha beter hallerdeler.

Filistinliler gerçekten tevbe ederlerse, itikatlarını ve amellerini düzeltirlerse kardeşlerimiz olurlar ama bu halleriyle günümüzdeki Filistinliler bizim hiçbir şeyimiz olmuyorlar.

Filistin’de kutsalımız olan mekanlar/mabetler var ve onlar da korunuyorlar. Deccalin bile zarar veremeyeceği şekilde korunuyorlar.

Mekke ve Medine de aynı şekilde korunuyor. Artık herkes anladı ki asıl/büyük deccal bir uzaylı insan türünün lideri ve elinde çok çok yüksek teknoloji var. Hadis-i şeriflerde deccalin bazı diyarları kuraklaştıracağı, bazı diyarları bol bol mahsül veren hale getireceği açıkça ifade edilmiş. Deccal bunu çoktan yaptı. Günümüzde HAARP da denilen elektromanyetik saldırı teknolojilerine, iklim silahlarına o asırlar önce bile sahipti. Çoktan manyetik alanlarla, gazlarla, arılarla, haşeratla, denizlerin dengeleriyle, akarsuların dengeleriyle, iklimlerle, yağışlarla oynadı. Gezegeni kendine göre şekillendirebildiği kadar şekillendirdi. Çoktan Türk/İslam diyarlarını kuraklaştırdı. Buralardaki insanların genetik kodlarını bozabildiğini bozdu. Kendisine bağlı olan, Satanistleştirilmiş olan batı diyarlarını da yemyeşil yaptı ya da o halini korudu. Oralarda hayvancılığın da farklı iş sahalarının da önünü açtı. Oralarda insanların genlerini de çok bozmadı. Bunun karşılığında onların dünyalarını ve ahiretlerini cehenneme çevirdi. Onların dinlerini, onurlarını, ahlaklarını, namuslarını çaldı, yok etti.

Hadis-i şerifte deccalin Mekke ve Medine’ye giremeyeceği haber verildi ve öyle de oldu. Çünkü Mekke ve Medine çok eskiden beri korunuyor. Adem babamızdan bu yana peygamberlerin diyarı oralar. Kıblemiz de orada ve orası da korunuyor. Hem de deccalin elindeki bilim ve teknolojinin asla aşıp geçemeyeceği kadar yüksek teknoloji ile korunuyor. Öyle olmasaydı şimdiye ne Kabe-i Muazzama kalmıştı, ne çevresi kalmıştı, ne hz. peygamberimizin kabr-i şerifi kalmıştı, ne Mescid-i Aksa kalmıştı. Asırlardır Müslümanların çoğu bu hadis-i şerifi “Deccal fitnesinin/küfrünün Mekke ve Medine’ye giremeyeceği” şeklinde yorumladılar ya da anlayamadılar da sustular. “En doğrusunu Allah bilir” dediler. Oysa gerçekte herkesin gözleri önünde ki deccal küfrü Mekke ve Medineyi kuşatalı üç asır oldu. Şu anda bile bu kutsal şehirlerimiz Arap Müslüman rolü oynayan Satanist kriptoların, yani deccalin sistemine çalışan İslam düşmanlarının kontrolünde. Kendisi de bir kripto olan sözde milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, oralara gittikten sonra “Buralarda da sadece İslam’ın adı kalmış” demek zorunda kalmıştı. Mısır için de aynısı demişti. Acaba son bir asır içinde Kabe imamları arasında mason olmayan, kripto olmayan, gerçekten müslüman olan bir kişi oldu mu…

Benzeri koruma sistemleri dünyadaki başka yerlerde de var. Bu hususları hızlı anlatmak çok kafa karıştıracaktır. Ben, vakti geldikçe anlatmaya devam edeceğim. İyi bilinmeli ki bu dünyada en yüksek bilim ve teknoloji ve en yüksek seviyede güç deccalin ve sisteminin elinde değil. Bizim elimizde… Lakin, bizim sistemimizde, istikamette olmayan, yoldan çıkmış, sapıtmış, nasihat dinlemeyen milletleri korumak, kurtarmak yok.


  • Ebrehe bir biyonik robot muydu? Deccalin sistemine mi mensuptu? Dünya insanı suretinde biyonik robot kullanarak, zahiri/görünür şartları ayarlayarak Kabe’yi yok etmek mi istedi? Bu sırada, dünya insanlarının anlayamayacağı şekilde çok ileri bilim ve teknoloji de kullandı mı? Ebrehe’nin adamlarının ve fillerinin arasında biyonik robotlar var mıydı?
  • Kabe’yi yıkmaya teşebbüs eden Ebrehe’nin adamlarını ve fillerini yakan, tepeden aşağı doğru delip geçen minik taşları atan Ebabil kuşları aslında biyonik robotlar mıydı? Elbette Kabe’yi Allah korudu ama o vakit kimleri bu korumaya vesile etti? Dünyalıları mı yoksa uzaylı müslümanları mı?

| Mfs – Akademi Dergisi

..

Deccal’in sistemi, çok büyük darbeler almaya devam ediyor

Maddi ve manevi yönden yeni bir çağa büyük bir hızla giriliyor. Rüyalarında muhtelif gezegenleri görenlerin sayısı artıyor. İnsanların rüyalarında gördükleri o gezegenlerin çoğu, kıtlığa, açlığa, halk isyanlarına, zalim idarelerin ve idarecilerin devrilmelerine delalet ediyor.

Sayıları az da olsa salih ve saliha insanlar ise güneşler görüyorlar rüyalarında… O rüyalar ise şu söz konusu karanlıkların hemen ardından güneşin doğacağına, güzel bir çağın somut şekilde başlayacağına, önce ülkemizde ve sonra dünya genelinde çok adil ve merhametli bir liderin hakim olacağına delalet ediyor. İkinci Zülkarneyn devrine, ikinci Musa devrine, İkinci Süleyman devrine, İkinci Yusuf devrine delalet ediyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İsrail boşa çabalıyor

İsrail’in bir anda İslami Cihad ile çatışmaya girmesi de bir danışıklı dövüş. Bir anda krize giren sistemin, gündemi değiştirmesine, dikkatleri o yöne çekmesine dönük bir hamle…

Dün Soçi’de yaşananları dünyadan gizlediler, gizliyorlar. Ankebut Ağı bu gizliliği sağlamak için adeta seferber oldu. Dün Ankebut Ağı neye uğradığını şaşırdı. Bir anda akılları başlarından uçtu.

Böyle bir anda İsrail-Filistin krizi çıkartmalarının başka bir sebebi de bu çatışmalarda ölecek olan Filistinlileri İblis’e adamaları. Böyle davranarak, çok sayıda insanı İblis’e kurban ederek, içinde bulundukları perişan halden bir an önce çıkmayı umuyorlar. Lakin boşa oyalanıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Kamu düzeni tesis edilecek

Çok yakın gelecekte Türkiye’de hakimler, savcılar, avukatlar, katipler, mübaşirler, psikologlar, psikiyatrlar, diyetisyenler, eczacılar, doktorlar, polisler, öğretmenler çok büyük zorluklar çekecekler. Devlet hızla kendini küçültecek ama bir yandan da hizmetini hızla büyütebilecek. Sorunsuz bir büyüme/gelişme, yüksek tasarrufla, yüksek ahlaki eğitimle, yüksek teknoloji ile sağlanacak. Adliyelere, hastahanelere, karakollara pek iş düşmeyecek. Ülkedeki öğretmen, polis, hakim, savcı, doktor ihtiyacı kısa süre içinde ve büyük oranda azalacak. Bu gibi kişilerin şimdiden daha farklı sektörlere geçiş yapmalarını tavsiye ederim. Dürüst olan, işini düzgün yapan, iyi niyetli olan, sürekli kendini geliştiren hiç kimse işsiz kalmayacak.

Son süreçte her köşe başında kurulan sözde özel üniversitelerden mezun olarak kamuda çalışmaya başlamış olan kişilere, asla hilenin karıştıralamayacağı imtihanlar ve mülakatlar yapılacak. Bunlar, kendi sahalarında yeterli liyakata sahip değillerse, hiç vakit kaybedilmeden işlerinden çıkartılacaklar. Başka bir devlet kurumunda da vazife verilmeyecek. O sözde üniversiteler üzerinden vurgun vurmaya kalkan kişiler, gruplar da zaten yargılanmış ve cezalandırılmış olacaklar. Üniversitelerin sayıları çok azaltılacak, üniversite mezunlarının kıymetleri artacak. Herkesin üniversite mezunu olmak zorunda kalmadığı, buna rağmen iş bulduğu ve kolayca geçindiği bir Türkiye olacak. Liselerin sayıları ve eğitim kaliteleri artırılacak. Hiç zaman kaybedilmeden denizcilik sahasında dünyanın en iyi eğitimini, öğretimini veren liselerimizin olması sağlanacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi