Küstahlık; Sizin de içeriği sosyal medya ortamından kaldırmanızı rica ederiz…

Mehmet Bey merhaba hayırlı akşamlar, size sms atmıştım ancak görme fırsatınız olmamış olabilir

Diken sitesinde yer alan bir içeriği TamTam adlı sosyal medya platformunda paylaştığınızı farkettik, ancak o içerik hakkında mahkeme kararımız bulunmaktadır ve söz konusu içerik Diken’den de kaldırılmıştır. 5651 Sayılı yasanın 9/A maddesi “Özel Hayatın Gizliliği” nedeniyle içeriğe ‘’Erişimin Engellenmesi” kapsamında İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin 01.03.2024 tarihli ve 2024/1447 d. iş sayılı kararı uyarınca belirtilen URL’de yer alan içeriklerin çıkarılmasına ve/veya bu içeriklere erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Sizin de içeriği sosyal medya ortamından kaldırmanızı rica ederiz:
https://tamtam.chat/AkademiDergisi/AY4u3JsMH1k

https://t.me/AkademiDergisi/103379

https://t.me/AkademiDergisi/103380

https://t.me/AkademiDergisi/103381

https://t.me/AkademiDergisi/103382

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Türkiye ve Dünya siyaseti üzerine…

Saha çok büyük bir hızla ‘çıkış’a hazırlanıyor.

Kalkamıyorlar, inemiyorlar, yanıyorlar da sönemiyorlar, pilotlardan kabin görevlilerine kadar sağlık sorunları yaşıyorlar. Gün gün koca şirketler eriyorlar… Hisseleriden uzak durun, aksi halde büyük kaybedeceksiniz.

📎 “Deutsche Lufthansa AG Avrupa’nın 2. en büyük dünyanın ise 9. en büyük havayolu şirketidir. Lufthansa yarı özel yarı kamusal şirket olup Almanya’nın en önemli markalarından biridir. Almanya’nın ulusal havayolu şirketidir.”

TR’de artık bir tane bile siyasi parti ve siyasi parti lideri kalmadı, hepsi yok oldu.

Sözde İYİ Parti ve Zafer partisi gibi “yedek” partiler bile, ön planda kullanılan sözde siyasi partilerle eş zamanlı olarak çöktüler.

Türkiye’yi, içinde bulunduğu devasa sıkıntılardan, demokratik yollarla oluşturulmuş bir hükumetin kurtarabilmesi, asla mümkün değildir.

Türkiye yok olmayacaksa, varlığı ve bütünlüğü devam edecekse, bu ancak devasa sorunlarını kısa sürede aşması ile mümkün olabilir. Bu sorunların aşılması da mevcut siyasi ve hukuki rejim devam ettikçe mümkün değildir.

Türkiye’yi kurtarmayı arzulayan, hedefleyen kişilerin, cerrahlar kadar kararlı olmaları, tabii bir zarurettir. Kınamalardan, tenkitlerden, engelleme çabalarından, iftiralardan, linç etme çabalarından hiç tesirlenmeden, kanserli uzuvları kesip atarak vücudu hayatta tutmak gayretini sergilemek, elzemdir.

Türkiye’nin iç organları acil cerrahi operasyonlar gerektiriyor.

Türkiye’nin kaybedecek bir ayı, bir haftası hatta bir günü değil, kaybedecek bir saati bile bulunmuyor. Her geçen saat, Türkiye’nin devasa sorunları daha da şiddetleniyor.

AB’ne, bütünüyle batı dünyasına ve NATO’ya sırtını dönmeyen Türkiye’nin hayat damarları tıkalı kalmaya, midesi boş kalmaya, nefes yolu sorunlu kalmaya devam edecektir. Türkiye, insanlığın, vicdanın, merhametin, iyiliğin bile öldürülmüş olduğu satanist temelli batı dünyasına artık sırtını tamamen dönmek zorundadır.

Türkiye’yi tez zamanda şifaya kavuşturacak olan iksir-i kebir, din ve ahlaka sarılmaktır. Bunu yaparken dünya hayatına ait şeyleri, fenni/teknolojiyi, eğitme ve öğretme sisteminde kaliteyi, üreticiliği ve parayı da bırakmamaktır.

CHP tarafı da son DEM’lerini yaşıyor.

İngiltere’de “kraliyet” denilen şey de yok oldu. Sadece herkesin bunu görüp bilmesi biraz zaman alacak.

Netanyahu ile beraber İsrail denilen şey de sona ulaştı. Sadece herkesin bunu görüp bilmesi biraz zaman alacak.

Dünyadaki hiçbir unsur TR’de hiçbir unsuru İstanbul karşısında ayakta tutamıyor.

Tekrar ediyorum, Ankara’ya resmi ziyaretçi gönderen her ülke “Biz de yakın gelecekte yok olmak istiyoruz. Biz de azılı Türk ve İslam düşmanıyız. Biz de kara paracıyız, insan kasabıyız, organcıyız, pezevengiz. Biz de hızla dönüşecek dünyada acılar, yokluklar, açlıklar içinde inleye inleye yok olmak istiyoruz. Biz de her türlü afetin, kazanın, belanın üzerimize yağmur gibi yağmasını istiyoruz” demiş oluyor.

Hollanda da çok yakın gelecekte yok olacağını garantiledi, kesinleştirdi.

Onlarca parti bir tane mfs edemiyorsa, Ankara da destekçileri de bitmiştir.

Başka bir parti kurup başka bir liderle birlikte yükseltmeye de umutları yok. Zaten buna zamanları da yok ve zamanları kalmadığını çok kesin şekilde biliyorlar.

Bohçalı tarafı da sona geldiklerini kabullendi.

Ben dünyadaki hiçbir tarafı Ankara ile yatırımlar, projeler yapmaya çağırmadım. Bunun zeminini falan oluşturmadım. Taraflar kandırılmasınlar. Ankara diye bir şey var oldukça, Türkiye’de asla yatırımlar, projeler olmayacak.

Ekrem Yamyamoğlu hiçbir taraf için “alternatif bir lider” değil. Zaruret gereği üzerinde duruluyor ama kimsenin ondan ümidi yoktu ve hala yok.

Mfs’nin kara listesine giren bir kişinin siyasi, mali/ticari, dini sahalarda oyunda kalabilmesi ihtimali yok. Böyle kişilerin uzun bir geleceği asla yok.

Sözde mahalli seçimlerden öncesinde Tayyip, o sözde mahalli seçimlerden kısa süre sonra indirileceğini biliyordu. “Bu benim son seçimim” derken bu bilinçle konuşuyordu. Bohçalı tarafının bunu engellemeye gücü olmayacağını da biliyordu ve son günlerde bu gerçeği yaşayarak gördü. Bohçalı ile Tayyip’in arası iyice açıldı. MHPKK’nin son videosu kesinlikle Meral Akşener’e karşı hazırlanmış bir video değildi. Tayyip’e ve İstanbul’a mesajlar içeren bir videoydu.

Tayyip karakteri yurt dışı unsurların tehdidi ve baskısı altında da siyasi hamleler yaptı, yapıyor. Bir iki güne kadar cesaret ederek gerekli son hamleyi yapamazsa, artık Tayyip diye biri olmayacak, kalmayacak. Bu, engellenemez, değiştirilemez bir kader. Dünyadaki bütün taraflar bu gerçeğe iyice hazır olmalılar.

Nisan sonu, bu meselenin öyle veya böyle, şu veya bu şekilde sonlanması demek.

“Merkel, Tayyip’in beni yeneceğini umup yoldaki mücadeleyi izlemiş ama sonunu görünce sarsılmış bir halde…”

2020 yılında yazıp yayınladığım bu rüyada Merkel karakteri, temsili bir karakter. Almanya’nın idarecisini temsil ediyor. Şu anlarda anlaşılmış oldu ki günümüzdeki Almanya cumhurbaşkanı Steinmeier’i temsil ediyormuş.

“Sonra yolda ilerliyorum ve ileride solda dikine duran üçgen bir ayaklı pano görüyorum.”

Bütün Ankebut Ağı adına son bir ümitle Türkiye’ye gelerek ipleri İstanbul’un elinden almak isteyen Almanya tarafı, hezimete uğruyor, hiçbir şey elde edemiyor ve sonra benim yolum kesilmemiş, devam ediyor. Rüya bunu en açık şekilde haber veriyor.

“Elimi uzatıp birini alınca ordu rozeti olduğunu görüyorum”

Burada “ordu” yatırımcı birliği/ittifakı demek. Ben önce TR içindeki ve dışındaki yatırımcıları yanıma çekiyorum ve bunlar çok sayıda ve her biri çok güçlü yatırımcılar.

“Sonra elimi uzatıp birini daha alıyorum ve bakıyorum ki o da Emniyet rozeti..”

Yıllardır hep dediğim gibi polis görmek “siyasi otorite” manasına da gelir. Burada Emniyet Teşkilatı’nın rozetini elime almam, siyasi/idari kadronun başına geçmem demek. Yani resmi idareyi de elime almam demek.

“Ordumuz bu tedbiri Ruslara karşı alıyor.”

👆👆👆 Şu meşhur rüyamı da biraz olsun tabir edeyim artık…

Bu rüya İstanbul başta olmak üzere bütün TR’deki İngiltere hakimiyetinin sona ereceğini haber veren bir rüya…

“Rüyamda transporter tarzı araçla İstanbul’dan yola çıkıp daha tenha ve sakin bir şehrimizin bir kasabasına gidiyorum.”

Ekip çalışmasıyla yoluma devam edeceğimi, daha sakin bir yayın ve siyaset tarzıyla davranacağımı, bazı şartların oluşmasını bekleyeceğimi, bunun birkaç yıl süreceğini, hemen sonrasında ise kesin zafer elde edeceğimi haber veriyor, rüyanın bu kısımları…

Zamanın geldiğini düşündüğümde sahanın her kısmını tek tek inceliyorum, değerlendiriyorum ve ona göre son tuşa basıyorum.

“Bir meydandan geçerken 45-50 yaşlarında son derece rahat giyinmiş bir kadının o meydan yerde bir başına dans ettiğini görüyorum.”

Dans etmek, köklü değişikliklerin yaşanacağını haber vermişti. O günler geldi. İngiltere, TR’deki hakimiyetini kökten kaybedecek demek ve bu kaybetme süreci son kısmına geldi. Birkaç yıldır devam eden bir süreçti ve yıllarca İngiltere’nin TR’de hatta eş zamanlı olarak pek çok ülkede hakimiyetini kaybetmesine sebep olacak manevralar yaptım. Rüyada görülenlerin hepsi şu ana kadar tam isabet yaşandı. Bir kısmı hala yaşanıyor, bir kısmı da birkaç gün içinde yaşanacak.

Kadının 45-50 yaşlarında olması olgunluk demek. Daha iyi şartlar demek. Daha da güçlenmek demek. Kökten değişiklikler yaparken isabetle yapmak demek.

Kadının rahat elbiseler içinde olması ise bunu değiştirme, dönüştürme sürecinin çok rahat, kolay şartlar içinde yaşanacağı demek. Kadının dans etme süreci gerçek hayatta çoktan başladı, şimdiden sonra zahir/görünür olacak, herkes bilecek, duyacak ve daha rahat şartlarda, daha hızlı şekilde devam ederek kısa süreçte tamamlanacak.

Hep dediğim gibi, TR’yi ayağa kaldırma operasyonu yapacağım. TR, dünyanın her sahada en iyi, en mükemmel ülkesi olacak. Bu sayede TR’ye yatırım yapmış herkes çok rahat, çok kolay, çok fazla kazanacak.

“O an o meydanın etrafındaki binalara bakıyor ve binaların İngiliz kültürüne-mimarisine çokça benzediğini düşünüyorum.”

Binalar TR’nin resmi kurumları, resmi kabullenişleri, kanunları, siyasi rejimi demek. Aynı zamanda demokratik cumhuriyet rejimi demek.

Bunların hepsi Adıtürkçülük pisliği, görüntüsü, söylemi altında İngiltere Çingenelerinin dayattığı insanlık dışı tarzlar, kabullenişler, uygulamalar ve bu güne kadar bunlar TR’yi maddi ve manevi felaketlerden felaketlere sürükledi ve hala sürüklüyor. TR’de yüz yıldır yolunda/dengesinde olan hiçbir şey yok. Her şey bozuk, yanlış, eksik, sorunlu…

İşte dönüşme sürecinde İngiliz kadın dans ediyor yani dönüşüyor, bu da TR’nin içindeki İngiltere dayatması rejimden, hukuk sistemine, eğitme ve öğretme sisteminden, ahlaki ve dini kabullenişlere kadar her şeyin aşırı büyük bir hızla ve kökten değişmesi, dönüşmesi manasına geliyor.

Dediğim gibi, bu sürecin zor kısmı çok zordu, yıllardır bu kısım taşındı, tamamlandı ve şimdi kolayca uygulanacak kısmı kaldı.

“Bu kadın da büyük ihtimalle İngilizdir ya da değilse de İngilizlere çok benzemiş” diyorum.”

Türkiye’nin ve nesiller boyunca Türk milletinin çektiği bunca acının, zulmün, sömürmenin, katliamın, soykırımın, lisan ve kültür tahribatının, türlü sorunların arkasında başta İngiltere var demek.

Lakin ayrıca bu sorunların Türk milleti tarafından yaşanmasının arkasında kripto kimlikli yurt içi unsurlar var demek.

Bunlar, Türk ve müslüman oldukları iddiasıyla İngiltere dayatması rejimi, resmi ideolojiyi din gibi millete kabullendirmek istediler. Açıkça yaptıkları hukuksuzluklar, baskılar, devlet terörü, cinayetler, katliamlar, dini yasaklar, kültür yasakları yetmezmiş gibi basın ve medya ve şimdilerde sosyal medya üzerinden de her türlü sinsi, şeytani saldırıları, dönüştürme ve tepkisizleştirme hamlelerini yaptılar.

İslam’ı ve Türklüğü baskıladılar, gerçek müslüman Türk olmaya “irtica” yani gericilik dediler. Milletin iradesi baskın gelmeye her başladığında açık ya da örtülü askeri darbeler yaptılar. Zaten iş dünyasını, holdingleri de kendi adamları üzerinden kontrolde tuttular.

Ordumuzu da Allahsız, kara paracı, zalim, hukuk tanımaz, katliamcı bir ordu haline dönüştürdüler. Bizim ordumuz bizim insanlarımızı sadece doğu bölgelerinde değil, batı bölgelerinde de hep ezdi, susturdu, en temel haklarını bile sürekli ellerinden aldı. Bunu yurt içindeki bu kripto kimlikli hainler olmasaydı İngiltere bize asla yapamazdı. İşte “İngiliz değilse bile onlara çok benzemiş” kısmında bu mana var.

Böyle bir hileyi yapabileceklerini bildikleri için bir kurtuluş savaşı tiyatrosu çevirdiler, kendilerine sadık köpeklik yapacak Türk ve İslam düşmanı ve kripto kimlikli iç kadroları ise başımıza geçirdiler. Aralarından bir kısmını kurtarıcı ve örnek kişi olarak da ilan ettiler. Bazılarını aydın kişi olarak dayattılar. Yalanlarına ve dayatmalarına kanmayan gerçek Türkleri devlet gücüyle ya yok ettiler ya da susturdular, dönüştürdüler. Ya da zindanlara attılar. Dönüştüremediklerini ise gerici, yobaz, çağdışı, cahil ilan ettiler. “Kamusal alan” palavrasıyla İslam’ın en temel emirlerini yasaklamaya kalktılar.

Onların önde gelenlerinden biri olan Süleyman Demirel baş örtüsüyle okumak isteyen genç kızlara “Gidin Arabistan’da okuyun, yaşayın” diyebildi.

Keyfince “Kur’an’ın iki yüz küsur ayeti güncellenmeli” diyebildi. İngiltere’nin kollaması, desteği altında bu Allahsızlar, bir yandan da Türk ve müslüman rollleri oynayarak bu milletin her türlü değerine, kutsalına Allahsızca saldırdılar.

Türk, kendi ordusunda subaylığa çıkamaz oldu. Türk, kendi vatanında büyük iş adamı olamadı. Türk, kendi devlet sisteminde başbakan, cumhurbaşkanı olamadı. Türk, Diyanet işlerinin başına bir kere bile geçemedi. Türk, sanat dünyasında kendine hiç yer bulamadı. Türk her yerde katledildi, soykırıma uğradı, baskılandı, yasaklandı, en temel insani hak ve hürriyetleri kendi devletinin gücüyle engellendi.

İşte bütün bunlar son 20 yıldır düzeltiliyormuş, bu haksızlıklar ve hukuksuzluklar ortadan kaldırılıyormuş rolü oynandı. Bu da ayrıca İngiltere ile içteki hain ve kripto unsurların yeni bir ihaneti, zulmü, acımasızlığı, Allahsızlığıydı.

Güya İslami bir iktidar artık TR’nin iplerini eline almıştı ama sol bir iktidarın bile asla yapamayacağı her şey bunlara yaptırıldı. İbnelik bile, zina bile, evlilerin zinası bile serbest bırakıldı. Kadın-erkek arasındaki hukuki ve ahlaki dengeler kasten yerde yere vuruldu. Ülkeye on beş milyondan fazla istilacı ve omurgasız sürüngen çekildi, getirildi. Suriye başta olmak üzere çevre ülkere, milletlere bile dehşetli şekilde zararlar vermiş olduk.

Ordumuz şu anda bile Somali’de, Libya’da, Irak’ta, Suriye’de insan, organ, silah, uyuşturucu, petrol, mazot, maden kaçakçılığı yapıyor ve paralar en çok da İngiltere ile İsrail’e ve daha sonrasında Rusya’ya, Çin’e ve Arap zan edilen bazı Çingene devletçiklerine akıyor.

Bu Türk ve müslüman rolü oynayan gizli Ermeni ve Yahudi hainler, milletler arası kara paracılık ağının sadece ayak takımı olarak faaliyet gösteriyor ve koca devletimizin askeri ve siyasi bütün imkanları bu kara para sistemine bu hainler nedeniyle alet ediliyor. Asıl para bu hainlere de kalmıyor.

Ahlaksızlık, namussuzluk, kara paracılık, dolandırıcılık, zulüm, göz yaşı, maddi imkansızlıklar, yozlaşma, uyuşturucu, tecavüz, cinayet, intihar, son 20 senede uçuşa geçti.

Buna rağmen İstanbul, imkansız kere imkansız denilen şeyleri dahiyane siyasetle yaptı. Hem içteki hain unsurları ifşa etti, hem Londra merkezli dünya düzeninin ne olduğunu ifşa etti. Hem bize dayatılan rejimin, kanunların ve diğer kabullenişlerin ne olduğunu ifşa etti. Hem tarihimize dair çarpıtmaları, yalanları, masalları korkusuzca ifşa etti. Hem sözde İslami partiyi hatta bünüyle siyasi particilik sistemini ifşa etti, bitirdi. Bir yandan lisanı bile büyük oranda ayağa kaldırdı. Türlü faydalı kabullenişleri yaydı, öğretti. Bunların bazıları dünya geneline bile yayıldı.

Bir yandan BOP’u yıktı, bir yandan içteki hain unsurların ellerinden, o kullandıkları onlarca haince kartı aldı. Hem de eş zamanlı olarak onlarca ülkeyi yıktı, ezdi, güçsüz bıraktı ve büyük dönüşmenin son sahnesine kadar geldi.

Şimdi İstanbul o kadar güçlü ki Ermenistan denilen sözde devletin başındaki Paşinyan “Ermeni soykırımı meselesini artık kapatmalıyız, konu etmemeliyiz” demek zorunda kaldı.

Çünkü yakın gelecekte başlarına neler geleceğini çok ama çok iyi biliyorlar. Eden bulacak. Kimseye haksızlık yapılmayacak ama suçlular cezasız kalmayacak.

Türkler yine geldi…
Türkler yine bütün dünya insanlığını Şeytan’ın ordusunun elinden kurtaracak.

“O anda fark ediyorum ki İstanbul’a gündüz vakti bir karanlık hava çökmüş. Puslu bir hava. “

Tehlikenin ve belirsizliklerin yüksek seviyede olduğu zamanlar demek.

“Sanki büyük bir fırtına ve felaket geliyormuş da onun öncesindeki sessiz bir karanlık gibi… “

Tam olarak bu günleri haber veriyor. Geçtiğimiz beş on günü ve bu günü haber veriyor. Hemen devamında bir fırtına başlayacak. Yani bütün dengeleri alt üst eden şiddetli bir hareketlilik…

“Henüz yağmur yağmamış.”

Fırtınanın sonrasındaki zamanın hayırlı bir zaman olacağı anlaşılıyor. Yağmur hayırdır. Bolluktur, rahatlıktır, zaferdir, maddi kazançtır v.s.

Devam ediyoruz. Tek yönlü, ancak bir aracın sığabileceği dar bir sokaktan geçerken yolun üzerinde kemer tarzı bir dar kapı yapılmış olduğunu ve Osmanlı’dan kalmış bu kapının altından geçtiğimizi görüyorum.

👆👆👆 Bu kısmın farklı farklı tabirleri var ama şimdilik şunu açıkça yazayım…

Milletçe yozlaşmamıza, maddeten ve manen çökmemize ve Çingeneler tarafından sömürülmemize sebep olmak için, ihtiyacımız olan kabullenişler kadar ihtiyacımız olan kurumları da kaldırdılar. Elimizden aldılar. Bu kabullenişlere geri döneceğimiz gibi, söz konusu kurumları hızla yeniden tesis edeceğiz.

bir cafe görüyorum

👆👆👆 Noktasına ve virgülüne bile dokunmadan kaynağından aktarıyorum:

“Rüyada kafe görmek, er ya da geç istenen noktaya gelineceğine, istenen ve hayali kurulan yaşama kavuşulacağına, arzu edilen bütün hedeflerin gerçekleştirileceğine, ortaya çok başarılı ve kazançlı çalışmalar konulacağına, maddi yükümlülüklerin azaltılacağına, engellerin aşılacağına, büyük başarıların göğüsleneceğine ve uzun zamandan beri üstünde kafa yorulan bir projenin gerçekleştirileceğine rivayet eder.”

Hem rejim, kanunlar, kurumlar, kabullenişler, her şey değişecek demek, hem de ilan ettiğim ve etmediğim toplamda yüzlerce proje yapılacak demek. Rüya bunu da yıllar öncesinden kesin şekilde haber vermişti.

Kafedeki makyajlı kızlar ise yatırımları, projeleri çok isteyen taraflar manasına geldiği gibi, bu işlere başlandıkça elde edilecek kısmetler, kazançlar manasına da geliyor.

Masaların beyaz olması ise tarafların iyi niyetli, dürüst olacakları ve en çok da saldırgan tavırlarından vazgeçecekleri manasına geliyor. Ayrıca temiz yollarla, usullerle çok büyük ve temiz kazançlar elde edileceğini haber vermişti.

“Az daha ilerlerken o geniş caddede karşı taraftan ordumuza ait zırhlı askeri araçların geldiğini görüyorum.”

Cadde ticari işler demek. Para işleri demek. Alış veriş işleri demek. Ordumuza ait askeri araçlar ise TR içindeki büyük yatırımcılar demek. Bunlar atağa kalkıyorlar, çok fırsatlar yakalıyorlar ve ülkede yaşanmakta olan mali krize de çare oluyorlar. Bankalara, esnafa, halka para ulaşıyor. Piyasada nakit bulunuyor, para dönüyor ve bu sayede mali kriz hafiflemeye başlıyor.

O subay “Bu araçlar, bu tedbirler, milleti Ruslardan korumak için. Bakalım Ruslar bu millete neler yapacaklar” mealinde cümleler kuruyor.

Rüyanın bu kısmı yıllar öncesinden haber verdi ki Ruslar bu pastayı kaçırıyorlar. Bu muazzam ve mükemmel kalkınma, dönüşme, değişme ve kazanç elde etme sürecinin tam içinde hatta en başında olmak, çok büyük maddi kazançlar elde etmek istiyorlar.

Lakin benimle birlikte hareket eden, aynı yolda yürüyen yatırımcıların üst isimleriyle birlikte ben Rusları TR’den ve bölgeden tamamen kovuyorum. Rusya da hemen sonrasında zaten parçalanacak. Federasyon halinde kalamayacak. Birçok ülke bu yaşanacaklardan ders alacak.

Bunu bildiğimden ben son bir iki yıldır bu mealde ikazlar yaptım. “Rusya içindeki vatan sever unsurlar ya o CIA piyonu Moskova çetesini indirecek de bu fırsatları kaçırmayacaklar ya da geç kalmış olacaklar ve Rusya dağılacak. Kenar köşede Rusya denilen küçük bir devletçik kalacak” dedim durdum.

“Rüyada rozet görmek, rüyayı gören kişinin, içinde bulunduğu hayattan sıkıldığına, bu yüzden kendisine daha uygun bir iş bularak ve başka bir şehre taşınarak yeni bir hayat kurmak istediğine, eğer bu şekilde bir adım atar ve her zaman istediği şeylere kavuşursa rüya sahibinin adeta yeni doğmuş gibi olacağına ve yeni hayatında daha iyi, daha anlayışlı ve daha sosyal biri olup kendisine yeni bir dünya kuracağına alamet eder.”

“Rüyayı gören kişinin, kendisi gibi olmayan, daha farklı eğlenceli ve komik bir toplumun içine gireceğine, ilk etapta biraz şaşkınlık yaşasa bile daha sonra çok daha rahatlayacağına, kendisini bu topluluğa yakın göreceğine ve yanlarından ayrılmayarak eğlenceli vakit geçirmeye devam edeceğine işaret eder.”

“Rüyada Rozet Taktığını Görmek
Rüya sahibinin, farklı kişilerden oluşan bir grupla tanışacağına, onlarla çok iyi vakit geçireceğine ve bundan kendisini de gruba almaları için çabalayacağına ve sonunda başarılı olacağına tabir edilir.”