Etiket arşivi: Saffet Topaktaş

Bunlar neden tartışılmıyor, neden soruşturulmuyor?

Tayyip suç üstü yapılacakmış ama Muhsin bunu engellemiş.

Gizli Ermeni ve basit bir MİT piyonu kara paracı olan Muhsin Yazıcıoğlu olmasaydı, siyonizmin/masonluğun Tayyip ve AKPKK projesi başlarken biter miydi? Son yirmi yıldır Tayyip ve AKPKK projesi üzerinden Türkiye’de yapılan ihanetlerde, zulümlerde, soygunlarda, cinayetlerde, peşkeşlerde, vurulan çok ağır manevi ve ahlaki darbelerde, gizli Ermeni Muhsin Yazıcıyan’ın da payı mı var?

Soyunun bir yanı gizli Ermeni, bir yanı gizli Yahudi olan ve yine kara paracı olan Selçuk Özdağ, gazeteci olarak gösterilen Veli Toprak’la birlikte bir kitap yazdı. “Son Alperen – Muhsin Yazıoğlu’nun sır görüşmeleri” isimli kitap daha önce basında konu edildi. Kitapta dikkat çekici olan ve biz müslümanların gözünü açan hatıralar ve bilgiler de var. Bunlardan birini Selçuk Özdağ, MHPKK eski milletvekili Saffet Topaktaş’tan aktarmış. Saffet Topaktaş’ın anlattığına göre, Tayyip suç üstü yapılacakmış ama Muhsin bunu son anda engellemiş.

İlk gençlik yıllarından beri dolandırıcı, yalancı, sahtekar, hileci, ahlaksız, vatan haini, kibir abidesi ve cahil biri olan, eşek etinden sucuk yapıp satmasıyla da tanınan Tayyip’in, İBB başkanlığı zamanında işlediği suçlardan dolayı köşeye sıkıştığı ve dosyasının Yargıtay’da olduğu anlarda bakın neler yaşanmış. Selçuk Özdağ, söz konusu kitapta, Saffet Topaktaş’tan aktarıyor:

“Erdoğan’ın İBB’yle ilgili bir mahkemesi var, dosyası Yargıtay’a gelmiş. Muhsin Başkan’la oturuyoruz, bir telefon geldi. Muhsin Başkan hemen Tayyip Bey’i aradı, ‘Randevulaştığın yere gitme!’ diye uyardı. Başkan’a ‘Bu ne, ne oluyor?’ diye sordum. 5 milyon doları birine vermek için gitse orada suçüstü yapacaklarmış. Hatta Başkan’a ‘Ne diyorsun?’ dedim. ‘Bize böyle bir bilgi geldi. Bize yakışmaz, bildirmek gerekir’ dedi. Bildirdi, ‘randevuya gitme’ dedi. Böylece o olaydan kurtardı.”

Nedense, kitabın bu kısmı daha önce basında yer bulduğu halde, üzerine geçen aylar boyunca kimse çıkıp konuyu tartışmadı. Beş milyon dolar para Tayyip’in miydi? Onunsa, bir yüzükle çıktığı yolda, kısa sürede o kadar büyük parayı nereden buldu? Onun değilse, ona kim, neden verdi? Buluşmaya gideceği taraf kimdi, kimlerdi? Gitseydi ve parayı verseydi, ne maksatla verecekti ve neden suç üstü yapılmış sayılacaktı?

Kitapta yine Topaktaş’tan aktarılan sarsıcı başka bilgiler de var. FETÖ projesinin beyin takımından biri olan Yahudi ve mason Üzeyir Garih’in partiyi ziyaret ettiği ve kritik bir anda yönlendirmeler yapmak istediği ama buna muvaffak olamadığı iddia ediliyor. Gerçekten öyle mi?

O kısmı da okuyalım:

“Üzeyir Garih partiye geldi. İkisi görüştüler. O tarihte DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı. ‘Türkiye 2 partili döneme gidecek’ demiş. Muhsin Bey bize anlattı. ‘Sen dışında kalma’ diye teklif yapmış. Hanefi Çelik’in evinde Tayyip’le görüşme var. Bütün arkadaşları Muhsin Bey’e ‘Birlikte hareket edelim’ dediği halde, Başkan kabul etmedi. Şimdi sağ olsa idi, bunların alternatifi olurdu.”

Acaba, o görüşmede, içimizdeki İsrail’in ve FETÖ’nün en tepe isimlerinden biri olan Üzeyir Garih, tam tersine taleplerde bulunmuş olmasın? Siyaset sahnesinde şimdilerde olduğu kadar yüksek seviyede sıkıntıların olduğu, halkın artık seçimlerden ve partilerden ümidi kestiği ve gerçek bir lider aradığı bir dönemde, Muhsin şayet gerçekten müslüman, Türk ve vatansever bir liderse, neden bu fırsatı değerlendirmedi? Üzeyir Garih gibi neye hizmet ettiğini herkesin bildiği bir kişi, neden açıkça gelip Muhsin’e “Sen de dışarıda kalma, bu oyuna dahil” ol desin? Çocuk mu kandırıyor bunlar… Selçuk Özdağ da mı herkesi ahmak zan ediyor. Muhsin Yazıcıoğlu bunu bir kere yapmadı, her fırsatta yaptı. Her fırsatta, gerçek bir alternatif olmaktan, içimizdeki İsrail’in diğer partilerinin oylarını düşürmekten ve planlarını bozmaktan kaçtı.

Bunlar gibi daha neler neler var, zamanı geldi, geliyor ve hepsini anlatacağım. Delilsiz de değil, çok yakında, delilleri paylaşabileceğim bir Türkiye ve dünya dengesi oluşturmuş olacağım. İşte deprem ne demekmiş, bütün dünya, bütün Ankebut Ağı o zaman yaşayacak, görecek

Sürekli takipçilerim hatırlayacaklardır, o şişirme kahraman Abdullah Çatlı’nın da soyunda Ermenilik olduğunu çoktan yazmış ama detaylara girmemiştim. Abdullah Çatlı da bir gizli Ermeniydi, adi bir kara paracıydı, bir MİT piyonu olarak akla gelen her türlü kara para işlerinde, en insanlık dışı kara para işlerinde bile kullanıldı. Bu millete hizmet etmesi gerekirken İsrail’e ve batılı kara paracı diğer devletlere hizmet eden MİT, bir de bunca vahşetin, bunca ihanetin, bunca rezilliğin içinde kullandığı gizli Ermeni ve gizli Yahudi kişileri kahramanlaştırdı. Bunu da basındaki, medyadaki, şimdi sosyal medyadaki, film ve dizi sektöründeki kripto kimlikli adamlarıyla yaptı, yapıyor. İleri derecede vatan haini ve kara paracı olan Abdullah Çatlı’nın kahramanlaştırıldığı bir de dizi çektirdi. Gizli Yahudi Osman Sınav’a bu maksatla Kurtlar Vadisi dizisini çektirdi. Bu dizi üzerinden ayrıca Türkiye ve Türk milleti, siyonizmin “llımlı İslam cumhuriyeti” projesine hazırlandı. Bu proje kapsamında Ortadoğu ve kuzey Afrika başta olmak üzere her yer işgal edilecek, sömürülecek, rejimler ve liderler değiştirilirken çıkan harplerde Türk milleti, devleti ve ordusu en başta kullanılacaktı. Aslında neler döndüğü, kimin nasıl oyunlar çevirdiği millet tarafından anlaşılamadan, olanlar olacaktı. Kurtlar Vadisi ve sonrasında çekilen Osmanlı, İslam, cihad, teşkilat temalı filmler ve diziler bu maksatla da çekildiler, çekiliyorlar. Hala milli ve manevi duyguları daha da yükseltilmek istenen, bu yapılırken, kendi tabirleriyle “ılımlı İslam” çizgisinde yapılan, batı dünyası ile İsrail menfaatine olacak şekilde her an çatışmalara girmesi istenen bir Türkiye var.

Kurtlar Vadisi’nin konsept danışmanı olarak gösterilen kişi bile MİT piyonu Soner Yalçın… MİT tarafından yalanlarla, kandırmalarla, ihanetlerle dolu tarzda hazırlanan o meşhur kitapların üzerine Soner Yalçın ismi yazıldı. Soner Yalçın, hala kitapların muhteviyatına tam hakim olamadığı için bunca sene sonra bile canlı yayınlara çıkamayan, sorulara muhatap olmaktan kaçan, hala doğru düzgün köşe yazısı bile yazamadığı halde Türkiye’nin en önemli araştırmacı gazetecilerinden ve yazarlarından biri olarak gösterilen bir vatan haininden ve kara paracıdan başka bir şey değil. Bunca yıldır çok şeyleri yazdım, yazdığım kadarı bile son derece büyük darbeler vurdu içimizdeki İsrail’e, içimizdeki Ermenistan’a ve dünya genelinde Ankebut Ağına… Lakin bundan sonra son ve öldürücü darbeleri de vuracağım. O Devlet Bohçalı’nın nasıl bir Türk, İslam ve insanlık düşmanı hain ve alçak olduğunu da bir anda gözler önüne sereceğim. Tayyip’in elinden tutup onu iktidara getirenlerin ve onun üzerinden bu millete hala her kötülüğü yapanların en sadık köpeklerinden birinin Devlet Bohçalı olduğunu da gözler önüne sereceğim

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi