Etiket arşivi: Cehcah

Kahtani, Cehcah, Mansur aynı kişi mi?

Kahtani, Cehcah, Mansur… Aslında hepsi aynı kişi mi?

Ahir zamanda yaşayacak bu kişinin, farklı karakteristik hususiyetleri, farklı zamanlarda çekeceği farklı çileleri, farklı zamanlarda öne çıkmış davranışları/özellikleri nedeniyle… Yaklaşık 14 asır önce farklı hadislerde kendisinden farklı isimlerle mi bahsedildi?

Çok zor şartlar varken meydana çıkacağı ve mücadele edeceği için ona bazı hadislerde Kahtani mi dendi?

Düşmanları karşısında korkusuz olup restler çekeceği, naralar atacağı, cepheden cepheye çekinmeden ve hiç beklemeden gideceği/geçeceği, pek çok cephede aynı andar harp halinde olacağı için ona Cehcah mı dendi?

İlahi yardım göreceği, öldürülemeyeceği, durdurulamayacağı, mağlup edilemeyeceği, müslümanlara ve bütün mazlumlara yardım edeceği, zaferden zafere koşacağı için ona mansur mu dendi?

Hz. Allah daima kendisine yardım ettiği, koruduğu, zaferler kazandırdığı için, hz. Peygamberimizin bir adı da Mansur değil mi? Hadis-i şerifte Mehdi’nin adının peygamberimizin adı gibi olduğu bildirildi. Mansur ve Mansur…

Peygamberimizin (asm) bazı isimleri şunlardır:

1. Abdullah: Allah (cc)’ ın kulu.

2. Âbid: Kulluk eden, ibadet eden.

3. Âdil: Adaletli.

4. Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş.

5. Ahsen: En güzel.

6. Alî: Çok yüce.

7. Âlim: Bilgin, bilen.

8. Allâme: Çok bilen.

9. Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi.

10. Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan.

11. Beşir: Müjdeleyici.

12. Burhan: Sağlam delil.

13. Cebbâr: Kahredici, gâlip.

14. Cevâd: Cömert.

15. Ecved: En iyi, en cömert.

16. Ekrem: En şerefli.

17. Emin: Doğru ve güvenilir kimse.

18. Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan.

19. Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran.

20. Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran.

21. Gâlip: Hâkim ve üstün olan.

22. Ganî: Zengin.

23. Habib: Sevgili, çok sevilen.

24. Hâdi: Doğru yola götüren.

25. Hâfız: Muhafaza edici.

26. Halîl: Dost.

27. Halîm: Yumuşak huylu.

28. Hâlis: Saf, temiz.

29. Hâmid: Hamd edici, övücü.

30. Hammâd: Çok hamdeden.

31. Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan.

32. Kamer: Ay.

33. Kayyim: Görüp, gözeten.

34. Kerîm: Çok cömert, çok şerefli.

35. Mâcid: Yüce ve şerefli.

36. Mahmûd: Övülen..

37. Mansûr: Zafere kavuşturulmuş.

38. Mâsum: Suçsuz, günahsız.

39. Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü.

40. Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren.

41. Mekkî: Mekkeli.

42. Merhûm: Rahmetle bezenmiş.

43. Mes’ûd: Mutlu.

44. Metîn: Çok sağlam ve güçlü.

45. Muallim: Öğretici.

46. Muktedâ: Peşinden gidilen.

47. Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli.

48. Müctebâ: Seçilmiş.

49. Mükerrem: Şerefli, yüce.

50. Müktefî: İktifâ eden, yetinen.

51. Münîr: Nurlandıran, aydınlatan.

52. Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş.

53. Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş.

54. Muslih: Islah edeci, düzene koyucu.

55. Mustafa: Çok arınmış.

56. Müstakîm: Doğru yolda olan.

57. Mutî: Hakka itaat eden.

58. Mu’tî: Veren ihsân eden.

59. Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan.

60. Müşâvir: Kendisine danışılan.

61. Nakî: Çok temiz.

62. Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini.

63. Nâsih: Öğüt veren.

64. Nâtık: Konuşan, nutuk veren.

65. Nebî: Peygamber.

66. Neciyullah: Allah’ ın sırdaşı.

67. Necm(i): Yıldız.

68. Nesîb: Asil, temiz soydan gelen.

69. Nezîr: Uyarıcı, korkutucu.

70. Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk.

71. Nûr: Işık, aydınlık.

72. Râfi: Yükselten.

73. Râgıb: Rağbet eden, isteyen.

74. Rahîm: Mü’minleri çok seven.

75. Râzî: Kabul eden, hoşnut olan.

76. Resûl: Elçi.

77. Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü.

78. Saîd: Mutlu.

79. Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan.

80. Sâdullah: Allah’ ın mübârek kulu.

81. Sâdık: Doğru olan, gerçekci.

82. Saffet: Arınmış, seçkin kişi.

83. Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici.

84. Sâlih: İyi ve güzel huylu.

85. Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan.

86. Seyfullah: Allah’ ın kılıcı.

87. Seyyid: Efendi.

88. Şâfi: Şefaat edici.

89. Şâkir: Şükredici.

90. Tâhâ: Kur’ân-ı Kerîm’ deki ismi.

91. Tâhir: Çok temiz.

92. Takî: Haramlardan kaçınan.

93. Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş.

94. Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri.

95. Vâiz: Nasihat eden.

96. Vâsıl: Kulu Rabb’ine ulaştıran.

97. Yâsîn: Kur’ân-ı Kerîm’ deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil.

98. Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren.

99. Zâkir: Allah’ı çok anan…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Biliyordu


“Dava muvaffak olsun da varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun.”

diyen kişi, gerçek Süleyman Hilmi Tunahan hazretleriydi.

Kendisine, hizmet etme sahası/imkanı verilmeyen şu alemde, Yahudilerin, Satanistlerin, misyonerlerin, masonların, İngiliz casuslarının, kendi yolunu devam ettireceklerini hatta kendisi gibi gösterilen dublörler kullanacaklarını da biliyordu.


“Elimden gelen her şeyi denedim. En sonunda Çatalca’da çiftlikte gizlice talebe okutmak bile istedim, ona da izin verilmedi. Kendi devletimde, iktidarı ele geçirmiş başta Sabetaycı gizli Yahudiler olmak üzere türlü keferenin zulmü ve kastı altında yine de mesafe aldım. Müslümanları da gayrete getirmek istedim ama hep korktular, geri durdular. Zahiri planda, elimden başka bir şey gelmesi artık mümkün değildi. Hiç hareket sahası kalmamıştı. Peygamberlerin sünnetinde olduğu gibi, hicret etme vaktiydi. Şu şiddetli küfür zamanında şu dava, şu hizmet var olsun, benim hicretimden sonra da devam etsin, ben bu hususta da üstüme düşeni yaparım ve arkada da kalırım.” demek istedi. Öyle de yaptı…

Lakin cemaatimizi ele geçiren Londra merkezli malum sistem, gerçek üstazımızın bu sözünü de başka manaya çekerek hakiki kardeşlerimize aktardı. Gerçek Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), tarikatının başını masonlar, kripto kimlikli kişiler tutacak olsa da kendisinden sonra çok büyük hizmetler nasip olacak kişilerin, hakiki evlatlarının yine de olacağını/geleceğini/yetişeceğini, ahir zamana dair hadis-i şeriflerden bile bilebilirdi ama Divan-ı Salihin’e zamanın sahibi olarak katılan bir hakiki mürşid-i kamilin bu bilgiye ve daha fazlasına ulaşması işten bile değildi. Şimdi, hazret-i Mehdi zamanını anlatan sahih hadislerde geçen ve Cehcah, Kahtani gibi isimlerle kendisinden bahsedilen kişileri/hususları araştırmanın vakti… Şimdi, sadece yolunu sapıtmış Şiilerde var zan edilen, Şia itikadı zan edilen “Mehdi’nin gaybet devri”nin yani bir süre insanlar arasında görünmediği devrin araştırılmasının vakti.

Bu günlerde, üzerlerine gidildiği halde konuları tartışamayan, izah edemeyen, telefonları bile kendilerini açıkça rezil ederek ve kaçarcasına kapatan sefiller, gerçek üstazımızın talebeleri değiller. Onların hepsi de Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine benzeyen dublörler zamanında, İngiltere casuslarının idareyi elde tuttuğu zamanda okudular. Sözde talebeler hatta sözde damat Kemal Kacar dahi, hoca görünen gizli Ermeni ve gizli Yahudi kişilerce okutuldular.

Üstazımız hicret etti ama çok defa yolunun hakiki mensuplarını yani hakiki talebelerini/evlatlarını ziyaret etti. Onlardan himmetini esirgemedi.

| Mfs – Ezber bozan