Etiket arşivi: İçimizdeki Münafıklar

Cemaatimizi kasten dibe vurdurmak istiyorlar

Ne kadar samimi kardeşimiz ve hocamız varsa hepsini sıkıntıdan sıkıntıya kasten düşüyorlar. Aramıza sızmış ne kadar samimiyetsiz, sorunlu, düşük, art niyetli, yiyici, münafık, ahlaksız kişi varsa, hepsini kolluyorlar. 

Bu kadarı, cemaatimizin merkezinin de ele geçirilmiş olmasıyla mümkün… Aksi halde cemaatin/sistemin genelinde bu kadarını böyle aleni şekilde yapamazlar. 

Bu safhada bile susabilen ve tepkisini göstermeyen mensuplarımızı anca teneşir paklar. 

“Hizmette olduğum kursun idarecisi de böyle biriydi. Ne yapmak istediğini bir türlü anlayamıyordum. İdarecimiz olduğu için samimiyetle itaat ediyorduk ama zaman zaman bu adam hangi yolun yolcusu diye soruyordum kendime. Kursun en sıkıntılı zamanlarında kendine ev alabilmişti. Kursu borçtan borca sokuyordu . Bir defa benden telefonunun şarjdan getirmemi istemişti, bende onun telefonu mu emin olmak için yan tuşuna basıp ekrana bakıp bir mesaj gördüm. Bazı olaylara da şahit oldum. Kendisinin hanımından başka bir kadınla ilişkisi vardı. Açık bir hanımla. Nikahı var mı yok mu bilemem . benim üzerime de bu kadınla bir tezgah kurmaya çalıştı. Allah büyük ya ertesi gün sürdüler başka bir kursa. Hep yasaklanma yazısını bekledim . Adam hala hizmette …”

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Halil Yurtsever ve benzerlerine dair…

Şimdiden bunların nasıl kişiler olduğunu anlatayım da bir de müfteri münafıklarla uğraşmaya vaktim yok benim…

Halil Yurtsever ve benzerlerine dair…

+ Çerkezköy de tam bu dediğinize Yakin biri vardı yeni idareci onu defetti

0533574****

Marmara Ereğlisi de bir villası var Çerkezköy de dublex saray gibi evi var hoca maaşıyla öyle bir ev almak na mümkün

Buradan Çanakkale ye sürüldü

Ardından emekliye ayrıldı

Yıllarca buradaki kursun düğün salonunu isletti

Neredeyse onu seven hiç kimse yok ihvan ahavat hoca talebe ama nehikmetse yıllarca burada hüküm sürdü

Akbulut gitti Kütahya idarecisigeldi ardından Çerkezköy idarecisi değişti onu postaladi onunla birlikte 7-8 tane problemli hoca buradan sürüldü

Küçük oğlunu İstanbul’da Sarıyer bogazhisar da okuttu hoca indirimi yaptırmis şimdi isabet oldu kurumun adı ünv yi özel okuttu hoca maaşıyla

Bartınlı

Karısı da tencere kapak gibi

Annemin anlattığı kadar biliyorum kermes olur kendine ayrı stand açar tülbent vs satar

Talebeyken beni hiç sevmezdi ben de onu

Orta okul tarafında cevizler vardı bize ceviz toplatirdi biriktiriyor ardından eve goturuyordu

Birgün buna iyice tilt olmanın verdiği öfkeyle bütün talebeyi örgütleyip odada duran zulasini patlatıp afiyetle indirmiştik

Ardından kim yedi kim yedi

Şişirme duası okuyacam dedi bekar hoca da o gittikten sonra kim yedi diye sormuştu ben hepimiz yedik kursun ağacı degilmi Musa Doğruer abi dikmemis mi deyince afiyet olsun dedi herkes gibi o da hazlanmiyordu

Hesabım yok babamin facesinden aratıp buldum

https://m.facebook.com/#!/profile.php?id=100025287470641

Bununla ilgili ne sıkıntı var abi?

– v.a.s. Evet, tam kendisini tarif ediyorsun. Evet, Çerkezköy’de de Marmara Ereğlisinde de bulundu. Ona hak ettiği tekmeyi vurup cemaatten atmamak ve yaptıklarını hukuk yoluna götürmemek için kılı kırk yardılar. Çünkü o da sistemin adamı. O da gizli Ermeni… O da ileri seviyede muzır bir münafık. Ağzı çok iyi laf yapar, siyaseti yapmayı çok iyi bilir ama dikkatli, samimi kardeşlerimizin onun iki yüzlülüğünü fark etmemesi münkün değildir. Senin görüp burada anlattığından çok daha fazlası var onda. O söz konusu ettiğin yerler de hep haram para ile elde edilen yerler. Facebook linki de isabetli.

Şimdiden bunların nasıl kişiler olduğunu anlatayım da bir de müfteri münafıklarla uğraşmaya vaktim yok benim

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Uyanık olun, dikkatli olun, aldatılmayın

Uyanık olun, dikkatli olun, aldatılmayın

Ben cemaatimize bağlı bir müessesimizde talebe olarak kalırken, orada müessese idarecisi olarak vazife yapan bir Halil Yurtsever vardı.

Aşçılarımıza kadar, müessesede Allah rızası için, milletimizin evlatlarının dünya ve ahiret saadeti için vazife yapan diğer kişilerin hiçbirinin sevmediği, geçinemediği bir kişiydi Halil Yurtsever… En başından beri beni samimi görmüş, farklı görmüş ve desteklemek ister gibi tavırları da vardı. Bu tavırlarının faydasını gördüğüm de olurdu ama sık sık da zararını görürdüm. Çünkü samimiyetini sorgulamama sebep olacak kararları, davranışları, adaletsizlikleri de olurdu.

Onun kararlarının, davranışlarının arka planını o ilk gençlik yıllarımda sorguladığımda bile kendi kendime endişelenirdim. Mü’mince bir tavır görmezdim. Hiç Allah korkusu, hesap endişesi, şeriata tabi olma gayreti, insanlardan haya etme hali göremezdim. Hep insanları ezen, kıran, sadece kendi menfaatlerine odaklanan davranışları olurdu. İdare tarzı da çok kaba, maneviyatsız, kırıcı, yıkıcı tarzdaydı. Zaten bu anlattığım zamandan bir iki sene sonra başka bir yere sürüldü.

Müessesenin bahçesindeki çardakta, kendisi ve vazifeli hocaefendiler varken, beni de yanına çağırtmıştı. Ne için çağırttığını, maksadını, neye ulaşmak istediğini anlamak bile mümkün olmamıştı. Gittim, hiçbir fayda sağlamadım, hiçbir fayda elde etmedim ve hayatım boyunca unutmayacağım rezillikler gördüm. Yanındaki hocaefendiler ona tiksinerek bakarken, o ayakkabısının birini çıkartıp ahşap masanın üstüne koyarak boyamaya, bir yandan da bir eliyle cep telefonunu tutarak konuşmaya, bir yandan da arada bizlere bir şeyler konuşmaya devam etti. Her gün abdest alan, namaz kılan, sohbet programlarına katılan birisi olmasına rağmen yüzünde hiç nuru yoktu. Tavırlarında hiç samimiyet, ihlas, edep yoktu. Hayatımda “Başkasının yerine utanmak” denilen hali en kuvvetli şekilde yaşadığım yerlerden bir yer de orası, o anlar oldu. Bunun benzeri çok kere “Bu adamın nasıl bir iç dünyası var. Nasıl kabullenişleri ve hedefleri var. Nasıl olmuş da tekamül bitirmiş. İlim ve ahlak temelinde yükselen bu yolda nasıl olmuş da barınmış, Hocaefendi olmuş ve sonra bir de bir müessesenin idarecisi olmuş” dedirten hallerini çok gördüm. O sene, o ilçede yeni bir müessese de yapılıyordu. Bazen hafta sonları gider orada Allah rızası için teknik işlere bile yardımcı olurduk. Oraya bir mutfak sistemi yaptırmıştı ki bütün ihvan “Yahu böyle bir yere, böyle bir sistem mi olur” deyip duruyordu. Çünkü Amerikan bar denilen yerlere benzeyen bir tarzı vardı. Müessesenin çok borçlarının ve teknik sorunlarının olduğu ve ihvanın hizmetleri devam ettirmekte, maddi yükü taşımakta çok çok zorlandığı bir zamanda, o idareci Halil Yurtsever, son derece gereksiz, müsrifçe harcamalar yaptırır ve bunlarla çok kişinin mesaisini boş yere harcatırdı. Müessesenin beşinci katındaki terasın üzerini demir doğrama ile kapattırıp, içine son derece masraflı, gereksiz ve müsrifçe bir dekor yaptırmıştı. Çok abartılıydı. Yapımında çalışan ihvan bile söylene söylene çalışıyordu. Pahalı taş döşemeler, ahşaptan gayet özel ve gösterişli masa ve oturaklar ve tabii ki mangal sefası için gereken kısımlar… Müessesenin yemekhanesinde buzdolabının bakıma ve masrafa ihtiyacı varken, konan etler bile heba olup atılıyorken, atık su kısmında sorunlar olup sık sık bodrum kata taşıyor ve rezil bir hal oluşuyorken, daha bir çok acil müdahale gereken kısımlar varken, o hep böyle kararlar da alıyor ve hep ben dahil samimi herkesi “Bu nasıl bir davranış tarzı” diye sorgulamaya sürüklüyordu.

Eksikler, hatalar, kusurlar, millete anlatılamayacak vahim durumlar saymakla bitecek gibi değildi. Bunun baş sorumlularından biri de idareci Halil Yurtseverdi. Talebelerin her gün düzenli olarak görmesi gereken dini dersler bile çoğunlukla yapılmaz, aksatılırdı. Ben aslında orada, tahammül edilemez o kadar samimiyetsizliğin ve adaletsizliğin hakim olduğu o müessesede kalmayacaktım ve o üniversiteyi de okumayacaktım. Bir kişi bu kararımın bozulmasına sebep oldu.


Bana bu hususlarda hiç tavsiye vermediği, nasihat etmediği halde oldu. Herkesin iyi bildiği Behlül Karak Hocaefendi çok şükür ki oralardaydı. O ilin idarecisiydi. Haftada, on günde bir gelip bize sohbetler etmeseydi, bu yola samimiyetle bağlı olmasaydı ve güzel ahlakı, adaleti, ilim sevdası, hizmet sevdası davranışlarından, kararlarından bile akıyor, coşuyor olmasaydı, ben yenice bulduğum bu yolun nasıl büyük bir yol olduğunu bile göremez anlayamazdım. Lakin böyle bir idarecileri bulunmasına rağmen, sorunları çözmek için çok çabalamasına rağmen işte benim kaldığım müessese yine de bu kadar dip hallerdeydi. Çünkü sorunun temelinde çok sarsıcı hakikatler vardı.

Ben, şahsi gayretimle bu eksikliği tamamlamaya çabalardım. Sadece dini hususlarda değil, siyasi, tarihi, fikri hususlarda da adeta yorulmak ve uyumak bilmeden çok çabalardım.

Şimdiki gibi internet, bloglar, sosyal ağlar, video platformları, eğitim siteleri, e-kitaplar ve binbir türlü bilgi kaynağı o zaman yoktu. Sınırlı sayıda kitaplar ve günlük satın alıp takip ettiğim bir gazete ile yoluma devam ederdim. O gazeteyi o civarda bulabilmek de dertti ve her gün onu bulabilmenin çilesini çekerdim. Gazetede ve söz konusu kitaplarda açıkça yazılmadığı halde bile, o yaşta ve o şartlarda bile, bir çok meselenin arkasındaki hakikati çözmüştüm. Üstüne, kripto Yahudileri ve kripto Ermenileri çözmüştüm. Yakın tarihte aslında neler yaşandığını, bize nasıl masallar anlatıldığını da çözmüştüm.

Lakin… Bunların yolumuzun içine dikkate alınacak oranda sızdıklarını çözmeyi geçtim, tahmin bile edememiştim. Sonraki yıllarda imkanlarım genişleyip bu konularda çok daha fazla bilgi edindiğim halde, bunların cemaatimizin içine hatta tepe noktalarına kadar sızmış olduklarını düşünmemiştim. Ne zamanki siyaset ve istihbarat sahasında teşkilatlı bir şekilde mücadele vermeye başladık, o zaman bu sarsıcı gerçekleri acı acı görüp kabullendik. Merhum büyüklerimize neler neler çektirdiklerini, onların ilk bakışta tam anlaşılamayan bazı kararlarının arka planlarını, nasıl bir siyaset izlediklerini hep anladık, bildik.

Bahsettiğim o talebelik zamanımda o Halil Yurtsever’in sürekliliği devam eden tuhaf ve tezat dolu kararlarının, davranışlarının arka planında, Halil Yurtsever’in de kripto olması hakikati bulunduğunu bile çözdük. Yurtsever isminin nasıl bir şifreleme olduğunu da…

Bu şahsın ve benzerlerinin yüzüme karşı çok başka tavırlar sergilerken, arkamdan nasıl kuyular kazdıklarını, sınırsızca atıp tuttuklarını ve hep kötülüğü istediklerini de çözdük…

Şimdilerde cemaatimizin içinde adım, yayınlarım, Türkiye ve dünya siyasetindeki tesirim/gücüm daha çok konuşuldukça, cemaatimizin içinde çok sayıda kripto hain bulunduğunu göz önüne seren yayınlarım konuşuldukça, kripto kimlikli hainlerin çok çok zora düştüklerini de görüyoruz. Hakkımda atıp tuttuklarını, olur olmaz iftiralara sığındıklarını, panikten kontrollerini kaybetmişcesine çırpındıklarını görüyoruz. Biz ise bunları isim isim, cisim cisim biliyoruz. Ayaklarımız da yere basıyor. Çok acele etmiyoruz, merhum büyüklerimiz kadar dahiyane bir siyasetle muamele ediyoruz. Bu hususlarda da istediğimiz ortam iyice oluştu, oluşuyor. Az kaldı ve bunların hepsini birden oyundan düşüreceğiz. Onlar da bunun farkındalar, güç yetiremiyorlar, çıkar yol bulamıyorlar ve panikliyorlar. İftira atmaktan başka şu sıralarda hiçbir şey yapamıyorlar.

Bu nedenle diyorum ki, hakkımda her nereden, her kim, her ne iddialarda bulunursa ispat isteyin, benim savunma hakkımı kullanmamı bekleyin, bizi karşı karşıya getirin ve hakkımda söylenenlere hemen itibar etmeyin.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Alihan Kuriş, sözde aşılar, açık ihanetler, çarpılarak ölen gizli yahudi ve kara paracı Celal Koruk…

Alihan Kuriş, sözde aşılar, açık ihanetler, çarpılarak ölen gizli yahudi ve kara paracı Celal Koruk…

– Bu yazdıklarına söyleyecek bir şey yok. Sözün bittiği yer buralar. Bunları gören kardeşlerimiz, hala bu ihanete tabi olmaya devam edeceklerse, kendileri bilirler. Onlara da söylenecek söz kalmamış olur

Mehmet Fahri Sertkaya

Tedirgin olsunlar biraz

Selamün Aleyküm Hocam,
Bu gun öğleden sonra sekreteryamiz aradı Aksam 18:30’da idarecimiz benimle konusacakmis dedi.
Gittim.
Ses kaydı alabilirmiyim dedim sizin ifade ettiğiniz gibi, hayır olmaz dedi.

Konuya girdik ben sorun dediğiniz herseyi sordum o cevapladı ama hicbirseyin cevabini alamadım.
Hep kaçamak cümleler kurdu.
Bende o zaman Mfs hakli akademide ki idaalara cevap verilmiyorsa, susturulmuyorsa dava ile vs. Demekki haklılar aksi bir durumda engel olunurdu varsa kanitiniz, cevabınız yazın soyleyin biz size inanalım, ama yok Hocam verilecek cevapları yok.
Dedim madem cevap yok bu haldeki bir merkeze itaat etmiyorum.
O diyemedi ama ben dedim Siz beni hz. Ustazimizin müesseselerine girmeye engelleyemezsiniz, ben hizmetime devam ederim hatim, ve sohbetlere devam edecem hocalarımız çağırsa’da giderim.
Hicbirsey diyemedi.

Topu taca atmaya calisti hep ama dedim ben size sordum sizde mesulsunuz, bana dedi git elazig da bölge idarecisine sor, dedim benim idarecim sizsiniz siz gidip sorun.

Yasaklama yazilari konusu geçince,
Merkezdeki münafıkların işiydi, yazilara parantez açıp akademi dergisi url lerim eklendi dedim, hatta bir süre mail ile bilgi gönderilmesi yasaklandı dedim, yine cevap yok.
Hasan Arıkan, huseyin kumaş onlardan bahsettim buyugumuze cok sorun çıkartmışlar di ses kayıtları ve yayınlar duruyor dedim,
Bana diyor sen sorup sen cevap veriyorsun zaten, dedim biz sizden cevap bekliyoruz, ama yok

Neden sürüldünüz dedim eski yerinizden, güldü kim söyledi dedi. Biliyoruz dedim, cevap vermedi.
Hz üstazimiz sizden daha iyi hizmet eden varsa vazifenizi devredin asıl vatanseverlik budur buyurmuş, siz yapamıyorsunuz, bırakmak zorundasınız, dedim.

Kim gelecek dedi. Benden iyi yapacak kişi kim dedi, Mehmet Fahri Sertkaya mı dedi ve gülerek sordu. Orasını ben bilemem dedim onu siz bileceksiniz, yapamıyorsunuz bari bırakın

Kac ihvan ve talebe kazandırdın dedi.
Getirdiklerime sizin hain baş hocahanım sahip çıkmadı, ayrıldılar dedim. O hocahanım kaç ahavat, hocahanım, talebenin ayrılmasına sebeb oldu, neden göndermiyorsunuz dedim, onun hain olduğunu bilmeyen mi kaldı?
Sırıttı insanca cevap veremedi.

Karşımda o kadar aciz kaldı ki ben evde cocuğumu bu kadar azarlamadım, adamda kızaracak yüz yok, cok üstüne gittim elle tutulur cevap veremedi, karşımda eridi resmen.

Dedim, hata yapan babam olsa yine cevabım ve tavrım aynı olurdu.

Benim vazifem burda hizmet etmek, Akademiyi bilmiyorum dedi, dedim burda hizmet ediyorum demekle, kendinizi kenara çekip benle alakası yok beni ilgilendirmez tavırları takınmakla sorumluluk kalkmaz.

Bir de konuşurken, gözlerinde tedirginlik, korku, şaşkınlık gördüm, sürekli saçını eliyle tarar gibi yapıp durdu. Siz daha iyi bilirsiniz bu piskolojik hareket tavrını…

Çıkarken de, ben herkese bunları anlatmaya devam edeceğim dedim, hiç hoşuna gitmese de bir şey diyemedi.

Boşuna gitmiş oldum ama iyi oldu, tedirgin olsunlar biraz.

V.a.s.
Sordun mu ona “Sen de cemaatimiz içine sızmış gizli ermeni, gizli yahudi, mason ve kara paracılardan biri misin?” diye? Oraya kadar soracaksınız.

Dimdik duracak ve soracaksınız. Nerede tuhaf, sorunlu bir kararlarını, yönlendirmelerini görseniz, işte karşılarına böyle Allah için çıkacak ve dik duracaksınız. Bu hak yol, bir aile şirketi değil. Bu hak yol, üç beş tane omurgasız sürüngen kriptonun ele geçirebileceği, onlar üzerinden mason tarikatının ve MİT’in ele geçirebileceği ve kara para işlerine bile kullanabileceği bir yol, bir teşkilat değil.

Senin şahit olduğun ve anlattığının haricinde bana ulaşan istihbarat da var. Senin gizlice ses kaydı yaptığından çok endişeliler. Korkuları had safhada… İfşa olduklarına emin oldular. Bunun bir anda nasıl olduğunu anlayamadılar. Ne yapacaklarını bilemez haldeler. Bir yandan bu haldeler bir yandan da konuşurken “Her yerde biz varız, mfs bize bir şey yapamaz” deyip birbirlerini teselli ediyorlar. Daha doğrusu birbirlerini kandırıyorlar. Senin hakkında iftira, karalama yapmayı konuştular. “Benden bilmesin ama bu adamın rahat ettiğini de görmeyeyim buralarda” tarzında konuşuyor o kara paracı, hain, münafık, sefil mahluk…

Alihan Kuriş de konudan haberdar edildi. Alihan da çok penikledi. Kardeşlerimiz böyle duruş sergilemeyi artırırsa ne yapacaklarını bilemez halde… Eminim korkudan yine titremiştir. Zaten o derece korkak ve vur kafasına, al elindekini bir model o… Başka sebepleri de var ama ayağının kaymasında bir annesi, iki bu korkaklığı büyük rol oynadı. Çok az kaldı, taban her şeyi duyup sarsıldı. İstediğim buydu ve bundan sonrasında tartışmalar, anlaşmazlıklar hiç bitmeyecek. Biraz daha tansiyon yükselip herkes her şeyi iyice kabullenecek gibi olduğunda ben çok sayıda somut delili peş peşe paylaşacağım. Artık bunlarla beraber MİT de mason tarikatı da gizli ermeni ve yahudi çeteleri de mi yıkılıyor, ülke mi karışıyor, ne olacaksa olacak. Zaten siyasi sahada da buna proğramlamışım her şeyi… Heriflere doğru düzgün laf anlatıyorum, ikaz ediyor, mühlet veriyorum ama hala aynı şeytanlıklara devam edebilmeyi deniyorlar. Kendi tercihleri… Bizim bunlara bırakacak tarikatımız da vatanımız da devletimiz de yok.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi