Etiket arşivi: Sedef Kabaş

Türkiye’deki gizli Ermeni paralel devlet çöküyor – 2

Eray Hacıosmanoğlu bir gizli Ermeni…

Türklük, Müslümanlık iddialarının yarı sıra sürekli bozuk itikat ve fikirleri savurup durmasının sebebi de bu…

Dikkatle bakarsanız, bunların hep benzer şifrelemelere sahip olan diğer gizli Ermenilerle birlikte ihanet, cinayet, rezalet, ahlaksızlık faaliyetleri sergilediklerini hep görebilirsiniz.

Bunladan çok var ama birkaç numune atayım. Sonrasında zaten baktığınız gibi bunları fark edeceksiniz.

Hamza Yardımcıoğlu da bir gizli Ermeni…

Ramazan Kurtoğlu da bir gizli Ermeni…

Kaan Sarıaydın da bir gizli Ermeni…

Suat Toktaş da bir gizli Ermeni…

Haktan Akdoğan da bir gizli Ermeni…

Sinan Canan da bir gizli Ermeni…

Türker Akıncı da bir gizli Ermeni…

Ferit Atay da bir gizli Ermeni…

Ali Türkşen de bir gizli Ermeni…

Sedef Kabaş da bir gizli Ermeni…

Çağlar Cilara da bir gizli Ermeni…

Murat Muratoğlu da bir gizli Ermeni…

İbrahim Haskoloğlu da bir gizli Ermeni…

Mustafa Sarıtaş da bir gizli Ermeni…

Sadettin Tantan da bir gizli Ermeni…

İsrafil Balcı da bir gizli Ermeni…

Barış Terkoğlu da bir gizli Ermeni…

Engin Altay da bir gizli Ermeni

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Uyuyabildiniz mi?

Korkulu rüyalar, kabuslar gördünüz mü?

O korkulu rüyalarda ben var mıydım? Kaçırdığınız ve organları için kestiğiniz ya da fuhuş mafyalarına sattığınız insanlar var mıydı?
Aranızda, kendini hala zeki zan eden, cesur zan eden, karşımda oyun kurduğunu zan eden başka ahmaklar kaldı mı?
Hala bütün rezilliği metafizik saldırılarla düzeltebileceğini zan eden budalalar kaldı mı?

Şu Nadira Kadirova’nın katili AKPKK’li Şirin Ünal’ın dosyasını açayım mı? İki dakikada o soruşturmanın yeniden başlatılmasını sağlayayım mı? Konuyu insan kaçakçılığına, fuhuş işlerine, organ işlerine, türlü türlü mekanlara ve sonra adalara hatta Antalya’daki adaya da bağlayayım mı? Şuradan biraz biraz somut delilleri paylaşmaya başlayayım mı? Önce Türk milletini sonra bütün insanlığı ayağa kaldırayım mı?

Size kaç kere söyledim. Ben hakaret eden biri değilim. Hakikati yazıyorum. Sizler hakikaten ahmaklarsınız, korkaklarsınız, çapsızlarsınız, insan şeytanlarısınız. Bunların hiçbiri hakaret değil.

Haydi şimdi kurtarsın sizi Çin? Kurtarsın sizi ABD? Kurtarsın sizi Rusya, Putin, Zaharova, Lavrov, Ursula ya da Stoltenberg? Kamala kurtarabilir mi ya da Biden? Mason tarikatı kurtarabilir mi? Bunlar, kendilerini kurtarabilirler mi?

Benim daha fazla canımı sıkmayın. Karşımda durabilecekmişsiniz gibi hayallere kapılmayın. Ayağıma da dolaşmayın. O Ukrayna’ya gönderdiğiniz Türk askerlerini, subaylarını, araçlarını, gereçlerini derhal ve tamamen geri getiriyorsunuz. O Kazakistan’da kalmış Rus askerlerinin tamamını çıkartıyorsunuz. O biyonik robot Tokayev’i ve Aliyev’i devireceğim, bu meselede de ayağıma dolaşmayın. Biraz daha aklını başına almazsa, onlardan önce o biyonik robot Bohçalıyı indireceğim. Söyledim, bundan böyle Türkiye bir NATO ülkesi değildir, hala NATO ülkesi imiş gibi davrananı da ibret-i alem ederek indiririm. Kazakistan, Azerbaycan ve güney Azerbaycan meselelerinde kuru gürültü çıkartmayın. Adnan Oktar organize suç örgütünü de çökerteceğim. Karar verin, onlarla beraber mi çökeceksiniz yoksa onları bünyeden kesip atacak mısınız. Sedef Kabaş’ı da tahliye edin ve bir daha aynı şekilde hadsizlik sergilemeyin, benimle hiçbir meselede inatlaşmayın.

Ya da siz bilirsiniz, meydan sizin, sonuna kadar çatışalım. İyi olan kazansın.

Mehmet Fahri Serkaya | Akademi Dergisi

Milletin boğazına kadar geldi…

Sedef Kabaş’ın tutukluk halinin devam etmesi hukuka aykırı. Bu hukuksuzluk hala devam ediyor ve farklı kesimlerden de olsa bütün bir toplumu aşırı derecede geriyor. Kendisiyle hiçbir ortak noktam yok, hatta hiç sevmem ve tasvip etmem ama can düşmanıma bile haksızlık yapılsa, haksızlığa razı olmam. Herkes için adalet olmalı. Devlet kurumlarının ta bakanlıklara kadar organize şekilde hukuksuzluklara ve yargının kararlarını yönlendirmeye alet edilmesi, yargının tamamen siyasetin emrine girmiş hali, kabul edilemez ve tahammül edilemez bir seviyeye ulaştı.

Ayrıca, sık sık teşbihlerle ve atasözleriyle konuşan insanların söz konusu cümleleri hep gerçek manasına çekilecekse, bu ülkede hiç kimse suç işlemeden konuşamaz, yazamaz. Her gün sokaktaki insanlar da onlarca kere tehdit ve hakaret suçları işlemiş olurlar. Hatta hakimler ve savcılar bile her gün suç işlemiş olurlar. Bir önceki yazımda da yazdığım gibi, devlet kurumlarının ve yetkililerinin seferber edilmesiyle sergilenen bu derece hukuk gayreti, önce memleketi sarmış olan ihanetlere, yolsuzluklara, cinayetlere, peşkeşlere ve teröre karşı sergilenmelidir. Milletin gerçeklerden haberdar olması için mücadele eden gazetecilere, yazarlara, düşünürlere karşı değil…

Sedef Kabaş meselesindeki bu aşırı art niyetli ama “resmi” ve de “hukuksuz” tavır, bütün Türkiye’yi temelden karıştırabilecek gelişmelerin, patlamaların, parlamaların yaşanmasına sebep olacaktır. Milletin boğazına kadar geldi… Azıcık kar yağdı diye uçakları uçamayan, İstanbul’a inmesi gereken uçak Kahire’ye gönderilen, otobanları kilitlenen, on binlerce maddi hasarlı kaza yaşanan, belki yüz binle insanın yollarda mahsur kaldığı, özel araçlara yollara çıkma yasağı konulan, yeni yapılmış projelerin hiçbir işe yaramadığı, belediyelerin yollara tuz dökmek için gereken parayı bile bulamadığı, bu karda kışta yaşlı insanların bile ucuz ekmek kuyruğunda beklediği, hiç kimsenin mahkemelerin bağımsızlığına inanmadığı ve güvenmediği bir Türkiye var. Türkiye, büyük patlamaya ramak kalayı yaşıyor ve resmi kurumlarla organize şekilde halka korku salmak teşebbüsleri yetmezmiş gibi, hala iktidarın bazı tasmalı köpekleri de ekranlarda savcılık yapmaya, oraya buraya havlayıp hırlamaya çalışıyor. Zaten taşmış sinir sistemlerine gereksiz yük oluyorlar. Bu gidiş hayra değil…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

The nation fed up with…

Sedef Kabaş’s continued detention is against the law. This unlawfulness continues and it is extremely stressful for a whole society, albeit different segments. I don’t have anything in common with him, I don’t even like or approve of him, but even if my mortal enemy is treated unfairly, I will not settle for injustice. There must be justice for all. The organized use of state institutions to ministries in unlawful acts and in directing the decisions of the judiciary, the judiciary completely subordinated to politics, has reached an unacceptable and intolerable level.

In addition, if the sentences of people who frequently speak with similes and proverbs are to be taken to their true meanings, no one in this country can speak or write without committing a crime. Every day, people on the street commit threatening and insulting crimes dozens of times. Even judges and prosecutors commit crimes every day. As I wrote in my previous article, this degree of legal effort displayed by the mobilization of state institutions and officials must first be exhibited against the betrayals, corruption, murders, giveaways, and terrorism that have gripped the country. Not against journalists, writers, and thinkers who struggle to make the nation aware of the truth.

This extremely malicious but “official” and “unlawful” attitude on the issue of Sedef Kabaş will cause developments, explosions and flashes that could fundamentally confuse the whole of Turkey. It came to the throat of the nation… The plane whose planes could not fly because snowed little, and which had to land in Istanbul, was sent to Cairo, the highways were locked, tens of thousands of property damage accidents occurred, maybe a hundred thousand people were stranded on the roads, private vehicles were banned from the roads, newly built, there is a Turkey where the projects are useless, the municipalities can’t even find the money to pour salt on the roads, even old people wait in line for cheap bread in this snowy winter, where no one believes or trusts the independence of the courts. Turkey is living a near-miss of the big explosion and as if the attempts to intimidate the public in an organized manner with official institutions were not enough, some of the leashed dogs of the government are still trying to act as prosecutors on the screens, barking and snarling here and there. They put an unnecessary burden on their already overflowing nervous systems. Whatever happens is not good…

Mehmet Fahri Sertkaya|Akademi Magazine