Gece gece canım sıkıldı. Metafizik çatışmaların da hiç tadı kalmadı. Sahada çatışma gücüne sahip düşman unsur kalmadı. Öyle ki Hindistan’ın ve Çin’in büyücüleri, medyumları ve bunlara çalışan cin kabileleri dahi günlerdir, gecelerdir eridiler, yıkıldılar. Oysa onlar son ümitleriydi. Dünyanın dört bir tarafından tek tük kalan metafizikçiler, varlık göstermeye çalışıyorlar. Sahayı boş göstermemeye çalışıyorlar. Onların da işi bana kalmıyor, ekibim hallediyor, gerekli karşılıkları veriyor. Karşımızda dünya genelinde tesis edilen bir seferberlik daha sonuç alamadı. Bundan sonra almalarına ihtimal de kalmadı.

Ben de zaten her sahada her işimi çoktan ayarladım, hazırladım ve gece gece uğraşacak iş de bulamadım da tuttum bir film senaryosu yazdım. Çalakalem, dakikalar içinde yazdım geçtim ama senaryonun içinde neler neler var. Devletler, hükumetler, ordular, entrikalar, uzaylılar, aksiyon, yüksek bilim ve teknoloji, casuslar, robotlar, masonlar, patlamalar, bombalamalar, hainler, kin, nefret, intikam, satanizm ve dahası…
Böyle bir senaryoyu özetle yazmak çok zor iş ama denedim, oldu gibi…

Kaba hatlarıyla senaryo şöyle:
Bir biyonik robot olan, yeşillere çalışan ABD başkanı Biden, yine bir biyonik robot olup da yeşillere çalışan Rusya başkanı Putin’le danışıklı dövüşür. Günler boyunca peş peşe dikkat çekici açıklamalar yaparken, gün gelir “O Putin artık iktidarda kalamaz” şeklinde açıklamalar da yapar ve sonraki günlerde de arkasını getirir. Dünya bu açıklamalara çok şaşırır. Arkasından daha ne gelecek diye bakarlar, beyin fırtınaları yaparlar, ihtimal hesapları yaparlar ama çok yaklaşsalar da asıl gerçeğe, sahada aslında neler döndüğü bilgisine ulaşamazlar.
Biden’ın “Yeni dünya düzeni kuruluyor. Hepimiz tek bir kralın emrine girmek zorunda kalabiliriz. Ortak düşmanımız olan o şahsa ve teşkilatına karşı birlikte hareket etmeliyiz.” şeklindeki açıklamasından ve perde arkasında hükumetlere/liderlere yaptığı tehditlerden kısa süre sonra, Biden’ın öncülüğünde devletler arası bir askeri organizasyon harekete geçer ve Rusya’yı baskı altına alır. Kara ve hava çatışmalarından ziyade deniz savaşlarını tercih ederler. Türkiye’nin boğazlarından donanmalarını da geçirirler. Bu kısımda Türkiye’deki masonlar da etkili olurlar. Ruslar buna çok kızmış rolü oynarlar. Dünya insanlığını çok sarsan karşılıklı restleşmeler, kurulan onca ağır cümleler herkesi şaşırtır. “Üçüncü dünya savaşı mı çıkıyor” tartışmaları, dünyanın dört bir yanındaki devletlerdeki TV kanallarında saatlerce yapılır ve izlenir. Gazetelerde ve haber sitelerinde toplamda yüz binlerce köşe yazısı yazılır.

Sonunda ABD ve Rusya donanmaları Karadeniz’de karşı karşıya gelir. Karşılıklı top atışları yapılır. Numaradan birkaç ABD gemisi batırılır, birkaç asker kaybı yaşanır. Saha şartları ayarlanır. Aynı anlarda, bu danışıklı dövüşün oyuncuları arasında Türkiye’den yetkililer de olur.
Bir biyonik robot olan Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar da rolünü oynar. Ruslar, ABD’nin ve ABD öncüğünde hareket eden ülkelerin kendilerine bu zararları vermesinde Türkiye’nin mühim bir rol oynadığını ve bunun kabul edilemez olduğunu en sert şekilde açıklarlar. Hulusi ve çetesi ise Rusların damarlarına basan açıklamalar yaparlar.
Bu yetmezmiş gibi ABD donanmasına ait birkaç askeri gemi Türkiye’nin Karadeniz kıyılarına yanaşmak, sığınmak zorunda kalır. Türkiye’nin gayr-i meşru hükumeti bu sığınmaya da izin verir. Dikkat çekicidir ki bu gemiler Türkiye’de batı Karadeniz kıyılarına yanaşırlar. Sonra Rusya ABD’ye ve Türkiye’ye karşı aşırı sinirlenmiş rolü oynar. Önce, o güne kadar danışıklı dövüşler sergileyerek milyonla sivil insanı organ ve fuhuş mafyalarına sürükledikleri Ukrayna’ya çok sayıda füzeler atarlar.
Sonra hatlar daha da gerilir. Yavuz ve Midilli gemileriyle geçmişte sergilenen danışıklı dövüşün çok benzeri bir kez daha sergilenmeye devam eder. Rusların “Yakarız, yıkarız, vururuz” seviyesine gelen restlerine, açıklamalarına karşı, Biden da “Yakamazsınız, vuramazsınız, yıkamazsınız” tarzında kışkırtmalar yapar. Yine bir biyonik robot olup da içinde yeşil uzaylı bulunan ABD Savunma Bakanı Austin de o anlarda Biden’ı destekleyen, Rusları kışkırtan, Türkiye’yi ateş hattına atan açıklamaları üst üste yapar. Yine biyonik robotlar olan Putin, Şoygu, Lavrov, Peskov, Zaharova, Macron, Scholz, Stoltenberg, Ursula, Elon Musk, Bill Gates gibi kişiler de yangına körükle koşarlar. Herkes rolünü kusursuz oynar ve bu sayede planlarının son kısmına gelirler. Planın buraya kadar olan kısmı, son kısmının görünür sebeplerini/mazeretlerini oluşturmaya dönüktür ama son kısmı gerçekten de küçük bir kıyamet kopartmaya dönüktür.
Dünya insanlığı danışıklı dövüşü seyrederken, neler olacağını bilemezken, Batı Karadeniz taraflarına uzun menzilli Rus füzeleri atılır. Görünürde bu füzeler Batı Karadeniz açıklarındaki ABD ve müttefiki ülkelerin deniz unsurlarını hedef almakta, Türkiye açıkça vurulmamaktadır. Lakin bu da bir oyundur. Rusya ile danışıklı dövüşen ABD hükumeti/yetkilileri, o anlarda bir nükleer denizaltıyı o bölgede bulundurur. Nükleer denizaltının kasten vurulması sağlanır.
Söz konusu nükleer denizaltının patlamasından kısa süre sonra, patlama neticesinde oluşan yüksek basınç rüzgarı ve yakıcı sıcaklık, İstanbul’un ve Sakarya’nın Karadeniz kıyılarından içeriye doğru girer ve Tüpraş İzmit tesisi dahil olmak üzere bölgedeki pek çok tehlikeli tesisi, depoyu, boru hatlarını infilak ettirir. Çok ilginç ve daha önce kimsenin aklından geçmeyecek şeyler de yaşanır. Nasıl oluyorsa eş zamanlı olarak bölgede deprem de olur. Tüpraş’ın patlamasıyla birlikte İzmit körfezinden başlayan peş peşe patlamalar Gebze, Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe hattı boyunca devam eder. O anlarda Büyük ada başta olmak üzere civar adalarda da patlamalar olur. Felaket bu safhaya gelmeden önce bile yüzbinlerce sivil insan çok feci şekillerde can verir. Aralarında ne kadarının bebek, çocuk, kadın ve hamile kadın olduğunu kesin şekilde bilmek asla mümkün olmayacaktır.
Dünyada çok sayıda TV kanalı, yayınlarını keserek son dakika gelişmesi halinde bu yaşanan facianın haberini verir. Dünyanın dört bir tarafındaki biyonik robotların en üst yöneticilerinden biri olan İngiliz Kraliçesi rolündeki biyonik robot, adamlarına “Müthiş bir gösteriydi” der.

Seyirciler filmin hazin bir sonla bitmesine kendilerini şartlandırmışken, filmin sahneleri devam ettikçe üst üste sarsılırlar ve şaşırırlar. Bütün bunların yapılacağını önceden bilen, Türkiye merkezli ve devletler arası bir teşkilat meydana çıkar. Öylesine dahiyane bir planla, o kadar cesurca ve organize şekilde hareket ederler ki danışıklı dövüşen tarafları, kısacık sürede kazdıkları kuyulara düşürürler. Yaptıkları müdahalelerle dünyanın önde gelen onlarca ülkesinde peş peşe halklar ayaklanır, iktidarlar yıkılır, liderler devrilir, darbeler olur, yargılamalar olur. İdam cezaları alanların sayısı kısa sürede içinde bile on binleri bulur.
Dünya insanlığı büyük bir nefretle mason, yahudi ve biyonik robot avına çıkar. Bunların kontrolündeki milletler arası teşkilatlar hemen feshedilirler. Türkiye’de yaşanan facianın hemen ardından ABD’de Biden-Kamala çetesinin devrilmesi, onun hemen ardından Rusya’da Putin çetesinin devrilmesi ise izleyiciyi şok eder ama o anlarda ya da film bittiği anda hiç kimse “Yok, o kadar da olmaz. Bu mantık dışıydı. Bu sahneler gerçekçilikten uzaktı” diyemezler. Filmin bu kısımları da izleyiciyi ayrıca ve üst üste sarsmaya devam eder.
Birkaç yıl içinde dünya düzeni tamamen değişmiş ve dev bir devrim gerçekleşmiş olur. Yeni dünya düzeni kurulur. Dünyanın yeni merkezi, yeni lideri Türkiye olur.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
..