Şeffaflık yok, Göbeklitepe de karartılıyor
Türk milleti başta olmak üzere bütün insanlık, Göbeklitepe ve benzeri mekanlardan elde edilen kesin neticelerden mahrum bırakılıyor. Bu, bilimsel bir mantık/duruş değil, bu Siyonist/Masonik bir mantık ve duruş…
Devletleri/Milletleri idare eden idarecilerin, elde ettikleri bu gibi sarsıcı gerçekleri gizlemeye hakları yok. Buna bir son verilmeli. Göbeklitepe, insanlık tarihine bakışı kökten değiştiriyor. Yine bir Yahudi oyunu/kazığı olan “evrim” aldatmacasını yıkmakla kalmıyor, geçmişte, bu günümüzdekinden çok ama çok daha ileri bilim ve teknoloji çağları yaşandığını kesin surette ispat ediyor.

Göbeklitepe’nin ne kadar sıradışı bir yer olduğu anlaşıldığında, henüz kazıların yenice başladığı o yıllarda, bazı devletlerin gizli servisleri de alaka gösterdiler. İlk yıllarda elde edilen bazı şeyler yurt dışına kaçırıldı.
Bunlar maddi menfaat için kaçırılmış şeyler değildi. İnsanlığı İslam’dan, kurtuluştan uzak tutmak isteyen Ankebut Ağı’nın planlarını alt üst edecek ve bunların dünya insanlığına, hiçbir bilimsel temeli olmadığı halde çok bilimselmiş gibi dayattığı bazı nazariyeleri/kabullenişleri/akımları bir anda yıkacak şeylerdi.
Kaçırılanların arasında, taş tabletler üzerine yazılmış uzun uzun yazılar da vardı.

Göbeklitepe’nin “Dünyanın ilk tapınağı” olmadığını da biliyorlar, ibadethane/tapınak olmadığını da biliyorlar, İbadethane demek için yeterli delil olmadığını da biliyorlar. Yine de zihin bulandırıyorlar.
Göbeklitepe, yaklaşık olarak Nuh tufanından beş bin sene kadar sonra, yüksek bilim ve teknoloji çağında yaşayan insanların, maden çalışmaları yaptığı geniş ve yerleşimden uzak o alanda, fazlaca emek harcamadan ve teknik kullanmadan hızlıca kurduğu bir şantiyeden başka bir şey değildi.
Bu insanların elinde, bir asırdan fazla süredir bizi ziyaret eden ama gizlenip duran başka uzaylı insan türlerinin elindeki UFO denilen tarzda uçan vasıtalardan da ta o zamanda vardı. O tek parça koca taşları kilometrelerce uzak mesafelerden hava yollu ile ve hiç zorlanmadan getirdiler. Hiç uğraşmadan, özen göstermeden, fazlace emek/teknik sarf etmeden kaba hatlarla şekillendirip diktiler. Bunu yaparken, günümüzdeki elektikli/motorlu taş testeresi gibi son derece ilkel bulacakları aletleri kullanmadan, çok daha ileri teknoloji kullanarak yaptılar. Ünlü Rus fizikçi ve arkeolog Saharov’un söylediği gibi, o taşları keserken kullandıkları teknik/alet, günümüzde dünyada mevcut değil. O bölgeyi maden çalışmalarında değerlendirdiler. O zamanlarda, dünya insanlığı ile başka dünyaların/gezegenlerin insanları arasında, gizlenmeden gelinip gidilen bir irtibat olduğuna dair tarihi pek çok iz de var. Bu kısımları da çoktan çözdüler.
İrem bağı diye bilinen yapay cenneti/bahçeyi, Hud aleyhisselama “Senin Rabbinin öyle dediğin gibi cennetleri varsa, ben de bir cennet yaptırayım da gör” diyerek kendi zamanındaki çok yüksek bilim ve teknoloji ile Şeddad bin Ad yaptırmıştı. Şeddad’ın kavmi olan Ad kavminden geriye, yer altı şehirlerinde de olsa ya da bir şekilde yer altında kalmış da olsa hiç yüksek teknoloji ürünü bir şeyler kaldı mı diye, Yemen başta olmak üzere çok yerlerde, kontrollerindeki birkaç devletin desteği ile çalışmalar, kazılar yapıyorlar. Bu çalışmaları da olduğundan çok farklı maksatla yapılan kazılar gibi gösteriyorlar. Aslında arkeoloji sahasında da istihbaratların, devletlerin savaşı hakim.
12 bin sene kadar önce bu maksatla yapılan Göbeklitepe bölgesine, üzeri toprakla kaplanmadan önce, birçok başka medeniyetin gelip yerleştiğini, bunların, öncekiler kadar bilim ve teknolojide ileri olmadıklarını, oraya öncekilerin yapmadığı eklemeler yaptıklarını ve T şeklinde taşlar üzerinde bile oynamalar yapmaya çalıştıklarını kesin surette belirlediler.
Aslında pramitlerin hikayesinin de çok benzer olduğunu biliyorlar. Onlar da mezar değildi, enerji santrali veya ihtiyaçtan benzeri başka maksatlarla inşa edilen yapılardı bunlar. Daha sonra pek çok kavim bunları kullandı ama öncekiler kadar bilim ve teknolojide ileri değillerdi ve izler, işaretler, eserlerde kullanılan teknikler birbirine hep karıştı.

Göbeklitepe’nin artık çok sarsıcı bir yanı kalmadı. Çünkü Göbeklitepe’den daha eski ve tıpkı Göbeklitepe’de olduğu gibi, günümüzde mevcut olandan bile daha ileri derecede yüksek bilim/teknoloji ile inşa edilmiş çok eser/şehir bulundu. Bunlardan biri Hindistan sahillerinde denizin altında bulundu ve 35 bin yıllık olduğu tespit edildi.
Dünyada, geçmişte yüksek bilim ve teknoloji çağları yaşanıp yaşanmadığına, evrim gerçekleşip gerçekleşmediğine dair tartışmalar, tartışmaya mahal kalmayacak kesinlikte aslında onlarca sene önce son buldu. Lakin, dürüst, hakkaniyetli, namuslu insanlar için son buldu. Ankebut Ağı’na dahil olup da kendi ırklarından başkaca bütün ırkları kır hayvanları gibi görebilecek, onları kasten felakete sürüklemeyi “dava” görebilecek, inanılmaz acılara milyarlarca insanı sürüklemekten keyif alacak kadar şeytanlaşmışlar için, hiçbir zaman bitmeyecektir bu tartışmalar. Çünkü onlara, dünya insanlığını İslam’dan, dünya ve ahiret saadetinden uzaklaştırıp felaketlere sürükleyen her şey her zaman lazım.

Göbeklitepe inşa edilmeden 7-10 bin sene önce bile dünyamız üzerinde yüksek bilim ve teknoloji vardı. Ayrıca yüksek teknolojiye erişmiş uzaylı başka insan türleri de gizlenmeden gelip gidiyorlardı. Şu ana kadar, bu bilgileri doğrulayan binlerce bulgu buldular. Bu gördüğünüz iskelet, onlardan sadece biri…
Bu iskeleti, çok yüksek sayıda uzman inceledi ve hepsi de “Bu, bu dünyadan değil” demek zorunda kaldı. Evet, o da bir insan ama bu dünyanın değil başka bir dünyanın/gezegenin insanı…
Şu anda kesinleşmemiş olsa da, Nuh kavminin, sahip oldukları çok yüksek teknoloji ile dünyayı mahveden o büyük tufana kendi elleri ile sebep olmalarından hemen sonra, dünyada bir avuç insanın kaldığı o anlarda bile başka dünyaların insanları dünyamıza gelip yerleşmişler.
Kolları ve bacakları hariç tutulsa, başı gövdesi kadar iri/büyük duran, toplamda boyu bize kıyasla çok kısa olan, gözleri çok iri olan, buna rağmen yetişkin azı dişleri bile bulunan (çocuk olmadığı kesin olan) bu iskeletin/insanın kavmine dair yapılan çalışmalardan elde edilen netice şu ki, tufandan hemen sonra gelmişler, uzun süre kalıp sonra topluca çekip gitmişler.

Sahra çölü, Yağmur Ormanları kadar yeşil ve hayat dolu bir yerdi
Tam tarihi kestirebilmek mümkün değil ama günümüzden çok yaklaşık tahminle 12 bin sene önce, Göbeklitepe’nin UFO’ların konabileceği bir maden tesisi olarak kısa sürede ve kolayca inşa edildiği o devirde, Sahra çölü, Yağmur Ormanları kadar yeşil ve hayat dolu bir yerdi.,

Dünyamızda da bilim ve teknoloji seviyesi çok yüksekti, başka dünyaların yüksek bilim ve teknolojiye sahip insan türleri de gizlenmeden dünyaya gelirlerdi.
Yaşanan savaşlar da bu nedenle çok şiddetli olurdu. Devletler birbirlerine karşı, şu günümüzde olduğu gibi elektromanyetik silahlar, iklim silahları, uydu silahları kullanırlardı. Daha ötesinde dünya teknolojisiyle üretilmiş UFO’lar da kullanılır, bunlardan lazer silahlarıyla saldırılar yapılırdı.
Sahra çölünün dört bir yanında, taşlara, mağaralara çizilen resimlere bakıldığında, orada binlerce sene önce binbir türlü hayvan türünün yaşadığı anlaşılabiliyor. Yine Sahra çölünün dört bir yanında bulunan camlaşmış kum ve taşlara bakılınca, bir gün geldiğinde orada aniden kumları/taşları yakarak cama çevirecek kadar yüksek ateşlerin var olduğu da anlaşılabiliyor.
Konuya ahlaklı bilim adamları olarak bakıldığında, Sahra çölünün kısa süre içinde ve büyük saldırılar neticesinde çöle dönüştüğü anlaşılabiliyor. Bu söyleyebilmek için yeterli bulgular var.

Yaşanan çok şiddetli harplerin neticesinde, günümüzde Sahra çölü dediğimiz o yer çöle dönüştü ve sonrasında piramitler inşa edildi. Çünkü piramitler, günümüzde HAARP diye de bilinen teknolojiden bile çok daha ileri seviyede olan o zamanki elektromanyetik saldırı (suni yağış, fırtına, tayfun, hortum, deprem) çeşitlerine ve ayrıca metafizik çatışmalarda yayılan sinyallere karşı en iyi korumaları sağlıyordu.
Tekrara girmeyeceğim. Yıllardır anlattığım ve bu konu ile alakalı pek çok husus var. Tekrar söyleyeceğim şey şu: Bu yalan bilim ve tarih anlatımlarını ayakta tutmak isteyen herkes ve her kesim ve her devlet, çok yakında mahcubiyetten yerin dibine girecek. İnsanlığın toptan bir öfkesiyle yüzleşecek.
Göbeklipe’de T şeklindeki taş blokların dairesel olarak döşendiği o kısımlardan/halkalardan yaklaşık 30-40 tane var ve bu kadar senedir sadece 6-7’sinin üstündeki toprak alınarak meydana çıkartıldı. Lakin bunların etrafındaki daha geniş alanda daha sarsıcı şeyler var.
Bu halkalar/kısımlar gibi yine toprak altında kalmış etraf bölgede o zaman yapılmış evler bulunduğunu, bu evlerin de son derece ileri teknoloji ile yapılmış, medenice yaşanılmış/kullanılmış evler olduklarını biliyorlar.
Dahası da var; zamanında burayı maden çalışması için kuranlar sadece dünya insanları değildi. Hatta o zamanki dünya insanlarından da daha fazla ağırlığı olan güçlü bir başka dünya insanlığı gelip burada öne çıktı. Asıl işi onlar yapıyor, daha yüksek bilim ve teknoloji onlarda olduğu için o bölgeden, çok çok nadir bulunan ve belkide Uranyum gibi enerji veren elementlerden yüzlerce kat daha güçlü bir element çıkartıyorlardı.
Şeytan’ın Konseyi, üstündeki 13’ler Meclisi, daha üstündeki 3 Kabalacı haham ve birkaç büyük devletin idarecileri ile gizli servisleri, Göbeklitepe’nin bu gerçek hikayesini biliyorlar. Şu sıralarda, çok medyatik ve göz önünde olsa da insanlara fark ettirmeden Göbeklitepe’de derine inen kazılar yapmaya çabalıyorlar. Bunun öncesinde bazı testler yapıp kazı yapılacak alanları nokta atışları ile tespit etmeleri gerekiyor.
Yapmak istedikleri her şeye, insanların dikkatinin orada olması mani oluyor. Göbeklitepe üzerine çok oyunlar oynandı ve hala oynanıyor. Ta Sultan Abdülhamid Han Haz. zamanında bölgede arkeolojik kazı yapıyor görüntüsü ile kıymetli maddeler/elementler arayan bazı devletler bile aslında bu hikayeyi kısmen de olsa biliyorlardı ve söz konusu elementi arıyorlardı.

“İhtimal, Fırat’ın suları çekilecek, kuruyacak. Ortaya altından bir hazine çıkacak, kim orada bulunursa, hiç bir şey almasın.” (Buhari, Fiten, 24, Müslim, Fiten, 30.)
“Fırat nehrinin suları çekilerek altından bir dağ ortaya çıkacak, insanlar bunu almak için, vuruşacak ve her yüz kişiden, sadece biri hayatta kalacak. Bu zaman gelinceye kadar kıyamet kopmaz.” (Müslim, Fiten, 29.)
“Fırat’ın altın bir define üzerinden açılması yakındır. İmdi orada kim bulunursa ondan bir şey almasın.” (Müslim, Fiten, 29.)
“Fırat nehrinin altın bir dağ üzerinden açılması yakındır. İnsanlar bunu işitince ona yürüyecekler ve onun yanında bulunan insanların bundan bir şey almasına müsaade edersek, bunun hepsi götürülür, diyecektir. Müteakiben onun için harb edecekler ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecektir.” (Müslim, Fiten, 29.
Anladınız mı şimdi bu vatan kimin, bu devlet kimin ve burada kimlerin borusu ötüyor, ötecek?
Hanginizin nerede, kiminle ne haltlar çevirdiğini biliyoruz. Bizim gücümüzün yettiği yere, sizlerin hayalleri bile yetişemez.
Bundan sonra biz geliyoruz. Bizden izinsiz, bu topraklarda nefes bile almayacaksınız. Göbeklitepe, Fırat ve bölgeye dair planlarınızda boşuna çaba harcamayın. İzin verilmeyecek. Karar çok büyük yerden…
“Rabbim gayb alemini bilendir. Gaybini (Gizli bilgilerini) hiç kimseye göstermez. Ancak, razı olduğu Resul müstesna. Çünkü, Allah, o Resulün önüne ve arkasına, onu (şeytanlardan) koruyacak gözetleyiciler koyar.” (Cin Suresi, 72 / 26-27)
Biz Müslümanlar bu bilgileri yaklaşık 14 asırdır biliyoruz. Bizim peygamberimiz (s.a.v) hak peygamber. Ne dedi ise hepsi hak çıktı, çıkıyor, çıkacak. Fırat’ın altından bir dağ da çıktı, dünyada herkes ona sahip olmak da isteyecek ve haber verdiği o harp de yaşanacak.
Anladınız mı şimdi bu vatan kimin, bu devlet kimin ve burada kimlerin borusu ötüyor, ötecek?
Hanginizin nerede, kiminle ne haltlar çevirdiğini biliyoruz. Bizim gücümüzün yettiği yere, sizlerin hayalleri bile yetişemez.
Bundan sonra biz geliyoruz. Bizden izinsiz, bu topraklarda nefes bile almayacaksınız. Göbeklitepe, Fırat ve bölgeye dair planlarınızda boşuna çaba harcamayın. İzin verilmeyecek. Karar çok büyük yerden…
“Rabbim gayb alemini bilendir. Gaybini (Gizli bilgilerini) hiç kimseye göstermez. Ancak, razı olduğu Resul müstesna. Çünkü, Allah, o Resulün önüne ve arkasına, onu (şeytanlardan) koruyacak gözetleyiciler koyar.” (Cin Suresi, 72 / 26-27)
Biz Müslümanlar bu bilgileri yaklaşık 14 asırdır biliyoruz. Bizim peygamberimiz (s.a.v) hak peygamber. Ne dedi ise hepsi hak çıktı, çıkıyor, çıkacak. Fırat’ın altından bir dağ da çıktı, dünyada herkes ona sahip olmak da isteyecek ve haber verdiği o harp de yaşanacak.
Ye’cüc ve Me’cüc de Fırat’ın altındaki o elementi bulmak isteyecek ve çok yüksek teknolojili bu iki uzaylı insan türü Fırat’ı sun’i tekniklerle kurutacak. İşte o zaman 100’de 99 kişi ölecek.
Mehmet Fahri Sertkaya