Şunları bilim diye milletin önüne seriyorlar. Ortada somut hiçbir şey yok. Hep faraziye, hep teori, hep art niyet, hep din düşmanlığı ve uydurma evrim safsatası…
Oysa dinozorlar ta o zaman var olan çok yüksek bilim ve teknoloji sayesinde, çok büyük bir genetik mühendisliği projesiyle “birden/aniden” var oldular. Dünyamızda hiçbir hayvanın “ara türü” olmadığı gibi, günümüzde dinozor denilen şu hayvanların da ara türü yoktu.
Daha çok yırtıcı kuşlar ve sürüngenlerin genetik kodları üzerinde oynanarak ve mümkün olduğunca bunların kodları birleştirilerek dinozor dedikleri hayvan türlerinin oluşması sağlandı. Modern bilim bunun hala nesini çözemiyor?
Sadece bu kadarla da sınırlı değil. Dünyamızdaki diğer hayvan türlerinin genetikleri ile de oynadılar. Sonrasında birbirine çok benzeyen ama birbirinin aynı olmayan türler oluştu. Evrimci aldatıcılar da bunları ara türler olarak kabullendirmek istiyorlar.

Dünyada binlerce hayvan türü, genetik mühendisliği ile sonradan meydana getirildi. Mesela su aygırları… Bu kadar çalışma yapan bilim adamları bunu nasıl anlayamazlar bilmiyorum ama su aygırları “ayar tutmamış” hayvanlar. Dengeli/oturaklı değiller. Dünyanın tabiatının standartlarına uymuyorlar. İnsan eli değdi onlara ve su aygırları pek çok hayvandan alınan genetik kodların birleştirilmesi ile üretildi. En çok da fok balığı, fil ve timsahtan genetik kodlar aldılar bu iş için…
Bu şekilde sonradan meydana getirilen binlerce hayvan türünden en çok da dinozorlar başa bela oldular. Sonra da yine yüksek teknoloji ile ve büyük bir kararlılıkla yok edildiler. Kim bilir belki de bir anda çölleşen o yemyeşil araziler, ayar tutmamış ve çok zararlı olan havyan türlerini hızlıca yok etmek için yapılan teknolojik saldırılar sırasında yanıp çölleşmiş bile olabilirler.
Evrim teorisini malzeme ederek din/inanç düşmanlığı sergileyen ve sözde kendilerini bilim adamı diye gösteren hokkabazlar, “Gök taşı düştü de dinozorların nesli birden yok oldu” yalanını bile bile üfürmeye devam etsinler. Görelim bakalım kaç sene daha bunu yapabilecekler. Üfürükçüler bile bunlardan daha namusludurlar.
Mehmet Fahri Sertkaya