Yakacık’ta ayarın çok kaçtığına, devlet düzeninin çok bozulduğuna, PKK teröristlerinin bile sanki hiç devlet otoritesi ve kolluk gücü yokmuş gibi davrandığına temas etmiştim hatta isyan etmiştim.
Bundan bir süre sonra Yakacık’ta şu gördüğünüz hadise yaşandı. Ölen o polis, rüşvetçi bir polisti. Tam olarak mafyaların içinde faaliyet gösteren bir polis değildi. O kadar cesareti, çapı ve bağlantıları olan birisi değildi. Zincirin en zayıf halkası denilebilecek, zayıf karakterli görülen kişilerden biriydi. Uyuşturucu mafyaları dahil her türlü kara para mafyalarını kolluyordu. Aldığı rüşvetler karşılığında elinden gelen her şeyi, hukukun dışına çıkarak yapıyordu.
Yakacık’a dikkat çekmemden sonra oralarda gerilme arttı. Endişelenen üst isimler de açık verilmemesi için gerekirse infazlar bile yapılmasını istedi. Bu polisi ortadan kaldırdılar. Şu basında, medyada anlatılan hikayeye bir bakın… Bu ülkedeki hiçbir polis, savcı, hakim ve hatta basın mensubu, o hikayeye inanmaz ve o hikayeyle vakit kaybetmez.
Bu işin de arkası kalabalık. Yazmayacaktım, o günden beri dokunmadım ama şimdi yazmaya karar verdim. Çünkü intihar süsü verilerek öldürülen dört genç hadisesiyle mantık/kurgu hataları açısından çok benzeşiyor. Bu işleri yapanlar bu milleti ahmak yerine koyarak yaptılar.
Şimdilik şu kadarını yazayım ki bu polisin kolladığı kara para sistemi de Soysuz’a çıkıyor. Bu polisin öldürülmesi de Soysuz’un talimatları ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildi. Senelerdir anlatıyorum ki Silivri eski Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın şehit edilmesi emrini de Soysuz vermişti. Hakan Çalışkan’ın emrindeki polisler Soysuz’un oğlunu bir torbacı ile birlikte bir araçta yakalamıştı ve araçta uyuşturucu da vardı. Rize eski Emniyet Müdürü ve uyuşturucu mafyası mensubu Altuğ Verdi’nin öldürülmesi emrini de Soysuz vermişti. Mafya içi çatışma yaşamışlardı.
Soysuz’a sorsak, bu güne kadar kaç resmi kimlikliyi öldürdüğünü/öldürttüğünü kendi bile tam olarak bilemiyordur.
Mehmet Fahri Sertkaya