Etiket arşivi: İstanbul Emniyet Müdürlüğü

Şuradan açıkça yazıyorum…

Artık tahammülüm kalmadı. İstanbul Emniyet müdürü yapılmış olan şu pislik herife, şu kara paracı, mafyacı, işkenceci, şu keş herife daha fazla tahammül edemiyorum. Çok çekmekten devreleri mi yanmış, işin içinde soysuz’luk mu var ya da kendini olmadığı bir yerde mi görüyor, hiç ilgilenmiyorum. Müdahale etmeyeyim diye sabır sınırlarını zorluyorum. Lakin o, buna rağmen rahat durmuyor.

Onun sahiplerine diyorum ki isterseniz hemen tasmasını sıkı tutun, kontrolünüzde tutun ve hemen ardından kısa süre içinde oradan alın, isterseniz de müdahale etmeyin ve ben kısa süre içinde ve gürültülü şekilde oradan indireyim. Bu şehre ikimiz fazla geliyoruz.

Ben indirirsem, silsile halinde pek çok kişi de yerinden olacak ve kamuoyuna yansıyarak gelişecek olayları kontrolde tutmak da mümkün olmayacaktır.

Bir İstanbul Emniyet müdürü ki yaptırdığı çıplak aramaların video kayıtlarını odasında/makamında zevk alarak izliyor. İçip içip odasında/makamında sızıp kalıyor. Ünlü bir TV kanalı sahibi ve program yapımcısı ile telefonda konuşurken “Gönderdiğim kızlar geldi mi?” diyor. İstanbul’da uyuşturucu mafyalarından fuhuş hatta organ mafyalarına kadar hepsini kolluyor.

Bunlar ve çok daha fazlası halka bir sızsa, dünya genelinde mevzu olur, profilden profile, dilden dile dolaşır.

Mehmet Fahri Sertkaya

Devlet çetelerin, mafyaların elinde…

Milletin canı, malı, ırzı çetelere, mafyalara teslim…

Türkiye’de ve en çok da İstanbul’da akıl almaz kara para işleri döndürülüyor, çok canlar yanıyor ve İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş bütün kara para işlerini biliyor, kolluyor.

Zafer Aktaş, İstanbul Emniyet Teşkilatı içinde oluşturduğu resmi kimlikli çetesi ile birlikte İstanbul’daki çeteleri ve mafyaları ve bunların insanlık suçuna kadar varan suçlarını kolluyor. İstanbul Emniyet Teşkilatının suçun ve suçluların üzerine gitmesi, en tepeden Zafer Aktaş üzerinden engelleniyor.

İstanbul Emniyet Teşkilatı suçun ve suçlunun yanında.

Masonların, gizli Yahudilerin ve gizli Ermenilerin hakimiyetine girmiş olan İstanbul Emniyet Teşkilatının göz yummasıyla hatta kontrolü altında bir mafya tarafından kız çocukları kaçırılıyor ve bunlar cinsi sapıklara, fuhuş mafyalarına satılıyor.

Daha çok Türkiye’ye sığınmış Suriyeli ailelerin küçük kızları kaçırılsa da T.C. vatandaşları olan küçük kız çocukları da bu mafya tarafından kaçırılıyor.

Çocukları kaçıran mafyanın mensupları arasında T.C. vatandaşı kişiler de Suriyeli yetişkin erkekler de bazı resmi kimlikliler de bulunuyor.

Mafya mensupları kendi aralarındaki iletişimde şifreli/kodlamalı konuşuyor. Mesela “Taze çiçek” ve “Taze fasulye” kodlamaları sık kullanılıyor.

Taze çiçek: 11-13 yaşlarında olsa da yaşını gösterenlere, daha çocuksu duranlara deniyor.

Taze fasulye: 11-13 yaşlarında olsa da yaşından daha büyük gösterenlere deniyor.

İstanbul Emniyet Teşkilatının işini dürüst ve ahlaklı şekilde yapan mensupları, bir şekilde bu mafyanın adamlarına denk gelmiş ve bunları şüpheli bulup emniyete götürmüş olsa, ciddi bir sorgulama ile iplik söküğü misali işin arkası meydana çıkartılacak olsa, böyle bir durumla hemen Zafer Aktaş ve çetesi ilgileniyor. Yetkilerini devlet ve millet düşmanlarının, insanlık düşmanlarının ve mafyaların menfaatine olacak şekilde kullanıyorlar ve bu mafya mensuplarının hiçbir sorun yaşamadan bırakılmaları sağlanıyor.

Zafer Aktaş’ın o makama gelmesi ve yetkilerini kullanarak her türlü kara para mafyalarını kollaması aslında Solomon Soysuz sayesinde de oluyor.

Soysuz, Zafer Aktaş’ın da üzerinde, aynı sistemin üst mensubu olarak bulunuyor ve Zafer’in oraya getirilmesini bu kara para işleri ve gelirleri daha da artsın diye sağlayanlar arasında bulunuyor. Bunu sağlayan bir diğer kişi ise herkesin ne olduğunu artık iyice bilip gördüğü o Tayyip…

Küçük kız çocukları çoğunlukla uyuşturucu ve şuur bulandırıcı kimyevi maddelerin katıldığı yiyecek ve içeceklerin kandırılarak yedirilmesi/içirilmesiyle kaçırılıyor.

Kaçırılma sırasında baygın olmuyorlar, şuurları çok bulanık oluyor, ne yaptıklarını bilmez halde olup mafya mensubu kişilerin talimatlarına uyup yürüyerek araca kadar götürülüyorlar.

Araçlar çoğunlukla beyaz minibüs tarzı araçlar oluyor ve çocuk servisi, okul servisi gibi de duruyorlar. Bu şekilde, çok sayıda çocuğu, hiçbir müdahale ile karşılaşmadan bir semtten başka semtlere rahatça taşıyabiliyorlar/kaçırabiliyorlar.

Özel aracına binip İstanbul’daki bu mafyanın kontrolündeki evlere gidip kız çocuklarını satın alıp dönen İstanbullu cinsi sapıklar var.

İstanbul’un taşra/varoş mahallelerinde bulunan bu evlere bu sapıklar gittiklerinde “Falancanın selamı ile geldim. Bana taze fasulye lazım. Sizde varmış” gibi şifrelemelerle konuşuyorlar. Ya da taze fasulye yerine taze çiçek diyorlar.

Taze çiçek denilen zavallı çocukları çok daha pahalıya satıyorlar. Çocukları satın alanlar arasında sözde sanat camiasından ve iş camiasından ve üst seviye resmi yetkililerin camiasından kişiler de var. Bunların arasında bu çocukları alıp satan, işi ticarete de dönüştüren pislik sapıklar da var.

Bu mafya, kız çocuklarını (arada çok az da olsa erkek çocukları da kaçırıp satıyorlar) tutmak için çoğunlukla taşradaki evleri ve eski/bakımsız, göz önünde olmayan iş hanlarını tercih ediyor.

Mesela Gaziosmanpaşa Pazariçi’ndeki dar ve arka sokaklardaki mekanlarında da bu iş yapılıyor.

Zafer Aktaş’ın yüzyüze görüştüğü bazı Suriyeli kişiler var. Bunların bir kısmı bu mafyanın içinde yer alan Suriyeliler.

Bunların arasında en etkili isimlerden biri olarak Suriyeli Vahap (ya da Vehhab)’tan bahsediliyor.

Zafer makam arabasıyla giderken bazen anayollardaki büyük köprülerin altında aracını durduruyor. Orada söz konusu mafyanın adamları bekliyor. Zafer onlarla görüşmüyor konuşmuyor ama çetesinin resmi kimlikli adamları orada mafyanın adamları ile hızlıca görüşüp birbirlerine çantalar veriyorlar. Çantalarda çoğunlukla uyuşturucu ve para bulunuyor.

Bu derece insanlıktan çıkmış ve bu derece pis işlere ortak olmuş İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş’ın yasadışı kumar oynanan mekanlara gittiğini ve orada kumar oynadığını bilmek çok şaşırtıcı gelmese de bu da dosyasına eklenmeli. Daha çok şehir dışına çıktığında, tatile gittiğinde bu tarz yerlere gidiyor.

Yayınlarım Zafer’e öncelikle telefon üzerinden haber verildi. Sessizce dinledi ve bağırarak “Allah kahretsin, nereden çıktı bu şimdi. Tam da her şey yolunda derken.” dedi ve kapattı telefonu… Daha sonra iki adamı yayınları açıp ona gösterince de sarsıldı.

Zafer, bazı günlerin sabahında Emniyet Teşkilatının resmi işlerini, evraklarını, raporlarını kontrol ettikten sonra kara para işlerine dair raporlar alıyor.

Bu maksatla telefon görüşmeleri de yapıyor. Bu gün benim onun hakkındaki yayınlarımı yaptığım ve kendisinin henüz haberdar olmadığı sıralarda da bu türlü bir telefon görüşmesi yapıyordu.

Telefonun sesi dışarı verildi, yanında Arapça bilen bir adamı vardı, tercümanlık yaptı. Mafyanın Suriyeli adamlarından biri ile yapılan görüşme Arapça gerçekleşti. Görüşmede “ezzehrül tazece” yani “taze çiçek” şifrelemesi de geçti.

Daha fazla taze çiçek istendi. Görüşmeden sonra tercümanlık yapan adamı da Zafer’e birkaç kişiden haber beklediğini, o işlerle ilgilendiğini, rahat olmasını söyledi.

Sadece İstanbul Emniyet Teşkilatı değil Türkiye genelinde bütün Emniyet Teşkilatına neşter vurmanın ve bu milletin acılarını durdurmanın vakti gelmedi mi?

Mehmet Fahri Sertkaya

“Beni de mi öldürecekler?”

Soysuz’un gönderdiği adam ile İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan arasında dikkat çekici bir konuşma geçti.

Çalışkan: “Bu benim görevim, ihbar aldım” deyince,

Soysuz’un adamı: “Biliyorum ama bu görevden uzak dur”

Çalışkan: “Durmazsam ne olacak müdür bey, beni de mi öldürecekler?”

Soysuz’un adamı: “Sen bilirsin, bundan sonra başına geleceklerden ben mesul değilim.”

Süleyman Soysuz daha önce Mustafa Çalışkan’ın yeğeni ve Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ı öldürtmüştü. Şehit Hakan Çalışkan, Soysuz’un oğlunun arabasında bir uyuşturucu çetesi mensubu ve biraz da uyuşturucu yakalanınca görevini tam yapmak istediği için baskı altına alınmıştı. Soysuz’un talimatı ile araya girip baskı kuranlara restini çekince de makamında intihar süsü verilerek öldürülmüştü.