Barış Özcan…

Mesela şu Barış Özcan…

Kendini ulaşılamaz bir yerlerde görüyor. Türk ve İslam düşmanlığı damarlarında kan olmuş akıyor. Aynı anda Akademi Dergisi de çoktan damarlarında kan olmuş akıyor. Akademi Dergisi’ne hem azılı düşman, hem olağan üstü seviyede hayran kişilerden biri. Akademi Dergisi on seneden fazla süredir, dünyanın beyin takımını sarsıyor, işte şimdilerde bu gücü iyice gözle görülür de oluyor ama bu süre boyunca Türkiye’de genele yayılamıyorken, o Barış Özcan birkaç basit ve fazla emek istemeyen videoyla milyonlarca takipçiye ulaşabiliyor. Son derece tuhaf olan bu şey, nasıl olabiliyor.

Herkese verecek bir cevabı, her konuda söyleyecek bilimsel bir açıklaması olduğunu zan eden, her konunun doğrusunu biliyormuş rolü oynayan Barış Özcan bu soruma cevap niteliğinde bilimsel temelli bir video hazırlayabilir mi?

Bazen oynadığı role kendi de inanıyor. Bazen gerçekten karşısında kimseler yok ve o kadar açık ara farkla gidiyor zan ediyor. Oysa karşısında gerçekten kimseler yok. Yani ona rakip olacak kişiler değil, onu on dakikada ezip geçebilecek kişiler karşısında yoklar. Çünkü Youtube bu kişilere hiçbir zaman meydan vermedi ve hala vermiyor.

Koca ülkede gerçek kimliklerini, kökenlerini, dinlerini, hedeflerini gizlemiş bir avuç Youtuber, Youtube’un gerçek sahibi olan CIA’nın kendilerine sağladığı her türlü imkan ve fırsatla Türkiye’ye ve Türk milletine alenen ihanetler ediyorlar. Zararlar veriyorlar, düşmanlıklar sergiliyorlar.

Hazırladığı bir videonun başında ve sonunda kendiyle tezata düştüğünü fark edemeyecek kadar vasıfsız, gayretsiz, dikkatsiz, umursamaz ve art niyetli bir Barış Özcan’ın, Türkiye’nin en araştırmacı, sorgulayıcı, doğrulayıcı ve faydalı Youtuber’larından biri gibi algılanması, tamamen Youtube’un yani CIA’nın bir oyunu…

Kendisiyle herkesin izlediği bir mindere çıkabilsek, beş dakikada havlu atmak zorunda kalacak. O kadar temelsiz, o kadar art niyetli, o kadar çürük bir bina dikmek istemiş.

Biz yayın yapacak platform bulamıyorken o bu kadar vasıfsız haline rağmen en önde olanlardan oluyor. Gittiği Youtube toplantılarında CIA’ya verdiği sözler de o sözler gereği Türkiye’ye yaptığı ihanetler de buna sebep oluyor.

O da Akademi Dergisinden pek çok konuyu hayranlıkla takip etti, ediyor ve sonra çıkıp “Bu gerçeklerin hakim olmasının önüne nasıl geçerim. Zihinleri nasıl bulandırırım.” gayesiyle karşı ataklar yapıyor.

İnsanlık adına, devlet ve millet adına, hürriyetimiz ve milli güvenliğimiz adına verilen bu mücadelemizde, gerçeklerin hakim olduğunu ve bu değerlere hizmet edildiğini görüp de desteklemek yerine kösteklemek suç değilse, hatta idamlık suç değil, suç denilen şey nedir?

İman kaybediliyor. Ahlak/namus kaybediliyor. Bütün bir millet her şeyiyle asimile edilmek ve başka devletlere/milletlere köle/sömürge edilmek isteniyor. Toplum nizamı, aile kurumu ve her şey temelden yıkılmak isteniyor. Bu yapılırken aksine bir duruşları varmış gibi görünerek yapılıyor.

Pekiyi, şu Milli İstirahat Teşkilatı kime, neye çalışıyor. Bu milletin istihbarat teşkilatları istirahat teşkilatlarına hatta ihanet teşkilatlarına dönüştürülmemiş olsa, bu toplum ve bu devlet bu kadar organize saldıralara, ihanetlere muhatap olur muydu…

Mehmet Fahri Sertkaya

Bir Yorum Yazın