Yakıtsız ve buharlı gemiler

Ben insanları anlayamıyorum.

O temel seviyede anlattığım şeyler, onca mühendise ve iş adamına aslında satır aralarında neler neler verdi. Hala daha ne kadar basit seviyelerden bakıyorlar.

Bak şu yukarıda attığım şeye güneş küresi deniliyor. Daha önce anlattığım o güneş ocaklarının yerine bundan kullanacaklar. Hatta bunu biraz elden geçirip, bir kademe daha geliştirip öyle kullanacaklar.

Kocaman nakliye gemilerine bundan bir ya da birkaç tane yerleştirecekler. Gün boyunca güneş hangi açıda olursa olsun küreler o ışığı yine de üzerlerine çekecekler.

Sonra da hesaplanmış olan noktaya aktaracaklar. O hesaplanan noktada ise kazan olacak. Kazana denizden su çekeceksin, güneş küresi ile ısıtacaksın ki binlerce dereceye kadar kolayca ısıtabilirsin, çıkan buharı pistona göndereceksin. Hepsi bu… Bu kısımların onlarca farklı alternatif detayı olabilir ama temel mantığı bu. Kürelerin sayısı, yerleri, kazanların sayısı ve yerleri değişebilir ama temel mantık bu.

Piston kısımları da farklı farklı olabilir ama her şartta bu sistem kocaman gemileri gün boyunca bedavaya götürebilir.

İnsanoğlu onlarca sene boyunca kömür yakarak, yanında su ve kömür taşıyarak ve insan gücü de ekleyerek buharlı trenler kullandı.

Buharlı trenler yüzlerce ton ağırlığa sahip oldukları ve demir demire (tekerlekler raylara) sürtündüğü halde bile 70 km hıza çıktılar.

Dünyada bu kadar mühendis var, kaç haftadır neler anlatıyorum, şunun nesini düşünemiyorlar. Ben de bunu anlamıyorum. Gemin var, hep denizdesin, her yer su… Yanında su taşıma derdin yok. Gün boyu her yerde gün ışığı var, kömür ya da başka yanıcı malzeme satın alma ve taşıma derdin yok. Kocaman denizlerde ve okyanuslarda senin atacağın sıcak suyun kimseye zararı da yok. Çevreye hiç zarar vermeyeceksin.

Birileri suni enerji/yakıt krizi çıkartacakmış. İnsanoğlu dik dursa, gölgesinden korkan üç beş tane uzaylı, koca dünyada neyin krizini çıkartabilir.

Kaç kere anlattım. “Arabaların camları olmayacak, içlerinde ekran olacak” dedim. Çok dikkatle de cümleler kurdum ama hala anlamamışlar. Zan ediyorlar ki arabanıın her bir yanına ayrı ayrı monitörler takılacak… Öyle değil, hiç monitör/ekran olmayacak. İncecik, plastik, esnek, az enerji harcayan, sağlığa zararı olmayan, buna rağmen çok yüksek kalitede görüntü veren ekranlar, cam olması gerektiği halde cam konulmamış olan yerlerin iç kısımlarına çekilecek/sabitlenecek. Ekranlar açıkken sanki oralarda sadece cam varmış hissi verecek. Şoförün önünde de aynısı olacak. Hatta öyle olabilir ki camlar arasındaki taşıyıcı direkler bile görünmeyip oralar bile ekran kaplı olabilir. Bu, daha lüks araçlarda olur. İnsanlar içinde iken, aracın üstü ve yanları tamamen açıkmış hissine kapılabilirler. O ekranlar açıkken, kimse içeride dar bir mekanda sıkışmış, kapalı kalmış hissine kapılmayacak. Camlı araçlardan bile daha aydınlık, daha ferah bir ortam oluşacak. Hakikaten şaşırtıcı ama kafa adamlar arasında bile hala şu kadarını anlamayanlar var.

Ben de bekliyorum ki bu adamlar kafalarını çalıştıracaklar, yeni nesil evlerin iç duvarlarında, yerden tavana kadar her yeri bu ekranlarla kaplayacaklar. İnsanlar evlerinin içinde dışarıyı, arada sanki duvarlar yokmuş gibi canlı canlı görecekler. üstelik görüntüler çok kaliteli, çok gerçekçi olacak. Ya da öyle bir görüntü paketi yüklenecek ki evin sakinleri, istediklerinde evlerini istedikleri yerde imiş gibi görecekler. Misal olsun, anlaşılsın diye, Bilal’e anlatır gibi anlatıyorum. Benim evim mesela Konya’da olsa, ben İstanbul’da boğazın Anadolu yakasında bir yerde oturuyormuş gibi hissetmek istesem, evimin koca duvarları bana oranın hareketli görüntülerini gösterecek. Etrafta martılar uçuşacak, dalgalar gelip duvarların dışına çarpıyormuş gibi görünecek. İnsanlar yürüyecek, rüzgarlar esecek, yapraklar sallanacak ve düşecek, araçlar geçecek. İstersem tek tuşa basacağım ve o ortamın/konumun tabii sesleri (insan, araç, dalga, kuşlar ve daha ne varsa) hepsi içeride duyulacak.

Gerçekten oradaymışım gibi hissettirecek. Gece uyku moduna geçecek, sanki hiç yan duvarlar ve çatı ya da kat arası tavan yokmuş gibi, bana yıldızları, kayan yıldızları, ayı, ışık yakarak geçen uçakları, düşen meteorları, gece uçuşan ve ışık yayan böcekleri izletecek. Ya da bir tuşa basacağım ve beni bir anda Afrika’da vahşi hayatın içine götürecek.

Zaten söz konusu araçlar ve evler, muazzam kalitede ısı ve ses yalıtması ile, buna rağmen düşük masraflarla yapılabilecek. Son derece huzurlu ortamlar olacaklar. İnsanlar istemedikleri gürültüleri dinlemek, istemedikleri soğuk duvarları sürekli izlemek yerine, istedikleri görüntülerle ve seslerler meşgul olabilecekler.

Dahası, çocukları yetiştirmede, eğitim sistemini geliştirmede bu teknoloji yine ayrıca çığır açacak.

Daha nasıl anlatılabilir, bilmiyorum. Daha da anlamayan varsa bu işleri bıraksın.

Şimdi bu kafadaki kişilere yukarıdaki bilgiyi atsan “Geriye mi döneceğiz, bu zamanda buharlı sistemler mi kullanacağız” derler.

Halbuki hemen bir sonraki safhayı sormaları ya da oturup projesini çalışmaları beklenir

O buhar, o pistonları hareket ettirdikten sonra, havaya atılması yerine, yeni bir teknik ile hızlıca soğutulup yeniden su kazanına gönderilebilir mi?

Eğer buna “Evet gönderilir” diyebileceği bir tekniği geliştirirse, karadaki ve havada araçları da gün boyunca güneş ışığıyla ve çok güçlü bir torkla çalıştırabilir.

Hatta gün boyunca bol miktarda enerji depolayarak, güneş ışığı bulunmayan karanlık vakitlerde de araçları çalıştırabilir.

Belki de ilk duyduğunda hafife alacağı buhar tekniği, yakıtsız araçların kullanılabilmesini mümkün kılar.

Buharı havaya hiç kaçırmayıp, basıncını kırabilip, hızlıca soğutup kazana geri gönderemese bile… Kocaman gemiler yapabilir, bunlar mobil enerji santralleri gibi hizmet verebilir. Nerede enerji sorunu varsa, bunlardan 10-15 tanesi o şehrin sahillerine yanaşırlar, güneş ışığı ve deniz suyu ile elektrik üretip şehirleri beslerler. Aynı anda içilebilir su da üretirler.

Hala nükleer santraller yapmak kafasındalar. Hatta hala nükleer bombalar kullanmanın yollarını arıyorlar. Oysa bu sistemin küçük halleri her evin tepesinde bile olabilir. Isınma, elektrik, içilebilir su, hepsi ücretsiz olur. Belediyeler sadece her sokağa serbestçe kullanılan deniz suyu boru hatları çeker. Yine olmadık şekilde anlaşılmasın diye, yine Bilal’e anlatır gibi anlatıyorum. Yani belediyeler, her sokağa içme suyu boru hatta çektikleri gibi, her sokağa deniz suyu boru hattı çekerler. Bunlardan binalara da ara bağlantılar olur. Hususiyle apartmanlardan oluşan siteler, çok kolayca ve önden önden bu sisteme geçerler. Çok büyük iktisat sağlarlar. Bahçe duvarlarını yıkarak yerine bitki kabinlerinden koyarlar. Bir yandan o kabinler de elektrik, su ve bitki üretirler. Daha bu iş böyle zincirleme şekilde uzar gider, kısa sürede dünya cennete döner.

Bak, içi ekran kaplanmış araç dediğimde, bunun gibi hatta bundan daha gelişmiş bir sistemi kastediyorum. Yaklaşık yedi ya da sekiz yılı geçti, ara ara bundan bahsettim. “Hiç camı olmayan bir aracın içi, sanki her yeri cammış gibi bir hale getirilebilir. Bunun için, aracın iç yüzeyleri ekranla kaplanabilir.” dedim.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bir Yorum Yazın