
Bu yazı çok kıymetli. Bununla çok şeyleri yerli yerine oturtacaksınız.
Nazar değen insanla, büyü yapılan insanın hali aynı olmaz.
Nazar değen kişinin üzerinde tahammül edilemez bir yük/enerji olur. Bu enerji sanki bütün vücudunu kaplamış gibidir. Aynı anlarda çok çok şiddetli baş ağrısı olur. Bir anda bütün gücü kesilir. Ayakta duramaz, oturur. Sonra oturamaz, yatar. Sonra yatarken bile çatlayacak gibi olur. Şuurunda bir sorun olmaz, düşüncesinde, idrakinde hiçbir sıkıntı olmaz.
Büyü yapılan insanların ise (büyüler çok başka başka maksatlarla yapılıp insanlar başka başka haller yaşasalar da) temelde hep aynı hallari yaşadıkları bilinir. Bedenlerini tam akledemezler, fark edemezler. Ellerinin, kollarının, parmaklarının, tırnaklarının varlığını pek aklemezler. Bir nevi uykuda görme ya da hipnoz altında irade kullanma hali gibi bir hal yaşarlar. Hemen, ilk anlardan itibaren hareket kabiliyetlerini ciddi oranda kaybederler. Çok yavaş ve zorlanarak hareket etmeye başlarlar. Oturdukları yerden kalkmak istemezler. Kalkmak zorunda olduklarında bu, onlara çok zor gelir. Çünkü zihinleri gibi, bedenlerinin kontrolü de büyük oranda cinlerin eline geçmiştir. Bedenine bir kendi ruhu, bir de cinler emir vermektedir. Dışarıdan bakan hiç kimsenin göremeyeceği çılgın bir mücadele yaşanmaya başlamıştır artık o insanın zihninde ve bedeninde… O kişiye büyü yapıldığını fark edemeyenler, tahmin edemeyenler bile, şayet dikkat ederlerse, o şahsın hareketlerinin ağırlaştığını, çevresini anlamasının ve karar almasının zorlaşıp yavaşladığını, göz hareketlerinin tuhaflaştığını, etrafındaki şahıslardan ve olaylardan epeyi uzaklaştığını, kendine dönüp içe kapandığını fark edebilirler.
Büyü yapılan insanların gözlerinin önüne saydam ama yine de karanlık/karartıcı bir perde iner. Bu, sadece göze inen ve etrafı karartılmış şekilde görmeye sebep olan bir perde gibi anlaşılmasın. Bu perde, gerçekte yoktur, maddi/cismani bir şey değildir. Gerçekte gözüne de bir perde inmez zaten… Bu perde beyindeki merkezlerden, beyin kontrolü ile indirilir onun üzerine ve her ne ile meşgul olsa, karamsar bakmaya, olumsuz görmeye, değerlendirmeye başlar. Gözleri çok sağlıklı olduğu halde gerçekten bulanık ve bir miktar gölge düşmüş, karartılmış görmeye başlar. Tam bu anda vak’aların çoğunda, göz bir yere sabit bakarken bile gözde çizgi çizgi siyah ya da gri şekiller belirir ve göz sabit olduğu halde onlar hep çeşitli yönlere hareket ederek kaybolurlar. Aslında gözleri işini hala tam yapar ve kusuru yoktur da beyindeki görme merkezinin kontrolü büyük oranda cinlerdedir artık ve karartırlar orada…
Büyülü kişiler tam bu anlarda, hiç kimsenin beklemediği sert, öfkeli, karamsar, kırıcı, anlaşılamaz tavırları sergilerler ama kendileri bunun farkında bile olamazlar. İsteyerek yapmazlar. Tam burası “Seni son zamanlarda iyi görmüyoruz. İstersen bir psikoloğa git” denilen yerdir. Bir insanın kulaklıkla yüksek sesli müzik dinlerken, farkında olmadan aşırı tepki vermesi ve çok yüksek sesle konuşması misalidir aslında bu yaşanan da… Etrafındakiler, onun çok yüksek ses altında olduğunu bilmezler ve konuşmasındaki şiddete şaşırırlar. İşte İçinde öyle çok yüksek sesler, güçlü duygular oluşur ki bunlar kin, nefret, öfke, şiddetin hakim olduğu duygulardır. Kendi kendine sessizce taşımaya ve bastırmaya çabalasa da bir süre sonra İster istemez dışında yaşananlara/tepkilerine de yansır.

Baş ağrıları olsa da nazardaki gibi olmaz. Genelde sol kulaktan ve başın tepe noktalarından acı, ısı, enerji hissederler. Çoğu, yıllarca büyülü halde yaşasalar bile, bir bilene denk gelmeden bu ısının, çınlamanın, enerjinin farkına varamazlar. Nadir vak’alarda fark edenler doktora gidip “Sol kulağımda sürekli uğultu ve çınlama gibi bir şey var. Bu nedendir?” derler ama tıp burada hiçbir şey yapamaz. Zira kulakta ya da beyinde ve sinir sisteminde hiç rahatsızlık yoktur. Kuvvetli bir büyü yapıldı ise bu tesir/ısı/çınlama/uğultu çok yüksek olur ama kuvvetli bir büyü altında iken eş zamanlı olarak zihinleri de daha ileri seviyede kontrole alındığından, kulaklarındaki uğultu, çınlama ve aşırı ısınmayı bu halde iken hiç fark edemezler.
Bunun da sebebi, daha kuvvetli büyülerde idrak kabileyetlerinin de iyice sınırlanmasıdır. Büyünün şiddeti ne kadar zayıf ise, kişinin bunu fark etme ihtimali o kadar yüksektir. Ne kadar kuvvetli ise, bedeninde olağan dışı şeyleri gözleri ile görse bile, “Ben bunu nasıl yaptım” dediği şeyleri yaptığını görse bile bunları tam idrak etme ve değerlendirip mani olma ihtimali o kadar zayıftır. Çünkü kuvvetli büyüde, zihin kontrolü daha yüksek orandadır. Büyü ile intihar görünümü verilip de ölüme sevk edilen kimseler, cinnet geçiren kimseler, ölüme gittiklerini bile akledemezler. Nasıl öldürdüklerini de, nasıl öldüklerini de, kimi/kimleri öldürdüklerini de o an için bilemezler. Kurtulabilirlerse, kendilerine geldiklerinde, yaşananların çok azını hatırlayabilirler.
Zamanı, mekanı, etraflarını, etrafında yaşanan olayları tam anlamı ile idrak edemezler. Hepsi bulanıktır. Bu, hiç idrak edemezler demek değildir. Gerçek hayatı da gördükleri, işittikleri, fark ettikleri halde; arasına gerçek hayattan nesneler, olaylar, sesler, görüntüler de eklenmiş bir sanal/kurgulanmış hayat yaşarlar. Aynı anlarda beyinleri yüksek kapasite ile çalıştırılır cinler tarafından ve takip edip anlayabildiği hayatın çoğu zihninde oluşan sanal hayattır. O anlarda eş zamanlı olarak beyninde gerçek hayatla bağı olmayan, açıklanabilir sebebi olmayan duygular, korkular, sevgi, nefret, kin, panik, aşk, şehvet, gerçek olmayan sesler ve görüntüler, her şey oluşturulur. Bir korku filmi izlerken, oradaki karakterin yaşayacağı duygu durumuna sizi sokan bir makinenin/kaskın ya da sanal gerçeklik gözlüğünün geliştirilmiş olduğunu, sanal bir görüntü izlerken ona uygun duyguların size yüklendiğini farz edin. Buna çok benzerdir yaşadıkları… O sanal duyguları ve duyuları gerçek sanması istenir cinler tarafından…
Bu haldeki kişi gerçek hayatta önünde duran bir arabanın, gerçek hayatta patladığını, etrafında onlarca insanın parça parça olduğunu görebilir. Görüntü mükemmeldir. Sesler mükemmeldir. Kurgu mükemmeldir. Onlarca farklı ve gerçek duran insan gözlerinin önünde parça parça olmuştur ama bu sadece beyninde oluşmuştur da o anda fark edemez. Benzeri tekniklerle cinnet geçirtilen birisi, havuza atladığını zan ederek, tam zamanlaması ile koca trenin önüne ya da bir uçuruma atlayabilir. Bunun zihin kontrolü olduğunu anlayamaz. Günümüzde, büyü ile, cinler aracılığı ile yapılan bu tesirlerin TAMAMINI elektromanyetik dalgalar kullanan cihazlarla yapabiliyorlar. Bu teknolojiler yaklaşık elli senedir çok sayıda devletin elinde var.
Nazar değmesinde ise bunların hiçbiri yoktur. Zihin kontrolü yoktur. Sanal duyular, duygular, görüler yoktur. Nazarla cinlerin bir alakası da yoktur.
Mehmet Fahri Sertkaya