Hadis-i şeriflerde haber verilen hz. Mehdi, Nakşibendi yolunun son mürşid-i kamilidir

Nakşibendî yolunun Müceddidler kolunun silsilesi kendisiyle ikmâl ve tamamlanmış bulunan, bu zincirin 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri, bir sohbetlerinde bu hususta şu îzahatta bulunurlar:

➥ “Hz. Mehdî (aleyhirrıdvân) hakkında vâki hadîs-i şeriflerde, Fahr-i Âlem Efendimiz’den (s.a.v) sırran haber sâdır olmuştur; ancak, anahtarı kimde ise o açar ve işin hakikatini o anlar, başkası anlayamaz. Herkes anlasa sır zâhir olur, usûle muhâlif gelir. Yani zamanın sâhibi, Resûlüllâh’ın vârisi perdeyi kime açarsa, ancak o anlar. Nüzûl-ü İsa aleyhisselâm’daki (Hz. İsa’nın yeryüzüne inişindeki) sır da böyle… Allah dostlarının rütbesindeki büyüklükleri nisbetinde halleri ve sırları kapalıdır.”

İkinci bin yılın müceddidi, Silsile-i Aliyye-i Nakşibendiye’nin 23. halkası İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri de Mektubat’ında, hz. Mehdî (aleyhirrıdvân) ile alâkalı şu açıklamalara yer vermektedir:

➥ Haberde şöyle bildirildi: Geleceği vâd edilen hz. Mehdî aleyhirrıdvân, saltanâtı zamanında dînin tervîcini (kıymet ve itibârını artırmayı) ve sünnetin ihyâsını murâd ettiğinde, bid‘at ile ameli âdet edinen ve onları güzel zannedip bu zannı sebebiyle dîne ilhak eden Medîne âlimi, hayretle şöyle diyecektir: ‘Şüphe yok ki bu şahıs, dinimizi ortadan kaldırmak ve şerîatimizi yok etmek istiyor!’ Bunun üzerine hz. Mehdî aleyhirrıdvân, onun öldürülmesini (bid‘atlerinin ortadan kaldırılmasını) emreder. Böylece onun, güzel sandığı fiillerin kötü yani birer bid‘at olduğu da görülmüş olur. ‘Bu Allâh’ın fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah en büyük fazlın (lûtuf, ihsan ve inâyetin) sahibidir.”

➥ ”Öyle zannediyorum/o kanaatteyim ki, ekmel-i velâyetle geleceği vâd edilen Mehdî (aleyhirrıdvân), bu nisbet (yani kendisinin mensûbu bulunduğu Tarîkat-ı Aliyye-i Nakşibediyye-i Müceddidîn kolu) üzere olacak ve bu Silsile-i Aliyye’yi tamamlayıp ikmâl edecektir. (Bu zincirin son halkası o olacaktır.)” (el-Mektûbât, 1, 251.)

İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri, adı geçen mektuplarını ve diğer pek çok te’lifatını kaleme alış sebebini açıklarken, aşağıdaki dikkat çekici cümleye de yer veriyorlar:

➥ ”Bize, bütün yazılarımızı âhir zamanda geleceği vâd edilen Mehdî’nin (aleyhirrahmeti vettahiyyeti verrıdvân) okuyacağı ve hepsini makbul bulacağı bildirildi. Bu kadar yazı yazmamızın sebebi budur.”

Mazanne-i hayr/mazanne-i kirâmdan dinleyip işittiğimize göre Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri bir gün buyuruyorlar ki (mealen):

➥ ”İmam-ı Rabbani hazretlerinden Allah razı olsun, bu mektupları yazmışlar, hepsi de makbulümüzdür. Eğer o bunları yazmamış olsaydı, bunları da bizim yazmamız icap edecekti.”

Cihangir Cehcah ya da nam-ı diğer Kahtani…

Hz. Mehdiden sonra, mürşid-i kamil olmayan cihangir bir idareci, Mehdinin yolunu, hizmetlerini devam ettirecektir.

“Cehcah adındaki bir adam idareyi ele alıncaya kadar günler ve geceler gitmeyecektir (kıyamet kopmayacaktır, günler ve geceler, yani hayat devam edecektir). (Müslim, Tirmizi)

Zübdet-ül Buhari Tercemesi 958. hadî­sin haşi­ye­sinde, Er-Raid Lügatı’nın beyanına göre “Harbte na­’ra atan kah­raman” mânâ­sında olan “Cehcah” vas­fıyla tavsif edilen bir zâtın geleceği (Şarkavî Şerhi’nden naklen) şöyle ifade edilir :

“Bu kişinin adı Cehcah’tır. Çok kıymetli bir zat olup Mehdi’den sonra ortaya çıkacak, onun yolunu tutacaktır. Çoban koyununu nasıl sürerse, Cehcah da cihangir olarak bütün ülkeleri idare edecek, herkes ona boyun eğecektir.”(Şarkavi Şerhi) (Cehcah şahsın ismi değil vasfı olsa gerek, Bak: İbn-i Hanbel 3,89)

“Kahtanlı bir adam çıkıp değneği (asası) ile insanları yönetmedikçe kıyamet kopmaz” (Buharî, Menakıb 7; Müslüm, Fiten 60)

Bazı âlimlere göre Kahtânî’in adı Cehcah’tır. Ve saltanatı yirmi yıl kadar sürecektir. Bu zat Hz. Mehdi’den sonra çıkacak ve onun yolunu tâkip edecektir. “İnsanları asasıyla sevk/idare etmesi” ifadesiyle kendisi bir çobana benzetilerek idaresi altındakilere karşı güzel ve âdil idaresine, güçlü saltanatına işaret edilmiştir

İbn-i Asâkîr ve diğer bazı muhaddislerin (hadis alimlerinin) naklettiklerine göre, Kays b. Câbir, demiştir ki:

“Peygamber, şöyle buyurdu: Benden sonra halîfeler gelecek. Halîfelerden sonra Emirler gelecek. Emirlerden sonra zorlu Melikler gelecek. Sonra ehl-i beytimden yeryüzünü zulüm yerine adâletle dolduracak bir adam (Hz Mehdi) çıkacak. Sonra, Kahtânî’nin iş başına getirilmesi emredilecek. Beni gerçekle gönderen Allah’a kasem (yemin) ederim ki, o (Kahtani), ondan (Mehdiden) aşağı değildir.”

Süleyman b. İsâ’dan naklediliyor:

“Haber aldığıma göre Mehdî, Beyt-i Makdis’te 14 sene hükmettikten sonra vefât edecek. Sonra Tubbe halkından Mansûr (Kahtânî) adında bir adam gelecek. 21 sene hükmettikten sonra öldürülecek. Ondan sonra Haysem iş başına gelecek ve 3 yıl 4 ay 10 gün hüküm sürecek.”

Nablûsî’ye göre, onun insanları âsasıyla idare etmesi, ona itaat etmeleri anlamında kinayeli anlatımdır. Ancak Kurtubî’nin işaret ettiği onun sert ve katı olduğu, bu herkese karşı değil; sadece haddi aşan günâhkârlara karşıdır. Oysa o, dürüst bir kişidir ve adâletle hükmeder.

İbn Hacer, Nuaym b. Hammad’dan naklettiğine göre o, Abdullah b. Amr’ın halifeleri saydığında “…….Bir de Kahtanlı adam” dediğini kuvvetli bir senedle rivayet etmiştir. Yine iyi bir senedle İbn Abbas’ın: “……ve Kahtanlı bir Adam, hepsi salih kimselerdir” dediğini nakletmiştir ( İbn Hacer el-Askalânî, “Fethu’l-Bâri” (Sahih-i Buhari Şerhi), c.6, s.535.)

Özetle ifade etmek gerekirse…

-İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir otoriteye ve Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine göre mehdi, Nakşibendi tarikatının son mürşid-i kamilidir. Yani Süleyman Hilmi Tunahan hazretleridir.

-Hadis-i şeriflerde geçen “asa” hazret-i Musa’nın asası olabilir ki bu gibi mukaddes emanetlerin hepsi hz. Mehdiye bırakılmıştır. Bakara suresinin 248. ayet-i kerimesinde bahsedilen sandık da hz. Mehdidedir. Yahudiler bu sandığa Ahit Sandığı derler. Hazret-i Süleyman’ın mührü bile bu sandığın içinde hz. Mehdiye teslim edilmiştir. Hz. Mehdi de bu yüzüğü ya da asayı ve de diğer mukaddes emanetleri, kendisininin alemi değişmesinden sonra halifelik/emirlik/idarecilik yapacak salih yardımcılarına verebilir.

-Kahtani, kahtanlı, Kahtanda bulunan, Kahtanda doğmuş bir zat demek değildir. Yokluktan, kuraklıktan çıkabilen ve sonrasında cihangir yani dünya hakimi olabilen demektir. Burada iki türlü yokluk var. Mücadelesinin ilk devresinde, yokluklara, imkansız görülen şartlara rağmen mücadele edebilmesi ve ikinci devresinde ise teşkilatlanabilmesi ve çok büyük bir güce/teşkilata ulaşabilmesi manası var. İkinci mana ise, Hz. Yusuf zamanındaki gibi şiddetli bir kuraklık, yokluk, açlık musibetinden, kendisine tabi olanları çıkartacak bir kişi olması. Hayatının hz. Musa ve hz. Yusuf gibi bir hayat olması. Yaşadıklarının, yaptıklarının, onları yaşadıkları ve yaptıkları gibi olması.

-Hadis-i şeriflerde ifade edilen yıllar, gerçek manasına değildir. “20 yıl” ya da “40 yıl” gibi ifadeler de anladığımız manada değildir ve zan ettiğimizden çok çok daha uzun zaman dilimlerini haber verir.

-Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılmaktadır ki, Kahtani/Cehcah, dünya tarihinde çok ama çok mühim bir yeri olacak bir kişidir. Hz Mehdi kadar büyük hizmetler yapacak kişidir. Hz. peygamberimizin ashabına uzun uzun ve sevgiyle anlattığı, ashabın daha o zamandan çok sevip hürmet ettiği kişidir. İstanbul’un ikinci fethini gerçekleştirecek komutandır. Mürşid-i kamil ya da mehdi değildir, salih ve adil bir müslüman idarecidir. Tıpkı Hz. Zülkarneyn gibi, yüz binlerce peygambere nasip olmamış çok muazzam hizmetler yapacak ve o derece büyük manevi dereceye erişecek kişidir. Tıpkı hz. Zülkarneyn gibi bütün dünyayı tek devlet haline getirip idaresi altına alacak, adaletle yönetecek, hadis-i şerifte bahsedilen ‘dünyaya hakim beşinci kişi’ olacak kişidir. Sonra başka dünyaları da feth ederek oralarda da zulmü bitirip adaleti tesis edecek kişidir. Tıpkı hz. Zülkarneyn gibi Ye’cüc ve Me’cüc halklarını harpte yenecek, bu uzaylı halklarla ikinci kere yapılacak harpte komutan olacak kişidir. Hz. İsa yeniden yeryüzüne indirildiğinde de dünyanın idarecisi kalacak, o dönemde ise hz. İsa’ya danışarak kararlar alacak kişidir.

Hz Mehdi zamanında, Yahudiler/Museviler arasında hidayet nasip olacak, İslamla müşerref olacak kardeşlerimiz olacak. Bu, 14 asır önce hz. Peygamberimiz tarafından haber verildi. Nasıl ki asr-ı saadette yahudi milletinden olan bazı kişiler İslam’ı kabul ederek ashab-ı kiramdan oldular, çok güzel muamele gördüler, çok mesut yaşadılar, bu devirde de aynısı olacak. Kalabalık yahudi grupları, şunca hakikati görüp anlayıp İslam’ı kabul edecekler. İşte o vakit de geldi. Hatta Ye’cüc ve Me’cüc milletinden olup da şu anda dünyamızda bulunanların arasından da İslam’ı kabul edip kardeşimiz olanlar olacak.

Bizde ırkçılık yok. Bizde, kişileri, İslam’dan önceki hayatlarıyla kınamak, ayıplamak da yok. İslam’ı tercih edenleri yargılamak, önceki zamanlarda yaptıklarından dolayı cezalandırmak da yok. İslam’ı kabul eden bir kişinin amel defteri, annesinden doğduğu gün kadar tertemiz olur. Allah onları af eder. Biz müslümanlar da geçmişte yaşananlardan dolayı onlar af ederiz ve asla geçmişini konuşmayız. Onlara dilimizle bile eziyet etmeyiz.

|Derleme bir yazıdır

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Bir Yorum Yazın