Geceleri parlayan tuhaf kadın Anna Monaro

Anna Monaro büyücü ve metafizikçi bir kişiydi ama parlaması, kendisinin büyücülükle ya da metafizik kabiliyetlerle yapabileceği bir şey değildi. Anna’nın genlerinde uzaylı genleri de vardı. Soyunda kendisinden önce gelen kişilerde bu uzaylı genleri vardı ve soydan Anna’ya da aktarıldı.

Uzaydaki kat trilyonlarca alemde/gezegende akla hayala gelmez başka insan türleri var. Bunların bazılarının tabii/doğal olarak vücutlarında kanatları var ve havada uçuyorlar. Bazılarında ise doğuştan gelen ve solungaç solunumu yapabilecek ve hem suyun içinde hem de karada yaşayabilecek beden yapıları var. Issık gölde yaşayan ve kendilerinden esinlenilerek “Avatar” filmi de yapılan tür, bunlardan biri… (Bkz: https://mfs.tv/2019/02/19/avatar-filmi-de-bilimkurgu-degil/ )

Uzaydaki bazı insan türlerinde ise vücutlar tabii olarak ışık yayıyor. Gezegenleri loş oluyor, bizdeki gibi yeterince güneş ışığı almıyorlar. Bu şekilde tabiatında/doğasında ışık yaymak olan uzaylı insan türlerinden dünyamıza gelenler ve dünya insanları üstünde testler yapanlar da oldu.

Bunun haricinde dünya insanı kadınları kasten gebe bırakanlar ve dünyalı-uzaylı melezi türler doğmasını sağlayanlar, bunları inceleyenler de oldu. Bu maksatla kaçırılan dünya insanı kadınlardan hepsi öldürülmedi. Bir süre sonra yaşadıkları çevreye geri bırakılanlar oldu ama hafızaları silinerek…

Anna da böyle müdahaleler yapılmış bir kadının soyundan geliyor olmalı. Hatta bu müdahale soyundaki bir kadına bundan 7 ya da 20 bin sene önce bile yapılmış olabilir. Hatta o zamanlarda dünyamızda uzaylılar gizlenmiyorlardı ve rıza dairesinde bir cinsi münasebet kurulmuş ve neticesinde genler karışmış da olabilir.

Videoda da ifade edildiği gibi, dünya üzerinde, vücudu kendi kendine ışık yayan başka insanlar da oldu ve bunlar da biliniyorlar.

Çünkü hem çok sayıda dünya insanı kadına bu müdahaleler yapıldı hem de bir kadının birden çok çocuğu oldu, bunların soyları çatal yaparak farklı kollardan devam ederek başka başka yerlere yayıldı. Aynı soydan ve genetik kodlardan geldikleri halde farklı yerlerde, farklı lisanlarda ve kültürlerde yaşayan topluluklar oluştu.

Anna’daki astım denilen rahatsızlık da muhtemelen tam olarak astım değildi. Çünkü genetik kod uyumsuzluğu nedeniyle bu gibi insanlar bir ömür sıkıntılar içinde yaşıyorlar. Zenciler/siyahiler de binlerce senedir genetik kod uyumsuzluğunun sıkıntılarını ileri seviyede çekiyorlar. Bedenleri gerçekten de acil genetik müdahale/onarma gerektirecek kadar ciddi sıkıntılarla doğuyor. Soyları bu şekilde devam ediyor.

Yakında, bu bilgiler biz dünya insanları tarafından “çok bilinen” ve “şaşırtmayan” bilgiler olacaklar. Yakında, dünyamızda bazı ırklarda/milletlerde hatta bazı hayvan türlerinde görünen kod uyuşmazlıklarına da müdahale edilebilecek ve dünyamız daha sorunsuz, daha sakin bir dünya olacak. Lakin şu zamanlarda yeşillerin ve grilerin, korona bahanesiyle bütün insanlığın genetiğini daha da bozacak o sözde aşıları dayatmasına/vurdurmasına karşı konulabilirse…

Genetik… Bundan böyle dünyanın/tabiatın korunmasını ve dünya insanlığının sıhhat ve afiyetini isteyen devletlerin, hemen bir araya gelerek, devasa imkanlarla/bütçelerle sıkı ve sürekli çalışmalar yapması gereken bir saha…

Mehmet Fahri Sertkaya

Bir Yorum Yazın