Etiket arşivi: Çin

Neler oldu öyle

Dünya genelinde, bir gün içinde kaç uçak, helikopter, gemi, cephanelik kazası oldu öyle…

Bilgisayar/sunucu sistemleri bozulanlar da çok. Ta Çin Wuhan’daki sözde deprem raporlama tesisinde bile sistem mahvolmuş. Bilgisayar korsanlarının saldırdığını iddia etmişler ama inandırıcı değil.

Netenyahu ve Sisi’nin TR’ye gelememe mazereti kadar gülünç bir mazeret olur, korsan mazereti…

Bari devamı gelmese… Bu gidişle bu dünyanın genelinde çok daha vahim seviyede sorunlar, zararlar, kayıplar oluşur. Zaten her yer yanıyor, yıkılıyordu, şimdi ise tesisler, araçlar, cihazlar çalışamaz oluyor. Duhan vakti mi geldi, ne oldu acaba… Yerin altındaki o satanist krallıklar ne hallerdeler acaba…

İyice ilaç, erzak sorunları yaşandığını duyduk. Yer yüzünden bu kadar ilaç aktardılar aşağıya, dünya insanlığını ilaçsız bıraktılar ama aşağıya hala ilaç lazımsa, duyduklarımız doğru o halde… Kıran girmiş o halde yerin altındaki uzaylı insan şeytanlarına… Nasıl teşhisler yapıyorlar acaba… Kara mantar mı, gizemli beyin hastalığı mı, beyin yiyen amip mi, Havana sendromu mu ya da ne diyorlar acaba… Bence adını “mfs sendromu” koysalar, hakkaniyetli bir tavır olurmuş.

Aman neyse, beter olsunlar. Derdimiz mi bizim… Kaç yıldır ikaz ediyoruz, daha da merhamet mi edeceğiz. İnsan ve organ kaçırmak da nedir, gezegenin dengelerine ve ayrıca insanlar dahil yer yüzündeki her canlının genetiğine müdahale etmeye kalkmak da nedir, lanet yağsın üzerlerine…

Herkes ettiğini cehennemde bulmuyor. İşte bunlar gibiler, ettiklerinin karşılığının azıcık kısmını dünyada buluyorlar ama o da bu kadar vahim acılarla yaşanıyor. Kim bilir ki cehennemin azabı nasıldır.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Benim Devlet Bohçalı ile hiçbir işim olmaz.

Ben “Hain Ankara hükumeti” dedikçe sadece AKPKK’yi değil, MHPKK’yi ve danışıklı muhalefeti de bu ifadenin içine dahil ediyorum. Her fırsatta da “Tayyip aslında Bohçalı’nın kuklası, Bohçalı sistem içinde daha üst konumda” dedim durdum yıllardır…

Tayyip’i defalarca köşeye sıkıştırdığımda, hep son çare olarak Bohçalıya koştuğunu da bütün dünya gördü.

Şu son sözde seçim sürecini de Bohçalı ile çevresindeki kara paracı ihanet çetesinin yürüttüğünü herkes biliyor. Lakin Bohçalı diye ortada görünen kişi gerçek Bohçalı mı, buna kimse emin değil.

Böyle bir hainle, böyle bir pislikle benim ne işim olur? Türkiye çok büyük projelere İstanbul üzerinden girecek de bir de bunlar, bu pislikler bu işlere dahil mi olacaklar? Hatta bu işlerde başa mı geçecekler?

Bütün bunlara nasıl inanabiliyor, hala şu vasıfsız kara paracı hainlerin oyunlarına nasıl düşüyorsunuz?

Ben Bohçalı ile ve onu oynatanlarla iş tutmayacağım, Bohçalı’yı önden cenaze arabasına koyduracağım, sonra da çevresini ve üstlerini sıra sıra mezarlıklara göndereceğim.

Yıllardır verdiğim mücadele neticesinde, Ankebut Ağı dünya genelinde parasızlıktan kıvranıyor. İşleri her geçen gün krize giriyor. Hangi batağı nasıl gizleyeceğini, hangi krizi nasıl öteleyeceğini şaşırdı. İyice yoruldular, gerildiler. Bir yandan da son zamanlarda metafizikle çarpılan adamlarının sayısı belli değil. Çin Dışişleri bakanından, TR’deki Muharrem İnce’ye kadar, binlerce adamları, çok isteseler de siyaset sahasında boy gösteremiyorlar. O Çin Dışişleri bakanı da büyük ihtimalle öldü. Muharrem İnce yerine dublör kullanılmış olma ihtimali yüksekti, tartışmaların üstü örtüldü. Dünyanın farklı farklı ülkelerinde de vaziyet aynı. Ölenlerin, ölmeyip ama ölmekten beter olanların listesini tutmak bile zor iş. Bir yandan da dünya genelinde “izahını bile yapamadıkları afetler” sayıları artarak ve şiddetleri yükselerek devam ediyor. Hangi bir açığı/masrafı, ne ile kapatacaklarını şaşırdılar.

Senelerdir afetlere karşı gerçekten tedbirler alınmasını istedim. Hİçbir şey yapmadılar, sadece oyalamaya, kandırmaya dönük çıkışlar yaptılar. Bu günlerde ise dillerinden afet ikazları düşmüyor. Silivriye binlerce konteyler koydular. On binlerce çadır koydular. İnsanların İstanbul’u ve büyük şehirleri terk etmesien sebep olacak kadar vahim açıklamaları resmi ağızlardan yaptırdılar. Bütün bunları İstanbul’dan, yapabileceklerinden korktukları için yapıyorlar. Kenar köşelerde korkudan titriyorlar. Bunları en arka plandan yöneten yer altı şehirlerinin amirleri de aynı hallerdeler. Tepelerindeki çatı çöker mi, ne vakit ve nasıl çöker diye bakıyorlar. Dünya devletlerinin pek çoğunda, en ufak bir endişede nükleer santrallerin birimleri durduruluyor. Rusya’da batı uşağı Putin ve çetesi devrilmesin diye seferberlik halinde hamleler yapmaya devam ediyorlar. Rusya’dan daha çok ABD, dünyanın her yerinde Wagner unsurlarını yok etmeye çabalıyor. Saymakla bitmez vahim sorunları var bunların ve her geçen gün başlarına daha fazla sorunlar çıkartıyorum.

Kendi adamları arasında bile sorunlar çok büyüdü. Saçma sapan, mantığı olmayan kararlar alındığına ve sırf İstanbulla inatlaşma uğruna bütün sistemin ve hatta bütün dünyanın tehlikeye atıldığına inananlar çok. İçinde bulundukları iğrenç sistemin detaylarını bilmeyip de yayınlarım sayesinde öğrenen ve kandırıldığını anlayan da çok. Artık Ankebut Ağının tepesinden gelen emirlere, yönlendirmelere itaat etmeyenler de çok. Bu sırada bunlar birbirlerine de oyunlar kuruyorlar. Birbirlerine karşı artık gerçekten, danışıklı olmayan mücadeleler de veriyorlar.

Ben, devasa projeler için defalarca adımlar attım, sahayı ayarladım ama sahada şeytanlıktan, fesatçılıktan, dolandırıcılıktan, tuzaklardan, kinden, nefretten başka bir şey görmedim. Bu fırsatler geçmişte kaldı ve şu sıralarda yeni fırsatlar olmayacak. Dişimle kazıya kazıya ve sonuna kadar hak etmişlerken onları bu şartlara düşürmüşüm, nefeslerini kesmeden durmayacağım. Madem öyle, işte böyle…

Ben hain Ankara hükumetini ve ayrıca Putin ile çetesini çökertmeden… Bedeli üçüncü dünya savaşı hatta milyarlarca insanın ölmesi olsa bile Türkiye’yi gerçek hürriyetine ulaştırmadan… Bu hedefimin karşısında duran yer üstü ve yer altı düşmanlarının tamamını oyun dışına en feci şekilde atmadan… Bu dünyada büyük işlere/projelere girmeyeceğim. Günümüzde ve yakın gelecekte durmak bilmeden çatışmalar, toplu ölümler, sınırların değişmesi, açlık/kıtlık, bulaşıcı hastalık ve benzeri şeyler yaşanacak. Ben hemen şimdi değil, o ilk ve çok şiddetli çatışma ortamı nispeten ferahladığında kendi işlerime gireceğim ve onların bile çoğuna başka ülkelerde gireceğim. Büyük projelere girmek için doğru vaktin gelmesini, doğru şartların oluşmasını bekleyeceğim. Tahminime göre o doğru vakte yaklaşık beş sene var.

Bir kez daha bu kadar açık yazdım, yine de kandırılmak isteyenler varsa, kime gidiyorlar, kim tarafından kandırılıyorlarsa, kandırılsınlar. Benim meselem değil, umrumda da değil. Bu hususta daha ne yapabilirim. Bunca ikaza rağmen kandırılan, kandırıldığına doymasın, kendinden başka da suçlu aramasın.

Kesin bildiğim şey var ki ben o devasa projelerin başında olmadığımda, bunlar dünya genelinde siyasi, askeri, mali dengelerin hiçbirini bu projelere göre ayarlayamazlar. Zaten o projeleri yapacak değil, anlayacak kadar bile çapları, vizyonları yok. Son çare olarak yine kara para peşinde koşacaklar, koşuyorlar ama o sahaları da iyice boğuyorum, boğacağım.

Belki nasip olur da o Bohçalı’yı da ellerimle ve gerçek manada boğarım.

Adamı en azından bir kere daha makamında ve ekranlarda gösterselerdi de bari ondan sonra görevden alsalardı…

Çin’in Dışişleri bakanını görevden almışlar. Zaten haftalardır görevde değildi, ortada görünemiyordu. Çarpıla çarpıla öldü de çoktan mı gömdüler, belli değildi. Ortada görünenemeyen diğer Çinli yetkililer ve etkililer için ne yapacaklar?

Ya Çin’in haricinde, Ankarayı arkalamak uğruna kendini iyice batıran ülkelerin ortada görünemeyen etkili ve yetkili isimlerinin yerine ne yapılacak?

Sahi, George Soros’un bile çoktan öldüğünü daha ne kadar gizleyebilecekler?

Ahmakça işler yapıyorlar, sırf o İblis ve Deccal ahmakça kararlar alıp durduğu için…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Gurbetçiler acele ile geri dönüş yapmalı

Avrupa’nın ve Amerika kıtasının her yerindeki gurbetçilere, mümkün olabilen en kısa sürede ve panik yapmadan, sakince şartlarını ayarlayarak Türkiye’ye kesin/temelli dönüş yapmalarını hararetle tavsiye ediyorum.

Rusya Federasyonunun batı yarısında bulunan gurbetçiler de acele ile dönmeliler. Hususiyle Rusya’nın nükleer santraller bulunan, nükleer füzeler bulunan şehirlerinden ve sanayi şehirlerinden derhal uzaklaşmalılar. Çin’de de aynı tehlikeler/riskler var.

ABD’de hiç durulmamalı. En öncelikle kaçılması, terk edilmesi gereken ülkelerden biri ABD…

Hindistan’da da hiç Türk gurbetçi kalmamalı… BAE, Katar, Kuveyt, Mısır, Fas’da da kalmamalı.

Yunanistan, İtalya, Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere, Güney Kore, Japonya ve benzerlerinde de çok vahim sorunlar yaşanacak. Devletlerin enerjileri, otoriteleri, işlerlikleri, bilişim sistemleri, orduları, her şeyleri çökecek. Akıl almaz patlamalar, yangınlar, gıda ve enerji sorunları yaşanacak. Peşi sıra yağma, cinayet, insan kaçakçılığı, tecavüz her yerde ve sürekli görülecek. Bunlara karşı koyabilecek bir sistem, bir devlet kalmamış olacak. Maliyeleri zaten çökük olduğu halde devletler arası bir organizasyonla hale gizlemeye, bastırmaya devam ediyorlar ama o afetler yaşandığında bunu da gizleyemez olacaklar.

Çok daha fazla ülkede/bölgede devasa sorunlar olacak ama öncelikle bu saydıklarım terk edilmeli.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Şu ana kadar ya istediklerini yapamadılar

Gölcük-Düzce hizasından aşağıya, Afyon, Uşak ve çevresine kadar olan kısmı kırmaya çabalıyorlar. Peş peşe manyetik şoklar gönderdiler ve muhtelif yerlerde küçük depremler oluşturdular. Hedef, bu bölgeyi de Maraş merkezli afet bölgesi gibi bir hale getirmek.

Şu ana kadar ya istediklerini yapamadılar ya da önce küçük kırılmalar yaparak çok büyük kırılmaları/depremleri hazırlıyorlar. Asıl darbeyi vurduklarında daha şiddetli depremler olmasını sağlamak istiyorlar.

6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerden önce İstanbul boğazına gelip meydan okurcasına tavırlar sergilenen ABD savaş gemisi, en son Zonguldak civarına gitti. O geminin elektromanyetik saldırılarla suni afetler yapmakta kullanıldığı bilgisi gerçek, teyitli bilgi.

Gemi/ler bu türlü saldırıları yapmıyorlar, eş zamanlı olarak çok yönlü müdahalerle böyle suni afet saldırıları yapılabiliyor ve bu gibi gemiler kısmen sistemi destekliyorlar.

Yapılacak depremlerden Tayyip’in, Fuat’ın, Hulusi’nin, Soysuz’un, Mevlüt’ün, İbrahim Kalın’ın, Fahrettin Altun’un, Genelkurmay kademesindeki büyükbaş hainlerin, tıka basa hain dolu olan MİT’teki üst isimlerin, Türkiye’deki çok sayıda etkili ve yetkili kişinin haberleri var. Yine bu insanlık dışı faaliyetlerin başında da hep masonlar ve mason tarikatı var.

Maraş merkezli suni deprem saldırılarından hemen sonrasında planları büyük oranda bozuldu, istedikleri kadar insan, organ, ziynet eşyası ve değerli şeyler kaçıramadılar. İstedikleri gibi bulaşıcı hastalıklar yayamadılar. İstedikleri kadar bölgeyi boşaltamadılar ve sahipsiz bırakamadılar. Bu defa daha dikkatli ve gayretli olmaya çabalayacaklar.

Zemini tam oluştuğu zaman da Çanakkale, İzmir, Muğla gibi şehirler başta olmak üzere, pek çok şehirden düşman işgalinin önünü açacaklar.

Yine, sanki Türkiye batmış, bitmiş, devlet sistemi çökmüş, ordu hiç yokmuş, üç kuruş yardımlara ve üçbeş çadıra ve yurt dışından gelecek sağlık çalışanlarına muhtaç hale gelinmiş rolleri oynanmak istenenecek. Yine masonların kontrolündeki sözde Türk basın ve medyası da üzerine düşeni yapacak. Yine sosyal mecralar, gerçek sahibi olan CIA tarafından sansürlenecek. Elon Musk, sansürlemede gevşeklik yaparsa yine Twitter’a erişme engellenecek.

Hatta bu defa Türkiye genelinde kapsamlı ve uzun süreli elektrik ve internet kesintileri de yapabilirler.

Zaten Maraş merkezli afet bölgesinde sinyal kesicileri gerçekten kullandılar. O insanların gördükleri de anlattıkları da tamamen doğruydu. Devleti resmen idare edenler, devletin kurumlarını ve imkanlarını seferber ederek sinyal kesicileri bölgede dolaştırdılar, çalıştırdılar. Bu kadar aleni şekilde ihanetler ettiler, katliam sergilediler.

O sıralarda enkazların altında yüz binlerce insan vardı. Bunların en az on binlercesi hayattaydı, çoğunun yanlarında telefonları vardı. Telefonları bozulmamıştı, şarjları bitmemişti ve herkesle irtibat kurmaya çabalıyorlardı. En çok da bunun yaşanmasını istemediler. Bu irtibatı kesmek ve enkaz altında sağ kalanları da öldürmek istediler.

Yine Mason Adnan Oktarcılardan tutun da HDP/PKK’lilere, sözde mültecilerden tutun da yurt içinden ve dışından hemen gelecek, hemen seferber edilecek sözde kurtarma ve yardım ekiplerine kadar herkes bilgilendirilmiş vaziyette… Yine İHH’nın, Beşir’in, Kızılay’ın, Ahbap’ın üst isimlerinin de bilgileri ve hazırlıkları var.

Fitne başı yine İsrail ile İngiltere… Bu gibi saldırılarda ABD’yi, NATO’yu, Rusya’yı hatta Çin’i ve sözde Arapları hep İsrail ile İngiltere sevk ve idare ediyor. Hain Ankara hükumeti de MİT de Genelkurmay kademesi de sözde muhalif partilerin ve liderlerin tamamı da onlara çalışıyor.

Bu saldırılar çoktan yapılacaktı. Aslında Maraş merkezli ilk suni depremden sonra şu ana kadar her şey bambaşka akacaktı, yaşanacaktı. Planları çok büyük oranda bozuldu. Son haftalarda bu saldırıların devamını yapacaklardı ama hem ifşa oluyorlar, hem karşı müdahalelerle karşılaşıyorlar ve bocalıyorlar.

Söz konusu hattan da Türkiye’ye ağır darbe vurduklarından hemen sonra Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi de işgal etmeyi, kısacık sürede Türkiye’den ayırıp almayı çoktan planladılar. ABD Genelkurmay başkanının, işgal altındaki Suriye’de, PKK/YPG teröristlerinin ayağına gitmesinden tutun, son haftalarda onlarca ülkenin çok sayıda resmi görüşmesine kadar… Köşeye sıkışmış haldeki İngiltere Boşbakanı Rishi Sunak’ın “Dünya düzenine meydan okunuyor. Tetikte olmalıyız” açıklamasından, Irak’ta düşen helikoptere kadar ve Ermeni kökenli Rusyalı vekilin “Türkiye çok zayıf düştü, İstanbul’u alalım” açıklamasına kadar, yüzlerce gelişme bu planlarla bağlantılı…

Dediğim gibi, melhame-i kübra artık somutlaşıyor, açıkça yaşanıyor.

Öyle ise herkes aklını başına alsın, çünkü başka Türkiye yok… İstanbul, planları bozmaktan, tebdil etmekten, tehir etmekten yoruldu, sıkıldı.

Tekrar ediyorum. İyice ifşa oldukları için planlarını değiştirmek ya da iptal etmek zorunda kalmazlarsa…

Öncelikle kırmızı işaretli hatları kıracaklar. Gölcük-Düzce arasını merkez ve başlangıç noktası yapacaklar.

Sonra sarı işaretli kısmı belli aralıklar ve çok beklemeden peş peşe kıracaklar. Bunda da Gölcük-Düzce arasını merkez ve başlangıç noktası yapacaklar.

Öncelikli olarak bu bölgelerde, tarihe geçecek seviyede aşırı yağışlar, seller, toprak kaymaları ve şiddetli patlamalar yapmaktan da çekinmeyecekler.

Suni deprem saldırılarının arından da aşırı yağışlara, sellere, patlamalara sebep olacaklar.

Asıl hedefleri İstanbul ve İstanbul’u elektromanyetik şok saldırıları ile doğrudan vuramıyorlar. İstanbul’un buna karşı koruması var. Bu nedenle İstanbul’un yakın çevresini kırmak istiyorlar. Yakın çevresinden başlayacak depremlerin, şiddeti düşmeden İstanbul’un içlerine uzanmasını istiyorlar. Bu nedenle de yıllardır anlattığım o yer altı gazları ve onları tetikleyecek bomba tertibatı planını önde tutuyorlar. Yıllardır bunu Marmara bölgesinde istedikleri gibi yapamadıkları için gidip Maraş merkezli bölde bu teknikleri kullandılar.

Yazdıklarımı unutmayın, Maraş merkezli depremde sadece yer altının farklı noktalarındaki devasa gaz birikintileri patladılmadı, sadece yer altı su kaynakları ile oynanmadıi, sadece elektromanyetik şok darbeleri atılmadı, eş zamanlı olarak yer çekimi bile gücünü bir süreliğine kaybetti.

Trakya bölgesine kaçanlar da yanlış yapıyorlar. Hedef İstanbul’un çevresini çok şiddetli şekilde kırarak İstanbul’u yerle bir etmek olduğuna göre… Sadece Gölcük-Düzce kısmını değil, Trakya’daki pek çok yeri de kırmak isteyecekler. “Burada fay yok” diye boşuna zaman harcamayın. Bu tür saldırıların mümkün olması için faylara gerek yok. Zaten hepinizi kandırıyorlar. Bu depremler, yüzeye çok çok yakın depremler. Derinlerdeki faylar, iddia edildikleri kadar yerlerinden oynamadılar, oynamıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi