Etiket arşivi: Güney Kore

Akademi Dergisi Türkiye ve dünyaya yön veriyor – 17 Eylül 2023


Almanya içten içe daha da karışıyor. Yakında basın ve medyaya yansır bu iç karışıklık.

Şartlar bu hale gelmişken, dengeler bu kadar değişmişken, kendi yaralarını saramaz haldeki Çin’in, Esed’e ve çetesine destek vermesi, yapacağı yeni ve büyük bir ahmaklık olur.

O Esed’i orada Çin de tutamaz. Tutmak için mücadele verirse, kendi çeperini kendisi çürütmüş olur. Kendi taşıyıcı kolonlarını kendisi yıkmış olur.

Senelerdir İstanbul ile restleşmeye çalışan Çin, daha kaç defa rezil olmalı ve büyük/yıkıcı darbeler almalı?

İran halkı acilen sakinleşmeli, akl-ı selim ile davranmalı. Oyunları görmeli. Bu, gerçek bir hürriyet ve hak mücadelesi değil. Bu, şeytani bir oyun. Bu oyunu kuranlar belli ve yine aralarında Ankara hükumeti denilen suç çetesi de var. Aralarında MİT denilen gizli Ermeni/Çingene ihanet ve kara para teşkilatının casusları da var. Bunlar, Azerbaycan’ın idaresini elinde tutan gizli Ermeni ve Çingene kara paracılarla da organize haldeler. Ayrıca İran’ın idaresinde bulunan gizli Ermeni ve Çingene gruplarla da paslaşıyorlar. Devletler üstü halde organize olan bölgesel bir ihanet, terör ve kara para teşkilatı ortalığı karıştırıyor.

Bir kafesten çıkarak diğerine girmek, hürriyete kavuşmak değildir. Girilen yeni kafes biraz daha geniş olsa bile…

İran’daki halkın hak ve hürriyet mücadelesini İstanbul hep destekledi ve destekleyecek ama göre göre de şeytani oyunlara piyon olmayacağız.

Şunların hepsini, sözde sığınmacılarla birlikte bu ülkeden sürmek, def etmek lazım. Sözde kardeşlerinden ayrılmamış, dayanışmaları başka topraklarda devam etmiş olur.

Bakalım orada onlara yabancı, sığınmacı muamelesi mi kardeş muamelesi mi yaparlar. Bakalım can, mal ve namus emniyeti bile bulabilirler mi o sözde kardeşlerinin arasında…


İstanbul hükumeti:

Adnan Menderes Türkiye’nin bir değeri değildir. Adnan Menderes, mason, İslam ve Türk düşmanı bir vatan haininden başka bir şey değildir.

Adnan Menderes’in, kendi devrinde açıkça sergilediği onca Türk ve İslam düşmanı tavırları, uygulamaları herkesin gözleri önünde iken… Türkiye içinden ya da dışından tarafların, onu müslüman Türk milletinin bir değeri olarak anlatmaları, onların da Adnan Menderes gibi Türk ve İslam düşmanı olduklarının tezahürüdür. Bunca maddi delil/gerçek, tartışılamaz seviyede gözler önünde iken, Menderes hakkında aksini iddia edebilmek akıl sorunu değilse, niyetin bozukluğunun, sinsi düşmanlığın tezahürüdür.

İstanbul hükumeti:

Boğaz kenarındaki yalılarda bulunan gizli Ermeniler/Çingeneler, Yahudiler, Rumlar için işlerin hiç iyi gitmediğine dair istihbarat alıyoruz.

Bu konuyu da yakinen takip ediyoruz ve işlerini, dengelerini, her şeylerini daha da bozmak için gereken her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Bu ülkeye ihanet eden hiç kimse cezasız kalmayacak.

İstanbul hükumeti:

Adnan Menderes gibi, benzeri binlercesi gibi müslüman rolü oynayan bir münafık olan… İslam düşmanlarının, masonların, satanist canilerin, kara paracıların piyonu olan Ramazan Kadirov ölmüş ve bu gizleniyor olabilir.

İstanbul hükumeti:

Dünyanın önde gelen onlarca hükumetinin, arka plandan işbirliği yaparak İstanbul hükumetine karşı mücadele verme çabaları, bir yandan da hain Ankara çetesini ayakta tutma çabaları, Rusya Federasyonunun parçalanma sürecini de hızlandırıyor ve süreci bütün tarafların kontrolü dışına çıkartıyor.

Bir Ankara için, bütün dünya ateşe atılıyor.

İstanbul hükumeti:

Çin halkı arasından “iyi” olanların, oradaki insanlık dışı nizamdan, otoriteden, ÇKP’den kaçmak… Bu yolla can, mal, ırz emniyetini korumak yönündeki çabalarına, Türkiye ve gerçek müttefikleri olarak açıkça destek vereceğiz.

Bu kişilerin Tayvan, Japonya, Güney Kore, AB, ABD başta olmak üzere, dünyanın onlarca ülkesinde mülteci olabilmeleri için dünya dengelerini yönlendireceğiz.

İstanbul hükumeti:

Brezilya ve Güney Afrika Cumhuriyetindeki büyük sorunların daha da derinleşeceğini, baş edilemez seviyeye geleceğini görüyor ve dünyadaki bütün tarafları dikkatli ve gerçekçi olmaları hususunda uyarıyoruz.

İstanbul hükumeti:

20-28 Eylül günlerinde Türkiye’deki ve dünyadaki pek çok dengenin aniden değişebileceğini değerlendiriyor ve her ihtimale hazırlıklı vaziyette ilerliyoruz.

İstanbul hükumeti:

Kara paracı Esed çok zorlanıyor. Malum kara paracı hükumetlerin organize desteği ile orada tutulmaya çalışılıyor. Lakin bu zorlama sürecin sonu karanlık görünüyor. Esed’den alacağı olanlar acele etmeliler.

İstanbul hükumeti:

ABD’nin ve İngiltere ile İsrail’in, Ukrayna’daki savaşı Lavrov karakteri ile birlikte yürüttükleri, Lavrov’un bu ülkelere çalıştığı, tartışmaya mahal bırakmayacak kadar kesin bir gerçek.

Ukrayna’da siviller ölüyor. Kadınlar, genç kızlar, çocuklar hatta bebekler bile kaçırılıyor. Organ kaçakçıları her kısımda faaliyet gösteriyor. Bu savaş tiyatrosu ve arka plandan yapılan vahşi kara para işleri, artık dünya insanlığını fazlasıyla geriyor.

İstanbul hükumeti:

İstanbul boğazı ile yakın çevresinde gemi kazalarındaki artışları şaşırtıcı bulmuyoruz. Boğazı kara para işlerinde kullanılan gemilere asla açmayacağız.

İstanbul hükumeti:

Gidişi sessiz olmuştu ama dönüşü gürültülü olacak.

İstanbul hükumeti:

Endonezya ve Malezya ile diplomatik temaslar hızla azaltılacak. Türkiye vatandaşları bu iki ülkeden en kısa sürede çıkmalılar. Çok çok yakın gelecekte bu ülkelerde Türkiye’nin diplomatik temsilcilikleri bile bulunmayacak.

Cehennem çukuruna dönmüş, vahşetin hakim olduğu, kara paracılığın tabana yayıldığı, idrak ve muhakeme sorunlarının her yerde görüldüğü ülkelerle işimiz olmayacak. Şu sıralarda Ankara çetesi ile hala kara para işleri yapmaya çabalayan ülkelerle de işimiz, bağımız olmayacak.

Bütün taraflara hak ettikleri muameleyi yapacağız, asla adaletsiz olmayacağız. Milletimize yapılan kötülükleri asla karşılıksız bırakmayacağız.

İstanbul hükumeti:

Meksika’da darbe ihtimalini düşük görmüyoruz. Halktan yana, halkın ve ülkenin gerçekten hür olmasından ve sorunları, acıları çözmekten yana bir askeri darbe yaşanırsa, açıkça destekleyeceğiz.

Halkların ve orduların, ülkelerini her türlü işgalden, kuşatmadan hatta iç kuşatmadan ve hainlerden kurtarması hak değil, vazifedir ve bu türlü mücadelelerin meşruiyeti tartışılamaz kesinlikle gözler önündedir.

İstanbul hükumeti:

Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM), masonların, satanistlerin, kara paracıların, sömürgecilerin, dünya insanlığını oyaladıkları ve işlerine gelecek tarzda yönlendirdikleri bir kulüptür. Dünyanın bütün ülkeleri, mümkün olabilen en kısa sürede BM’den ayrılmalı ve bu oyunu bozmalıdır.

Dünya Sağlık Örgütü ve daha pek çok sayıda milletler arası teşkilat da dünya insanlarına düşman olan masonların, satanistlerin kulüpleridir. Bu gibi teşkilatlardan dünya insanlığı hiçbir fayda görmedi, aksine saymakla bitmez vahim zararlar gördü ve görüyor.

İstanbul hükumeti:

Libya’nın kurtuluşunun tek yolu, yeniden Türkiye toprağı olmasıdır. Aksi halde dünyanın yamyam, sömürgeci, vahşi, şeytanlaşmış hükumetleri ve şirketleri, Libya’yı yemeye devam edecekler. Libya’da sorunlar, acılar çözülmeyecek. Aksine olarak zaman geçtikçe sorunlar ve acılar daha da devleşecek.

İstanbul hükumeti:

İspanya halkının başlarındaki masonları, satanistleri devirebileceğine, kendi iç kavgalarını verip kazanacağına… Hemen sonra İstanbul merkezli Türkiye ile iyi ilişkiler kurarak yoluna devam edebileceğine… Kazananlar kulübunde yer alacağına gerçekten inanıyor ve çok yüksek ihtimal veriyoruz.

İstanbul hükumeti:

Ak denize kıyısı olan ülkeler arasından…
Ankebut Ağından hemen çıkabilenlerinin…
Çok yakın geleceğin en güçlü ülkeleri arasında olacaklarından şüphe etmiyoruz.

İstanbul hükumeti:

İtalya’yı, Güney İtalya ve Kuzey İtalya isimleriyle ikiye bölmek…

İstanbul merkezli kazananlar kulübunde yer almak isteyen iyi İtalyanları Güney İtalya’da bir araya getirmek…

Bu süreç boyunca Türkiye ile gerçek müttefiklerinin iyi İtalyanlar ile organize şekilde hareket etmelerini ve yüklerini hafifletmelerini sağlamak…

Güney İtalya’yı dünyanın maddi refahı, huzuru, sükuneti en yüksek gerçek hukuk devletleri listesinde üst sıralara hızlıca taşımak…

İstanbul için işten, meseleden bile sayılmaz.
Yeter ki iyi İtalyanlar bu yönde gerekli iradeyi, duruşu, mücadeleyi sergileyecek olsunlar.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Ne oldu?


Hani Azerbaycan ile Ermenistan arasında güya savaş çıkacaktı? Hani yine türlü planlar vardı, kara paralar akacaktı?

Sert kayaya mı çarptı?

Ne oldu?

Hani ABD savaş gemileri şurada burada boy gösteriyordu, güya güç gösterisi yapıyordu? Neye yaradı?

Ne oldu?
R20 toplantısından sonra da kimsenin sesi beklenen seviyede çıkmıyor?

Hani ibnelik faaliyetleri? Hani aile kurumunu yıkacak yeni çıkışlar? Hani satanistlik?

Ne oldu?
Irak’ın kuzeyinde havalı havalı tavırlar vardı, üçbeş çapulcu Türkiye’nin güneydoğu bölgesini kopartıp almanın hayalini bile kuruyordu, ABD denilen terör ve vahşet devleti de asker yığıyordu?

Ne oldu?
İyice hayal alemine dalanlar, beni almanın ve yok etmenin hayalini de kuruyorlardı?

Ne oldu?
Hani güya yeni bir hükumet kurulmuştu?
Hani ruh hastası, şuursuz sefil mahluk Hakan Fidan yeni devlet başkanı yapılacaktı?

Ne oldu?
Hani FETÖ tarihi fırsat yakalamış, yıllardır hedeflediği hamleyi yapmış ve İstanbul’a dirsek atmıştı?

Ne oldu?
Hani trilyon dolarla yatırımlar gelecekti?
Hani kur baskılanmayacaktı?

Ne oldu?
Hani sözde tahıl koridoru açılacaktı?
ABD, Rusya, Çin, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa, Japonya, Güney Kore diye saymaya başlasak, onlarca ülke bir İstanbul etmedi mi?

Ne oldu?
Hani boğazlar kanallar bile kapandı, iyice dibe vurdunuz ve açabiliyor musunuz kapanan yerleri?

Ne oldu?
Güya güç gösterisi yapan ve “İstanbul’u dikkate almayın, bakın İstanbul boğazına demirledik, şovumuzu yaptık. Tayyip ve Hakan Fidan’ı da istediğimiz gibi konuşturduk. Antalya’ya da en büyük uçak gemimizi demirledik. TSK’deki Ermeni pilotlarla birlikte ortak uçuş da yaptık.” mesajları veren ABD…

Birkaç gün sonra Türkiye’nin bütün topraklarını, boğazlarını, karasularını tamamen devre dışı bırakan bir rezil proje ilan etmek zorunda kalmadı mı?

Bu yaptığı “Türkiye’de kontrolü çok büyük oranda kaybettik ve alabaileceğimize inanmıyoruz” demek değil mi? Bu kocaman bir itiraf değil mi?

Eze eze, yaka yıka geçsinler haydi, geçebiliyorlar mı? Geçebilenler, saçma salak projelerle oyalanır mı, onları ciddi ciddi ilan eder mi?

Ne oldu?
Dediğim gibi Almanya, Japonya, Güney Kore bile beş parasız kalmadı mı? Devasa krizlerin içinde kalmadı mı?

Ne oldu?
Netenyahu, Sisi, Putin TR’ye resmi ziyaret yapabildiler mi?

Ne oldu?
Ortada Netanyahu karakteri mi kaldı?
TR’nin güneydoğusunu kopartıp almak isteyen İsrail, sert kayaya mı çarptı?

Ne oldu?
Sisi’nin sesi çıkabiliyor mu? Putin şov yapmaya kalkabiliyor mu? Küstah Lavrov, birkaç ay öncesinde olduğu kadar bile dikleşebiliyor mu?

Ne oldu?
Kendini buraların hakimi zan eden bir Çin vardı? Boyunun ölçüsünü aldı mı?

Kendi ülkesinde bile Şi ve çetesi yerin dibine girdi mi? Bakanlarına ne olduğunu ble açıklayamayan, askeri hareketlilikleri dengesiz olan, mali tabloları tamamen yalan olan ve gerçekleri hiçbir sahada açıklayamayan, emlak sektörü bile batmış olan bir Çin yok mu?

Hayal miymiş, gerçek mi?

Ne oldu?
Suriye’de bir anda dengeleri alt üst ettim mi, etmedim mi?
İsrail, Ankara, ABD, İngiltere dahil bütün taraflar şok oldular mı, olmadılar mı?

Arap aşiretlere günlerce dil döküp yalvardılar mı yalvarmadılar mı?

YPG/PKK teröristleri her yerden kaçtılar mı, kaçmadılar mı? Balonlar bir anda patladı mı patlamadı mı?

Ne oldu?
Gaz merkezi, şu proje, bu proje denilen şeyleri yapabildiniz mi? İstanbul’u aşabildiniz mi?

Ne oldu?
Vietnam’ın peşinde döner, koşar oldunuz?

Ne oldu?
Çin-Tayvan danışıklı dövüşü ifşa olmadı mı?

Ne oldu?
Toyota’dan Samsung’a ve Tesla’ya ve Apple’a kadar en dev şirketleriniz bile acınası hallere düşmedi mi?

Hayal miymiş?

Ne oldu?
Son çare olarak ve benimle restleşme sürecinde ilan ederek, yeniden sözde bir varyant ve pandemi oyunu oynayacaktınız?

Olmadı mı, olmuyor mu? Yine mi sert kayaya çarptınız?

Ne oldu?
Yunanistan’daki askeri yığınağınız? Oradan İstanbul’a karşı yaptığınız planlarınız?

Ne oldu?
Kıbrıs’a dair bu kadar uzun zamandır yutturduğunuz zokalar? Uyguladığınız siyaset?

Çarptı mı sert kayaya? Gördünüz mü KKTC denilen çetenin korkusunu ve duydunuz mu kalp atışlarını kendi ülkelerinizde bile?

“Ankara’yı arkalayan herkesi çökerteceğim. Büyük şirketlere kadar çökerteceğim.” dedim, gülüyor muydunuz?

Gördünüz mü şu anda vaziyeti?

Haydi hayal aleminden yavaşça çıkartın kendinizi…

Haydi kendinize itiraf edin, siz yeni bir Ankara hükumeti mi tesis ettiniz yoksa dünyanın en ahmakça hamlelerinden birini mi yapmış oldunuz?

Bunu yaptınız, Hakan Fidan gibi, yönlendirilmeden markete gidip alış veriş yapıp gelemeyecek kadar kırık, ayarsız, kriz birini neden tercih ettiniz?

Bunu yaptınız, İbrahim Kalın gibi bütün milletin tipine bakınca sustuğu, geri durduğu ve yeterince ifşa olmuş bir şeytanı neden MİT’in başına koydunuz?

Siz kendinizi ilah falan mı zan ediyordunuz, “İstediği zaman istediğini yapabilen bir kudrete” sahip mi zan ediyordunuz yoksa Türkiye’deki on milyonlarca insanın hepsini çer çöp mü zan ediyordunuz?

Durun durun, yoksa yine büyücülüğünüze mi çok güvenmiştiniz? Yine İblis emir verdi siz de önünü sonunu hesap etmeden böyle mi yaptınız?

Saymakla bitmez rezilliği bir arada yaşıyorsunuz. Şimdi hala tabanınızı kandırıyorsunuz. Ne imiş, mfs ölecekmiş. Ne ölmez mfs imiş bu… Kaç senedir ölecek?

Ahmak bir grup da yok olmamak, son bir çıkış yolu bulmak için yeniden o Büşra Tülü Karadayı davası üzerine oynuyor.
Ne diyebilirim ben sizin gibi şeytanlaşmış kişilere? Aklını mantığını kaybetmiş kişilere? Oynayın ve yine yine yine ölün, yıkılın, çökün, dağılın, batın, bitin.

Bazı gruplarınız da afetler yaparak mfs’yi öldüreceklermiş. Bunca senedir neden yapamamışlar ve öldürememişler?

Görmüyor musunuz, mfs hepinizden daha fazla afet isteyen kişi değil mi? Dünyaya bela-musibet yağsın da şu cehennem biraz temizlesin diye her gün okumalar yapmıyor mu? Herkesi de buna sevk etmiyor mu?

Siz aklınızı, mantığınızı nereye asıp bıraktıysanız, bir koşu gidip geri alın. Bu halinizle ezilip geçilecek böcek sürüleri gibi görünüyorsunuz ve sizinle çatışmak gerçekten hiç zevk vermiyor.

Bence son çare olarak İblis’e topluca kendinizi kurban edin. Belki işe yarar?

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

NATO ile Rusya arasındaki danışıklı dövüşler dünya insanlığını tehdit ediyor

İstanbul hükumeti:

NATO ile Rusya Federasyonu arasındaki danışıklı dövüşler, dünyanın pek çok bölgesinde ileri seviyede sorunlara neden oluyor. Otorite boşluğu sorunlarına… Can, mal, ırz emniyetinin ortadan kalkmasına… İnsanların fert fert ya da grup grup ölmesine, on milyonlarca insanın mülteci haline düşmesine ve/veya zulüm altında inlemesine, acı hallerde ölmesine sebep oluyor.

Batı/NATO çetesi ile Rusya arasında kara paraya, sömürmeye dayalı danışıklı dövüşler dünya insanlığını tehdit ediyor. Dünya barışını ve istikrarını tehdit ediyor. Suriye, Irak, Ukrayna ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere, dünya genelinde Batı/NATO çetesi ile Rusya arasındaki ve Batı/NATO çetesi ile Çin arasındaki danışıklı dövüşlere, saymakla bitmez vahim suçlara derhal son verilmeli.

Bunca sorunlu bölge yetmezmiş gibi, danışıklı dövüşlerin taraflarının bir de Azerbaycan ile Ermenistan bölgesinde kan dökmesine, orada da danışıklı dövüşmelerine, orada da otorite boşlukları oluşturmalarına, orada da kara para işleri yapmalarına izin verilmeyecek.

Akademi Dergisi:
İstanbul hükumeti:

Son süreçte Ermenistan ile Rusya arasında yaşanan gerilmenin, restleşmenin tamamına yakını danışıklı dövüşten, tiyatrodan ibaret. ABD ve Fransa tarafları başta olmak üzere, batılı taraflar ile Rusya arasında Ermenistan üzerinden bir kuvvet/nüfuz mücadelesi yaşanıyormuş görüntüsü de basit bir tiyatrodan ibaret. Bu mücadelenin tamamına yakını da danışıklı bir mücadele.

Fransa/Macron, Rusya’nın daha doğrusu Rusya’nın başındaki batı yanlısı hain idari kadronun en sıkı müttefiklerinden biri… Scholz da gerçekten Rusya karşıtı bir lider değil. Dünya genelinde, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sözde savaş ihtimaline bu kadar sessiz ve tepkisiz kalınması da baştan ayarlanmış/çalışılmış bir projenin gereği…

Dünya insanlığı ahmak yerine konuluyor ve yine o bilinen ülkeler ve ittifaklar, dünyanın bir bölgesinde daha kanla, vahşetle elde edilecek kara paralar peşinde koşuyor.

Rusya da Ermenistan da Azerbaycan da hatta İran da Batı/NATO çetesi ile büyük oranda danışıklı dövüşerek yol alıyor. Yine İsrail ve İngiltere bu işte de çıbanbaşı olarak sevk ve idare işini yapıyor. Zaten vaziyet/dengeler gerçekte böyle olduğu için Ukrayna meselesi de bir türlü sonlanmıyor.

Netanyahu, Rishi Sunak, Kral Charles, Bidon, Putin, Şi gibi karakterler derhal milletler arası meşru bir mahkemede savaş, terör, katliam, soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar başta olmak üzere, onlarca ceza maddesi kapsamında yargılanmalılar. Bunların yargılanmasının hemen ardından Aliyev, Paşinyan, Macron, Reisi, Tayyip, Hakan Fidan, Abdullah Gül, Esed ve benzeri piyonlar da yargılanmalılar. Bu kara paracı, vahşi, gayr-i meşru liderlerin emirlerine itaat eden orduların genelkurmay kademeleri ile devlet kurumlarının üst idarecileri de aynı mahkemelerde yargılanmalılar.

Bu gezegen, üç beş tane mason ve satanist caninin, İblis’e tapınan ve kendilerini İblis’in öz evladı gören Çingenelerin, keyfilerine göre danışıklı harpler çıkartacakları, kan dökecekleri, vahşet sergileyecekleri, kara para işleri çevirecekleri, bebekleri ve çocukları bile kaçıracakları, cephedeki askerlerin bile organlarını çalacakları bir gezegen değildir.

Dünyanın bütün tarafları, insanlık düşmanlarından oluşan bu satanist teşkilata yani Ankebut Ağına karşı artık açıkça İstanbul’un yanında durmalıdır.

Muktedirler İttifakı, dini ve ırkı ne olursa olsun, asgari insani hassasiyetlere/kaidelere riayet edebilen, dünya huzur ve emniyet içinde yaşamak isteyen bütün ülkelere ve milletlere açık bir teşkilattır.

Rusya Federasyonu, en başından beri Ukrayna cephesinde bilerek askeri kayıplar veriyor. Rusya vatandaşı olan askerlerden sonra, Rusya vatandaşı olmayan kişiler bile Rusya ordusunda asker yapılıyor. Hatta son zamanlarda sığınmacılar da zorla asker yapılıyor. Ta Küba’da bile insanlar, paralı asker yapılacakları vaatleriyle kandırılıyor, Rusya’ya kaçırılıyor ve sonra güya Rusya askeri yapılarak kısa sürede öldürülüyor ve organları çalınıyor.

Bu, dünya genelindeki organ kaçakçılığı ağınıın çökmesine mani olmak için yapılıyor. Rusya askeri olarak cepheye gönderilmiş yüz binle kişi kasten ölüme sürüklendi ve organları çalındı. Hala bu vahşi, insanlık dışı, akıl almaz faaliyet devam ediyor.

Ukrayna tarafı da bu işte Rusya tarafıyla başından beri danışıklı dövüşüyor. Ukrayna askerlerinin arasından sayısı hiçbir zaman kesin şekilde tespit edilemeyecek kadar kişi de organları için öldürüldü ve parçalandı.

ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, Arap ülkeleri denilen ülkeler, hain Ankara hükumeti, Yunanistan dahil bütün AB ülkeleri, NATO teşkilatı, hepsi bu insan ve organ kaçakçılığı işinin içinde… Ermenistan ve Azerbaycan da öyle ve bu iki ülkenin gayr-i meşru idarecileri, arka plandan gayet iyi geçinir ve organize kara para işleri yapar halde…

İstanbul, dünya genelinde insan ve organ kaçakçılığı işlerini büyük oranda kestikçe, iyice zorlaştırdıkça, son çarelerden biri olarak Ukrayna meselesi çıkartıldı. Ukrayna ve Rusya’nın kendi evlatları bile bu sisteme kurban edilmeye başladı. Ayrıca Ukraynalı kadınların, genç kızların, genç erkeklerin, çocukların ve bebeklerin toplamda yüz binlerceyi bulan kişilerin de kaçırılması sağlandı. Bunların yüz binlercesi şu anda kesinlikle hayatta değil. Bazıları tecavüzcü, işkencesi, sadist, LGBT’ci cinsi sapıklara satıldılar. Bazıları fuhuş mafyalarına satıldılar. Bazıları satanist ayinler yapanlara satıldılar. Bazıları organ mafyalarına satıldılar. Hepsi de bir şekilde nakite çevrildi, çevriliyor. Bu sistem hala devam ettirilmek isteniyor.

Bu nedenle “Tahıl Koridoru” adı verilen kaçakçılık hattı yeniden aktif hale getirilmek isteniyor. Bu çerçevede, birbirlerine güya düşman olan taraflar, hiç sorun yaşamadan organize olabiliyorlar ve aynı yöne ilerlemek istiyorlar. İstanbul hükumeti dengelere müdahale ettikçe sinirleniyorlar ve Türkiye’nin etrafını askeri unsurlarıyla kuşatma tehditleri bile oluşturuyorlar.

Sadece ABD, NATO, AB gibi ülkeler ve teşkilatlar değil, BM teşkilatı bile, G20 teşkilatı bile bu vahşi işleri yeniden artırmak için verilen hukuk dışı mücadeleye alet ediliyor. Bütün bu vahşilikler, ihanetler, sadistlikler, aldatıcılıklar hep mason tarikatı üzerinden organize olunarak icra ediliyor.

İşte İstanbul, sadece Türkiye halkı için değil, bütün dünya halkları için bu asil mücadeleyi veriyor. Ve şimdi, bütün dünya halklarını, işaret verildiğinde ayağa kalkmaya hazır olmaları hususunda son bir defa uyarıyor.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Her yer yangın yeri


Ölümsüz denilenler bile ölüyorsa, ölümlüler elbette ölecek.

Plazalara karlar yağıyor. Tipiye yani kar fırtınasına dönüşmesi an meselesi…

Borsa çoktan yerlerde ve bütün göstergeler yalan, tezgah… Ülkede para yok, yatırımcı yok, işleyebilen bir tek plan dahi yok, bütün kapılar kapalı ve bir çıkış yolu yok, ümit de bitti.

Dilencilik ile devlet yönetilemez, hükumet olunamaz. İban cumhuriyeti devleti olunamaz.



Organize sanayi bölgeleri (OSB) de isyan halinde…

Türkiye cehenneme döndü ama basın, medya ve sosyal medya hala mason tarikatı üzerinden, CIA üzerinden, onlarca ülkenin gizli servisleri üzerinden kontrolde tutuluyor. Her geçen gün sansürlemenin şiddeti ve kapsamı artıyor. Algoritmik oyunlarla zaman kaybediyorlar.

Ankara düşmesin diye çırpınan onlarca ülke, hiçbir mantığı, geleceği, faydası olmayan bir şeyi yapıyor: İnatlaşıyor, zararları ve kayıpları büyütüyor, halkın sabrını da iyice taşırıyor ve haberleşmeyi de sansürlüyor.

Böylece dünyanın en tehlikeli bombasının pimini kurmuş oluyorlar. Bu, aç kalmış ve aynı zamanda onlarca devasa sorunun içinde kalmış on milyonlarca midenin birleşmesi ile oluşan ve tahrip gücü uçuk seviyede olan bir bomba…

Amazon, Apple, Tesla, Alibaba, Samsung, Sony, Huwaei başta olmak üzere, bütün dev şirketler sallanıyor. Böyle giderse bu defa açıkça krize girecekler ve iflas edecekler.

Ankara’yı destekleyen her şirketin/patronun, dünyanın her yerindeki her şeyi sinyale giriyor. Fabrikalarından, makinelerinden, ofislerinden, depolarından, ürünlerinden, çalışanlarından tutun da gemilerine ya da ürünlerini taşıyan başkalarının gemilerine hatta trenlerine kadar hatta uçaklara ve havalimanlarına kadar her şey sinyale giriyor, girecek.

Küresel ticaret neredeyse durma noktasına gelecek. Bu, küçük şirketlerden ziyade dev şirketleri savurup atacak. Çok kısacık sürede iflasa sürükleyecek.

Huawei’nin sunucuları sık sık bozuluyor, bilgisayarları bozuluyor, makineleri bozuluyor, çalışanlarının kafaları bir acayip halde… Yazılımlar bile bozuluyor. Bütün bunlar nasıl olabiliyor, bunu da kafaları almıyor.

Huawei’den uzak durun.

Japonya’nın Fukuşima nükleer santralinden kalan radyoaktif suyu okyanusa boşaltmaya başlaması, bütün dünya insanlığına karşı işlenmekte olan vahim bir suçtur.

Bunca ülkenin bu vahim suça tepkisiz kalmaları da ayrıca suçtur. Zararın neresinden dönülürse kârdır. O radyoaktif suların okyanusa boşatılması engellenmelidir.

Nükleer güç/enerji santralleri dünya genelinde yasaklanmalıdır. İnsanlık, enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer güce, nükleer güç santrallerine ihtiyaç duymuyor. Alternatif ve çok temiz enerji elde etme tekniklerinin sahada uygulanmasına mani olunuyor.

– Alo! ABD’den arıyoruz. Beyaz Saray çöktü, bitti. Buraya kadardı.

– Alo! İngiltere’den arıyoruz. Biz de bittik, iflas ettik ve pes ettik.

– Alo! Pekin’den arıyoruz Pekin, pekin… Burası yerlerde, her şey bom b.k… Eğer burada gizlediğimiz şeyler dünya basınında konu olursa, bizle birlikte siz de gümlersiniz.

– Alo! Güney Kore’den arıyoruz. Biz de çok kötü hallerdeyiz. Fazlasıyla şişirilmiş bir balon olduğumuz her an gözler önüne çıkacak. Neyi nasıl gizleyeceğimizi şaşırdık. Hiç hareket sahamız kalmadı. Pes etmek üzereyiz.

– Alo! Suudi Amerika’dan arıyorum. Korkudan sokaklara çıkamaz olduk. Aylardır gün yüzü görmedik. Her gün bela musibet, her gün başka bir afet… Şu son yıldırımlar sanki koordinat verilerek ayarlanmış gibiydi. Burada herkeste korku hakim, kimsede ümit kalmadı. Ekipleri bir arada ve faal halde tutamıyoruz. Sistemimiz çökmek üzere. Çok büyük afetlerin de gelmesinden endişe ediyoruz. Buradakilerin itibar ettiği kahinler/medyumlar da iyi şeyler söylemiyorlar. Ne yapmalıyız, bize yol gösterin. Bu, daha fazla bu şekilde devam edemez.

Son yıllarda tanıttığımız bütün projeler, daha yapılamadan çöp oldu. Burada prens Selman bile çöp oldu. Bir çıkış yolu bulamıyoruz.

– Alo! Tel Aviv’den arıyoruz. Diğer ülkelerin hallerini de yakinen biliyoruz. Lakin bizim halimiz çok başka. Biz bittik, biz tükendik. Bizim hiçbir şeyimiz kalmadı. Netenyahu çoktan çöp oldu. Ordu diye bir şey kalmadı. Mali sistem ağır yara aldı. Kara paralar kesildi. Ülke içinde birlik, dirlik, geçinme kalmadı. Devlet denilemeyecek bir haldeyiz. Yakında Lübnan gibi olmaktan çok endişe ediyoruz. Azerbaycan’a, İran’a, Türkiye’nin güneydoğusuna, Kıbrıs’a, Rusya’ya ve daha pek çok ülkeye dair ne planlarımız vardı, bunları uygulayacağımızı zan ediyorduk, bu kadar kısacık sürede bu hale nasıl düştüğümüzü bile anlayamadık.

Londra ile Washington’dan da gerekli geri dönüşleri alamıyoruz. Onlar kendilerine bile fayda sağlayamıyorlar. Çin deyip durdunuz, o da çoktan patladı. Onu şişirmeye çalışmanız tarihe geçen bir yanlış karardı. O böceklerden süper güç çıkartmaya çabalamak, kaplumbağayı çitaların başına reis yapmaya çalışmak kadar aptalcaydı. Bütün planlar çöktü, bütün alternatifler tükendi. Lakin bütün sistem hala Ankara’yı ayakta tutmak için çırpınıyor. Biz artık bu siyasetin, bu kararların saçmalık olduğunu açıkça söyleyecek cesareti gösteriyoruz. Biz artık bu saçmalıklara itaat etmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Zaten tükenmişiz, üzerimizde bir de siz geçin geçebiliyorsanız. Sonuç değişmiyor zaten…

Suudi Amerika’da bile nakit para tükenmek üzere, trilyonlarca dolar yatırımlar ilan ettirdik, şuradan şuraya bir adım atamadık. Ne çıkış yaptıysak, kısa sürede ve dahiyane bir siyasetle sert kayaya çarptırıldık. Şuraya bakın, aynı günlerde hem İstanbul boğazı, hem Çanakkale boğazı, hem Süveyş kanalı, hem Panama kanalı geçişlere kapalıydı. Bütün dünya da bunları gördü. Adam bunları önden ilan ede ede yaptı. Onlarca ülke bakıp kaldık, karşılık bile veremedik. Bu adamın belki de birkaç güne devletinin gücünü resmen de ele alacağı anlaşılıyor. Kahinlerimiz de hep aynı şeyi söylüyor.

Bu şartlarda bu kadar mantıksız kararları, bu kadar ahmakça planları sistem içinde hala kimler ve neden alıyor. Neden karanlığa kurşun sıkıyoruz, olmayacak işlerin peşinde koşuyoruz. O Ankara’nın da canı ceheneme, sistemin de canı cehenneme… Biz bunlara artık tabi olmayacağız. Kendi pisliğinizde boğulun, biz de öyle yapacağız.


Ayıyı çuvala koymuşlar. Ayı ölmüş, karşıdan ise bizon geliyormuş.

Borsa daha da düşüyor. Yabancılar daha çıkıyor, kaçıyor. Ben de olsam durmazdım, çıkardım.

5 sene yatırım yok. Para yok. Kriz çok. Açlık çok, ölüm çok. Hastalık çok. Dünyanın her yerinde böyle olacak. Yerin üstünde değil sadece, yerin altı da cehenneme dönecek.

İş yapmadan, bir şeyler üretmeden ya da bir hizmet vermeden, paradan para kazanma devri de bitecek. Çünkü dünya genelinde Yahudi temizliği olacak.

Boş verin, takılmayın. Dünya malı dünyada kalır. Öte tarafa mı götüreceksiniz. Biz okuyor çarpıyoruz, yok mu başka metafizikçileriniz? Gönderin de kökünü kazıyalım artık. Son darbeleri de alın, sonra dünya temizlik sürecine iyice girsin, sonra da güneş açacak zaten.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..

Avrupa ve ABD bataklık misali oldu

Çırpındıkça daha hızlı batıyorlar.

ABD’den ve Avrupa’dan beyaz yakalı denilen kesim çıkmak zorunda kalacaklar. Sağlık hizmetleri de duracak. Diğer teknik kadroların çıkması ile her şey krize girecek. Çıkmasalar, zaten onlara maaşları verilemeyecek.

Sayhalar da duhan da devam edecek, durmayacak.
Okyanuslar bile yerinde duramayacak. Dağlar yerlerinden oynayacak.

Nuh tufanı da yıllara yayılarak yaşanmıştı. Çok kısa süre içinde dünyayı sular basmamıştı, yeryüzünün çok yüksek sayıda yerinde volkanlar patlamamıştı, devasa şiddette depremler ve yer çökmeleri olmamıştı, tornadolar oluşmamıştı. Hepsi zamanla şiddetini ve yaşanma sıklığını artırdı. Sonra bir duhan/tütme eşiğine gelinince tam manasıyla tufana dönüşmüştü.

Teknoloji beş para etmiyor, hiçbir işe yaramıyor, aciz kalıyor ve aksine olarak bir acziyete, güvenlik tehdidine, afet riskine sebep oluyor.

Şu anda, nükleer bombalara sahip olmayan ülkeler çok çok daha emniyetli şartlardalar. Nükleer enerji sanrallerine sahip olmayanlar da öyle…

Yer altı şehirleri ise, bize kıyasla uçuk teknolojilerine rağmen, en emniyetsiz yerler. Oralarda bulunmak artık akıl kârı değil. Okyanusun ortasında bir sandalda yaşamanın riskleri bile, yer altı şehirlerinde yaşamaktan daha düşük.

Ankarayı arkalayan yer altı şehirleri ile vedalaşın. Alacaklarınız varsa o şehirlerden, hemen alın.

31 Ağustos 2023’te süper mavi ay ve akıl almaz hadiseler…

Hala Türk milletinin karşısında, Ankara’nın yanında olurlarsa, insan ve organ kaçakçılıklarına, ibneleştirme faaliyetlerine, sömürgeciliğe ve İblis’in istediği türlü pis işlere devam ederlerse… Japonya ve Güney Kore’de nükleer patlamalar yaşanmasına vesile olacağım.

Pakistan kaynaklı olarak çıkabilecek herhangi bir mücadele sürecine, Türkiye asla karıştırılmayacak. O Pakistan’ın canı cehenneme, bizi ilgilendirmiyor. Aralarından itikadı, ahlakı, niyeti düzgün olan bir avuç gerçek din kardeşimize, daha sonra gereken iyilikleri yapacağız.

Belarus’ta da kim ne yapıyorsa yapsın, Türkiye karışmayacak. Türkiye’nin bir toplu iğnesi bile Belarus meselesine alet edilir, kullanılırsa, o Belarus tarafların tamamına mezar olur.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

..