Etiket arşivi: doğal afetler

‘Küresel ısınma yalan!’


13.11.2007 tarihinde, içimizdeki İsrail’in kurumsal gazetelerinden biri olan Hürriyet’in de yayınladığı şu haberi kaçınız gördünüz ve sonrasında neler oldu? Bu iddia ne kadar tartışıldı ve benzeri iddialar Ankebut Ağının dünya genelinde kontrolünde tuttuğu basın ve medya kuruluşlarında ne kadar yer buldu?

Haberin kaynağı şurada (https://www.hurriyet.com.tr/dunya/kuresel-isinma-yalan-7674015) ve bakarsınız. John Coleman’ın söylediklerine, detay kısımları haricinde katılıyoruz. Genel olarak bakıldığında doğruları söyledi ve biz de bunca yıldır bu gerçekleri anlatmaya çabalıyoruz. Dünyanın tabii nizamının (doğal dengesinin) bozulmaya başladığı tartışılamaz bir gerçek. Lakin, John Coleman’ın da dediği ve tartışılmaz kesinlikte gerçek olan husus şudur: “Küresel ısınma dedikleri şeye insanların yol açtığı da büyük bir aldatmacadır.”

Coleman “Birkaç bilim adamı, politik hedeflerini gerçekleştirebilmek için, iklim verilerini taraflı şekilde yorumlayarak, böyle bir fenomen olduğunu ileri sürdü.” demişti ama meselenin arka planı aynı dik duruşla dünya insanlığına söylenmemişti.

Onlar sadece “birkaç bilim adamı” değiller. Son zamanlarda başımıza bela olan Korona dahil bazı bulaşıcı virüsleri, üzerinde hayat olan başka dünyaların dünyamızda bulunan adamları çıkartıp yaydılar.

Hep anlattığım gibi, dünyanın önde gelen devletlerinin idari kadroları arasına, bilim adamlarının ve kanaat önderlerinin, dini liderlerinin arasına sızdılar. Bizden on binlerce sene ileri bilim ve teknolojileri sayesinde ürettikleri biyonik robotlarla dünyamızdaki pek çok kritik ismin yerlerine geçtiler. Pek çok yalan gibi “küresel ısınma” yalanını da onlar yaydılar.

Çünkü…

  • Yağışların giderek daha da azalması ve içilebilir su kaynaklarının hızla yok olması…
  • Dünyanın büyük bir kararlılık ve hızla kuraklaşıyor olması…
  • Durmak bilmeyen depremler, bitmeyen fırtınalar, kasırgalar ve türlü afetler…
  • Uyuşturucu türlerinin kullanılmasının hızla artırılması, ayrıca gıda ve tıp/ilaç sektöründeki oyunlar…
  • Ahlakın, namusun, aile kurumunun yok edilmesi için oynanan oyunlar ve evlenmemiş, çocuk sahibi olmamış insanların sayısındaki artış…

ve daha saymakla çok vakit kaybedilecek hususlar/sorunlar/belalar aslında kasten sebep olunan şeyler. Bunlar, dünyadaki hayatın sanki kendi kendine yok oluyormuş görüntüsüyle hızlıca yok olması maksadıyla uygulanan büyük bir planın kısımları ve safhaları…

İşte bu kadar büyük ve köklü planlarını bozan operasyonumuzun adı da “Ankebut Operasyonu” ve bu operasyonumuzda aslında çökertmek istediğimiz taraf Yahudiler/Masonlar/Satanistler değil, dünyaya düşman olan ve içimize sızan uzaylı türler…

Mehmet Fahri Sertkaya

Giresun’da tsunami – Rüya tabirleri

Murat, [18.12.20 04:42]
Selamün aleyküm hocam

Murat, [18.12.20 04:42]
Ben bugece rüya gördüm

Murat, [18.12.20 04:46]
Rüyamda. Deniz kenarından sular çok çekilmiş ve büyük boşluklar meydana gelmiş sahil kenarlarında .
Daha sonra deniz büyük dalgalar halinde geri gelmeye başladı ve sahil kenarında daki boşlukları doldurmaya başladı.
Daha sonra yerleşim yerlerindeki evlerin önlernine kadar deniz taşmaya başladı .
Deniz ve bulutlar vahşi ve siyah bir şekile yerleşim yerlerini doldurmaya başladı .
Kimisinin arabası suyun içinde kaldı.

Murat, [18.12.20 04:47]
Bende kendi evimde yatağımı ve dolabını ters çevirip beklemeye başladım

Murat, [18.12.20 04:48]
Ertisi sabah uyandığımda deniz çoğu yerleşim yerlerini doldurmuş ve şehir içlerine kadar. Gelmiş

Murat, [18.12.20 04:48]
Ama bana bir şey olmadı

Murat, [18.12.20 04:49]
Ama korktum rüyamda

Murat, [18.12.20 04:49]
Uyanınca ilk size anlatmak istedim hocam

Murat, [18.12.20 04:49]
Tabirini söylermisinz

Mehmet Fahri Sertkaya, [18.12.20 09:26]

Giresun’da önce kuraklık olacak, tabiat/bitkiler büyük darbeler alacak. İnsanlar da zor hallere düşecekler ve içme suyu bulmak bile çok zorlaşacak. Daha sonra ise aşırı yağışlar neticesinde daha büyük felaketler yaşanacak. Sel baskınları, toprak kaymaları ve yüksek sayıda can kayıpları yaşanacak. Sen de orada ikamet ettiğin için bunlardan payına düşeni alacak ve bazı zorluklar yaşayacaksın. Lakin az zararla atlatanlardan ve hayatta kalanlardan olacaksın. Tabii ki tedbirini şimdiden alırsan böyle olacak. Almazsan rüya tebdil olacak ve sen de helak olacaksın.

İstanbul’da yaşanacak musibetler – Rüya tabirleri

Anlaşılan o ki İstanbul’da bulaşıcı hastalıklar iyice artacak, her yeri saracak, yüksek sayıda kişinin ölmesine sebep olacak ve tedbir almaya çalışan dikkatli insanlar bile az ya da çok zarar görecekler.

Rüyada görülen ateş ya da yangın, büyük zarar demektir. Bazen bulaşıcı hastalık, bazen deprem, sel, fırtına gibi tabii afetler, bazen ise düşman bir devletin saldırısı yani savaş demektir.

Rüyada bir yerde ateş/yangın görmek, orada dini-ahlakı tamamen terk etmiş ve cehennemi, cehennem ateşinde yanmayı sonuna kadar hak etmiş kişilerin olduğuna da delalet eder.

Şu rüya, insanların büyük çoğunluğunun, bu güne kadar yaşanan acıları, bela ve musibetleri ve şimdilerde yapılan bunca ikazı hiç umursamadığına da delalet ediyor.

Mehmet Fahri Sertkaya

Başka felaketler, musibetler de geliyor – İstanbul depremi ve daha fazlası – Rüya tabirleri

16 Mayıs’ı 17 Mayıs’a bağlayan gece bir rüya gördüm. Salih rüyalar gördüğümü, bunları büyük bir isabetle tabir edebildiğimi, tabir ettiğimden bir süre sonra gerçekleştiğini, yıllardır bilenler bilirler. Ben şimdi yazayım, herkes istediği gibi değerlendirir, kendi kararını verir ama aralarından akl-ı selim olanlar ise hiç beklemeden tedbirlerini alırlar.

İstanbul’da, ikamet ettiğim ilçede, deniz kenarına yakın ve yüksek binaların arasındaki yollarda, caddelerde endişeyle yürüyorum. “Felaketler geliyor, büyük felaketler geliyor. Daha neyi bekliyorsunuz. Başınıza belalar yağacak. Tedbirinizi alın. Deprem, tsunami ve seller geliyor. Maddi ve manevi tedbirlerinizi alın.” diye yüksek sesle bağırıyorum.

Sonra, sahilden uzakta/içeride kalan mahallelere giriyorum. Oralarda da aynı şekilde bağırıp bir an önce herkesi kurtarmak istiyorum. Sokaklarda beni duyan insanlar, oldukları yerde durup beni hep dinliyorlar ama bağırışımı evleriden duyanlar ise onlardan çok daha fazla sayıda oluyor. Sonrasında bana inanıp da tedbir alanlar oluyor. Rüyanın sonunda “İyi oldu, epeyi yüksek sayıda insan sesimi duydu. Sözlerimi dinlediler, tedbirlerini aldılar. Kurtulacaklar.” diyorum.

Şimdi biraz rüyayı tabir edelim:

Türkiye’nin çok farklı farklı bölgelerinde, şehirlerinde kısa aralıklarla çeşitli fekaketler yaşanacak. Bazı yerlerde sel, toprak kaymaları, bazı yerlerde fırtınalar, bazı yerlerde depremler ve ardından tsunamiler, bazı yerlerde kuraklık ve Türkiye genelinde kıtlık yaşanacak. Özelikle İstanbul’da büyük felaketler yaşanacak. Şiddetli bir deprem ve ardından sahil bölgelerini büyük oranda yıkacak, iç kısımlara ise daha az hasar verecek bir tsunami yaşanacak. Temiz su bulmak da çok zorlaşacak.

Özellikle İstanbul’un Anadolu yakasında depremin ve tsunaminin vereceği hasar daha fazla olacak. Anladığım kadarıyla sadece İstanbul’da binlerce can kaybı olacak. Ve yine rüyayı tabir ederek anlıyorum ki benim bu maksatla yazdığım uyarı yazıları çok yayılacak, çok yüksek sayıda insan duyacak.

Rüyayı tabir ederek şu hususları ise anlamak/bilmek mümkün değil ama akl-ı selim ile tahmin etmek mümkün: Marmaray’ın zaten patlamak üzere olan, kusurlu yapılmış olan tüp geçiti patlayacaktır. Bazı tüneller, metrolar, yeraltı sistemleri/tesisleri yıkılacak hatta sular içinde kalacaktır. Bu kadar felaketler bir memlekette üst üste yaşanırken mutlaka otorite kaybı da olacak, devlet gücü de yetmeyecek, acil yardım da bulunamayacak, kargaşa ve kaos ortamı hakim olacaktır. Bu da yağmaların, kavgaların, cinayetlerin de ardı arkası gelmeyecek demektir.

Kimse de kimseyi kandırmasın, herkes yıllardır farkında ve bekliyor ki büyük bir ilahi temizlik geliyor. Memleket ahlaken, dinen bakıldığında tam bir batakhane görüntüsü veriyorken, bunlardan başka bir şey beklemek ve hala bunun aksine iddialarla tartışmak, ancak helak edilesi hale kadar düşmüş tiplerin işidir. Bu uyarımı isteyen dikkate alır, isteyen almaz ama dikkate almak isteyenlere derim ki devlet gücünden size fayda yok ve şahsi imkanlarınızı seferber ederek tedbirlerinizi alın. Anlamayan, dinlemeyen düşük tiplerle tartışmaya bile vaktiniz yok. Herkes kendi yolunu çiziyor, siz de kendi yolunuzu doğru çizin. Bir yandan maddi/dünyevi sebeplere uyup tedbirler alırken, bir yandan da manevi/dini sebeplere uyarak tedbirler alın. Eksikleri, kusurları, günahları hemen terk edin. Kur’an-ı kerim’in büyük kısmında helak edilen kavimler anlatılıyor. Ehl-i sünnet alimlerinin bu hususları izah eden ve nasıl tedbirler alınması gerektiğini de izah eden yazılarını internette bile kolayca bulmanız mümkün.

Mehmet Fahri Sertkaya

Bir takipçi mesajı:

Bu rüyanın bir değişiğini gördüm anlatayım

Hatırladığım kadarını anlatacağım Pendik sahildeyim deniz çekiliyor sonra geri geliyor diyorum ki herhalde tsunami olacak sonra bir daha çekiliyor ama bu sefer daha çok çekiliyor o ara denizin içinden ayı çıkıyor sahile yakın bir yerde sokağa bakan tarafı camlı olan ama cami gibi kullanılan bir yer var onun içine giriyorum yine oradan çıkıyorum merkezde ki büyük camiye gitmek için tsunami orayı almaz diye o ara sahilde ki iş yerlerine bakıyorum o restoranların olduğu sıraya bunlar çok kötü yerler hepsi gidecek diyorum camiye doğru gidiyorum sonra tsunami onuda aşacakmış hızla pendik köprüsüne doğru hareket ediyorum dolmuşların durduğu yerde arabayla mı gitsem bisikletle mi gitsem tsunami den kurtulurum hesabını yapıyorum hatırladığım kadarıyla her ikisiylede gidiyorum tsunami arkamda pendik köprüsünün alt tarafında ki üst geçide kadar geliyor

Mfs: Bu kadar olur diyorum. Ben de zaten Pendik’te ikamet ediyorum. Rüyada da kendimi Pendik’te sahil bölgelerinde ve sonra iç mahallelerde görüyorum. En büyük hasarın Anadolu yakasında ve en çok da Pendik’te olacağını anlamıştım ama insanlar panik olmasın diye yazmamıştım. Belki de yazılması gerekiyordu da böyle oldu.

Memleketi saran fırtına…

Bundan 6-7 ay önce, cezaevinde iken ben de bir rüya görmüştüm.

Kapalı bir mekandayım. Sanki büyük bir fabrikanın çok büyük, tek katlı ve ortasında kolonlar olmayan kısmı kullanım dışı bırakılmış da ben oradayım. Hangar gibi desem değil, daha da büyük bir yer. Ben onun orta kısmında yan duvarlardan birinin dibinde ve dışarı dönük olarak bakıyorum.

Ortam karanlık ve tam bir felaket karanlığı, fırtına karanlığı gibi. Elektrik, aydınlatma falan yok. Önümdeki duvaraya bakıyorum ki sağ yanımda bir kapı var. Kapı ahşap değil, Büyük bölümü camdan oluşan, zayıf ve doğrama bir kapı. Sola doğru bakıyorum ki kapının bana göre solunda bir cam çerçeve var. Bu, mağazaların büyük, tek parça, ortakayıtsız vitrin camları gibi.

Ben kendimi şu şekilde görüyorum. Sağ elimi kapının arkasına destek olarak bastırıyorum. Sol elimi de soldaki çok büyük camın arkasına destek olarak bastırıyorum. Tam o anda dışarda çok ama çok şiddeti bir fırtına çıkmış olduğunu anlıyorum.


Ben içeride olduğum ve dışarı çıkmadığım halde rüyada fırtınanın şiddetini anlıyorum, içimde hissediyorum. “Ne kadar da şiddetli. Şimdi bütün Türkiye’yi mahvedecek” diyorum.

Sonra kapı dar olduğu için olsa gerek onu tutabiliyorum ve dışarıdan içeri gelen fırtına baskısı kapıya zarar vermiyor. Lakin aynı anlarda o vitrin camı büyük baskı altında kalıyor ve içe doğru göbek yapıyor. Normalde cam kırılır ama kırılmayıp içe doğru eğriliyor. Ve camın sağ yanında, camla oturduğu çerçeve arasında üç karışlık bir açıklık oluyor. Göbek yaptığı halde aynı açıklık solunda olmuyor. Ben, “Bir keramet var galiba. Normalde bu açıklıktan fırtınanın içeri sızması lazım ama sızmıyor” diye düşünüyorum.

O anda arkama bakıyorum ki 8-10 yaşlarında 8-10 çocuk var. Yüzleri gösterilmeyen çocukların bazısı erkek çocuğu, bazısı kız çocukları.

Ve sonra bir anda sahne değişiyor, ben kendimi Amerikan cipleri gibi çok geniş bir lüks cipin içinde görüyorum. Yoldayım ve fırtınanın esip geldiği yöne doğru yol alıyorum. Bir fark ediyorum ki sanki yaz günü, tertemiz havada yol alıyormuş gibiyim. Ne sarsıntı duyuyorum, ne gürültü duyuyorum ne de arabanın sallandığını ve zorlandığını görüyorum. Çok güzel ve sorunsuz bir şekilde yoluma devam ederken arkama dönüp bakıyorum ki çocuklar da arka koltuklardalar.

Yola devam ediyorum. Bir yere geliyorum ve oranın fırtınanın başladığı yer olduğunu biliyorum. Fırtınanın başladığı yerin de arkasına geçtiğimi, fırtınayı arkamda bıraktığımı anlıyorum. Bir bakıyorum ki orada askerler ve birkaç askeri araç var. Araçlarından inmişler, ayakta bekliyorlar. Onların, yabancı bir ülkenin askerleri olduğunu anlıyorum. Arabadan iniyorum. Çocuklar da iniyorlar. Yabancı askerlerle biraz konuşuyorum ve sonra onlar yanımdaki çocuklara İngilizce konuşmaya başlıyorlar. “Bu çocuklar İngilizce bilmezler. Sizi anlamıyorlar. Türkçe konuşun” diyorum ve uyanıyorum.

Mehmet Fahri Sertkaya