Etiket arşivi: Aşı Oyunları

Korona virüsü milli güvenlik meselesidir…

Türkiye’de korona virüsü iddia edildiği kadar yaygın değil. Bilerek/kasten abartılıyor. Hem de çok abartılıyor.

Zaten en başından beri korona virüsünün öldürücülüğü kısmı da aşırı derecede ve kasten abartıldı. Çoğunlukla virüs değil, kasten uygulanan yanlış tedaviler öldürdü, öldürüyor. Son zamanlarda insanların korona virüsü konusunda dikkati, tedbiri daha da arttı. Temizliğe daha çok dikkat ediliyor. İyi beslenerek virüslere karşı güçlü bir bünyeye sahip olmaya çalışanlar da iyice arttı. Beden temizliğinden sonra mekan ve araç temizliğinde de epeyi mesafe alındı. Korona virüsünün bulaşmasının ardından tedavi kısmında kasten yapılan yanlış müdahalelere karşı sağlık çalışanlarında da büyük tepki oluştu ve faydalı müdahale edenlerin sayısı artı. Netice olarak hem virüsün bulaşması azaldı hem de bulaştıktan sonra sağ kurtulanların sayısı arttı. Öyle ise nedir şu yaşanan son derece tuhaf hava? Sosyal medyada on milyonlarca TC vatandaşının tepkisini yasaklayarak, kısıtlayarak, dünya genelinde oynanan bu kirli oyunu devam ettirmeye çalışmanın kime, ne faydası var?

Bu korona virüsü oyunları artık sıktı. Hala daha fazla kısıtlamadan ve kapatmadan ve yasaklamadan bahsedenlerin niyetleri sorgulanmalı. Hala aşı dayatanların da niyetleri sorgulanmalı.

En başta da aşı karşıtlarına sert karşılıklar verebileceği hayallerine kapılmış olan, iyice küstahlaşmış olan, kendini bu milletin üzerinde zan eden ve millet tokadının gölge gibi peşinde gezdiğinin şuurunda olmayan Tayyip’in niyeti sorgulanmalı. İş adli makamlara da aksettirilmeli. Anayasa uzmanlarının görüşüne göre Tayyip’in an itibariyle hukuki dokunulmazlığı yok.

Olsaydı bile yoktu, çünkü diplomaların sahteliği ve o makamda gerçekten/resmen bulunmadığı somut delilleriyle ispatlı olduğu için yine de yargılanmasının önünde bir mani yok.

Tayyip’in de aşı üzerinden çevirdiği çok sayıda kirli işler var. Derhal yetkili adli makamların müdahalesi gerekiyor. Bu konu milli güvenliğimizi alakadar ediyor.

Mehmet Fahri Sertkaya

Korona virüs ve aşı oyunları…

Herkes tartışıyor, “Laboratuvar ürünü olan Covid-19’u ABD mi üretti yoksa Çin mi üretti.” diye…

Aslında ikisi de üretti. Daha önce de bu konuda birkaç satır yazmıştım. Bu virüs önceleri ABD’de üretilmeye başlandı ve sonra Çin’de Vuhan’daki o meşhur laboratuvara götürülüp oradan yayıldı. Hatta daha önce yine yazmıştım, aynı anlarda İspanya’dan da yaydılar.

Bunları yapanlar ABD ve Çin devletlerinin resmi kimlikli adamları olabilirler ama oyun içinde oyunlar vardı, var.

Yeşiller, hem ABD içindeki hem de Çin devleti içindeki adamlarını bu işte kullandılar. Hem de daha başka devletlerdeki adamlarını da daha az oranda olsa da kullandılar. Covid-19, bu güne kadar dünyamızda yayılmış yüzlerce bazı başka virüsler gibi uzaylılar tarafından üretildi, programlandı. Bu defa fark şu ki çok kapsamlı ve büyük ve uzun süreli bir plan yapıldı.

Yeşiller, bütün dünya insanlığına düşmanlar ve toplu bir yok oluş istiyorlar. Dünya insanlığı, gezegenine kıymet vermemiş, sahip çıkmamış, korumamış ve hor kullanmış ve bunun neticesi olarak da küresel ısınma yaşanmış, hayvan türleri yok olmuş, iklimler bozulmuş, kutuplarda buzullar erimiş, tabii felaketler hakim olmuş ve dünyada hayat sona ermiş gibi görünsün istiyorlar. Bunun için dünyada güçlerinin yettiği her şeyi düzenleyip yönlendirirken, bir yandan da sık sık virüsler yayıyorlar.

Bir yandan virüsleri yayıp zarar verirken, bir yandan da bu virüslere karşı geliştirildiği iddiası ve aşı ismiyle bazı kimyevi maddeler yayıyor ki darbe üstüne darbe vurmak için…

“Biontech Pfizer aşısı” denilen şey de bunlardan sadece biri…

Covid-19’u laboratuvarda üretirken şu şekilde programladılar ve şunları hedeflediler:

  • İleri yaşlarda olup da sürekli olarak devletlerin sigorta sistemine, sağlık sistemine, belediyelere ve bütün resmi kurum ve kuruluşlara yük olduklarını düşündükleri dünya insanlarını önden öldürmek.
  • Yaşlıları öldürerek, insanların arasında tecrübeli, bilgili, gün görmüş, iyi niyetli, ağır başlı ve denge unsuru olan tabakayı yok etmek. Böylelikle maddi, manevi, ahlaki dengenin daha da hızla sarsılmasını sağlamak. Dünya insanlarını daha da maddiyatçı, hoş görüsüz, kavgacı, sert davranışlı hale getirmek.
  • Dünya insanlarından genç ya da orta yaşlarda olup da bağışıklık sistemi zayıf olanları ve de ciddi rahatsızlıkları olanları hızlıca öldürmek. Böylece dikkat çekmeden ve ani/sert tepki ile karşılaşmadan nüfusu kısa sürede kırmaya çalışmak.
  • Dünya insanlarını ilaçlara bağımlı hale getirmek. Bu sözde ilaçlarla hem para kazanırken, kontrolleri altındaki devletleri ve dev şirketleri ihya ederken hem de insanların genetik kodlarını bozmak.
  • Yasaklamalarla, kısıtlamalarla dünya üzerindeki normal faaliyetleri engellemek. Bu vesileyle insanları yalnızlaştırmak, bilişim teknolojilerini daha fazla kullandırıp oradan bütün faaliyetlerini izlemek ve onların kabullenişlerini yapılan/yayılan yayınlarla yönlendirmek ve dönüştürmek. Bu vesileyle aile, akraba, arkadaş ziyaretlerini/bağlarını kopartmak. Geçim temini için yapılması zaruri olan çalışmaları, imalatı, ticareti baltalamak ve dünya insanlığının toptan ve çok sert bir felakete sürüklenmesini sağlamak.
  • Panikler, yasaklamalar, kısıtlamalarla, basın ve medya baskısıyla sağlanan olağanüstü hal ortamında, virüs bulaştığı iddiasıyla hastahanelere dolacak yüzbinlerce insanı organları için öldürmek ki bunu büyük çapta yaptılar ve halen yapıyorlar.

Bunlar, onlarca senedir dünyamızdaki temizlik malzemeleri sektörünü hatta kozmetik sektörünü bile dünya insanlığının felaketi olacak mahiyette şekillendirdiler. Bu konularda çok tecrübesiz ve çok acımasızlar.

Hülasası şudur ki çıkartılan/yayılan virüslerle aslında bir dünya planlaması, bir insanlık planlaması hedeflediler ve epeyi de yol aldılar. Lakin bunun bir de sözde aşılar kısmı var.

Çin’den olsun, Almanya’dan olsun, başka ülkelerden olsun, fark etmez.

Bu uzaylı türler, virüsü yaydıktan sonra şimdilerde yaymaya başladıkları sözde aşılarla daha da acımasız şeyler planlıyorlar.

Bu sözde aşılar, en öncelikli olarak dünya insanlığının genetiğini değiştirmek için programlandılar. İnsan beyninin faaliyetlerini sınırlamak. İnsanları daha idraksiz/şuuru zayıf hale getirmek… İnsanların daha bencil ve saldırgan tavırlar sergilemesini sağlamak… İnsanları kısırlaştırmak ve nesli azaltmak… Hormonal dengeyi bozmak…

Aşı denilen ve insanlığı perişan etmek için hazırlanmış o kimyevi maddelere mecbur ve mahkum değiliz.

Birçok hükumet yazdıklarımı dikkate alıp da Covid-19’a karşı terkipler hazırlattı ve faydalı olduğu hemen görüldü. Bu liderler, bu terkibie birkaç şey daha ekleterek oluşturdukları karışımları ilaç alternatifi olarak milletlerine de duyurdular ve yaşanana kendiler hala inanamıyorlar.

Bu gibi virüslere karşı kullanılacak terkip aslında nispeten çok basit ve masrafsız bir terkip… Artık bunu, bütün hükumetler bir şekilde milletlerine duyurmalı.

İyi kalitede kurutulmuş kuru incir küçük küçük doğranacak ve hakiki zeytin yağına katılacak. Ardından bu karışıma çörek otu yağı ve nane yağı katılacak. Bir hafta kadar serin ve güneş görmeyen yerde bekletilecek ve sonra sabahları bir ya da iki kaşık bundan yenilecek. Yerken yağ karışımı da bol miktarda mideye girecek.

İmkanı olanlar bu karşıma limon yağı, portakal yağı, ceviz yağı ve fındık yağı da katarlarsa daha da tesirli, faydalı olur.

Denemesi zor değil. Deneyen hükumetlerin aldıkları netice gözler önünde. Bakmayın kendi ülkelerindeki bilmem hangi şahsın mucizevi terkibi diyerek duyurmalarına. Onların hepsi bu dünyaya duyurduğum terkibe dayalı ve faydası hemen görülmüş şeyler.

Mehmet Fahri Sertkaya

Farklı dinlere, farklı siyasi görüşlere, farklı fikirlere tamam ama…

  • Terörün her türlüsüyle arasını ayırmamış
  • İnsanlığın tamamına uygulanmak istenen virüs, aşı ve benzeri art niyetli projelere karşı dik durmamış
  • LGBT midir ne mel’unluktur, o pisliğe karşı insan gibi durmamış ve utanmadan müdafaa edebilmiş, meydan verebilmiş kişilerle ve kesimlerle bundan sonra hiçbir yakınlığımız, ortak noktalarda buluşmamız olmayacak.

Terörü, ibneliği, bütün bir milletin genetiğinin değiştirilmesini bile meşru görebilen, umursamayan hatta buna meydan vermek isteyen kişileri insan türünden saymıyoruz, saymayacağız.

Hiçbir şekilde saygı duymuyoruz, duymayacağız!

Mehmet Fahri Sertkaya

“Aşının sonuçlarını kesinlikle bilmiyoruz. Çünkü ilk kez insanlar üstünde deneniyor”

Paris’te bir hastanenin bulaşıcı hastalıklar bölüm başkanlığını yapan Fransız Prof. Christian Perronne:

“Aşıların geliştirilmesi ve değerlendirilmesi aceleye getirildi ve şu ana dek bu aşıların etkinliği ya da tehlikeleri hakkında hiçbir bilgi ve belge yayımlanmadı. Sadece bu endüstriyel ilaç firmalarının yaptıkları basın açıklamalarına sahibiz.

İşin en kötü yanı da, bize sunulan bu ‘ilk aşılar’ aslında aşı değil, gen tedavisine yönelik ürünlerdir. Vücudumuza enjekte edecekleri ribonükleik asitler, kendi hücrelerimizin virüsün parçalarını üretmesine neden olacak. Bu tür bir aşının sonuçlarını kesinlikle bilmiyoruz, çünkü ilk kez insan üzerinde deneniyor.”

Fransız doktor Perronne: “Bu aşılarda GDO’lu domates gibi olacağız”

Perronne: “Vücudumuza enjekte edilecek yabancı bir RNA, DNA’mızı kodlayabilir ve daha sonra kromozomlarımıza entegre olabilir. Bu nedenle, genlerimizi kalıcı bir biçimde dönüştürme konusunda gerçek bir risk var. Spermlerin ya da yumurtaların nükleik asitlerini değiştirerek bu genetik modifikasyonların çocuklarımıza, gelecek kuşaklara dahi aktarılma olasılığı var.

Gerçeğe aykırı olarak ‘aşı’ diye adlandırdıkları bu gen terapisini destekleyenler ve teşvik edenler, sadece Fransızları değil, diğer tüm dünya vatandaşlarını kobay olarak kullanmak niyetindeler. Mısır ya da domates gibi genetiği değiştirilmiş ürünlerden olmak istemiyoruz.

Dehşete düşmüş durumdayım, çünkü her zaman aşılardan yana oldum ve aşı politikalarını oluşturan kurumlara yıllarca başkanlık ettim. Bugün bu son derece endişe verici plana dur demeliyiz. Louis Pasteur mezarında ters dönmüştür.”

“Bir terzi düşünün…”

İtalyan gazeteciler, “Mutasyona uğramış korona virüs için aşıları ne zaman test ettiler, ne zaman olumlu sonuç aldılar? Ortada açıklanan hiçbir resmi veri yokken böyle bir açıklamayı nasıl yapabiliyorlar?” sorusunu Dr. Stefano Montanari’ye yönelttiler.

Montanari şöyle dedi:

“Bir terzi düşünün diktiği elbisenin 1.90 boyundaki bir insana, 1.50 boyundaki bir insana, 120 kilo olan bir kişiye, 60 kilo olana kişiye de uygun olduğunu söylüyor. Durum bundan ibaret… Farklı ülkelerde farklı ilaç şirketleri tarafından üretilmiş bu aşıların hepsinin aynı olduğu düşünülemez. Bu aşılarda kullanılan mikro organizmalar ile ek maddelerin listesini istemek ve bağımsız laboratuvarlarda bu aşıların analizlerinin yapılabilmesi için numune talep etmek hakkımızdır. Aşı yaptıran kişiye imzalattırılan medeni ve cezai dokunulmazlık belgesi bu aşıları reddetmek için yeterli kanıttır aslında.”