Web Analytics

Nedir bu öteleme, nedir bu rahatlık

Sahaya bakıyorum da aradığım manzarayı göremiyorum. Nedir bu öteleme, nedir bu rahatlık, nedir bu özgüven böyle… Neyi bekliyoruz gerekenleri yapmak için, anlayamıyorum ben… Her şeyi bu kadar hazırlamışken, yaşanabilecek her türlü senaryoya hazırlanmışken neden, ne için, kimi, neyi bekliyoruz.

Ben mesajımı vermiştim. Artık konseylerin içindeki karar ayrılıklarından çok daraldım. Bu böyle gidecekse, ne şiş yansın ne kebap ayarıyla ya da bir ileri iki geri adım ayarıyla yol alınabileceği kanaati hakimse, biz bu saçma sapan işe hiç karışmayalım ve yolumuza bakalım.

“Mfs onlarla yol alamaz, kısa sürede araları bozulacaktır.” diye kendinden emin şekilde planlar yapıp beklemeye geçmiş çok sayıda ülke ve lider var.

Sahada benimle beraber hareket eden vatanseverler de şaşkınlar, sahadaki manzaradan memnun değiller. Bir de bu dengeler arasında vatansever kişileri de oyundan aynı anda düşürebileceğine inanmış, planlarını buna göre yapmaya çabalayan, bu nedenle de işleri ağırdan alan üst isimlerin olması, her şeyi berbat edecek gibi duruyor.

Herkes duruşunu bir gözden geçirsin, nihai kararını verip ona göre dik dursun ve biz de ya tamam ya devam diyelim.

Evrim teorisinin cenaze merasimi…

Evrim teorisinin cenaze merasimi…

Maymunlar aslında evrim teorisinin dibine dinamit koyan hayvanlar.

Günümüzden yaklaşık 55-65 milyon öncesinde, dünyamızda kendi bünyesinde çok yüksek bilim ve teknoloji gelişmişti. Bu bilim ve teknoloji başka dünyalardan nakille elde edilmemiş yani uzaylılardan temin edilmemişti.

Dünya insanları o vakit genetik biliminde de adeta uçuşa geçmişlerdi. Dinozorlar, kuş ve sürüngen türlerinin genetik kodlarının birleştirilmesi ile türetilmişti. Sonra başa bela olduklarında soyları kurutulmuştu. Cadı Makisi ise baykuşla maymunun genetik kodları birleştirilerek türetilmişti. Daha önce yazmıştım ki bu süreçte, tabiatta var olmayan binlerce yeni hayvan türü türetilmişti. Bunların çoğu da “ayar tutmamış hayvanlar” listesindeler.

O zamanlar da maymunlar vardı ama bu kadar çok maymun türü yoktu. Üstelik zamanın maymunları insanlara bu derece benzemiyordu.

O kadar çok denemeler yaptılar ki bütün hayvanların kodlarını birbirleri ile karıştırmaya doğru gittiler.

Maymunu da ele aldılar ve maymunun kodlarını hangi hayvanların kodları ile birleştirerek denemeler yapabileceklerine baktılar. Sınır tanımaz bir şekilde dünyanın tabiatına, canlıların gen kodlarına darbeler vurdular.

Bir an geldi maymunlarla insanların genetik kodlarını bile bir seviyede birleştirdiler. Hatta bir zaman geldi, maymunlarla başka dünyaların insanlarının genetik kodlarını da birleştirdiler. Bunun neticesinde insanlara aşırı derecede benzeyen maymun türleri türedi.

Bir vakit maymunlarla insanların gen kodlarını birleştirmede çok ileri gittiler ve çok daha insansı görünen ve davranan maymunlar da türettiler. Bunlar da tıpkı dinozorlar gibi başlarına bela oldu ve çok fazla insansı olan bu maymun türünün soylarını kuruttular.

Maymunlarla diğer hayvanların kodlarını birleştirerek türettikleri her canlıyı yaşatmadılar. İlk bakışta bile ayar tutmamış görünenleri zaten öldürdüler. Bunların çiftleşip çoğalmasına izin vermediler. Lakin türettikleri binbir türlü canlıyı tabiata bıraktılar ve bir de bunlar tabiatta birbirleri ile çiftleşip çoğaldıkça canlı türleri daha da çoğaldı.

Yani bir evrim yaşanmadı, insanlar maymundan türemedi ama insansı maymunlar insan genleri eklenerek genetik mühendisliğiyle türetildi.

Ve günümüzde bir çok maymunun adını bile isabetli koyduk da gerçek hikayesini tam çözemedik. Şu resimlerini gördüğünüz maymun türüne “Siyah aslan maymunu” deniyor. Söz konusu zamanda maymunla aslanın genleri birleştirilerek bu tür türetildi. Dünyada hiçbir ara form olmadığı gibi bu tür de bir ara form değil. Bu tür de genetik mühendisliğinin eseri…

De Brazza maymunu

De Brazza maymunu denilen bu maymun türü, maymun kodlarının kokarca, koala ve insan genetik kodlarıyla birleştirilmesi neticesinde türetildi.

Kırmızı uluyan maymun

Daha çok Venezuela, Kolombiya, Ekvador, Peru ve Brezilya’daki batı Amazon Havzasında görülen ve “Kırmızı uluyan” ya da “Kırmızı uluyan maymun” denilen bu maymun türü de genetik mühendisliğinin eseri…

Maymunla aslanın kodları birleştirilerek türetildi ama aslandan fazlaca kodlar alınmadı.

Maymun kodlarının mandarin ördeği, papağan, kurt başta olmak üzere türlü türlü tropikal hayvan türlerinin kodları ile karıştırılması neticesinde türetildi.

Tabiatta, genetiği oynanarak türetilmiş onbinlerce hayvan türü var. Şu şekilde paylaşımları art arda onbinlerce adet yapmak da mümkün. Lakin gerek yok. Zaten bu yazılarla öncelikle dünya üzerindeki alakalı kişileri muhatap alıyorum ve onlara bu kadarını anlatmak yeterli. Gerçekten dürüst bilim adamları, dürüst yöneticiler ve eğitimciler iseler, bundan sonrası onların işi…

Çıkıp insanlığa geçmişte de çok yüksek, günümüzdekinden bile çok yüksek bilim ve teknoloji çağları yaşandığını, göz ardı ettiğimiz gerçeğin bu olduğunu, bunu kabul etmediğimizde sorulara cevap bulunamadığını, evrim teorisinin dünyadaki din ve insanlık düşmanı Satanistlerin bir aldatması ve hatta dayatması olduğunu, bu teorinin bilimsel hiçbir temelinin olmadığını ve alakalı bütün gerçekleri ilan etmeliler.

Ellerinde, tabiattaki canlılara bu gözle bakarak sırlarını çözerek kadar bilim ve teknoloji var. Bunu yapmak onların vazifesi.

Deve, at ve keçinin genetik kodlarını oynayıp birleştirerek lama dediğimiz hayvan türünü türettiler.

Kanguru dediğimiz tür tabiatta yoktu.

Tavşan, ceylan ve mirketin genetik kodları birleştirilerek sonradan türetildi.

Ayar bozmakta o kadar ileri gittiler ki genetik mühendisliği sayesinde birçok hayvan türünün şeffaf türlerinin de meydana gelmesini sağladılar.

Tabiatta şeffaf türler hiç yoktu. Hepsi sonradan türetildi. Günümüzde de canlıları şeffaflaştırmanın yolu bulundu, denemeleri başarılı oldu ve bu hususta bazı bilimsel yayınlar da yapıldı.

O zamanlarda daha da ileri gittiler, sonradan türetilmiş bir hayvan türü olan denizatlarının erkeğinin hamile kalmasını sağladılar. Aslında erkeğin hamile kalmasını çok yüksek sayıda hayvan türünde sağlamak istediler ama netice alamadılar. Denemelerde denek hayvanlar hep öldüler.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Rasim Öztekin…

Ne kendi etti rahat, ne aleme verdi huzur
Yıkılıp gitti cihandan dayansın ehl-i kubur

Gizli bir Satanist Yahudi, azılı, sinsi Türk ve İslam düşmanı,vatan haini Rasim Öztekin de hakikati gördü.

Darısı aynı ekipteki diğerlerinin başına…

Kadere bak

Sık sık ‘Yok onu çarpıyormuş, yok bunu çarpıyormuş, fasa fiso…’ deyip duruyordu. Kardeş Payı dizisine ufak ufak vurduğum paylaşımları görünce de aynı cümleleri kurmuş.

Bkz.

Mehmet Fahri Sertkaya

Özdemir Erdoğan: Zeki Müren kötü örnek olmadıysa LGBT’ler nereden çıktı?

Sanatçı Özdemir Erdoğan, Zeki Müren’le ilgili yaptığı yorumlara yenisini ekledi. Sabah gazetesi yazarı Tuba Kalçık’a değerlendirmelerde bulunan Erdoğan’ın kendisine yönetilen sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

  • İtiraz ettiğiniz nokta nedir?
    “Üstat neyzen Niyazi Sayın, Zeki Müren için ‘Müzik ortamımıza atılan atom bombasından farksızdır’ diyor. Ben de katılıyorum bu sözlere. Zeki Müren’in kadın çağrışımlı makyajları, kıyafetleri, mini eteği, halktan ve yönetimden hiçbir tepki almadı. Televizyonun en önemli reyting saatlerinde, halkımız, çocuklarıyla birlikte ailece bu gösteriyi izledi. Çeşitli sahnelerdeki klasik müziğimizin kalitesini çok aşağılara çeken taklitlerine ne demeli? Şimdi bazıları ‘Benim çocuğuma bir şey olmadı’ diyor ama en sıradan bir psikolog bile çocukların herhangi bir tanımlamaya sığdıramadıkları bu obje karşısında etkilenebileceklerini kabul eder. İşte benim de itirazım bu noktada başlıyor, eğer kötü örnek olmadıysa, her toplumsal harekette, alakalı alakasız çok renkli bayraklarıyla boy gösteren LGBT’ler nereden çıktı, bunu görmek lazım.

  • ‘Türk milletinin askeri karakterini yumuşatmak için kullanıldı’
  • Siz Zeki Müren’e Paşa denmesine de itiraz ediyorsunuz değil mi?
    “Tabii ki. Paşalık Türk Silah Kuvvetleri’ndeki en üst makamlarından biri. Böyle değerli bir makamının Müren için söylenmesi doğru değil. Paşa lakabı bilinçli şekilde seçilerek kullanıldı bence. Zeki Müren vasıtasıyla milletin sosyal ve askeri karakterini yumuşatmak istedi emperyalistler. Bunu da Müren üzerinden yapmaya çalıştılar.
    Aslında Müren de bu noktada kullanılmıştır. FETÖ tuzağından önce kültür değerlerimiz kullanılarak yapılan en sinsi sabotajdır bana göre. Zeki Müren konusunda son noktayı koymak için Günaydın’a konuşuyorum. Son olarak şunları söylemek istiyorum; sıradan bir müzisyen olarak kalmayı, ömrüm boyu starlığa tercih ettim. Radyasyonları temizlemeye devam edeceğim. Türkiye ütopyalar ülkesi olmayacaktır.”

  • Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamaların arkasında olduğunu belirterek “Ülkemizde kültür adına söz söyleyen, yazan çizen, satılmamış, namuslu ve cesur eleştirmen kalmadığından, bu görev birkaç sanatçı arkadaşımla bize düştü” dedi.
    Erdoğan, gıyaplarında yalan yanlış haberlerin yapıldığını ileri sürerek “Korkakça arkamızdan konuşuyorlar. Bu bir itibar suikastıdır. Serbest ekonomilerde genel prensip, değerler üretip ülkeye maddi manevi kazanç sağlamaktır. Bizde tam tersi yapılıp emperyalizme hizmet ediliyor” diye konuştu.

Ahtapotlar ve timsahlar bizim dünyamıza başka dünyalardan getirildiler…

Ama çok uzak geçmişte bir zamanda, bugünkü gibi değil, günümüzdekinden çok çok daha ileri bilim ve teknolojinin geliştiği bir zamanda, dünya insanları genetik biliminde adeta uçuşa geçmişlerdi. Ahlaki, vicdani, dini sınırları tanımaz olup da tutup hayvan türlerinin genetik kodlarını birleştire birleştire binlerce yeni tür hayvan türetmişlerdi.

O binlerce hayvan türünden biri de cadı makisi de denilen şu gördüğünüz hayvan türü…

Cadı makileri söz konusu o zamanda genetik mühendisliği ürünü olarak, baykuşlarla maymunların genetik kodları birleştirilerek türetilmişlerdi. Açıkça gözler önündeki istedikleri gibi bir ayar tutturamadılar, aralarında küçük farklılıklar olan çok fazla sayıda genetik kod birleştirme denemeleri yaptılar ve bu da birbirine çok benzeyen ama farklılıkları da bulunan birçok cadı makisi türü türemesine sebep oldu.

Cadı makisi denilen bu hayvan türü kuş beyinli bir hayvan türü… Yani beyinleri çok küçük ve gözleri bile beyinlerinden büyük. Kafalarının hareket kabiliyeti tıpkı baykuşlar gibi. Ağaçlarda ve ağaç dallarında durabilişleri, tüyleri, gözleri, görme kabiliyetleri hep baykuşlardan gelen genetik kodlar sayesinde… Günümüz bilimi bu tür hayvanları inceleyip de genetik mühendisliği ile türetildiklerini kesinlik derecesinde anlayabilecek seviyede ama başka bir eksik var ki o da ahlak/namus…

Tutup bu hayvanları da evrim aldatmacası ile açıklamaya kalkmak, primat demek, hiçbir somut bilimsel delile dayanmadan üfürdükçe üfürmek, ne kadar büyük bir ahlaksızlık. Çok ileri bilim ve teknolojiye sahip olduklarında sınırları aşıp tabiatın nizamına müdahale eden o zamanın insanları bile günümüzün evrimcilerinden belki de daha namusluydular.

https://ok.ru/video/2555630327185


Hiçbir memelide ondaki özellik yok

ABD’nin California Üniversitesi’nden Marissa Ramsier’in başında olduğu araştırma grubu, “cadı makigiller” olarak da bilinen küçük canlının, 20 kilohertz’in üzerinde ses çıkardığını ve bu frekanstaki sesleri algılayabildiğini tespit etti.

Bilim adamları, aralarında yarasa, balina, evcil kedilerin bulunduğu birkaç memeli türünün bu frekans aralığında ses çıkarabildiğini ancak bu konuda Filipin Tarsier’ine yaklaşamadıklarını belirtti.

Filipin Tarsier’i, bir tehdide karşı uyarıda veya cırcır böceği avına çıkmak için çağrıda bulunurken, 70 kHz civarında ses çıkartıyor ve 90 kHz’in üzerindeki sesleri algılayabiliyor. Biology Letters dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bu frekans aralığı memeliler için ölçülen en yüksek rakamları ortaya koyuyor.

Çin’de bulunan bu 55 milyon yıllık cadı makisi (tarsiyer) fosili, milyonlarca yıl önce genetik mühendisliğinde sınır tanımayarak, yırtıcı kuşlarla sürüngenlerin genetik kodlarını birleştirmek yoluyla dinozorların türemesine bile sebep olan insanların, maymunların ve baykuşların genetik kodlarını birleştirerek cadı makisi dediğimiz bu türün türemesine de sebep oldukları ihtimalini çok güçlendiriyor.

Çok yanlış bir şekilde kendilerine bilim adamı denilen evrimci üfürükçüler, on yıl boyunca bu fosili incelediler. Fosilin topuk ve ayak kısmındaki bazı farklılıklar nedeniyle hemen bunu safsatalarına araç etmek, dünyada “bilimsellik” maskesiyle sergiledikleri din düşmanlığını artırmak istediler. Bu fosilin insanlarla primatlar arasındaki sözde ara geçiş formu olduğunu ilan ettiler. Oysa dünyamızın tabiatında/yaratılışında var olmayan cadı makileri, milyonlarca yıl önce genetik mühendisliğiyle türetilirken çok yüksek sayıda denemeler yapıldı ve birbirinden ufak farklılıkları olan muhtelif cadı makisi türleri türetildi. Hepsi bu…

Dünyada insanların da hayvanların da “ara geçiş formu” yok, hiç olmadı. Bilimsel temellere dayanan namuslu/ahlaklı bir bilim adamının bu fosili ara geçiş fosili ilan etmesine meydan yok.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

.