(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)
Cehennemliklerin başlarına bekçi tayin edilmedik. Her kul, kendi sonunu belirleme hürriyetine sahiptir. Biz, ikaz ederiz, anlatır öğretiriz. Bunu tekrar tekrar da yaparız. Hiçbir ücret de beklemeyiz. Sırf Allah rızası için bunu yaparız.
Baktık ki olmuyor, onları kendi akıbetlerine bırakırız. Annemiz, babamız, evladımız bile olsalar… Hatta baktık ki varlıkları iyice devlet, millet, ümmet hatta gelecek nesiller için tehlike oluşturuyor, topluca cehennemlerine kavuşmaları için ne yapabileceğimize de bakarız.
Bir kez daha emin oldunuz ki “nizam tesis edilene kadar” ve Türkiye, milli güvenliğin tesis edildiği bir gerçek hukuk devleti olana kadar, resmi yetkililere ve onların talimatları ile hareket eden bilim adamlarına asla itibar edilmez.
Ne kadar da kendimden emin halde yazdım, Kayseri’de riskin bitmediğini ve neler oluyor, takip ediyor musunuz…
Hani o Naci Görmez nerede? Peşimden hemen açıklamalar yapıp bana inat cümleler kurmayı biliyordu, şimdi çıkıp açıklasın Kayseri’de aslında neler döndüğünü?
Türkiye’de yeni fay hatları tespit edildiğine dair resmi açıklamalar ya da bilim adamlarının ağzından, kaleminden yaptırılan açıklamalar bile büyük oranda yalan… Halkı ayakta uyutmaya çabalıyorlar. Herkes tarafından açıkça görülebiliyor ki Türkiye’nin fay hattı bulunmayan yerleri de sallanıyor. Hem de çok şiddetli depremler oluyor ve dahası, tekrar tekrar oluyor. Kamu idaresi ise Kandilli’nin, depremlerin şiddetine dair açıklamalarına bile müdahale ediyor. Dürüst bütün bilim adamlarının şu anda buldukları her imkanla halka seslenerek “Ey halkım! Bu yaşananları mevcut bilimsel kabullenişlerle anlatmamız mümkün değil. Birileri ileri bilim ve teknikle mi bir şeyler yapıyor ya da bilim dışında sihirli bir teknik mi var, bunu bilemeyiz ama olağandışı hadiseler sürekli yaşanıyor. Son süreçte yaşanan depremlerin bilimsel bir izahı bizde yok” demeleri gerekiyor.
AFAD üzerinden bile depremlerin akıl almaz şiddetini gizlemeye açıkça teşebbüs ediyorlar ve suç üstü olmuş vaziyetteler. Konu, milli güvenliğimizi ilgilendiriyor ve Türkiye hukuk devleti olsaydı en tepeden aşağı doğru binlercesi derhal tutuklanmıştı. Naci Görmez de medya maymunu Celal Şengör de tutuklanmıştı. Resmi yetkisi olmayıp medya ve sosyal medya üzerinden tesirli yönlendirmeler yapanları bile toplanmıştı, tutuklanmıştı. Çünkü ortada organize halde ve vahim seviyede suçların işlendiği bir hal var.
Son defa Kayseri’de yaşanan sözde deprem de alttan büyük bir patlama tesiriyle yaşandı. Hem ani darbesi, hem basıncı, hem de sesi, olağan depremlerden kesinlikle bambaşkaydı. Tıpkı Maraş ve Hatay depremleri gibi…
Yine son Kayseri depreminde de olağanüstü seviyede manyetik ışıma kesinlikle müşahade edildi.
Hatırlayın, Maraş merkezli depremler hakkında yine en başından beri, kendimden emin olarak “Gökteki bu kadar büyük ve peşpeşe gerçekeleşen manyetik ışımalar, tabii depremlerde görülmezler.” demiştim. İşte AFAD da bunu biliyor ve o depremlerin olağanüstünün üstü kuvvette olduğunun resmi verilerini sitesinden kaldırıp gizlemenin yollarıı deniyor. Bu Türkiye ne halde, bu devlet sistemi kimin elinde? Yetmiş milyondan fazla kişinin canları, malları hatta kadınları, kızları, ziynet eşyası kime emanet? Şu anda Türkiye’de bunların güvenliği var mı?
Düşman tarafların elektromanyetik saldırılarının bilimsel verilerini gizleyebilmek için bile devlet sisteminin işleyişini hukuksuz şekilde değiştirenlere mi emanet? Suni deprem saldırlarından hemen sonra düşman askeri gemileri, düşman askeri birlikleri, yardım ve kurtarma ekibi görüntüsündeki organcıları Türkiye’ye getirmek için çırpınan sözde hükumete mi emanet?
Hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye hala şiddetli elektromanyetik saldırılar altında ve hala hükumetinden sözde bilim adamlarına, basından medyaya kadar her yerdeki masonlar, gizli Ermeniler, gizli Yahudiler, organize halde ihanet ediyorlar. Organize halde, Türk milletinin her şeyine kastetmiş düşmanlara çalışıyorlar. Naci Görmez de onlardan sadece biri ve derhal bir adli yetkilinin onun hakkında tutuklu yargılama talimatı vermesi hukukun gereği. Herif masondan alıyor talimatı, Türk düşmanlarından alıyor talimatı, veriyor millete nabza göre şerbeti ve sadece son birkaç günde bile bu nedenle milyonlarca insan can tehlikesi altında da kaldı. Gerçek verileri, bilimsel gerçekleri hukuka ve vicdana uygun şekilde açıklasaydı, şu ana kadar milyonlarca insan gerekli şahsi tedbirlerini alırdı. Şimdi açıklasa, insanlar yine anlarlar ve yina alırlar. Lakin bunu, bu milletin düşmanlar istemiyorlar.
Son gelişmeleri de iyi okumanız gerekiyor. Olabildiğince şeffaf ve kolay anlaşılabilir şekilde burada çok şeyleri yazıyorum ama her şeyi de yazmam mümkün değil.
Bir bakın son günlerde dikkat çeken ülkelerin, Türkiye içinde ve Türkiye çevresindeki dikkat çeken resmi temaslarına…
Hem içeride, hem çevrede yani iç çemberde, hem de dış çemberde büyük hazırlıklar yapılıyor. Bu defa milyonlarca değil, on milyonlarca Türkiye vatandaşına kastedilecek planlar yapılıyor. Son görüşmeler ve hazırlıklar tamamlanıyor.
Hain Ankara hükumeti de yine üzerine düşen her şeyi, onların talimatları ile yapıyor. Sözde muhalif partiler ve liderler de Ankara hükumetiyle zaten aynı teşkilat ve üzerlerine düşenleri yaptıklarını hepiniz açıkça görüyorsunuz.
Şimdilik bu kadarını yazdım. Fazlasını yazasım yok, çünkü millet denemez sürünün umurunda değil. Korkak, karaktersiz, bencil, namussuz, arsız, haram yiyici bir kitle var milletin arasında ve o sürü, oran olarak milletten daha fazla mevcuda sahip. Onlara ne anlatılsa, ne baştan haber verilse, netice değişmiyor, değişmez.
Rusya’nın, Çin’in, İsrail’in, Fransa’nın, ABD’nin, İngiltere’nin ve benzerlerinin… Türkiye de dahil olmak üzere, dünyanın herhangi bir yerinde nüve/nükleer bombaları kullanması ihtimali çok yüksek. Seyretilmiş nüve bombalarını kullanmaktan ise hiç çekinmezler. Çünkü üflense açıkça yıkılacak kadar beter hallerdeler. Kaybedecek zamanları da paraları da yok. Her an peş peşe ve gümbürtüyle yıkılabilirler.
Kırmızı renkle çembere aldığım alanda ikamet eden ve maddi imkanları yeterli olan herkes, bulduğu ilk fırsatta bölgeden başka bir yere taşınmalı. Başka bir yerde ikamet etmeli.
Bu, “Arazinizi, binalarınızı, dairelerinizi satın ve gidin” demek değil. Ne dediğim baştan beri hep net olduğu halde, bunu anlamamak ve aksine yorumlamak isteyen art niyetli kripto kimlikliler de çok.
Türkiye gerçek hürriyetine ulaşana kadar, milli güvenlik gerçekten tesis edilene kadar, her hususta tedbirler gerçekten alınana kadar, bütün Marmara bölgesini terk edin. Mümkün olmuyorsa, hususiyle şu çember içindeki bölgeden uzak durun.
Kayseri hakkındaki en temel/vahim sorunu da şuraya açıkça yazıyorum:
– Kayseri’nin altında adeta başka bir Kayseri var. Oranın altında çok geniş uzaylı üsleri, şehirleri var. Çok gelişmiş, bizden binlerce sene ötede bilim ve teknoloji var. Çok gelişmiş araçlar, cihazlar var. Suni güneş, suni gök, suni yağışlar, suni iklimlendirme var. Her şey teknolojiye ve başta da enerjiye dayalı. Böyle olan her sistem arıza da yapabilir, patlayabilir, çökebilir. Teknoloji ne kadar gelişmiş seviyede olsa da her an her şey olabilir.
Kayseri’de depremler devam edecek. Çok şiddetli ve çok yıkıcı bir ya da birkaç deprem yaşanması ihtimali de hala yüksek. Sadece Kayseri değil, afet bölgesi de dahil, çizdiğim o koca alanda ve İran, Irak, Suriye, İsrail, Gürcistan, Ermenistan’da çok şiddetli depremler yaşanması ihtimali hala çok yüksek.
İsrail ve Filistin denilen yerler de insan bulmanın çok zor ihtimal olduğu yerler. Şeytanlaşmanın çok yoğun olduğu yerler. Oralar şu ya da bu vesilelerle belalarını bulacaklar.
İblis ile Deccal’ın ortak sistemine, bilerek ya da bilmeyerek hizmet eden… İnsanlık dışı ihanetleri, terör işlerini, insan ve organ kaçakçılıklarını, ayinleri, hırsızlıkları, namussuzlukları, türlü sapıklıkları yapan/yaşayan herkes ve her belde belasını bulacak.
Bir kısmında çip vardır ve zihin kontrolünde yaşatılıyorlardır. Bir kısmı genetik mühendisliği ürünüdür ve sperm safhasından itibaren müdahaleler yapılmıştır. Bazıları suni rahimlerde doğmuş bile olabilirler. Bir kısmı ise insan değil de biyonik robottur.
Biyonik robot olanları bir yana, insan olanları bile duygusuz ve acımasız hallerde olmaya programlanarak kodlanıyorlar.
Çin, binlerce senedir bu dünyanın değil de başka bir dünyanın parçası/kısmı gibi…
Bunlar hep en çok da o yeşil sürüngen türün, o kertenkele görünüşlü yeşillerin pislikleri… Çok meraklılar genetik mühendisliğine ve zamanında kendi vücutlarını/nesillerini bile bozdular, mahvettiler.
Çin’de hava, kara ve deniz kuvvetlerinin içi biyonik robotlarla dolu. Rütbeliler çoğunlukla biyonik robot ama erler içinde de istihbarat toplamak ve yönlendirmeler yapmak maksadıyla kullanılan biyonik robotlar var.
Zamanında ABD’yi güya süper güç yapmak için nasıl uzaylı taraflar bilim ve teknoloji desteği verdilerse… Son zamanlarda Çin merkezli yeni bir Ankebut Ağı örme teşebbüsü çerçevesinde, Çin’e de uzaylı türler bilim ve teknoloji desteği verdiler. Buna rağmen bile Çin’in hormonlu büyütülmesi İstanbul engeline takıldı. Artık uzaylı desteğine rağmen bile Çin büyümüyor, hızla çöküyor. Artık Çin, uzaylı türler için bile taşınmaz bir yüke dönüşüyor.
Zaten dünya genelinde dengeler daha büyük oranda değişti. Artık yerin altı, yerin üstünü yönetemiyor. Hatat yerin altı, yer altı şehirlerinde birlik ve düzeni bile sağlayamıyor.
Rusya batmasın diye ABD’nin verdiği mücadeleyi ve sergilediği kararlılığı, dünyadaki başka hiçbir ülke yapamaz. O kadar etkileyici bir mücadele veriyorlar ki atmadıkları takla kalmadı. Amuda bile kalktılar. Ters taklalar bile attılar. Her türlü danışıklı dövüşü denediler, deniyorlar. Her türlü saçma sapan resmi açıklamaları da yaptılar. Çünkü ABD’nin idari kadrosu da Rusya ve Çin gibi biyonik robot dolu. Bütün bunlara, en çok da uzaylı türler arasında dengeler, anlaşmalar sebep oluyor.
– Hafif olacaklar, düşük motor gücüne sahip olacaklar. İktisatlı olacaklar. Satın alırken de kullanırken de çok çok büyük iktisat sağlayacaklar
– Buna rağmen çok güzel, modern görünüşe sahip olacaklar. Normal arabalardan çok daha konforlu olacaklar.
– Sactan değil, yeni nesil porselenden (YNP) yapılmış dış ve iç hatları olacak. Paslanma, korozyon, boya tarih olacak.
– YNP ile yapılan kaporta ve iç kısımlar hem çok sağlam, yüzlerce sene sorunsuz kullanılacak tarzda olacak hem de esnek olacak. Çökmeyecek, kolay çizilmeyecek. Çizilirse de düzeltilmesi çok kolay olacak. Araç sahibi bunu kendi bile bir iki aparatla ve malzeme ile yapabilecek.
– YNP ile yapılan kaporta aynı zamanda çok mukavemetli olacak, Kaza emniyetini artıracak
– YNP ile yapılan kaporta, aynı zamanda çok ileri seviyede ses ve ısı yalıtması sağlayacak
– Bu arabaların imalat bantının kurulması, tedarik zincirinin kurulması çok kolay olacak, İmalat süresi daha kısa ve kolay olacak. İmalat yapılacak abrika, nispeten çok düşük maliyetli olacak. Her safhası çok kolay ve daha düşük masraflı olacak.
– Bu arabalar kolay arıza yapmayacaklar, sık bakım gerektirmeyecekler.
– Arızaları ve bakımları düşük masraflarla halledilebilir olacak.
Bunun adı belden kırma… Aracın ön ve arka tekerlekleri sağa sola dönmüyor ama aracın beli dönüyor.
O belden kırma tekniği çok geliştirilerek sarı çizgi ile çizdiğim yere uygulanacak.
Tek kişilik, uzunca ve darca olan bu araç, belden kırmalı olacak ama klasik belden kırma gibi olmayacak.
Aracın arka tarafında iki dingil ve dört tekerlek olacak.
Aracın ön kabininde tek dingil ve iki tekerlek olacak.
Aracın ön kabini, arkadaki dört tekerlekli kabine sök-tak sistemle takılabilecek, sökülebilecek.
Araba sahibi bir adet arka/itici sistemden/kabinden, birkaç farklı ön kabinden satın alabilecek ve istediği zaman ön kabinleri kendisi de değiştirebilecek.
Bu arabada, sarı işaretli belden kırma noktası o kadar gelişmiş bir teknikle yapılacak ki arabanın ön kabini sadece sağa soğa dönmeyecek. Belli bir seviyede aşağı ve yukarı hareketler de yapabilecek. Bu da arabadaki konforu ve bozuk arazilerde iyi yol tutuşunu artıracak.
Yine belden kırma noktasındaki harika buluşlar/teknikler sayesinde bu arabada, virajlarda ön kabin ayrı anda, arka kabin ayrı anda sağa sola yatabilecek. Bu da kısıtlanmış, ayarlanmış, kontrollü bir yatış olacak. Bu sayede bu dar araba virajlarda sorun yaşamayacak ve devrilmeyecek.
Arabanın arka kabinindeki tekerleklerin arası yani dingil mesafesi daha geniş olacak ama ön paneldeki iki teker arasındaki dingil biraz daha dar olacak. Bu da türlü faydalar sağlayacak.
Ön tekerlekler sağa sola doğru dönmek zorunda olmadığı için, bu arabanın ön kısmının görünüşü, benzeri tarzda araba yapmak isteyenlerin yaptığı gibi şekilsiz, itici durmayacak. Kaportanın imalat safhası bu nedenle de çok daha kolay ve seri olacak. Yine bu özellik sayesinde masrafı mekanik sistemlerden tasarruf edilmiş olunacak.
Ön tekerlerin şasiden/kapartodan dışarı doğru uzaklaştırılması gerekmeyecek.
Bu arabanın ısı ve ses yalıtması o kadar ileri seviyede olacak ki kullanıcı yaz ya da kış pencere açma ihtiyacını pek duymayacak.
Arabanın içinde yazın da kışın da serin bir ortam oluşacak. Klimaya ihtiyaç kalmadan, küçük bir havalandırma sistemi ile içerisi hem serin hem de havadar tutulabilecek. Bu da hem imalat sürecinde hem de kullanma sürecinde büyük iktisat sağlayacak.
Bu arabaların içindeki hava, dışarıdaki havadan temiz olacak. İçeriye giren hava, belirlenmiş kanallardan girebilecek ve oralarda hava filtreleri olacak. Dışarıdaki egsoz dumanı da başka kokular da içeri giremeyecek.
Arabada, içeriye hava veren sistem, aynı zamanda havadan su elde edebilen bir üniteye de sahip olacak. Bu arabanın kullanıcısı yaz ya da kış aylarında, arabasının içinde beş litrelik bir depoda tertemiz suyu daima hazır bulacak.
Bu arabayı pazarlamacılar, öğretmenler, öğrenciler çok kullanacaklar. Yine bu arabalar işe gidip gelme arabaları olarak tercih edilecekler. Kısa sürede on milyonlarca adet satılacak dünya genelinde… Bu arabaların tek kişilik koltuğu geriye doğru yatınca, bir kişinin rahatça uyuyabileceği bir yatağa da dönüşecek. Böylece, şehirler arası pazarlama yapanlar başta olmak üzere, çok yüksek sayıda kişi, kısa süreli seyahatlerinde otel masrafları ödemeyecek. Çünkü bu arabaların içi gece ve gündüz, yaz ve kış, otellerden bile daha serin, havadar ve sessiz olacak. Zaten arabanın içinde gerektiğinde TV olarak da kullanılabilecek büyükçe bir ekran ve iyi bir ses sistemi de olacak.
Arabalarda gayet küçük, gelişmiş bir motorsiklette olduğu kadar bir motor bulunacak. Bu benzinli motor az yakacak ama bu ağırlıktaki bir arabanın yükünü de taşıyabilecek.
Bu arabada şarj bitmesi, yolda kalma gibi bir sorun yaşanmayacak.
Bir farklı modelinde ise benzinli motor yerine, benzinli jeneratör konulacak. Bir de elektrikli motoru olacak. Benzin yakan jeneratör bir yandan elektrikli motoru besleyecek ve arabanın yol almasını sağlayacak. Diğer yandan ise arabadaki batarya grubunu şarj edebilecek. Bu yönüyle de bu araba hiç yolda kalmayacak. Söz konusu batarya, günümüzdeki bataryalar gibi kısa sürede ömrünü tamamlayıp çöp olan bataryalardan olmayacak.
Bu arabanın kapıları çok gelişmiş özelliklerde olacak ve asla su ya da hava geçirmeyecek. Yüksek basınca da dayanıklı olacak.
Arabalar YNP ile yapılırken, alt kısımları da tamamen kapalı ve su geçirmez halde imal edilecek. Bu arabalar suda da gidebilecek.
Misalen, İstanbul’da trafiğe takılacağı endişesini yaşayan sürücüler, muhtelif yerlerde yapılmış olan ve denize emniyetli inişi sağlayan rampalara yönelecekler. Kolayca ve birbirlerinin peşi sıra denize inecekler ve denizden süratle yol alacaklar. Hedef ilçedeki rampalardan da karaya tekrar çıkacaklar.
Bu arabalarda batmazlık özelliği olacak.
Sandallardan, teknelerden çok çok daha emniyetli olacak bu arabalar. Fırtınalarda sandallar, tekneler batacaklar da bu arabalar batmayacaklar. Beklemediği zamanda denizde fırtınaya yakalanan araba sürücüsüne hiçbir şey olmayacak. Yol alamamış ve dalgalarla sürüklenmişse bile, hatta araba sert rüzgarların tesiriyle bir de su üzerinde ters dönmüşse bile, arabaya da sürücüye de hiçbir şey olmayacak. Asla batmayacak.
Gelişmiş elektronik kontrol sisteminin ekran kısmında, her zeka seviyesinden herkesin kolayca anlayacağı ve kullanabileceği bir konum belirleme ve denizde rota belirleme yönlendirmeleri olacak.
Arabanın içi de modern, ferah, geniş hatlara sahip olacak. Yatak olabilen koltuğu da yeterince kaliteli ve rahat olacak.
Ucuz olan başlangıç modelinde camlar olacak ama daha üst modellerinde hiç cam bulunmayacak. Sürücünün önünde, sağında, solunda hiç kaporta yokmuş gibi, hiç başka cisim yokmuş gibi his ettirecek şekilde ekran kaplı olacak. Sanki üstü ve yanları açık bir arabanın içindeymiş gibi hissedecek.
Bütün bu özelliklerine rağmen bile bu arabalar, günümüzdeki standart ve dört kişilik arabalardan çok daha ucuz olacaklar. Alırken çok ucuz oldukları gibi, kullandıkça ucuza hatta bedavaya gelecekler.
Aracın üst modelinde hiç cam bulunmadığı halde, sanki içten dışa doğru bakınca her yeri cammış gibi olacak. Kaportanın şeklini alarak yerleştirilecek olan esnek, çizilmez, uzun ömürlü ve az enerji harcayan ekranlar, mükemmel bir sürüş imkanı sağlayacak.
Aracın iç kabinindeki sensörler, sürücünün koltuğu hangi hizaya ayarladığını, vücudunun konumunu, hususiyle de başının hangi yükseklikte ve konumda durduğunu anlayabilecekler. Buna göre de kabinin iç yüzeyine giydirilmiş/kaplanmış olan bütün ekranlardaki görüntüyü o konumdan dışarı bakışta görünmesi gerektiği hale hemen, otomatik olarak getirecekler.
Ekranların çözünürlüğü de çok yüksek olup gerçek görüntülere çok yakın kalitede görüntü verecekleri için, kabin içinde harika bir ortam oluşacak.
Akademi Dergisi takipçisi: – Selamünaleyküm abi 12 senedir porselen sektöründe çalışıyorum, Biz porseleni 1200 derecede pişiriyoruz, Arabadaki Y.N.P. montaj gibi kaplamamı olacak, Yada arabayla berabermi fırınlanıcak Bir türlü anlayamadım Ayrıca naçizane aklımda yıllardan beri evlerin duvarlarını fayans, Seramik kaplama yerine porselenden yapmayı düşünüyordum porselen sırını duvara püskürterek ama píşirmesi sorun Bikaç video gördüm taşlamayla sürtüyorlardı ama malzemenin muhteviyatını bilemiyorum, Oda eskiden beri mozaik dediğimiz şey zaten yapılıyor Fayans seramik dediğimiz şey ise çok fazla külfetli, zaman kaybı, Nakliye, Îşçilik Orada’da bi yenilik kolaylık olması gerekiyor, Birde binaya aşırı yük biniyor, Metrekareyi düşürüyor Bariz Mantıksızlık. Teşekkür ederim
Mehmet Fahri Sertkaya = v.a.s. YNP’nin ham maddesi çöl kumu olacak. Muhtelif işlemlerden geçirilecek, yanına başka kimyevi maddeler de katılacak ve hamur gibi bir kıvamı olacak. Sonra kalıplara dökülecek, İçinde çelik çubuklar ya da çelik tel örgü destekleri de olacak. Fırınlanınca son şeklini alacak. Artık onu kırmak çok ama çok zor olacak. Buna rağmen gayet hafif de olacak.
(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)
Akademi Dergisi takipçisi: – Hocam anladiğimi yazıyorum.cok yakın bir zamanda büyük depremler…vs büyük felaketler tüm Türkiye’de üzerimize yağacak.Bu afetleri bu günden sonra anlıyorum ki yabancı kaynaklı haarp kaynaklı olmayacak(ki açıkçası bu içimi rahatlattı.onlar istedi diye onların sebep olduğu bir faciayla ölmek istemiyorum.) Bu aslında Allah’ın bize Türk milletine gazabı olacak.Ki böyle birşey bekliyordum son yıllarda memleketteki yozlaşma şükürsüzlük
Ve ahlaki çöküntü nedeniyle.Turk milleti yola gelir yanlışlarını anlar içindeki deccal artıklarını temizlemek için harekete geçerse azaptan kurtulmak yada azabin hafiflemesi mümkün ama öyle bir milletimiz yok ve milletimiz koyun gibi güdülmekten hoşlandığı için bu pek olası değil Bu afetler aynı zamanda Amerika daki depremleri tetikleyecek ve oralar da yıkılacak ( bildiğim kadarıyla oranın patlaması halinde tüm dünya etkilenecek orda olusacak toz bulutlarindan dolayı güneş bile senelerce perdelenebilir mini buzul çağına girilebilir)o afetleri turi Sina bı yönden de siz ve Mehdi birlikte yapacaksınız.temizlik yapacaksınız.sonrasinda eğer ölmez sağ kalırsak o yazdığınız güzellikleri memleketteki gelişmeleri yasayabilecegiz.
Doğru mu anladım hocam
Peki bu durumda bu olaylar bu aylarda özellikle de yaza kadar ki dönemde mi olacak. Onun hakkında malumat var mı acaba hocam
Mehmet Fahri Sertkaya: = Çoğu kısmı doğru. Toz bulutu ve mini buzul çağı doğru değil. Ne zaman yaşanacağını da Allah biliyor.
Akademi Dergisi takipçisi: – Tmm teşekkür ederim
Akademi Dergisi takipçisi: – Saldırılar devam ediyor heralde efendim bı 10 dk önce yine başımın üstünde bahsettiğim yanma/iğne batırma gibi hisler oldu ara ara olmaya devam ediyor Ayrıca anlattiklariniza bakınca Bu kadar ilmin bir yerde yazılı olduğu bir kitap yok zannedersem efendim vehbii gibi geliyor bana “Dabbetul Arz-ı yıllarca çok kötü bir varlık mis gibi anlatıp durdular filmlerle vs eskiden Dabbetul Arz için yer yüzünde debelenen yürüyen varlık gibi söylenirdi anlatırlardı ama şimdi sizin izahlarınızdan anlaşılan yer yüzünü mübalağa ile debelendiren hareket ettiren manasınaymış
Eskiden de anlatılırdı üstadımızın büyüklüğü kayyumu alem denirdi ama bu kadar derin izahatlarla nelere salahiyetli olduğunu bilemezdik eskiden yaptığım dualara bakıyorum da gerçekten çok boş şeyler istemişiz Cenabı Hakktan şimdi tek istediğim var tabi bize nasip olur mu mevlam bilir O Mehdi Aleyhisselam’ın Dabbetul Arzın ordusunda olabilmek yani ölmeden o fetihlere katılıp ona yakın olabilmek ayeti kerime de bahsedilen sebigun bilhayrati biiznihi kısmından olabilmek dediğiniz okumaları yapıyoruz inşallah bir nebze de olsa o sevaplardan bizler de istifade ederiz sizden Allah razı olsun bu yayınlar olmasaydı bu kadar hakkı hakikati nerden bilecektik, mevlam diğer kardeşlerimize de bir an önce anlayabilmeyi nasip eylesin çok geç olmadan