Etiket arşivi: Zülkarneyn aleyhisselam

Bu Niburu denilen şey suni bir gezegen olabilir

(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)


Geçmiş devirde ciddi bir saldırıya uğramış olabilir. Bir kısmı kullanılamaz halde olabilir

Eliptik yörünge denilen şey de hatalı bir tespit olabilir

Bu suni gezegendeki arızalar nedeniyle, kendine düzgün bir yörünge belirleyememiş ve savrula savrula güneş etrafında dönüyor olabilir. Buna rağmen çalışan kısımlarında hala yüksek sayıda kişi yaşıyor olabilir. Onların arasında, yüksek sayıda dünya insanları olabilir. Hatta şu anda dünyamızda mevcut bulunandan daha yüksek sayıda dünya insanı bulunabilir o suni gezegende…

Süleyman a.s. ve Zülkarnenyn a.s. zamanlarında bu suni gezegeni herkes biliyor olabilir. Hatta oraya gidip gelenlerin sayısı çok olabilir.

O zamanlar, daha uzun menzilli bir yolculuğu kolaylaştırmak için bu suni gezegen yolun orta kısmına/mesafesine konulmuş olabilir. Bu nedenle o zamanlarda adı “Geçiş gezegeni”ne çıkmış olabilir.

Güneşimize ve dünyamıza çok yaklaşması ve kendi suni manyetik alanlarındaki dengesizlik nedeniyle geçiş sırasında bize zararlar verebilir.

Dünyanın tabii manyetik alanında ciddi darbelenmelere sebep olursa zaten peşi sıra şiddetli depremler, dev dalgalar (tsunami), hayvanlarda davranış bozuklukları başta olmak üzere çok büyük sorunlara sebep olabilir.

Belki de şu birkaç güne geçecek olan kuyruklu yıldız bile niburu olabilir. Bütün bu hususlarda kesin bir şey söyleyebilmek için somut bilimsel verilere ihtiyaç var ama dünya genelinde böyle bir imkan yok.

Çünkü bütün uzay ajansları ve önde gelen basın yayın kuruluşları ile ünlü yapılmış akademisyenler, ankebut ağına bağlılar.

Niburu mu geçecek, adı ne olacak, detayları nasıldır bilemiyorum ama kesinlikle bir şey geçecek ve büyük şeyler olacak.

Daha açık yazayım, kendisi bir manyetik çekim kuvveti ile afetlere sebep olmasa bile, dünyanın kendi tabii dengelerinde ani değişmeler olacak ve afetler olacak.

Ayrıca, astrolojik olarak bakılınca, bir çağın kapanacağı, yeni bir çağın başlayacağı anlaşılıyor, bu kesin ve bu konuda da astrologlar net konuşmaktan kaçınıyorlar.

Bazıları zaten ankebut ağına bağlılar ve öğrendikleri için kahroldukları bu gerçeği insanlığın öğrenmesini istemiyorlar.

Bazıları ise konuşunca başlarına ne geleceğini bilemiyorlar ve çıkıp anlatmıyorlar.

Şu an için söyleyebileceklerim genel olarak böyle…

Musa peygamber ile Firavun’un karşılıklı mücadelesinin şiddetlendiği zaman, Mısır’daki Kıptiler arasında şiddetli bir cilt hastalığı görüldü. Onlar da metafizik usuller bilirlerdi ve “Bunu Musa ve etrafı yaptı” dediler. Kısa süre sonra da Musa peygamberin ve ona inananların üzerine gittiler, topluca yok etmek niyetindeydiler ve Kızıldeniz’de boğulma kısmı/hadisesi yaşandı.

Tarih tekerrür ediyor. Boğulmalar çok yakın… Filmin sonu çok yakın…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Deccal’ın bir gözü metafizikle mi kör edildi?


Deccal’ın bir gözünü, hz. Zülkarneyn, uzaktan gönderdiği metafizik sinyallerle/darbelerle mi kör etti?

İkinci gözünü de uzaktan ve metafizik sinyallerle hz. Mehdi mi kör edecek?

Hz. İsa ile hz. Mehdi, Deccal’ı nefesleriyle yani metafizik kabiliyetleri ile çarpıp öldürmeden önce, hz. Mehdi Deccal’ı tamamen kör mü bırakacak?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Kalkan gibi…

İbn-i Mace’de geçen hadis-i şerifte şöyle buyruldu: “Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.”

Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinden bahsedilen sahih hadislerde de onların bazılarının derilerinin kalkan gibi, zırh gibi olduğu açıkça ifade edilmiş. Bu gibi gerçekleri yıllardır izahlar yaparak da anlatıyorum. Çok sayıda dini mesned/dayanak, delil bir araya getirildiğinde… Öncü deccallerin değil, ahir zamanda hz. Mehdi ile hz. İsa’nın beraberce öldürecekleri asıl/gerçek Deccal’ın uzaylı insan türlerinden birinin mensubu olduğu ve çok çok yüksek bilim ve teknoloji kullandığı anlaşılıyor. Yine dini deliller, hz. İsa ile hz. Mehdi’nin, Deccalı ve adamlarını, nefesleriyle yani metafizik kabiliyetleriyle uzaktan öldüreceklerini anlatıyor.

Şunca şey vuzuha/açığa çıktıktan sonra, hala Deccal’ın uzaylı bir İslam hatta insanlık düşmanı kişi olduğuna kanaat etmeyenlere, ben daha başka bir şey anlatmam, susarım. Zira o şahsın dürüst olmadığına, samimiyetle davranmadığına, gerçekleri çok iyi kavradığı, anladığı halde, bile bile inkar ettiğine, dünyalık menfaatinin peşinden koştuğuna kanaat ederim.

Asıl Deccal’ın uzaylı olduğuna şüphe yok ama hangi uzaylı türden? Asıl Deccal, reptilian da denilen yeşiller arasından çıkmış olabilir mi?

Yeşillerin asıl hallerinin/görünüşlerinin çok itici olmadığını hatta sempatik/sevimli bir görünüşleri olduğunu ama kendilerini daha savaşçı, daha dayanıklı yapmak maksadıyla kendi genlerine/kodlarına müdahale ettiklerini ve şimdilerde reptilian denilen çok çirkin hala büründüklerini, yıllar önce de yazmıştım. Günümüzde de dünyamızda genetiği bozulmamış yeşillerden mevcut ama reptilian/sürüngen denilenlerde de çok yüksek sayıda var. Hatta genetikle oynaya oynaya türetilmiş daha acayip şekilli insan türleri de var. Bunlardan “üç yumruk” dediğimiz ve boyları çok çok kısa olan türü ise yıllardır konu ediyoruz.

Üç yumruklar da büyük çoğunlukla Deccal’ın sistemine tabi olan bir insan türü… Dünyadaki biyonik robotların içinde bu insan türü çok sık olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Yakın zamanda söz konusu biyonik robotların büyük gruplar halinde, topluca bozulacakları… Dünyanın çok farklı noktalarında dünya insanı rolü oynuyorlarken bir anda devrelerinin kapanacağı ve diz kapakları üzerine çöküp yerlere serilecekleri de dini delillerden anlaşılabiliyor. Bu da yaşandığında Deccal çok daha büyük nispette güç ve hakimiyet kaybetmiş olacak. Buna da hz. İsa ile hz. Mehdi beraberce sebep olacaklar. Tabut-u Sekine de Musa’nın asası da Süleyman’ın mührü de diğer mukaddes emanetler de hatta Hüdhüd kuşu bile bu ikilinin yardımcısı olacaklar.

Hz. Süleyman zamanındaki meşhur Hüdhüd kuşu bile bir biyonik robottu. Tek değildi, kuşların suretlerinde yapılmış biyonik robotlar ordusu vardı. O kadar ileri seviyede yapılmış araçlardı ki bunlar, görünüş olarak normal kuşlardan ayırt edilemezlerdi. Lakin… Enerji silahlarıyla, ışın silahlarıyla, metafizik sinyal yayan kısımlarıyla ve daha başka başka silahlarla ağır saldırılar yapabilir, düşman unsurlara ağır kayıplar yaşatabilirlerdi.

Kablosuz iletişimi dinleme, aynı dinlenen çok yüksek sayıdaki görüşmeyi anında ayırt etme, anlama ve buna göre yapay zekasıyla karar verme hususiyetlerine/teknolojisine sahipti bu kuşlar.

Gerçek kuşların ve hayvanların hatta bitkilerin dilini, her devirdeki peygamberler ve evliya zaten bilir. Bu, çok çok nadir görülen bir şey değildir. Süleyman peygamber aslında “kuşların” yani yapay zekalı biyonik robot olan kuşların dilini bilirdi. Onları bizzat kendisi kodlar, yapay zekalarını yazar ve programlardı. Hazret-i Zülkarneyn’den kısa bir süre sonra yaşayan ve peygamberlik vazifesi yapan, dünyayı tek bir devlet halinde yöneten Hazret-i Süleyman zamanında, şu dünyamız mümkün olabilen en yüksek bilim ve teknoloji seviyesine yükselmişti. Bunu da on yıldan fazladır anlatıyorum.

O zamanda Hüdhüd, diğer biyonik robot kuşlardan çok daha özel/gelişmiş bir teknolojiye ve yapay zekaya sahipti. Onu bir Süleyman peygamber, bir de Tabut-u Sekine kontrol edebilirdi. Hazret-i Süleyman, Hüdhüd’ün başka birilerinin eline geçmesinden ve kodlarının çözülmesinden/kırılmasından, kendi aleyhine kullanılmasından çok endişe ederdi. Hüdhüd kuşu, havada uçarken sadece iletişimi dinlemekle ve ayırt ederek Süleyman peygambere raporlar vermekle kalmaz, o çevredeki yeraltı uzaylı şehirlerini de tespit eder, oraları da dinlerdi. İsterse yeraltındaki su kaynaklarını, maden kaynaklarını da kolayca tespit edebilir, bunlar hakkında detaylıca raporlar verebilirdi.

Üzerine geçen binlerce sene sonra… Ebrehe isimli azılı İslam düşmanı kişi, ordusuyla beraber Kabe’yi yıkmaya teşebbüs ettiğinde… Onu ve ordusunu, üstlerinden attıkları küçücük kızgın taşlarla delip geçen ve Ebabil kuşları olarak bildiğimiz kuşlar da Hüdhüd ve emrindeki biyonik robot kuş orduları olabilir mi?

Bu dünya sahipsiz değil. Bu dünya müslümanların, İslam ve insanlık düşmanlarının değil… Birkaç tane uzaylı insan türünün de değil. İmtihan dünyası olduğu için, Allah adil olduğu için, çalışıp gayret edenler gayr-i müslimler de olsalar onlara zaferi verdiği için, bu dünyanın genelinde birkaç bin senedir zulüm, küfür ve Deccal sistemi hakim… Birkaç asırdır ise dünyanın tamamında Deccal sistemi hakim…

Şimdi ise müslüman dünya insanları çok çalıştılar, çok mücadele ettiler, çok taktik oynadılar, ağır bedeller ödediler ve bu günlere geldiler. Allah adil ve bu defa zaferi müslümanlara yaşatacak.

Bundan sonra hiç kimse, Deccal’ın ve İblis’in uydurduğu saçma sapan insanlık tarihi anlatımını ayakta tutamayacak. Herkes, türlü türlü sırları, hakikatleri duya duya sarsılacak. Bu süreçte İstanbul merkezli yeni dünya düzeni iyice şekillenecek, köklenecek ve kuvvetlenecek.

| mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Tarihten sileceğim


Son yazımın ardından topluca metafizik saldırı yapmaya çalışanlar var. Beni kızdıramadılar, gülüyorum sadece… Bitikler, hiçler… Yıllarca mücadele ile bu günlere gelindi, karşımızda bizi durdurabilecek hiçbir taraf kalmadı. Ben hangi resti hangi zamanda çekeceğime çok dikkat ediyorum. Bir hususta rest çekmişsem, o hususta yapılması gerekenleri çoktan yapmışım ki o resti çekiyorum.

Şu iki kırmızı hat arasında kalan alanda az önce çok şiddetli bir metafizik sinyal fırtınası başlattık. Operasyon başladı bile, devam ediyor. Sonuç alınana kadar devam edecek.

Söz konusu alan içinde kalan bütün satanistleri, masonları, kara paracıları, ayincileri, misyonerleri, kabalacıları, büyücüleri, medyumları, cinleri, Türkiye’ye ihanet ve kötülük eden, etmekte olan herkesi… Diplomatlara, iş adamlarına, ev hanımlarına kadar herkesi çok şiddetli çarpacağız. Sadece insanları değil, arabaları, televizyonları, telefonları, bilgisayarları, kablosuz iletişim cihazlarını, binaları, asansörleri, trafoları, binaları ve çarpılması mümkün olan her şeyi çarpacağız. İlgili kişilerden 13 yaş üstü herkes, kadın-erkek farkı olmaksızın şiddetli çarpılacaklar. Tek bir masum dahi zarar görmeyecek ama Londra merkezli satanist sisteme çalışan herkes helak olacak.

Karaköy’ü, Galata çevresini, tarihi yarım adayı, insanlık ve Türk düşmanlarının hepsinin başlarına yıkacağım. Yer altındaki satanist tünellerine kadar her şeyi yerle bir edeceğim. Masonlukla, satanistlikle, kanla, vahşetle, tacizle, tecavüzle, kara parayla, baronlukla, insanlık düşmanlığı ile dolu olan o alanı tarihin karanlık sayfaları arasına geçireceğim. Oralarda sadece temiz deniz suyu göreceğim. İnsanlığın hafızasından silinmesi için mücadele edeceğim. Binlerce yıldır hiçbir zaman ayara çekilememiş olan o alanı Süleyman peygamber zamanındaki ve de Zülkarneyn a.s. zamanındaki haline dönüştüreceğim. Oralarda şeytanlık değil insanlık hakim olacak.

Dev gibi bir orduyla geliyorum. Operasyona bundan sonra “Boğaz Baronları Operasyonu” diyeceğim…

| Mfs – Ezber bozan – Akademi

Dünyadaki bazı suni kıta ve suni adalar

(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)

Grönland bir suni kıta

Oranın batı kısmında küçük kayalıklar ya da adacıklar gibi olanlar yerler oradan kopan parçalar…

Sistem şöyle:

Önce taşlık ve toprak zemin düzeltiliyor, sonra çok ileri teknoloji ile o kadar geniş sahaya metal bir örme yapılıyor, aslında metal bir kutu haline getiriliyor. İçinde yaşama alanı oluyor çok geniş ve yüksek oluyor. Sonra o metal kutu gibi sistemin üzerine çok yüksek şekilde kayalar ve topraklar dolduruluyor, ve daha sonra buranın üzeri normal kıta gibi, kara gibi görünüyor. Zamanla bu sistem bazı yerlerinden aşındıkça, arızalar verdikçe parçalanmalar oluyor.

İşte Grönland’ın batı yanındaki kayalıklar da bunlardan. Dünya genelinde bu sistem hep kullanılmış, kullanılıyor.

Zülkarneyn a.s da yapmış böyle sistemlerden, Zülkarneyn a.s. küçücük bir iç deniz ya da göl olan yeri kocaman Karadeniz’e çevirirken oranın altını hep düzeltmiş ama karadenizin çevresinde olan ülkelerin çoğu yerlerini de düzeltmiş.

Bizim Trakya’nın dağlarını tepelerini çok tıraşlamış ve araziyi çok güzel hale getirmiş.

Trakya’nın batısından kuzeye doğru da ilerlemiş ve şu anda karadenizin batısında olan ülkelerin bazı yerlerini hep traşlayıp düzeltmiş, sonra da Ukrayna’ya çok emek vermiş, oraları ziraat için çok elverişli yerler haline getirmiş.

Bunu yaparken İstanbul’u ve Türkiye’nin coğrafi bölgelerinden olan Karadeniz bölgesini düzeltmemiş, tıraşlamamış.
Çünkü buralarda bazı emniyet tedbirleri düşünmüş, buraların düzeltilmesini emniyetli görmemiş.

Karadeniz’deki dağları da bir çok yönden savunma şeridi olarak tasarlamış

Bütün bunları yaparken İstanbul’un Karadeniz ve Marmara kıyılarında da yukarıda anlattığım teknikle yerleşme/yaşama yerleri yapmış, sahili istediği sınırlarda tutmuş ve üzerine de taşlar, topraklar doldurmuş. Zülkarneyn a.s. dan önce de dünyamızda bu teknik kullanılmış.

Hatta bizden önceki ademler zamanında da bu gibi tekniklerle dünyanın pek çok yerinde sahil şeridi suni şekilde ayarlanmış, belirlenmiş.

Türkiye’de Ege denizine sınır olan batı hattınde yoğun şekilde bu sistem kullanılmış ve hala kullanılıyor. Yani söz konusu Ege sahilleri de suni şekilde belirlenmiş sahiller…

Amerika kıtasında Peru ülkesi sonradan kıtaya eklenmiş, koca ülkenin altında devasa bir ülke daha var. Metal kutu gibi sistemin içinde uzaylılar hala gizlice yaşıyorlar, orayı daha önce anlatmıştım.

Okyanusun dibindeki o ülkenin kasten çöl haline getirildiğini ve o halde tutulduğunu, altında uzaylılar olduğunu…

Bilim adamlarına bunun sebebi sorulduğunda okyanustaki bilmem ne isimli su akıntısının bu iklim sorununa sebep olduğunu açıkladıklarını ama asıl sebebin bu olmadığını hatta o deniz akıntısının bile suni şekilde oluşturulduğnu anlatmıştım.

Bu gibi sistemler şu anda ABD topraklarında/sahillerinde olan çoğu yerde de var ve son zamanlarda uzaylı taraflar çok büyük darbeler aldılar.

En çok da ABD, İngilere, Çin, Rusya gibi ülkeler üzerinden dünyaya yön ve zarar vermekte olduklarından, en çok da ABD’dekilerin kaldığı, kullandığı yerler sinyale girdiler, arızalar çok fazla, sistemleri çok sorunlu, kaçıp gidebilecekleri yerler lazım ama yok.

Sistemleri düzeltmeleri lazım ama çoğunu kendileri yapmadılar, o yer altı şehirlerini ve ülkelerini çoğunlukla kendileri kurmadılar.

Dünyada hapis kalmış ve kaf dağını (Van allen radyasyon kuşağını) aşıp gidememiş uzaylı türler…

Hala Zülkarney a.s devrindeki kadar teknolojiye bile sahip değiller. Bu metal kutu sisteminin haricinde tamamen suni kıta tekniği ile yapılmış Grönland gibi yerler aslında bir çeşit uzay ya da deniz aracı gibi yapılmışlar.

Grönland daha önce başka bir okyanustaymış ve yüzeyinde de çok güzel bir tabiat varmış, bitkiler, hayvanlar, insanlar çok güzel şekilde yaşıyorlarmış. Neden öylesine güzel bir sistemi kasten mahvetmişler ve kuzey kutbuna nakletmişler. Bu konuda kesin bir bilgiye sahip değilim ama gizlenmek istemişlerdir yeşiller, griler ve diğer uzaylı türler zaten son yıllarda bunların sistemlerine o kadar ciddi zararlar veriyoruz ki oraları artık karlar altında tutamaz oluyorlar.

Oraları suni şekilde kar altında tutan iklim düzenleme cihazları bile hep bozuluyor, hatta Türk/İslam diyarlarını kasten kurak ya da yarı kurak halde tutan cihazları, sistemleri de bozuluyorlar.

Dünya genelinde bazı uzaylı türler iklim savaşları da yaşıyorlar ama bazı olağan dışı iklim şartlarına da bizim bu cihazları bozuyor olmamız sebep oluyor.

Şimdi biraz daha konuya girelim. Geçmiş devirlerde Kıbrıs adası da suni şekilde yapılmış ama söz konusu metal kutu gibi sistemle değil tamamen uzayda yapılmış, daha önceden yeri çalışılmış, sonra akdenize indirilmiş, yerine kondurulmuş.

Hatta Ege’deki bazı adalar da suni adalar olarak yapılmışlar, htta Tayvan ve Tayland gibi yerler de suni adalar…

Hatta Japonya da suni bir ada. Hep sorduğum sorunun cevabı da burada… Japonlar da “Biz kimiz, bu adaya nereden geldik, soyumuz nerede başladı” diye sorup duruyorlar kendilerine ve cevaplarını bulamıyorlar. Çünkü üzerindeki yaşadıkları ada bile suni bir ada olduğu gibi, kendileri de dünya insanları üzerindeki genetik denemeler, uzaylı türlerle dünya insanlarının cinsi münasetleri neticesinde doğan uzaylı/dünyalı melez bebeklerden türediler. Bir zamanlar Japonya devasa bir laboratuvar olarak kullanıldı.

Öyle anlaşılıyor ki kısa zaman içerisinde Amerika kıtasındaki bazı yerler ana kıtadan ayrılacaklar. ABD’nin sahil şeridindeki bazı yerler de ana kıtadan ayrılacaklar.

Bu ayrılmaya mani olamayacaklarını kabullendiklerinde muhtemelen suni depremler yaparlar yine “Deprem oldu, böyle oldu” derler.

Ya da ona bile fırsat bulamayacaklar da hala bulundukları yer altı şehirlerinde tamirat/tadilat yapmayı deneyecekler ama netice alamayıp daha beter şeylere daha hızlı şekilde sebep olacaklar.

Öyle ya da böyle, bir ya da birkaç sebeple, yeraltı sistemlerinde yaşayan uzaylı türler arasında çok büyük toplu ölümler olacağı anlaşılıyor, zaten çok hastalar, umutsuzlar, çaresizler, bölünmüş ler, her gün şiddetli çarpılıyorlar.

Pek çok kere dünyadaki yer altı şehirlerinde hatta ülkelerinde yaşayan uzaylı türleri seferber ettiler, aynı anlarda bana ve ekibime metafizik saldırılar yaptılar. Son günlerde de böyle denemeler yapmaya çabalıyorlar ama netice alamıyorlar.

Amerika kıtasını, en çok da ABD’lileri çok zor günler bekliyor olmalı. Bu gidişle kıtanın bazı bölgelerinin altındaki büyük metal yerler iyice arızalanacak ve birbirlerine olan bağları kopmaya başlayacak. Bir geminin aşırı ve dengesiz yükle bir yana devrilmesi misali devrilecekler okyanusa doğru….

İçlerindeki uzaylılar bir yandan yıkılmalar, bir yandan oksijensiz kalmaktan ötürü feci şekilde ve topluca öleceklerken, üstlerindeki Amerikalılar daha da feci şekillerde can verecekler. Ne kulluk ettikleri Kraliçe, ne onun da kulluk ettiği deccal ne hepsinin kulluk ettikleri İblis bu yaşanacaklara mani olabilecek. Hepsi çaresiz izleyecekler. ABD üzerinden dünyanın her yerinde en şeytanca sömürüler, en zalimce kara para işleri, katliamalar, işkenceler, toplu öldürmeler yapılırken tepkisiz kalan Amerikan halkı, bunun bedelini, bunun cezasını, dünya tarihine geçecek şekilde ödeyecek

O sistemi baştan inşa etmeye imkanları yok. Maddi güçleri de yok, ihtiyaç duydukları teknik adamlar da yok, yeterli bilim ve teknoloji seviyeleri de yok. O afetler yaşanırken muhtemelen çok yüksek sayıda UFO görülme vakası da yaşanacak ve açıkça video kayıtlarına alınacaklar, fotoğraflanacaklar.

Bunlar dünyada eskiden beri rahat olabilmek için hep çeşitli yollar denemişler, deniyorlar. Kendilerine ait gördükleri bölgeleri çölleştiriyorlar, çöl halinde tutuyorlar, karlar/buzlar altında tutuyorlar ya da adalarda olmak istiyorlar. Ne olsa yer yüzüne çıkıyorlar, UFO’larla uçuyorlar ve görünmek, bilinmek istemiyorlar.

Ayrıca çöller sayesinde yer altındaki şehirlerine ya da ülkelerine ısı ve ışık çekiyorlar, enerji toplayıp nakil ediyorlar.

Şu anda bile o kadar çaresiz haldeler ki yapabilecekleri pek bir şey kalmadı. Suni afetler yapabilirler, elektromanyetik saldırılar yapabilirler, virüsler yayabilirler. Bazı bölgelerde depremlerle büyük gaz patlamalarına bir arada sebep olabilirler. Ya da elektromanyetik silahlar (Poseidon aracı gibi) üzerinden bir bölgede çok çok güçlü yer patlamaları ve dev dalgalar (Tsunami) yapabilirler.

Güç bulabilseler, imkan bulabilseler bir şekilde beni yok edecekler, birkaç gün hatta birkaç ay kutlamalar yapacaklar, sonra da yaralarını uzunca zamana yayarak sarmaya çalışacaklar. Bu sırada dünyada şeytanca bir düzenin devam etmesini de sağlayacaklar. Yine bebekler, çocuklar, genç kızlar kaçırılacak. Yine bir senede milyonla insan organları için kaçırılacak, yine muhtelif dinlerin mensuplarından oluşan cemaatleri içlerine/başlarına sızdırdıkları adamları üzerinden yönlendirecekler. Yine çiftlikleri, besi hayvanlarını, yine temiz gıdaları, yine arıları, yine sağlıklı yaşamaya sebep olan her şeyi yok etmeye çalışacaklar. Yine kasıtlı şekilde suni afetler, sunu kuraklık ve kıtlık planları üzerinden devam edecekler. Bu güne kadar bu dünyanın insanlarına anlatmakla bitmez kötülükleri, son derece sinsi şekillerde, acımasız şekillerde, şeytanca tarzda yaptılar. Fırsat bulsalar devam edecekler ama o fırsatı bulamayacaklar. Şimdi, yaptıkları çekme zamanındalar. Bu süreç başladı ve önümüzdeki kısa zaman içinde iyice hızlanacak, kuvvetlenecek bu süreç. İblis’e uymanın, deccale uymanın, şeytanlaşmanın ve dünya insanlığına bütün bunları yapmanın karşılığı ne imiş, bunu daha bu dünyada da şiddetli şekilde yaşamaya başlayacaklar.

Aralarından şeytanlaşmamış olanları, masum olanları ayıracağım ve diğerlerini hızlıca ve topluca cehenneme göndereceğim.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi