Etiket arşivi: Uzaylılar

Bu film aslında Ye’cüc ile Me’cüc’ü konu edinmiş: Dünyalar Savaşı (War of the worlds)

Dünyalar Savaşı, Ye’cüc ile Me’cüc, biyolojik silahlar (War of the worlds)

Bu film Ye’cüc ve Me’cüc’ü anlatıyor.

Filmin varlığından dün haberdar oldum ve dün izledim. Popüler kültürden çok uzak, film izlemeye de pek vakit bulamamış ve bulamayan biri olduğum için sık sık böyle 10-20 sene geriden geldiğim oluyor.


Sıradan izleyici anlamayacaktır ama Dünyalar Savaşı (War Of The Worlds) isimli bu filmde yapımcılar dini mesajlar vermişler. İddia doğru mudur bilmem, bu filmin, bütün zamanların en başarılı bilim kurgularından biri seçilmiş olduğu söyleniyor. Öyle söyleniyor olsa da, filmde aslında bilim kurgu yok. Dini kurgu var.

Binlerce yıldır inanılan dini meselelerin, yüksek teknolojinin yaşandığı şu günümüzün teknolojisi ile zihinlerde yoğrularak sahneye aktarılması var. Öyle ki, 2001 yılında bütün dünya basınında çok tartışılan ve sık sık haber olan e-bomba teknolojisi de senaristlere ilham vermiş ve atıldığı yerde can kaybına, yıkıma sebep olmadan bütün elektrikli ve elektronik teçhizatı yakmasından ilham alınarak 2005’te çekilen bu filme yansıtılmış. Malumunuz, bu bombaların atıldığı yerdeki teçhizatların elektronik devrelerinin yeniden yapılması ve varsa bobinlerin yeniden sarılması gerekiyor ki, filmin en başında dikkat çeken saldırı şekli de bu… Bu da gösteriyor ki filmin bu kısmı bile bir bilim kurgu değil, tam tersine olarak geriden/gecikmeli konu edilen bir gerçek teknolojik gelişme… Oysa bu filmi yazan ve çeken ekip bu kadar tecrübesiz ve vurdumduymaz değil.


Filmin en sonundaki konuşmadan anlaşılıyor ki, o gelenler Ye’cüc ve Me’cüc… İnsanlık, karşılarında çaresiz kaldığında, onları durduran da mikroorganizmalar, kurtçuklar ki tam da hadis-i şerifte anlatıldığı gibi… Ye’cüc ve Me’cüc hakkındaki sahih hadiste o kurtçuklara “hegaf” deniyor. Saldırgan olan ve dünyayı kana bulayacak, milyarlarca insanı öldürecek olan Ye’cüc ve Me’cüc’ün burunlarından girip onları öldürecekleri haber verilmiş. Belki de bir biyolojik silah türünden bahsediliyordur. O hadis ve izahı şurada mevcut. Tıklayın..


O hadiste anlatıldığı gibi, filmde de saldırgan varlıklar, dünyanın tamamını perişan ediyorlar. Yahudilerdeki ve Hristiyanlardaki Gok ve Magok’u baz almışlarsa bile, İslam’ın bu husustaki anlatımlarına da çok uymuş.


Filmin en başında, gelenler uzaylı olmasına rağmen, neden yer altından çıktıklarına anlam verilemiyor ki bu da filmi yapanların Ye’cüc ve Me’cüc ya da onların tabiri ile Gok ve Magok hakkındaki bilgilere sadık kalma isteğinden olmuş. Çünkü insanların büyük bir kısmı bunların, ahir zamanda yer altından çıkacaklarına inanıyor.


Müslümanların çoğu da, geçmişte yüksek bilim ve teknoloji olmadığı için olsa gerek, Ye’cüc ve Me’cüc hakkındaki hadisleri bu şekilde yorumlamışlar, hadislerdeki anlaşılamaz kısımlara takılıp, bunların yer altında olabileceğine inanmışlar. Bir de, izleyiciye abartılı gelecek olsa da “Aslında onlar çoktan yer altındaydılar. Milyonlarca sene önce gelmişlerdi” deniyor filmde… Ye’cüc ve Me’cüc’ün daha önce Hz. Zülkarneyn zamanında da dünyamıza gelip harp etmiş olduklarına gönderme yapılıyor. Malumunuz, bir daha dünyaya gelip saldıramasınlar diye onlara set çeken kişi Hz. Zülkarneyn’dir.


Filmin sonuna doğru aksiyon ve heyecan yüksek iken, hızlı gelişen, çok kısa süren ve beklenmedik bir son oluyor. Dünya devletleri ittifak ederek bu üç ayaklı makinelere ve içine girip onları yöneten uzaylılara çok ileri teknoloji ile çare bulmuyorlar da enteresan şekilde bunların hakkından tabiattaki bir mikroorganizmanın geldiği anlatılıyor.


Filmin senaristleri de, yapımcıları da bilindik kişiler. Steven Spielberg’ün de, Tom Cruise’un da bir takım dini tarikatlara mensup olduğu herkesçe biliniyor. Bu kadar emek vermişler ve masraf etmişlerken, şu filme çok daha fazla renk katabileceklerine, izleyicinin beklediği/istediği şeyleri artırabileceklerine şüphe yok ama katmamışlar/yapmamışlar. İzleyicilerin çoğunda kabul görmeyecek bir final yapmışlar. Daha önceki bazı filmlerinde yaptıkları gibi, Hristiyan ve Yahudi dini metinlerine bu filmlerinde de sadık kalmak istemişler ve izleyicide oluşacak bu hoşnutsuzluğu bile göze alıp göğüslemişler.


Biz Müslümanlar da inanıyoruz ki, bu filmde anlatılanların hepsi sahih hadislerde yaklaşık 14 asır önce anlatıldı. Ahir zamanı anlatan bazı hadislerde bahsedilen Melhame-i kübra ya da diğer deyişle Armagedon savaşı bir dünya savaşı olacak. Bu savaş üçüncü ve son dünya savaşı olacak ve sonrasında bir daha dünya savaşı yaşanmayacak ama bir dünyalar savaşı yaşanacak. İşte o dünyalar savaşı Ye’cüc ve Me’cüc ile yapılacak olan ve filmde konu edilen savaş olacak.


Melhame-i kübrada son ve çatışmalı/kanlı kısma geldi dünyamız/neslimiz ama büyük ihtimalle bizim nesilden olanlar söz konusu dünyalar savaşını göremeyecekler. Çünkü bahsedilen o savaş çıktığında, bu filmi çekenlerin beklentilerinin tam aksine olarak, Melhame-i Kübrayı Müslümanlar kazanmış, ardından da yeni dünya düzenini Müslümanlar kurmuş, dünya genelinde İslam idaresi hakim olmuş olacak ki bütün bunların gerçekleşmesi en azından bir insan ömrü daha sürer. Daha önce, farklı açılardan bu hususları izah eden onlarca yazı yazmıştım, onlara da bakabilirsiniz. 

Mehmet Fahri Sertkaya|Akademi Dergisi

Neden uzaylı istilası yaşanmıyor? UFO’lar neden gizleniyor?

Bizden binlerce sene daha ileri teknolojiye sahipler, aklımızın idrakinden aciz kaldığı uzay araçları ile kim bilir nerelerden dünyamıza kadar geliyorlar. Lakin en ufak bir rahatsızlık vermiyorlar. Kimsenin canına ya da malına dokunmuyorlar. Savaş uçakları tarafından vurulmak istenseler bile kolay kolay karşılık vermiyorlar. Hatta bazen, dünyamıza düşmekte olan meteorları havada parçalarken kameralara yakalanıyorlar.

İnsanlarımızı kaçırsalar bile asla öldürmüyorlar ya da sakat bırakmıyorlar. Bir süre üzerlerinde incelemeler yaptıktan sonra mutlaka geri getiriyorlar. Şu anda dünyanın çeşitli ülkelerinde, çok farklı inançlara sahip çok sayıda saygın bilim adamı ortak bir söylem ile “Dünya dışı canlılar bize dostça yaklaşıyorlar.” ifadesini kullanmaya mecbur kalmış durumdalar. Kanada eski savunma bakanı Paul Hellyer ve Bulgaristan uzay bilimleri uzmanı ve kurum yetkilisi bunlardan sadece ikisi…

Birkaç ay önce, NASA için çalışan bilim adamı Shawn Domagal-Goldman “Küresel ısınma böyle devam ederse, çok yakında dünyamızı korumak isteyen uzaylılar dünyamıza müdahale edecekler.” şeklinde bir ifadeyi herkesin duyabileceği şekilde dillendirmek ve kamuoyu oluşturmak zorunluluğu gördü.

“Dünya insanlığı bu gerçeği duymaya hazır değil”miş…

Neden böyle olduğu, neden dünya dışı varlıkların art niyetli olmadıkları, neden bize zarar vermedikleri gibi bir de dünyamızı neden korumaya çalıştıkları hususunda, ülkemizde kendisini bu konularda söz sahibi olarak tanıtmayı başarmış bazı şahısların komik açıklamaları mevcut; “Dünya insanlığı bu gerçeği duymaya hazır değil”miş…

En az yüz senedir dünyamızda UFO’lar ve uzaylılar konusu tartışılıyor. Pek çok UFO kazası oldu. Kaza yapmış bu UFO’ları ve uzaylıları gözleri ile gören çok sayıda halktan insan, güvenlik görevlisi, asker, subay ve gazeteciler oldu. Bu olayları ertesi gün manşetlere taşıyan gazeteler oldu. Onlarca sene sonra bu asker ve sivil şahitlerin bir kısmı, her şeyleri net olarak medyaya anlattılar, itiraf ettiler. Yaklaşık bir asırdır bu konular hiç gündemden düşmedi. En az yüz senedir dünyamızı ziyaret eden bu varlıklar, yer altlarında devasa tesisler kurana kadar, dünyamızı meteorlardan koruyana kadar, dünyanın her bir karışını inceleyip araştırırken gizlenmeye çabalayana kadar, kendi varlıklarını zamanla kabul ettirmek için bir şeyler yapsalardı ya?

Kaç yüz sene daha bekleyecekler? Bizim madenlerimizi, zenginliklerimizi de sömürmeyecekler ise, bizden güçsüz de değiller ve hatta tarifsiz bir üstünlüğe sahipler ise, bir asırdır, sürekli bir gayret ve emek ile kendilerini neden gizlesinler? “Akıl hastası uzaylılar” kavramını mı üretmek gerekiyor bu durumda?

(Resim: Sabetaycı gizli Yahudi Cansu Canan Özgen ile Sabetaycı gizli Yahudi Haktan Akdoğan, Sabetaycı gizli Yahudi çete lideri Turgay Ciner’e ait olan Haber Türk kanalında, uzaylılar konusundan söze girip bilimsellik kılıfı giydirerek sözü New Age tarikatlarının ve Kabala’nın sapıklıklarına sinsi sinsi getirdikleri bir canlı yayında görülüyorlar.)

Bakın şu hadis-i şerif, dünyamızın, dini anlamda bütün evrenin/kainatın merkezi olduğunu gözler önüne seriyor. Bunca farklı farklı uzaylı insan türleri de bu dini gerçeklerden haberdar oldukları ve Müslüman oldukları için bizim dünyamıza zarar vermiyorlar. Hatta gayr-i müslim diğer uzaylı insan türlerinin saldırılarından koruyorlar. Belki de yapay olduğunu tartıştığımız dünyamızın uydusu Ay, bu amaçla sonradan dünyamızın yörüngesine yerleştirilmiş bir uzay aracı:

“Göklerin efendisi, içinde arş olan(yedi kat semanın iki kat daha üzerindeki) göktür(ki yedi kat semanın üzerinde toplamda beş kat daha gök tabakası vardır). Yerlerin efendisi de bizim üzerinde bulunduğumuz (dünyamızın) yeryüzüdür”

[ibn-i Abbas, Suyûtî, el-Dürr, VI/239.]

Hemen akla “Bunlar müslümanlar ise, neden dünyamızdaki Müslümanlara yardımcı olmuyorlar?” sorusu geliyor. Çok yakında bütün dünya bu gerçekten haberdar olacak ki pek çok uzaylı müslüman insan türü, bizim dünyamızdaki Müslümanların önde gelen din alimleri ile en az yarım asırdır iletişim halindeler. Lakin, yine dini bir kaide/kural gereği, onların bizim dünyamızdaki Müslümanlara yardımcı olmaları yasak. Çünkü bu durum, dünyamızdaki biz Müslümanların imtihanını bozacak, çabalayıp gayret etmeden her şey çok güzel olacak ve kimse imtihan olmamış ve derece kazanmamış olacak. Böyle olacaksa da insanın cennetten dünyaya gönderilmiş olmasının bir anlamı kalır mı?

| Mehmet Fahri Sertkaya | http://www.SpaceExplorer.TV

Kıyametin kopmasına insanlar mı sebep olacak?

– Bütün canlılarda hücresel bir elektromanyetik sistem ve alan mevcuttur. Canlıların hücreleri birbirleri ile elektromanyetik alanlar sayesinde iletişim kurar. Son yapılan tetkiklerde hastalıklı hücrelerin sağlıklı hücrelere hastalığı elektromanyetik alanlar ile ilettiği tespit edilmiştir.

– İnsan vücudunun kullandığı elektrik enerjisi kalpte üretilir. Kalp, ruhtan güç alarak atar ve kalbin bu atışı sırasında, kalpteki bir kesecik vücudumuzun kullandığı elektrik enerjisini üretir.

– Beyin ve beyincik bu enerji ile bütün vücudu sinir sistemi ağı üzerinden kontrol eder.

– Bu, şu anlama gelir; bir yerde hastalık varsa, beyin orayı gerektiği gibi kontrol edemiyor ya da hiç kontrol edemiyor demektir. Bu da oraya elektrik sinyallerinin gitmediği, o bölgedeki hücrelerin manyetik alan yapısının ve enerji yapısının bozulduğu anlamına gelir. Ve bu da o bölgeden yayılan elektromanyetik alanımızın bozulduğu anlamına gelir… İşte MR (Manyetik Rezonans) cihazları da bunu tespit içindir.

– Anlaşıldığı üzere vücudumuz da dahil, bütün canlıların bedenlerinin temel yapısında elektrik sistemi ve elektromanyetik alan dengeleri mevcuttur. Hatta bir canlılığı olan gezegenimizin ve sair gezegenlerin yapılarında da elektromanyetik enerji ve alan sistemi mevcuttur. Zaten alemde cansız hiçbir şey yoktur. Günümüzde artık sıradanlaşan elektromanyetik alan hususu,  hastalıkların teşhisi ve tedavisinde kullanıldığı gibi tam aksine olarak insanların hasta edilmesi için de kullanılabilir.

– Bu tam olarak şu anlama gelir; Başka yapay bir elektromanyetik alan üreticiden vücudunuza gönderilen manyetik alanlar, vücudunuzun çok kısacık sürede dengesini bozabilir. Yorgunluk, Halsizlik, baş ağrıları, mide bulantıları, asabiyet, hücre yapılarında bozulmalar, organ yetmezliği ve kanser yapabilir.

– Sadece bu kadar mı? Hayır, çok daha gelişmiş bir merkezin saldırısına maruz kalırsanız, size, kulaklarınız devre dışı bırakılarak sadece sizin duyduğunuz sesler ve gözleriniz devre dışı bırakılarak sadece sizin gördüğünüz görüntüler gönderilebilir. Bu, doğrudan beyninizin işitme ve görme merkezlerine gönderilen sinyaller sayesinde yapılır.

– Zihin kontrolü yapılabilir. Duygularınız, siz hissedemeden oynanabilir. Hiç sebepsiz yere sinirlenmeniz, neşelenmeniz, gülmeniz, ağlamanız, gamlanmanız, duygusallaşmanız, sevmeniz, nefret etmeniz sağlanabilir. Var olan bütün duygularınızla olumlu ve olumsuz (pozitif ve negatif) yönde oynanabilir. Zaten insanlık tarihi boyunca sihir ya da büyü denilen şey de budur. Bütün bunları insanlara cinler de yapabilir.

– Çok daha ciddi bir kasıt söz konusu ise, bunu yapanlar, size kendi kurguladıkları rüyaları gösterebilir. Gördüğünüz doğal rüyaları izleyebilir. Çok önceden yaşadığınız ama hatırlamadığınız acı olayları sürekli zihninizde tutabilir. Oturduğunuz yerde zaman ve mekan algılarınızı da bulandırarak sanki oradaymışsınız gibi, sanki o tarihte ve o olayın içindemişsiniz gibi hayaller görmenizi temin edebilir. Ya da uykuda, geceleri sabahlara kadar tekrar tekrar bunları izletip yeniden acı çekmenizi sağlayabilir. Sinir sisteminizi perişan edebilir. Bütün bu ağır yüklere aralıksız günlerce, aylarca ve yıllarca maruz bırakabilir. Bu da bir kaç yıl içinde bedeninizin çöküntüye uğramasına, dişlerinizin çürümesine, cildinizin bozulmasına, saçlarınızın dökülmesine ve ağarmasına, gözünüzün ferinin kaybolmasına, beden dilinizin-mimiklerinizin bozulmasına sebep olabilir.

– Hafızanızı silebilir. Gerçekte yaşamadığınız sanal hatıraları bunların yerine koyabilir. İnsanın yapısı öylesine mükemmel yaratılmıştır ki asla gördüğü ve duyduğu şeyi unutmaz. Sadece istediği an istediği hatıraya ya da bilgiye ulaşamaz. Her şey, her an, her saniye, her görüntü, her ses, her his, her hatıra kalıcı olarak kayıt edilmiştir. Ama buna ulaşamamaya unutmak denilmiştir. İşte ulaşılan söz konusu kıyamet teknolojilerini kullanan bir merkez,  bir gece tertemiz bir insan olarak uykuya girdiğinizde gerçek hatıralarınızın tamamını “ulaşılamaz” yapabilir ve sizi sanal yüklemeler ile, kırk yıllık ayyaş ya da uyuşturucu müptelası birinin şuurunda uyandırabilir.

– Yüzlerce kilometre uzaktaki bir tesisten gönderilen bir takım dalgalar, vücudunuzun hayatiyetini sağlayan ve enerjisinin üretildiği merkez olan kalbinizi durdurabilir. Doğal ya da sonradan üretme olsun, bir enerji alanı varsa eğer, aynı hususiyetlerde fakat çok daha kuvvetli bir enerji alanı ile mutlaka bu alana müdahale edilebilir. 

– Sonunuzun gelmesini isteyenler, beyninizi-zihninizi tam kontrol altına alarak, iradenizi devre dışı bırakarak, bedeninizi bir yüksek binadan atabilir, hayatınızın bir trenin altında son bulmasını ya da bir uçurumun dibinde son bulmasını sağlayabilir. Daha da kötüsü var. Sizin bedeninizden önce aile fertlerinizin, eşinizin, çocuklarınızın, o an yanınızda bulunan insanların sizin eliniz ile öldürülmesini temin edip sonra oracıkta kendinizi de öldürmenizi temin edebilir. Zaten binlerce yıldır cinler bunu insanlara yapabiliyor ve adına cinnet deniliyor.

– İnsan, hayvan ya da bitkilerin doğal yapısına, yapay enerji alanları ile yapılabilecek bu nevi saldırılar, gezegenimizin ve başka gezegenlerin doğal dengelerine karşı da yapılabilir.

– Dünyamızın merkezindeki magma dolu çekirdeği, dünyamızın uzaydaki dönüş yönünün tersi istikamete döndüğü için, çok muazzam bir eletkromanyetik alan üretilmesine sebep oluyor. Kocaman vücudun hayatiyetini sağlayan ve enerjisini üreten kalpteki kesecik misali, devasa dünyamızın enerjisi de bu çekirdeğin hareketi sayesinde temin ediliyor.

– Nükleer santraller bağlanılarak üretilecek çok çok büyük elektromanyetik alanlar sayesinde, bu enerjinin doğru yere yönlendirilmesi sayesinde yapay yağışlar, yapay fırtınalar, yapay depremler oluşturulabilir. Oluşturulmaktadır. Bir adım daha ileri gidildiğinde dünyanın çekirdeğinin dönüşü yavaşlatılabilir hatta durdurulabilir. Bu, dünya üzerindeki bütün canlılığın dengesinin yok olması anlamına gelir. Kuşlar, bütün hayvanlar, insanlar, bitkiler, kutuplar her şey ama her şey bir anda en temelden ölümcül darbe alır. Ve bu, dünyanın güneş etrafındaki yörüngesinden çıkıp savrulmasına, doğrudan güneşe doğru çekilmesine ya da güneş sisteminin dışına doğru serbestçe uzaklaşmasına bile sebep olabilir.

– Dahası, hızla ve büyük gayretler ile atom altı parçacıkların sırlarının çözülmeye çalışıldığı şu günümüzde, bu sırları çözecek olan Siyonist kafası, dünya hakimiyeti kuracağım takıntısı ile, zincirleme olarak kıyameti kopartacak ve her şeyi ama her şeyi zincirleme olarak atomlarına ayıracak bir yöntem bulabilir.

– Asırlardır büyük İslam alimleri “Her şeyi sebeplere bağlayarak varlığını gizlemesi Allah Teala’nın adetlerindendir. Bu nedenle kıyametin kopuşuna bile ademoğullarını ve bulacakları bir tekniğini vesile etmesi mümkündür.” demişlerdir.  


Mehmet Fahri Sertkaya