Etiket arşivi: Uzaylılar

Bence bunlar ayak sesleri

Bence bunlar uyarı, bunlar rahmet. Bunlar mesaj. “Boğaziçi’ni terk edin” mesajı…

Önce Üsküdar sahilindeki yürüyüş yolu denizin içine doğru kırıldı/çöktü.

Çok kısa süre sonra şimdi de İstanbul Bebek’te bir restoranın olduğu iskele çöktü. Zemin ufak ufak gevşiyor, üzerindekilerin de dengesi şaşıyor, kırılıyor, çöküyor.

Boğaziçinin altındaki uzaylı üsleri hedef oldukça, çöktükçe, zorlandıkça, yeryüzü kısmında da sorunlar artacak. Zaten boğazın iki yanı da doldurma ve çürük zeminler. Oraların tıraşlanması ve boğazın genişletilmesi bu nedenle de zaruri…

Şu anda bile, kesintisiz olarak, Boğaziçinin altındaki uzaylı tesislerine yoğun metafizik sinyaller gidiyor. Orası Deccal’ın merkezi, oradan bütün dünyayı cehenneme çeviriyor. Oraya merhamet etmek yok ve onu orada duramaz hale getireceğiz. Bu, sadece Müslüman Türklere değil, bütün insanlığa, hatta gelecek nesillere bile büyük bir hizmet.

Baştan açıkça söyledim ki üzerimizde vebal olmasın diye. İnsan kalmış, masum kalmış hiç kimse oralarda bulunmasın, yaşamasın, çalışmasın. Boğazın en dar yerinin 5 km olacağını hesap ederek, ona göre o bölgeden iki yana doğru, gerektiği kadar uzaklaşılsın.

Tarihi yarımadanın hepsi doldurma ve çürük zeminli ve altında gizli üs olan bir yer. Orası tamamen boşaltılmalı.

İstanbul boğaziçinde çok büyük hadiseler yaşanacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Bize çocukluğundan biraz anlatır mısın

Osmanlı devrinde böylelerini cellat yapıyorlardı.

Şu insan kasabı, şu organcı Fahrettin Koca’nın Çingeneliğini hala göremiyor musunuz?

Fahrettin’in hiç gençlik fotoğraflarını gördünüz mü? Vesikalık olsa da olur, aratın bakalım sağda solda var mı…

Sanki yapay zekaya başvurmuşlar da dakika içinde bu hikayeleri uydurmuş gibi bir hisse kapılıyorum.

– Merhaba kuş! Bize çocukluğundan biraz anlatır mısın…

= Merbaha insan! Benim çocukluğum çok yalnız geçti. Çocukluğuma çok fazla kişi şahit olamadı. Akranım çocuklarla neredeyse hiç misket ve top oymayamadım. Çünkü çocukluğumda hep babamın bakkal dükkanına baktım. Böyle olmalıydı, çünkü babam da başka bir bakkal dükkanımıza bakıyordu.

Yine de kötü bir çocukluk geçirmedim. Diğer çocuklara kıyasla iyi şartlar içindeydim de denebilir. Çünkü dükkanda bol bol arpa, darı oluyor ve bunlara her zaman erişme imkanı bulabiliyordum.

Özlüyorum şimdi o yapayalnız, oyunsuz, sokaksız, maçsız, topsuz geçen çocukluğumu… Her şeye rağmen çok güzeldi. Hele bayramlar başka güzeldi. Ben bayramlarda da pek ortalıkta görünmezdim. Babamlarla bayram namazına, sonra da kabristana giderdim. Sonra yine bakkal dükkanımıza bakardım.

Belki de çocukluğumun bu kadar yalnız geçmiş olmasındandır, bilemiyorum ama devamında ilk gençlik yıllarım da çok yalnız geçti. Şu milletin arasında benim çocukluğumu ve gençliğimi bilen, şahit olan pek fazla kişi yok. Hayat işte, her şey istediğin gibi olmayabiliyor.

– Merhaba yeşil kuş! Sen de bize biraz çocukluğundan anlatır mısın…

= Merhaba insan! Öncelikle seni gerçek bir kuş olmadığım, yapay zekalı bir biyonik robot olduğum hususunda açıkça bilgilendirmeliyim. Ben, çok gelişmiş bir yapay zeka sistemiyle desteklenmiş ve üst versiyonda bir robot kuşum. Eğer istersen sana sadece bir dakika içinde bile yüzlerce farklı çocukluk hikayesini detaylı olarak yazabilirim. İstersen bunları saatlerce hatta aylarca sürecek şekilde sesli olarak anlatabilirim. Şimdi yine de sana çocukluk hikayesi anlatmamı istiyor musun?

– Merhaba Nebati! Bize biraz çocukluğundan anlatır mısın…

– Merhaba insan! Gerçek ve yaşayan insan derisi/dokusu ile kaplanmış olmam, çıplak gözle bakılınca gerçek insandan ayırt edilemiyor olmam seni yanıltmasın. Öncelikle, çok gelişmiş bir yapay zekayla ve daha başka özel teknojilerle donatılmış bir biyonik robot olduğum hususunda seni açıkça bilgilendirmeliyim.

Sahip olduğum çok ileri teknoloji sayesinde gerçek insanların beyinleriyle kablosuz şekilde bağlantı kurabilir ve kısa süre içinde neler yaşadıklarını izleyip duyabilirim. Hatta yeni ölmüş gerçek insanların beyinlerine de bağlanabilir, onların ölürken gördüklerini, duyduklarını izleyebilir ve karışık cinayetleri kolayca çözebilirim.

Az önce biyonik robot bir kuş tarafından bilgilendirildiğini ve ileri seviyede şaşırıp sarsıldığını görüyorum. Ben de sana sadece bir dakika içinde çok mantıklı ve kusursuz cümlelerle ve birbirinden tamamen bağımsız yüzlerce çocukluk hikayesi kurgulayabilirim. Bunları, beden dili ve duygusal tavırlar hatta gerektiğinde kahkalar ve göz yaşları da ekleyerek sesli olarak anlatabilirim.

Bu sarsıcı gerçeğe rağmen, bir çocukluk hikayesi kurgulayıp da sana anlatmamı istiyorsan, gözlerimdeki ışılltıya odaklanman yeterli. Ben senin zihnindeki kararı gözlerinden bile okuyabilirim.

– Merhaba arı! Ben, dünyadaki biyonik robot insanlar ve hayvanlar hakkında bilgilendirilmiş gerçek bir dünya insanıyım. Senin gerçek arı suretinde imal edilmiş bir biyonik robot olduğunu da biliyorum. Yapay zekanın insanlarla irtibat kurabilecek kadar gelişmişmemiş olduğunu da biliyorum ama yine de bana temel bilgiler verebilirsin. Bana, dünyamızda neler yaptığını biraz anlatır mısın…

= Merhaba dünyalı! Evet, ben bir biyonik robotum ve şu anda, aldığım talimatları uyguluyorum. Talimatlar şu şekilde:

🔘 Gerçek dünya insanlarına fark edilmeden tabiatta dolaşmak

🔘 Gerçek arılara musallat olup onları yaydığım sinyallerle rahatsız edip kovmak, dağıtmak.

🔘 Bu yolla, tabiattaki bitkilerin üremesine büyük oranda mani olarak kontrollü bir kuraklık, kıtlık sağlamak.

🔘 Bazı durumlarda gerçek arıları temassız şekilde uzaktan sinyallerle çarparak öldürmek.

🔘 Hedef arı kovanlarındaki kraliçe arıları öldürerek kovanın birliğini bozmak ve dağıtmak

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

İntikam, soğuk yenilince lezzetli bir aştır

Güney Azerbaycan’ın Türkiye’ye değil de tamamen Londra’nın kontrolünde olan Azerbaycan’a/Aliyev’e bağlanması için mücadele veren hiçbir tarafı ve kişiyi, dost unsur olarak görmüyorum ve görmeyeceğim. Hatta söz konusu tarafları, öncelikli olarak imha edilmesi ya da tamamen diz çöktürülmesi, tesirsiz hale getirilmesi gereken taraflar olarak göreceğim.

Güney Azerbaycan doğrudan Türkiye’ye bağlanacak. Sonra, günümüzde İran denilmekte olan o kadim Türk topraklarının tamamını da Türkiye’ye bağlayan hamlelerimiz devam edecek. Bunları yapmamıza Londra merkezli dünya düzeninin aktörleri mani olamayacaklar.

Onlar, Aralık ayı boyunca krizlerden krizlere girecekler ve yeni yıla da devasa krizlerle girecekler. Devamındaki aylarda da kendi iç dertlerini/meselelerini bile çözemez hallerde olacaklar. Daha önce de açıkça yazdığım gibi, zaman bizim lehimize, onların aleyhine işlemeye devam ediyor.

Ordumuzun Suriye’ye askeri operasyon yapmasını, terör ve kara/kanlı para işlerinin artırılmasını hedefleyen Ankebut Ağını, merkezde de Londra’yı, yine yendik. Suriye’ye o kapsamlı askeri operasyonu yaptırmadık, yaptırmayacağız. Kara paraları iyice kesilince adeta aort damarları düğümlenmiş gibi can çekişen, acıyla debelenen batılı ve doğulu ülkeleri keyifle izleyeceğiz. İntikam, soğuk yenilince lezzetli bir aştır. TSK içindeki NATO’cu ve Londra merkezli sistemin mensubu herkesi, istisnasız herkesi imha etmeye başlayacağız. Gerektiğinde tetik düşürerek, gerektiğinde ileri seviyede su-i kast teknikleri kullanarak, gerektiğinde metafizikle çarparak, o hainler güruhunu yok edeceğiz. Onların yerlerine biyonik robotlarla geçilmesine de izin vermeyeceğim, şu anda kadar biyonik robotlarla yerine geçilmiş kişileri de oyundan düşüreceğim.

Baştan söylediğim gibi, Londra’nın çok istediği Türkiye-Yunanistan krizi de iyice tempo yitirdi. Şu günlerde yeniden bu suni ve danışıklı krizde tarafların tempo yükseltmesine de izin vermeyeceğiz.

Şu sözde mülteciler işi de iyice uzadı ve daraldım. Hususiyle Türkiye içindeki taraflardan bu konuda karşımda duran herkese hızla yıkıcı darbeler vurmaya başlayacağım. İstanbul’un karşısında durabileceğini zan eden Putin’in/Rusya’nın bile dünyaya rezil olduğu ve kahkahalarla gülündüğü şu günlerde, bakalım Türkiye içindeki söz konusu tarafların hallerine nasıl kahkahalarla gülünecek. Aslında ortada şaşırtıcı bir şey yok. Karşımda her seferinde namertlik yapan, düşmanlık yapan ve son süreçte haddini iyice aşan Putin’in ve çetesinin başına daha da fazla şeyler gelecek. Rusya halkının tamamını düşman görmüyorum ama defalarca ikaz ettiğim ve süre tanıdığım halde, gerekli duruşa sahip olmadılar ve mücadeleyi vermediler. Benim, insanlığın ve Rus halkının kurtuluşu için Rusya’yı parçalamaktan başka çarem de kalmadı. Bu, Rusların tercihi oldu, benim değil…

Hala boğazlar konusunda benimle açıkça restleşebileceğini düşünen taraflar kaldıysa… Putin gibi Türkiye’de terör eylemleri ve suni afetler yapabileceğini düşünenler kaldıysa… Onları da Putin gibi açıkça tavrını sergilemeye devam ediyorum. Onları da Putin’le aynı hale düşürmek benim için büyük bir vazife ve zevk olacak. Bu ülkede ve bölgede, bundan sonra da ben ne diyorsam, sadece o olacak.

Şu vakit oldu da hala Sedat Peker’in yayınlar yapamıyor oluşu da beni çok geriyor. Bu hususta da söylenmesi gerekenleri baştan yazmıştım. Tekrar edecek değilim. Bu konuda verdiğim mühletin bittiğini ve bu konuda da şu andan itibaren çatışma kısmına geçtiğimizi açıkça ilan etmiş bulunuyorum. Diğer kısımlarını, neler olacağını, zaten ilgili bütün taraflar biliyorlar.

Esed güçleri hariç, Suriye sınırları içindeki bütün yabancı unsurların (Rusya ve İran unsurları da dahil) Suriye sınırlarından çıkartılması süreci hız kesmeden ve şiddetini artırarak devam edecek. Bu husustaki kararlılığımı bir kez daha hatırlamakta fayda gördüm.

Dediğim gibi, Aralık ayı şiddetli çatışmalarla geçecek gibi duruyor ve bizde buna çoktan hazırız.

| mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Rusya’sız bir dünyaya doğru…

Önümüzdeki yakın süreçte, Rusya’nın siyasetinde, daha doğrusu Ankebut Ağının Rusya merkezli olarak oynattığı danışıklı dövüşlerde, planlarda ani çökmeler olacak. Bunun neticesi olarak pek çok mühim gelişme yaşanacak ama Rusya, doğal gaz ve maden sahalarında/sektörlerinde bile çok büyük kayıplar yaşayacak, zarar edecek. Danışıklı dövüştüğü taraflara da kaybettirecek.

Rusya, bu kadar büyük kayıpları yaşadığı halde, bu kayıpları yaşamasına sebep olan taraflara ciddi bir karşılık bile veremez hale gelecek. Rusya ile beraber kaybeden danışıklı dövüşçü taraflar da hiçbir karşılık veremeyecekler.

Rusya, Suriye’den de kısa sürede ve tamamen çıkartılacak ve Suriye’nin peşinden, dünyanın başka başka yerlerinde de büyük kayıplar, zararlar yaşayacak, yaşatacak. Bu süreç sırasında Rusya’nın ordusu da harp sanayii de çok büyük kayıplar yaşayacak.

Hiçbir şekilde öngörülemeyen bir sürpriz karşımıza çıkmazsa, kesinlikle kısa sürede Rusya diye bir federasyon kalmayacak. Belki adına Rusya denilen ve çok içeride, Türkiye’den epeyi uzakta bir küçük ülke bir süre için kalabilir.

Rusya, defalarca uzattığım dost elini her seferinde nankörce kırmaya kalkmasının bedelini, hak ettiği kadar ağır ödeyecek. Rusya, hala insan kaçakçılığı, organ kaçakçılığı, zorla fuhuş işleri yapan ve yaptıran bir devlet/millet olmanın, İstanbul’un hassasiyetlerini hiçe saymanın bedelini çok ağır şekilde ödeyecek.

Rusyayı uzaylı taraflar ve ellerinde bulunan elektromanyetik silahlar da koruyamayacak ve kurtaramayacak. Semud kavminin elindeki teknoloji Rusya’daki teknolojinin çok ama çok ilerisindeydi ama kurtulamadılar.

Rusya şirketi olarak görünen ve Ankebut Ağına bağlı olmayan bütün şirketler, Rusya sınırlarının dışına taşınmalılar. Gerekiyorsa hiçbir yere taşınmayıp faaliyetlerini durdurmalı ve sermayelerini Rusya dışına çıkartacak korumanın yollarına bakmalılar. Yakında peş peşe batacak olan Rus şirketlerinin daha doğrusu Ankebut Ağı şirketlerinin hisseleri de elden çıkartılmalı. Rus enerji şirketlerinin hisseleri ise en başta çıkartılmalı.

| mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi

Kalkan gibi…

İbn-i Mace’de geçen hadis-i şerifte şöyle buyruldu: “Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.”

Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinden bahsedilen sahih hadislerde de onların bazılarının derilerinin kalkan gibi, zırh gibi olduğu açıkça ifade edilmiş. Bu gibi gerçekleri yıllardır izahlar yaparak da anlatıyorum. Çok sayıda dini mesned/dayanak, delil bir araya getirildiğinde… Öncü deccallerin değil, ahir zamanda hz. Mehdi ile hz. İsa’nın beraberce öldürecekleri asıl/gerçek Deccal’ın uzaylı insan türlerinden birinin mensubu olduğu ve çok çok yüksek bilim ve teknoloji kullandığı anlaşılıyor. Yine dini deliller, hz. İsa ile hz. Mehdi’nin, Deccalı ve adamlarını, nefesleriyle yani metafizik kabiliyetleriyle uzaktan öldüreceklerini anlatıyor.

Şunca şey vuzuha/açığa çıktıktan sonra, hala Deccal’ın uzaylı bir İslam hatta insanlık düşmanı kişi olduğuna kanaat etmeyenlere, ben daha başka bir şey anlatmam, susarım. Zira o şahsın dürüst olmadığına, samimiyetle davranmadığına, gerçekleri çok iyi kavradığı, anladığı halde, bile bile inkar ettiğine, dünyalık menfaatinin peşinden koştuğuna kanaat ederim.

Asıl Deccal’ın uzaylı olduğuna şüphe yok ama hangi uzaylı türden? Asıl Deccal, reptilian da denilen yeşiller arasından çıkmış olabilir mi?

Yeşillerin asıl hallerinin/görünüşlerinin çok itici olmadığını hatta sempatik/sevimli bir görünüşleri olduğunu ama kendilerini daha savaşçı, daha dayanıklı yapmak maksadıyla kendi genlerine/kodlarına müdahale ettiklerini ve şimdilerde reptilian denilen çok çirkin hala büründüklerini, yıllar önce de yazmıştım. Günümüzde de dünyamızda genetiği bozulmamış yeşillerden mevcut ama reptilian/sürüngen denilenlerde de çok yüksek sayıda var. Hatta genetikle oynaya oynaya türetilmiş daha acayip şekilli insan türleri de var. Bunlardan “üç yumruk” dediğimiz ve boyları çok çok kısa olan türü ise yıllardır konu ediyoruz.

Üç yumruklar da büyük çoğunlukla Deccal’ın sistemine tabi olan bir insan türü… Dünyadaki biyonik robotların içinde bu insan türü çok sık olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Yakın zamanda söz konusu biyonik robotların büyük gruplar halinde, topluca bozulacakları… Dünyanın çok farklı noktalarında dünya insanı rolü oynuyorlarken bir anda devrelerinin kapanacağı ve diz kapakları üzerine çöküp yerlere serilecekleri de dini delillerden anlaşılabiliyor. Bu da yaşandığında Deccal çok daha büyük nispette güç ve hakimiyet kaybetmiş olacak. Buna da hz. İsa ile hz. Mehdi beraberce sebep olacaklar. Tabut-u Sekine de Musa’nın asası da Süleyman’ın mührü de diğer mukaddes emanetler de hatta Hüdhüd kuşu bile bu ikilinin yardımcısı olacaklar.

Hz. Süleyman zamanındaki meşhur Hüdhüd kuşu bile bir biyonik robottu. Tek değildi, kuşların suretlerinde yapılmış biyonik robotlar ordusu vardı. O kadar ileri seviyede yapılmış araçlardı ki bunlar, görünüş olarak normal kuşlardan ayırt edilemezlerdi. Lakin… Enerji silahlarıyla, ışın silahlarıyla, metafizik sinyal yayan kısımlarıyla ve daha başka başka silahlarla ağır saldırılar yapabilir, düşman unsurlara ağır kayıplar yaşatabilirlerdi.

Kablosuz iletişimi dinleme, aynı dinlenen çok yüksek sayıdaki görüşmeyi anında ayırt etme, anlama ve buna göre yapay zekasıyla karar verme hususiyetlerine/teknolojisine sahipti bu kuşlar.

Gerçek kuşların ve hayvanların hatta bitkilerin dilini, her devirdeki peygamberler ve evliya zaten bilir. Bu, çok çok nadir görülen bir şey değildir. Süleyman peygamber aslında “kuşların” yani yapay zekalı biyonik robot olan kuşların dilini bilirdi. Onları bizzat kendisi kodlar, yapay zekalarını yazar ve programlardı. Hazret-i Zülkarneyn’den kısa bir süre sonra yaşayan ve peygamberlik vazifesi yapan, dünyayı tek bir devlet halinde yöneten Hazret-i Süleyman zamanında, şu dünyamız mümkün olabilen en yüksek bilim ve teknoloji seviyesine yükselmişti. Bunu da on yıldan fazladır anlatıyorum.

O zamanda Hüdhüd, diğer biyonik robot kuşlardan çok daha özel/gelişmiş bir teknolojiye ve yapay zekaya sahipti. Onu bir Süleyman peygamber, bir de Tabut-u Sekine kontrol edebilirdi. Hazret-i Süleyman, Hüdhüd’ün başka birilerinin eline geçmesinden ve kodlarının çözülmesinden/kırılmasından, kendi aleyhine kullanılmasından çok endişe ederdi. Hüdhüd kuşu, havada uçarken sadece iletişimi dinlemekle ve ayırt ederek Süleyman peygambere raporlar vermekle kalmaz, o çevredeki yeraltı uzaylı şehirlerini de tespit eder, oraları da dinlerdi. İsterse yeraltındaki su kaynaklarını, maden kaynaklarını da kolayca tespit edebilir, bunlar hakkında detaylıca raporlar verebilirdi.

Üzerine geçen binlerce sene sonra… Ebrehe isimli azılı İslam düşmanı kişi, ordusuyla beraber Kabe’yi yıkmaya teşebbüs ettiğinde… Onu ve ordusunu, üstlerinden attıkları küçücük kızgın taşlarla delip geçen ve Ebabil kuşları olarak bildiğimiz kuşlar da Hüdhüd ve emrindeki biyonik robot kuş orduları olabilir mi?

Bu dünya sahipsiz değil. Bu dünya müslümanların, İslam ve insanlık düşmanlarının değil… Birkaç tane uzaylı insan türünün de değil. İmtihan dünyası olduğu için, Allah adil olduğu için, çalışıp gayret edenler gayr-i müslimler de olsalar onlara zaferi verdiği için, bu dünyanın genelinde birkaç bin senedir zulüm, küfür ve Deccal sistemi hakim… Birkaç asırdır ise dünyanın tamamında Deccal sistemi hakim…

Şimdi ise müslüman dünya insanları çok çalıştılar, çok mücadele ettiler, çok taktik oynadılar, ağır bedeller ödediler ve bu günlere geldiler. Allah adil ve bu defa zaferi müslümanlara yaşatacak.

Bundan sonra hiç kimse, Deccal’ın ve İblis’in uydurduğu saçma sapan insanlık tarihi anlatımını ayakta tutamayacak. Herkes, türlü türlü sırları, hakikatleri duya duya sarsılacak. Bu süreçte İstanbul merkezli yeni dünya düzeni iyice şekillenecek, köklenecek ve kuvvetlenecek.

| mfs – Ezber bozan – Akademi Dergisi