Etiket arşivi: Türkiye

Paxil’in intihar ettirici yan etkisi gizlendi. Glaxo Smit Kline, herkesi kandırdı.

İZLEYİN

Halkı, hastaları, herkesi kandırdılar…

Bu psikiyatrik ilacın intihara mani olabileceğini söylediler ama gerçekte ilacın intihara sürüklediğini biliyorlardı. Pazarlamanın bilime karşı kazandığı bir zaferdi bu…

Seroxat… Amerika’daki adı Paxil… 1990’lı yıllarda, depresyon ve anksiyeteyi tedavi etmek üzere Prozac’a rakip olarak piyasaya sürüldüğünde, mucize ilaç olarak görülürdü. GSK daha sonra bu ilacı, stresten çekingenliğe kadar her şeye çare olarak tanıttı.

İlaç testlerinin arkasındaki sırlar

Her şey daha fazla kâr elde etmek için…

Ellerinde bu ilacın çocuklara zarar vereceğini gösteren araştırma sonuçları da vardı…

İlaç üreticisi Glaxo Smith Kline firması sahtekarlık davasıyla karşı karşıya. İzleyin:

https://goo.gl/PsGVSo

Bkz. www.tibbinkaranlikyuzu.com

Mehmet Fahri Sertkaya

15 bin yıl önce Türkiye topraklarında nükleer savaşlar yaşanıyordu. Göbeklitepe’nin sırları…

Çok yakında dünya tarihi yeniden yazılacak ve bu yeni tarihin hareket noktası şu an Türkiye sınırları içinde bulunan topraklar olacak.

Göbekli Tepe kazılarında meydana çıkan ve tarihin yeniden yazılmasını zorunlu kılan gerçekler…
Ünlü Rus arkeolog ve araştırmacı Sklarov, günün birinde dünya tarihi yeniden yazılmaya başlarsa Türkiye topraklarının bu yeni tarih için bir hareket noktası olacağını söyledi ve ekledi:

“Geçen ağustos ayında Tükiye’ye gittiğimizde Hattuşaş kazı bölgesini ziyaret ettik.Anladığımız kadarıyla orada İngiliz arkeologlar çalışıyor çanak çömlek arıyor. Çevreye bakınırken bizi bile inanılmaz şaşırtan bir keşif yaptık. Mısır’daki piramitler bile Hattuşaş’ta bulduğumuzun yanında gölgede kalıyor.
Yerden çıkıntı biçimindeki monolit granit taşların mekanik usulle kesildiğini gösteren izi bulduk. Binlerce yıl önce bu izi bırakan Yuvarlak Abraziv Disk neden yapılmışsa , sert taşı tereyağı gibi kesmiş ve bu günümüzde dahi taklit edilemez. Çünkü dünya genelinde böyle bir disk mevcut değildir…”
Sklarov resmi tarihe göre Şanlıurfaya 20 km uzaklıktaki Göbeklitepe’nin M.Ö 11. Yüzyılda cilalı taş devri olarak uygun görülen bir zaman diliminde kurulduğunu hatırlatıp gülüyor ve şöyle diyor :
’Uzman olmaya gerek bile yok… 65 milyon yıl önce yok olan dinozor resimlerinin, 13 bin yıl önce ilkel taş devri kabileleri tarafından inşa edilmiş olduğu iddia edilen yapının içinde ne işi var? Taş devri insanı yerin yüzeyinde dinazor iskeleti buldu diyelim, o iskelet dokuyla donatıldığında ortaya böyle bir şekil çıkacağını nereden ve nasıl biliyordu. Tapınak duvarlarında gördüğümüz hayvan resimlerinin ördek olmadığı kesin. Hatta burasını asıl inşa eden ve kullanan ev sahiplerinden sonra ikinci bir Kültür toplumu, tıpkı Mısır piramitleri örneğinde olduğu gibi farklı amaçla burayı kullanmış. Sütunlardan birinin temelinde dış bir etkenle kopan iki dinozorun kafaları daha sonra çok daha ilkel bir teknolojiyle taş taşa sürterek onarılmak istenmiş.”
Sklarov ile iki saat kadar devam eden söyleşi sonunda şunu soruyor basın mensubları :

 ‘Peki sizin varsayımınıza göre 10-20 bin yıl önce dünyamızda kimler vardı?’
Sklarov şöyle cevaplıyor : 
‘Emin olduğum tek şey tüm bu yapıların şimdiki insanın eliyle yapılmadığı. Asıl ev sahipleri uzaydan mı geldi yoksa bilinen zamanlar öncesinde dünyamızda gelişen bir önceki uygarlık tarafından mı yapıldı sorusunun yanıtı bende yok… Sadece %50’den fazla olasılıkla bundan yaklaşık 15-17 bin yıl önce dünyamızda o eski uygarlıklar neyse aralarında ‘Tanrılar Savaşı’ adını verdiğim bir ihtilaf yaşandığı kesin.Böyle bir savaşın izlerine Peru ,Bolivya ,Arjantin ve Türkiye’deki antik yerleşim bölgelerinde rastlamak mümkün… Ancak %100 emin olduğum bir şey var o da tarihin yeniden yazılması gerektiği…

Bu sarsıcı gerçeklerin ispatı niteliğindeki onlarca farklı ve ciddi çalışma Video kanalımızda

Aslında insan eseri olamayacak teknolojiye sahip eserler dünyanın birçok yerinde vardır. Amerika Titikaka gölü yakınlarında Tiahuanaco antik şehrinde de ilginç taş işçiliği bulunmaktadır. Şekildeki kaya bir iddiaya göre dünyanın ilk şehrine aittir. Üzerine yapılan çizgi ve delikler elle olamayacak kadar düzgün ve sıralıdır. Bu kayayı ancak bir makinenin yapmış olabileceği söylenmektedir.
***

Tahta sap ve demir tokmaktan oluşan bu çekiç, 1936’da Teksas’ta 400-500 milyon yıllık bir kayanın içine gömülü olarak bulundu. Modern bir aletin tarih öncesi bir kaya kütlesinin içine nasıl girdiği bir yana, çekiçte kullanılan demirin günümüz demirlerinden bile saf olması bilim adamlarını hayrete düşürdü
***

Peru’nun Cusco bölgesindeki bir İnka kalesinin etrafını 360 metre boyunca zikzak yaparak saran 9 metrelik setlerin yapımında, tanesi 300 tona varan kireçtaşı blokları kullanılmış. Ancak hiç harç kullanılmamasına rağmen bu kayalar, arasına bıçak bile sokulamayacak kadar mükemmel yerleştirilmiş
***

YAŞI: 2 milyar 800 milyon yıl.
Bu metal kürecikler Güney Afrika, Klerksdorp’tan. Birinin üzerinde kürenin çevresini dolaşacak şekilde birbirine paralel 3 çizgi oyulmuş. Bu küreler Cambrian devri öncesine ait pek çok mineral arasında bulunmuştur (2,8 milyar yıl öncesi). 
Bu kürelerden bazıları 6 milimetre kalınlığında, ince bir kabuğa sahiptirler. Bu ince kabuk kırıldığı zaman kürenin içinden süngerimsi garip bir şey çıkıyor.Bu süngerimsi şey havayla temas edince parçalanıp toz haline geliyor. Bu kürelerin ne oldukları ,ne amaçla yapıldıkları bilinmiyor. Üstelik 2,8 milyar yaşındalar. İnsanın inanası gelmiyor ancak bilimsel veriler bunlar.

***

100 milyon yıllık insan parmağı

Bu cisim Kanada’nın Kuzey kutup bölgesindeki Axel Heiberg adası eski fosiller koleksiyonunda bulunmuştur. İncelemeler bunun bir insan parmağı fosili olduğunu gösteriyor. 
Bu fosil 100 ile 110 milyon yıl öncesine aittir (Creataceous jeolojik dönemi). Bu fosil “DM93-083” numarasıyla arşivlenmiştir. Röntgen ışınlarıyla yapılan inceleme sonucunda resimdeki siyah kısımların parmak kemiklerine ait olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kadar eski zamanlarda insan yaşamış olabilir mi ?

***

130 milyon yıllık insan eli

Kolombiya, Bogota yakınlarında bulunmuş bir insan eli fosili. Fosilleştiği kayanın yaşı 100 – 130 milyon yıldır.

***

318 bin yıllık spiral

Alışıldık olmayan bu spiral cisimler 1991 – 1993 yılları arasında Rusya’daki Ural dağlarının doğusunda bulunan küçük bir dere olan Narada’da bulunmuşlardır. Boyları en fazla 3 cm. olan bu cisimlerden (inanılmaz ama) 0,003 mm. olanları da bulunmuştur. Büyük olanları bakırdan, küçük ve çok küçük olanları ise çok ender rastlanan “tungsten” ve “molybdenum” maddelerinden yapılmıştır.
Mikroskopla yapılan incelemeler sonucunda spiraller kusursuz bir biçimde “altın oran” tekniğiyle yapılmıştı. Daha da şaşırtıcı olan şey ise bütün bilimsel incelemelerin gösterdiği gibi bu cisimlerin yaşlarının 20.000 ile 318.000 yıl arasında değiştiğidir. Bu yaş farkı cisimlerin bulundukları derinliğe göre değişmektedir.

Bu sarsıcı gerçeklerin ispatı niteliğindeki onlarca farklı ve ciddi yayın video kanalımızda



İLGİLİ YAYIN:

Urfa Göbeklitepe’yi Arazi Sahibi Anlattı


Kurtlar Vadisi Pusu şaşırtmaya devam ediyor. Vadi’ye neler oluyor

Kurtlar Vadisi Pusu şaşırtmaya devam ediyor. Vadi’ye neler oluyor

Utanır insan biraz yahu!

– Bölgede dik durabilen tek ülke Türkiye imiş…

– Türkiye’nin bölgesel güç olmasına Tapınakçılar(Siyonistler) dolayısıyla ABD mani olmak istiyormuş…

– İsrail ile Türkiye çok fena kapışıyormuş…

– Bölgedeki bütün mazlumların tek ümidi Türkiye imiş…

Tırııı.. Vırıı…

Kurtlar Vadisinin senaristleri, dizi kahramanlarının ağzından bu anlattıklarına, kendileri inanıyorlar mı?

– Bütün kara, hava, deniz üslerimiz ABD-İsrail ve müttefiklerine sonuna kadar açık… İstedikleri gibi at koşturuyorlar. Ordumuzun yarısı, ABD ve İsrail menfaatleri gereği en az 4 senedir sınır bölgemize kaydırılıp duruyor. 

– İsrail’in güvenliğini sağlamak amacı ile NATO kılıfı ile her yere füzeler yerleştirildi. Başlarında da çeşitli ülkelerin ordularından kripto Yahudiler mevcut.

– NATO kılıfı ile yapılan Haçlı seferlerine İzmir’i merkez üs yaptık. Etraftaki cümle Müslüman milletler ah ediyorlar. Hristiyan Putin bile “Bu bir haçlı seferini andırıyor” dedi.. Gerek yoktu zaten Bush bütün bu oyunlara başlanırken “Bu bir haçlı seferidir.” demişti. 

– Suriye’yi değil, ondan önce Tunus, Libya ve Mısır’ı da biz karıştırdık. Buraları karıştıran ekipler CIA ve MOSSAD tarafından bizim ülkemizde yetiştirildi. 

– Suriye’de hiç bir sorun yoktu. AKP bile Suriye ile ortak bakanlar kurulu yaptı. “Kardeşim Esad” deniliyordu. Sonra bizim ülkemizde konuşlanan CIA ve MOSSAD kontrolündeki Vehhabi el Kaide teröristleri karıştırdı Suriye’yi.. Katliamlar yapıp Esad’ın ve Ordunun üzerine attı. Bin türlü yalanları, sahtekarlıkları ve katliamları ispat edildi. Nihayet bazılarını kendileri de itiraf etmek zorunda kaldılar. Son kimyasal saldırı da muhaliflerin işiydi ve o da ellerinde patladı. ABD bile dün “Esad’ın yaptığına dair delil yok” demek zorunda kaldı. 

– Üçüncü dünya savaşı çoktan çıktı. Saflar çoktan belirdi. Türkiye en baştan AKP’nin ihaneti ile ABD ve İsrail safına sokuldu ama Kurtlar Vadisi bizi Amerika ve İsrail ile mücadele ettiğimize inandırmaya çalışıyor. 

-Filistin’in kurtarıcısı gibi ekranlara oynuyorlar ama AKP şakşakçısı Siyonist medya, Filistin’in her yerinde İran’a teşekkür bilboardları dolu olduğunu, Filistinlilerin Suriye’den yana olduğunu anlatmıyor. 

– Bu yeni bölümde bile Vadi, Esad’ı mezhepsel baskı yapıyormuş gibi gösteriyor ama Suriye’deki neredeyse bütün Sünni aşiretler, hiç bir baskı olmadan Esad’tan yana saf tuttular. Suriye’deki Sünni alimleri bile Esad değil Vehhabi canavarları katlettiler. (Bknz: Said Ramazan el Buti)

– Nüfusunun %74’ü Sünni olan Suriye’yi tamamen Alevi-Nusayri gibi gösteren Vadi senaristleri, Muhaliflerin vehhabiliğine hiç vurgu yapmıyorlar. En azından muhalif teröristlerin uyguladığı muta nikahını bu millete anlatsalar, millet muhalifleri desteklemeyi geçtik, gider kafasına sıkar. 

– Bölgedeki bütün mazlumlar şok halindeler ve Türkiye’ye sitem ediyorlar. “Nasıl olur?” Diyorlar. “Bin sene Müslümanlar ağabeylik yapmış bu Türk milletini kim bu hale getirdi?” diyorlar.

Kitap hacminde bilgi ve ispat ile cevap verilebilir ama gereği yok. Zaten siz de neyin ne olduğunu biliyorsunuz. 

Endişelerim her bölümde daha da artıyor. Kurtlar vadisi 2004 yılında tuşuna resmen basılan ama çok daha önceden alt yapısı hazırlanan “Ilımlı İslam idaresine dönüştürülerek Türkiye’nin; askeri müdahaleler ile gerçekleştirilemeyen BOP’un taktik hareketlerle gerçekleştirilmesi kapsamında kullanılması ve bölgenin yeniden düzenlenmesi, Türklerin ucuz asker yapılması, stratejik konumunun kullanılması” projesinin bir parçası mı? ABD ve İsrail ortak yapımı Yeni Osmanlı projesinin medya ayaklarından biri mi Vadi? Bu yüzden mi çıktığı ilk zamanlardan beri, ABD’den, İsrail’den, Masonlardan, Siyonsitlerden, Tapınakçılardan, Evanjelistlerden, içimizdeki İsrail’den, Sabetayistlerden gerektiği kadar tepki almadı Kurtlar Vadisi? Bu yüzden mi Necati Şaşmaz’ın zikirde çekilmiş fotosunu haber yapan Hürriyet Gazetesinin tecrübeli ve eski muhabiri iki gün sonra emekli edildi?

Bu yüzden mi Vadi’yi Şaşmaz kardeşlere devir ederken “Benim sinema projelerim var. Hollywood ile ortak altı sinema filmi çekeceğim.” dedi Osman Sınav? Ya da durun durun, Kurtlar Vadisi Irak da Hollyywood ile ortak yapım mıydı yoksa? ABD ve İsrail düşmanlığı artırılmış bir Türk milletinin “Yeniden Osmanlı” olduğunu zan ederek bölgedeki cehenneme çekilmesi ama Kore savaşında olduğu gibi ucuz hatta bedava asker olması mı sağlanmak istendi?

Siz hala anlamadınız mı başımıza niye çuval geçirildiğini? 

ABD’nin ve Gladio’nun onlarca yıldır Türkiye’de kullandığı isimlerin ve yapılanmaların bir dizi ile deşifre edilmesi, halkın gözünün açılması, ABD-İsrail ortak projesi “Yeni Osmanlı”nın önünün de açılması anlamına gelir mi? Bu yapılanmaların ayak bağı olmasını engeller mi?

Seksenlerin başından beri Armagedon’u yaşamak, Ortadoğuyu yeniden düzenlemek ve Büyük İsrail Devletini kurmak isteyen ama askeri ve stratejik gücünün yetersiz olduğunu gören dünya Yahudiliği, siyonistler, yine mi bizi dolmuşa bindirdiler?

İkinci dünya savaşı öncesi dünyanın pek çok yerinde Yahudi karşıtlığını da Yahudiler yükseltmediler mi? Ama savaşın sonunda İsrail resmen kurulmadı mı?

Erbakan’a gününü gösteren, onu Ankara’nın iki sokağında ışıkları söndürüp bir kaç mahalle kadını ile tencere tava çalıp iktidardan indiren basın ve sanayiciler, Akp ve Vadi karşısında biraz tuhaf hareket etmediler mi?

Kurtlar Vadisi ile milli ve manevi değerleri yükselttikten sonra, bunu ABD ve İsrail menfaatlerine sevk etmeye mi geldi sıra?

Ya da en iyi ihtimalle Vadi yapımcıları ve senaristleri arasında farklı yapılanmalar, guruplar ve tersten koşanlar mı var?

Senaristler ve yapımcılar cevap haklarını kullanmalı, bu milleti şüpheler içinde bırakmamalı…

Aklı başında, ilim sahibi  ve dindar insanlar olan senaristler, nasıl olur da gerçekleri bu kadar saptırabilirler.

Mehmet Fahri Sertkaya|Akademi Dergisi

ABD, 2020 yılında İslam dünyasının başına bir halife oturtmak istiyor.

Fotoğraf: Aytunç Altındal

Hilafetin Türkiye’de yeniden kurulması sadece bazı tarikat ve dini cemaatlerin değil, “yeni dünya düzeni” kurmak isteyen Evanjelist-Yahudi-Kabalist Ezoterik dış güçlerin de rüyalarını süslüyor.

Aytunç Altındal, Türkiye Cumhuriyeti’nde Sabataycıların da içinde bulunduğu grupların hilafet planının 50 yıllık bir düş olduğunu belirtiyor. Altındal’a göre, 40’lı, 50’li yıllardan beri Sabatayistler hilafeti düşünüyorlar. Yüksek dereceli masonlar, Gül ve Haç Teşkilatı üyeleri ve Sabataycıların kurduğu “Manevi Cihazlanma Derneği” üç dinin merkezi olarak İstanbul’u göstermişti. (Tempo dergisi, 3 Haziran 2004)

Mehmet Şevket Eygi, Sabataycı grupların Müslüman Türklerin eğitimsiz kalmasında son derece etkili olduğunu söylüyor. Ve “Sabataycıların diyanet işleri başkanı ve halife adayları bile var” diyor. (Tempo dergisi, 3 Haziran 2004)

Gelelim Manevi Cihazlanma Derneği’ne.

Bu dernek 1929 yılında ABD’de Evanjelist rahip Dr. Frank Buchman tarafından kurulmuştu. İngilizce adı; “Moral ReArmement-Mr”dir.

“Oxford Grup” adı verilen bu örgüt İsviçre Caux’daki bir şatoyu kendilerine merkez seçmişlerdi.

Burada her yıl dünyadaki çeşitli dinlerden temsilcilerin katıldığı toplantılar yapmaktalar.

Annesi bir Fransız olan Arusi şeyhi Ömer Fevzi Mardin ve Evanjelist rahip Buchman Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesinin “manevi” tarafını inşa etmişlerdi.

Şeyh Mardin’in kitabının adı: “Kore Savunmasına Katılmamızda Dini ve Siyasi Zaruret.”

Evanjelist rahip Buchman, Ahmet Emin Yalman ve Fener Rum Patriği Atenagoras birlikte Eyüpsultan Camisi’ne gidip dua bile etmişlerdi. (Soner Yalçın, Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı, s.45)

Atenagoras Kuzey ve Güney Amerika başpiskoposu iken bir gecede Türk vatandaşı yapılarak ABD Başkanı Truman’ın özel uçağı ile İstanbul’a getirilip Fener Rum Patrikhanesi’nin başına oturtulmuştu.

Başbakan Adnan Menderes Atenagoras’ın elini öpmüştü.

“Manevi Cihazlanma Derneği” Türkiye’de Ankara valiliğinin 11 Kasım 1966 tarih ve 6/7285 sayılı izniyle kamu yararına çalışan dernek statüsünde kuruldu.

Derneğin başkanı dönemin İstanbul valisi Prof. Fahrettin Kerim Gökay’dı.

Gökay, “İslami hassasiyetleri” ön planda olan, 11 Ekim 1951’de kurulan İlim Yayma Cemiyeti’nin de kurucuları arasındaydı. Derneğin diğer kurucularından biri Said Nursi’nin avukatı Seniyüddin Başak‘ın olması herhalde tesadüftü. (?)

Bir başka tesadüf de, derneğe en büyük desteğin masonlar tarafından yapılmasıydı.

Tekrar günümüze dönelim.

Ilgaz Zorlu, Tempo dergisinde yayınlanan mülakatında şunları söylüyor:

“Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) tamamlandığında Türkiye’de adı demokrasi olan Sabataycı oligarşik yönetim hâkim olacaktır… Türkiye Sabataycıları ABD Musevi lobisinde önemli bir konumdadırlar. Türkiye Yahudilerinden daha güçlüdürler. Ayrıca devlet içindeki konumları ve örgütlenmeleri Yahudilerden daha kuvvetlidir… Sabataycıları bir arada tutan dini bir argüman değil, ortak çıkarlarıdır. Cemaat mensupları birbirlerini tanıdıklarında birbirlerine yardım ederler. Sabataycı olmayan birinin Sabataycı cemaatine girmesi mümkün değildir.”

http://www.gerceksaidinursi.com