Etiket arşivi: Siyaset

Heceleme yapın

İyi niyetlere kapılmayın, devir su-i zan devri…

Dünya tarihinin en sinsi, en teşkilatlı hilelerinin, ihanetlerinin meydana çıkartılıp yıkılması gereken bir devir…

Müslüman, tesettürlü görünen/bilinen bir kişinin, azılı satanistlerin kontrolünde olan, en ileri seviyede Türk ve İslam düşmanlığı yapılan Youtube’da nasıl olup da yükseldiğini ve kanalının/videolarının yayılmasına izin verildiğini merak ediyorsanız…

Heceleme yapın. Evet, evet… Heceleme yapın.
Nur-gül Ak-do-ğan

Daha fazlasını merak ediyorsanız, bu kişinin akrabalarını, köyünü, civarını araştırın. Her şey yüzyıllar öncesinden planlandı ve uygulama sahasına geçildi. Şuradan yola bir çıksanız, Kemal Kacar’a ve soyuna kadar çıkarsınız.

Zaten böyle gizli dengeler, sinsi bağlantılar ve ihanetler olmasa… Yüzyıllar geçse bile gerçek bir Türk/Müslüman çoban kızını televizyon kanallarına çıkartmazlar. Haber sitelerinde iki satırla haber bile yapmazlar.

Kendilerinden olan bir Özgecan katledilince, Türkiye’yi değil sadece, bütün dünyayı sarsmaya kalkarlar.

Türkiye’de bir Türk basını, Türk medyası, Türk sineması, Türk müziği hiç olmadı. Şu anda da yok ve şimdiden sonra olacak.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Yeşil dayanışması

İki Adnan da biyonik robot. İkisi de aynı sistemin mensupları. İkisinin içinde de yeşillere çalışan uzaylılar var. İşin içindeki diğer soysuzlar da yeşillerden olan kişiler. Ali’ler de yeşillerdenler. Şu anlarda ise ahmakça bir planın işe yaramaz kısımları olarak ortada kaldılar. Yeşiller kendi dar ağaçlarını kendileri kurmuş oldular. Bana da ayaklarının altındaki sehpalara son darbeleri vurmak kaldı.

Ben bu son darbeyi çok sert şekilde vuracağım ve o vakit dengeler bozulacak, saha aşırı hareketlenecek. İstanbul ayağa kalktığında dünyanın dört bir yanında diz çökenler olacak. Diz çökmemek için direnen, çılgınca kararlar alanlar da olacak.

“Müjde”yi biyonik robot yapmak ise, ahmaklığın nirvanasıdır.

İt ürüyecek, kervan her zaman yürüyecek (Rüya tabiri)

Dünya siyasetinde yaşanacak büyük hadiseleri haber veren bir rüyanın uzun tabiri

V… (Akademi Dergisi takipçisi):

Acayip bir rüya gördüm.
İstanbul’da talebelik ve sonrasında bir yıl hoca olarak hizmet yaptığım vefa kursuna vardım. Beni oraya çağırmışlar. Kursa girdim sanki bir gün kaldım. Normalde kursun altı, paralı otoparktır. Benim oradaki görevliyle görüşmemi söylediler. Vardım otoparkın önünde, yolumuza bağlı değil gibi görünen, bir otopark görevlisi var. Selam verdim. Kendimi tanıttım. Geleceğimden haberi varmış. Tamam dedi. Burada çalışacak olanlar için yarın seçim yapılacak. Ben senin için oy kullanırım, senin buraya alınmanı sağlarım burada çalışırsın, yurttan ev kiranı, bazı masraflarını filan ödüyorlar. Hem çıkarmak da artık yokmuş dedi. Ben de tereddüt ediyorum. MFS’nin tarafında olduğum için burada huzur vermezler, ama çalışmaya da ihtiyacım var, diye düşünüyorum.

Sonra kursun idarecisi Hüseyin Bakır, geldi. Herkes ona hürmet ediyor. Ben de ayağa kalktım, bakalım benim yanıma gelecek mi diye bekliyorum. Ona bakıyorum, benimle göz göze gelmiyor. Herkesle konuştu ama bana bakmadan gitti. Demek ki, verdiğim mesajı almış, sosyal medya yasak vs denilerek hakikati daha fazla ne kadar gizleyebilecekler? Diye düşünüyorum.

Daha sonra, bir anda kursun bitişiğindeki binada oluyorum. Gülderen orada oturuyor. Baya eskimiş, içinde ahşap yapıları olan bir ev. Mutfakla beraber 3 oda var. Birileri vardı. Onları uğurladı, onlar gidince Gülderen ile karşı karşıya geldik. Eline ucu yassı, kalın tokmak benzeri bir ağaç aldı. Aklı sıra beni korkutup kovacak. Ben de elinden aldım, şimdi ben sana vurayım mı, dedim. Hemen pencereden kafasını çıkartıp, imdat diye, deli gibi bağırmaya başladı. Delirmiş halde idi. Siması tam kafayı yemiş kadınlara benziyordu. Normalde hiç görmedim, ama orada çok çirkin bir siması vardı. Sonra vurmadım ama, orası Ahmet Bey Ağabeyimiz’e ait oluyor. Oraya sahip çıkmaya çalışıyorum. Bana bazı emanetleri bıraktığını hissediyor ve anlıyorum. Gülderene bağırıyorum. Ahmet Bey Ağabeyimizin bıraktığı daha fazla emanet var demek ki, senin bu kadar çırpınmandan belli oluyor, mealinde sözler söylüyorum. Bir anda gözümün önüne, içkiyi içip içip, ateş yanmış ve sönmüş yerlerin kenarında ölmüş bazı kişilerin görüntüsü geldi. Genel olarak, münafık hoca tipli kişilerdi…

Mehmet Fahri Sertkaya:

Rüyada beni temsilen kendini görmüşsün. Günümüzdeki rüya tabircilerinin çoğunun bilemediği ve anlayamadığı hususlardan biri de budur. Rüyalarda çok sık olarak bazı insanlar, başka insanların yerlerine kendilerini görürler. Tabirciler bunu bilemezlerse, göz önünde bulunduramazlarsa, bir gömleğin düğmelerinin atlanarak iliklenmesi, kaydırma yapılması misali, peşi sıra bütün tabirleri hatalı yaparlar. Madde madde tabiri doğru bilseler de yerli yerine oturtamazlar.

Bunun misali, kişiler gibi mekanlar da temsili olarak görülür sık sık… Vefa kursu da cemaatimizin merkezini temsilen görülmüş bu rüyada…

Merkezde devir teslim olacak ve buna aracılık yapacak kişi cemaatimizin mensubu bile olmayacak. Anlaşılıyor ki siyasi/idari yetkili bir kişi ya da resmi vazifesi/kimliği olmasa da çok etkili kişilerden biri olacak.

Rüyada otopark görmek, hayırlara alamet eder ve rüya sahibinin yüzünü güldürecek, keyfini ve moralini yerine getirecek bazı gelişmelerin yaşanacağına rivayet edilir.” denilmiş tabirlerde…

“Demek ki, verdiğim mesajı almış, sosyal medya yasak vs denilerek hakikati daha fazla ne kadar gizleyebilecekler? Diye düşünüyorum.”

Bu kısımdan anlaşılıyor ki önce bir restleşme, karşılıklı mücadele süreci olacak, hatta bu çoktan başladı ve en kesin olarak yaptıkları şey “Sosyal medya yasak” deyip durmaları oldu. Tam Telegram Türkiye’de herkes tarafından duyulacak ve kullanılacak oldu ki bunun haberini istihbarattan önceden aldılar ve kısa süre öncesinde kardeşlerimize Telegram’ı yasakladılar. Neden? Çünkü Telegram’da Türkiye’den neredeyse kimse yokken, Akademi Dergisi vardı. Telegram’da yıllar öncesinden yayına başlamıştı. Rüyandan anlaşılıyor ki artık bu faydasız baskılardan, yasaklardan da geri duracaklar ve münafıklar tarafı pes edecek. İnatlaşmanın faydası olmadığını kabul edecek. Galiba o etkili ya da yetkili kişi de bu yönde karar çıkmasını sağlayacak. Dünyadaki pek çok farklı kesimden insanla ortak noktalarda buluşabildiğim biliniyor. Onun vesilesiyle de cemaatteki hainleri tesirsiz hale getireceğim ki cemaatteki münafıklar, masonlar, kriptolar, hep cemaat dışından hatta aslında yurt dışından yönetiliyorlar.

Süleymanlılar cemaatinin mason ve kara paracı lideri Alihan Kuriş

Kursun bitişiğindeki bina, merkezin yani cemaatimizin arka plandan yönetildiği yer demek. Bunun farklı tabirleri olabilir ama hepsi aynı kapıya çıkıyor. Arka plandan gerçekten cemaatimizi Gülderen yönetiyor, bunu daha önce defalarca yazdım. Lakin daha arka plandan Gülderen Kuriş’i ise kara paracı mason tarikatının üstadları yönetiyor. Onların arka planında MİT ve CIA yönetiyor. Aslında masonların MİT ve CIA’yı yönettiğini de söyleyebiliriz. Daha arka planında ise uzaylı taraflar yönetiyor. Alihan da Gülderen de çoktan biyonik robot yapıldılar. Hatta yakın çevrelerindeki bazı kişiler de çoktan biyonik robot yapıldılar. Alihan’ın 50 yaş üstündeki bütün idarecileri, mesulleri, Hisar Hastahanesine tıbbi kontrole göndermesi, bu konunun üstüne çok düşmesi bile bir oyun. İdari kadronun bu sırada bütün her şeyleri alındı. Vücut ölçüleri, görüntüleri, ses frekansları, genetik kodları hatta hafızalarına kadar her şeyleri alındı. Hemen peşi sıra biyonik robot yapılan kişiler de oldu.

Bu işler böyle dönmese, Alihan’ın, Gülderen’in, beraberce kara para, fuhuş, kumar, insan kaçakçılığı ve türlü suçlar işledikleri o sözde cemaat idarecilerinin gerçekleri sahada duruyor olsa, bunlar topluca çoktan pes ederlerdi. Şu kadar direnemezlerdi. Çünkü binbir türlü suçlarının, rezilliklerinin somut delilleri sadece bende değil, çok farklı farklı taraflarda da var. Ayrıca oyunu yeterince sert oynadığım, çok ama çok köşeye sıkıştıkları, uzun süredir ağır yük altında oldukları da gözler önünde. Bu şartlarda ya kaçarlardı, ya intihar ederlerdi, ya pes ederlerdi ya da içinde bulundukları masonik kara para ağı tedbiren onları da imha ederdi. Böyle olmasın diye yerlerine biyonik robotlarla geçildi. Rüyanın burasındaki bitişik binaya İngiliz Kraliyet ailesi de diyebiliriz. Senelerdir dünyanın dört bir yanında çok sayıda kara para çarklarını, ihanet teşekküllerini, kötülük merkezlerini çökerttim, hükumetler dahi çökerttim, liderleri siyaset sahnesinden düşürdüm, savaşları durdurdum ya da çıkarttım ama hala direnebilen kısımlar da var. İşte direnenler hep bu şartlara getirildiler, uzaylı tarafların müdahaleleriyle zorlaya zorlaya ayakta tutuldular. Benim iki ayağımdan biri teşkilatım ise diğeri cemaatimdir. Bunu da bildiklerinden ötürü cemaatimin üzerine çok oyunlar oynadılar ve cemaatimin sorunlarını çözmeme, münafıkların eline geçmiş idaresini elime almama mani oldular. Lakin, rüyandan da anlaşılıyor ki, bundan sonra direnmek isteseler de kısa süre sonra bir an gelecek ve tepeden aşağı yıkılacaklar. Sadece cemaatimdeki hain tepe kadro değil, Kraliyet ailesine kadar bu işin içinde olan herkes tepeden aşağı devrilecek. Ben, çoktan yazdım ve “Cemaatimi temizleyeceğim. İçindeki adamlarınızı sakince çekin. Her meselede olduğu gibi, bu meselede de baştan açıkça yazıyor ve ikaz ediyorum. Devamında mühlet vereceğim ve sonra çekmemişseniz gerekli müdahaleleri yapacağım” demiştim. Bunu çok iyi biliyorlar. Çekmek yerine, daha çok adam sızdırdılar. Benimle iyi geçinmek yerine, bu hususta da hep damarıma damarıma bastılar. Çünkü beni bitirmenin en tesirli yollardan biri olarak cemaati bitirmeyi ya da tesirsiz/güçsüz hale getirmeyi tercih ettiler. Yanlış yaptılar ve şimdilerde hatalarının bedellerini çok ağır ödeyecekler.

Gülderen hem kendisi gibi tabir edilebilir hem de kraliçeyi temsil ettiği söylenebilir. Zaten ikisine de işaret var denilebilir, ikisi aynı sistem.

Epeyi eskimiş olması da asırlardır dünya genelindeki bu zalim, bu şeytani, bu kanlı çarkın, dönen her türlü pislik işlerin merkezinde Kraliyet ailesinin de bulunması. Bir de sonlarının geldiğine işaret. Rüyada mutfak görmek ise zahmet ve külfete delalet eder ama sonu çok büyük kazanmak demektir. Muzaffer olmak demektir. Sevinçten yüzünün uzun süre gülmesi demektir.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov

Son bir iki aydır ben de dahil olmak üzere çok sayıda kişi, bu rüyanı tasdik eden rüyalar gördük. Hepsinin tabiri genel hatlarıyla aynı… Kraliçenin hatta dünyadaki en büyük şer merkezlerinden biri olan o kraliyet ailesinin de artık sonu gelmiş. Sonları çok yakın. Karşı karşıya geleceğim, çatışmalar olacak ve yine ben muzaffer olacağım. Dinsizlik, zulüm, vahşet, gözyaşı ile dolu olan şu dünyayı iman, adalet, mutluluk ile dolduracaksam eğer o kraliyet ailesini de tarihin çöplüğüne gömmek şarttır. Onlar varken bunu yapmak mümkün değildir. Bu rüyan aslında kısa sürede ne kadar büyük yol aldığımı ve yakında karşımdaki şeytani sistemin, Ankebut Ağının en merkez üslerini de yıkacağımı haber veriyor. Hatta bu kısımda tabir dışına çıkarak şu bilgiyi de vereyim. Cemaatimizin içinde benim aleyhime oyun kuran kişilerin en şerlilerinden ve önde gelenlerinden biri de aslen bir Ermeni/Hristiyan olan ve sonradan biyonik robot yapılmış olan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dur. En kısa süre içinde kafasını keseceklerimden biri de odur. Kısa süre önce de onu peş peşe ikaz eden kısa yazılar yazdım ama akıllanmadı. Bu da onun tercihi… Ona bu işlerde destek olan herkesin de ipini çekeceğim. Bunu da şimdiden tarihe bir not düşmüş oldum. Çünkü bu tabiri herkese açık şekilde mfs.tv sitesinde paylaşacağım.

Rüyanın ilgili kısmında, Gülderen’in az öncesinde uğurladığı kişiler var ve onlar, bu kraliyet ailesinin artık sona geldiğini, benim “Yapacağım” dediğim her şeyi yaptığımı çoktan anlamış ve kabul etmiş kişiler. Rüyadan anlıyorum ki bu tabiri okuyacaklar ve daha fazla inatlaşmayacaklar. Kraliyet ailesinden ve kraliçeden kopup uzaklaşacaklar. Böylece zararlarını asgari seviyeye indirerek varlıkta kalacaklar. Bazı taraflar akıllı olacaklar ve karşımda boşuna direnmeyecekler.

Aslında bu kısma kısacık eklemek geldi içimden. Bu rüyanı tasdik eden rüyalarımdan birinde ben “Ya Hay, ya Kayyum” diye zikrede ede elimde çok uzun ve sağlam bir tahta (Beşe on kereste denilenlere benzeyen uzun bir tahta) sallıyordum. Rüya bu ya, zombi denilen, ölü olduğu halde şuursuzca hareket eden iki güçlü, etkili, yetkili kadın varmış. Onlar asfalt yolda ve açık/güzel havada, önlerinde bir mani de olmadan ilerlerken, ben yolun yan tarafında beklemeye ve bir yandan da o uzun tahtayı yola doğru sallamaya başladım. Upuzun bir kılıcı sürekli savurur gibi yolun üzerinde çeviriyordum. Yolun yaklaşık yarısını bu şekilde kapatabilmiş oldum ama elimdeki tahta diğer yarısına uzanmıyordu. Bunu anlayınca hemen bana mani olmak için karşıma çok büyük bir örümcek şeklinde yapılmış robot çıktı. İki zombi kadını önden koruyacak ve beni yıkacaktı. Saniyeler içinde onu imha ettim. Ardından “Ya Hay, ya Kayyum” diye diye tahtayı sallayarak, hala şuursuzca o yolu geçmek için yürüyen o kadınlardan birini imha ettim, oyundan düşürdüm. İkincisine tahtam ulaşmadı ve o elimden kaçtı ama dünya liderlerinden biri yolun ilerisindeydi ve peşimden hamle yaparak onu da o lider oyundan düşürdü. Detaylarını anlatmadım, şimdilik anlatmayı da düşünmüyorum. Lakin robot örümcek demek, çoktan uzaylıların kontrolüne girmiş olan Ankebut Ağı demek. Ona iyice darbeler vurup karşımda hiç seviyesine düşüreceğim ve sonra zombi kadınlardan birini, yani Kraliçe Elizabeth’i imha edeceğim, oyundan düşüreceğim.

Senin rüyandaki mücadele kısmı zaten açık, tabire gerek yok. Ben kazanıyorum ve güçsüz kalınca karalama yolunu seçiyorlar. Öyle ki kural, sınır, değer tanımadan bunu yapıyorlar. Burada da hem Gülderen’in hem de arkasındaki asıl kişi olan Kraliçe’nin böyle yapacağını anlayabiliriz. Burada tabirin dışına çıkıp, akıl, mantıkla yorum yapıyorum ki kraliçe beni karalarsa, peşinden pek çok etkili ve yetkili kişi ona uymak ve iftiralarına, karalamalarına destek olmak zorunda kalır. Bu nedenle de ortalık fena karışır, çok büyük hadiseler olur. Bu nedenle de bana külfet, zahmet, mücadele var ama sonu benim için hayırlı…

Ta hazret-i üstazımız Süleyman Hilmi Tunahan (ks.) dan bana bırakılmış emanetler de var, bunlar bana çoktan malum, maneviyatı kuvvetli kardeşlerimize de çoktan malum ama rüyanın bu kısmında asıl konu olan şey/emanet ise riyaset/liderlik. Alihan ve Gülderen baştan beri bunu biliyorlardı ama gereğini yapmadılar, yapmıyorlar. Aslında ise arka plandan kraliçe dünyanın her yerinde fitne kazanları kaynattığı gibi cemaatimizle de uğraşıyor ve içindeki mason kişiler vesilesiyle cemaatimize de müdahaleler yapıyor. Hizmeti, yolumu, yolumuzu kesmek, bitirmek istiyor.

Bu işin sonu da belli, ne yaparlarsa yapsınlar, emanet sahibine veriliyor ve sonrasında ben tarihe geçen o haklı, meşru, çok sert ve çok büyük temizliği yapıyorum. Zan ediyorum ki Emir Timur gibi, Haccac-ı Alim gibi, İslamcı/münafık taifesi beni da ardımdan her devirde “zalim” diye anacak. İt ürüyecek, kervan/yolumuz her zaman yürüyecek.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Ne hallere düşürdüler şu koca Amerika’yı

Biden ve Kamala çetesi bana su-i kast yaptıracaklarmış. Planı çalışmışlar, emirleri ve izinleri de vermişler. Haberi alınca şok oldum, inanamadım. “Bu mümkün olamaz, bu gerçek olamaz” dedim ve çok güldüm.

Ne kadar da düştüler. Ne kadar da köşeye sıkıştılar. Ne kadar da ifşa oldular. Yok olmamak için son çare olarak beni yok etmeyi deneyecekler. Gülerim, sadece gülerim… Yapabilseler, Ruslar çoktan yapacaklar zaten… Hoş, Biden ve Kamala ile çetesinin, zaten Rus ve Çin çetelerinden farkı ya da ayrılığı mı var. Al birini, vur ötekine… Hepsi tek teşkilat zaten.

Beni bu güne kadar yok edebildiler mi ki bu gün yok edebilsinler. Hainler, suç üstü oldular. Dünyadaki herkes anladı onların Rusya’ya ve Çin’e çalıştıklarını. Kendileri de anladılar, bundan sonra ABD’nin başında kalamayacaklarını.

Şu hallere düşmeleri, şu kararı almaları, zaten bunun ispatı.

Lakin insan düşünüyor, onların su-i kast timleri var da benim yok mu… Onların güvendikleri adamları var da benim yok mu… Onların istihbaratı kuvvetli de benim değil mi… Onların müttefikleri var da benim yok mu… Var, hepsi var, daha fazlası var. Benim, bir talimatımla ölüme koşacak adamlarım, ordularım var, onların var mı? Yok…

Bana ne ABD başkanıysa, hukuk tanımadıktan sonra, haddi aştıktan ve terörist sınıfına dahil olduktan sonra, her hangi biridir. Ben bu dünyanın siyasetçilerini anlamıyorum, hepsi ayrı bir hayal aleminde yaşıyor. Hepsini tek tek mi uyandırmak lazım, topluca ve defalarca uyandırıyorum ama uyanmamakta, hayalin içinde yaşamakta ısrar edenleri oluyor. Kafalarında kurdukları, gerçek hayatta hemen olur zan ediyorlar.

Şu Biden da Kamala da Austin de artık çok oluyor. ABD halkı şunlara hak ettikleri karşılığı vermeyecekse, Türk halkı olarak, İstanbul olarak biz gerekli karşılığı verelim mi? Birisi ses versin ABD’den, ne yapacaklar ya da ne yapalım?

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Yeni bir dünya düzeni kurulmalı

Şinzo Abe’yi takdir ediyorum. Tam yerinde cümleler kurmuş. Dünyanın diğer liderleri de hiç zaman kaybetmeden durdukları yeri/tarafı göstermeliler. ABD’nin, daha doğrusu Biden-Kamala çetesinin, Rusya ve Çin’le danışıklı dövüşleri, bütün dünyayı felaketlere sürüklemeden önce, yeni bir dünya düzeni kurulmalı.

Japonya eski Başbakanı Şinzo Abe:

“ABD artık Tayvan konusunda uzun süredir devam ettirdiği stratejik muğlaklık politikasına bir son vermeli ve Tayvan’ı açıkça koruyacağını ilan etmeli.”

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi