Etiket arşivi: Semih Yalçın

Kelp kabilesi…


Sahih hadislerde, Süfyan’a tabi olanların çoğunun Kelp kabilesinden olacağına dair rivayetler, ülkücülere delalet ediyor. Kelp, köpek demek. Kurt da köpek türünden bir hayvandır. En başından beri gizli Ermeniler ve gizli Yahudiler tarafından kurulup yönetilen Ülkücü hareket, son süreçte sınır tanımaz bir şekilde CIA piyonu bir kara para teşkilatına dönüştürülmüştü.

Suriye meselesi başlayınca Süfyan’ın yani Tayyip’in yanında duran, ona yardım ve yataklık eden de ülkü ocakları oldu. En başta da CIA-MİT ortak casusu olup gizli Ermeni olan Devlet Bohçalı oldu. Aralarında temiz kalmış ve kandırılmış bir avuç ülkücüyü tenzih ederim ama acı hakikat bu…

Yine rivayetlerde Süfyan’ın, kadınların karınlarını bile yaracağı, zulmünün o seviyeye çıkacağı ifade edilmiş. Ülkü ocakları üzerinden Suriye’de organ kaçakçılığı da bebek kaçakçılığı da en başından beri yapıldı ve hala yapılıyor.

Ayrıca Süfyan yani Tayyip, Türkiye’ye getirdikleri Suriyeli ve başka ülkelerden olan sözde mültecileri de mümkün oldukça hep nakite çevirdi, çeviriyor. Onların da karınları yarıldı, organları çalındı, bebekleri çalındı, çalınıyor. Çocukları, gençleri ve kadınları fuhuş ve ayin mafyalarına satıldı, satılıyor. Devlet Bohçalı, Semih Yalçın, Şenkal Atasagun, Hakan Fidan gibi kişiler üzerinden MİT de bu insanlık dışı işlerin hep içinde oldu ve şimdi de içinde…

Yine Tayyip ile Emine’nin kontrolünde olan o malum hastahaneler zincirleri de daimi olarak organ ve bebek kaçakçılığında kullanıldı, hala kullanılıyor.

Bütün bu insanlık dışı suçlar işlenirken Kelp kabilesi yani ülkü ocakları hep Tayyip’in yanında oldu, hala oluyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Sinan Ateş cinayetinin arka planı

“Böyle olmasını istemedim. Bu haksızlık, Sinan’ı (Ateş’i) vurdular.”

“O yaptı, yapma dedim, yalvardım. Bahçeli’nin belgelerini yayınlayacaktı.”

“Onu sistem öldürdü. Bahçeli ve Tayyip bir oldular. Allah belasını versin hepsinin…”

“Söyledim ona, bu belgeler sende diye kimseye deme dedim. Öğrenmişler…”

“O karısı, karısı yaptı. Şeytan…”

(Sözde siyasi partilerden birinde, genel başkan baş danışmanı olan bir kişinin konuşmasından bir kısım bu…)


Meral Akşener hatta Mustafa Destici bile Sinan Ateş cinayetinin içinde…

Sağ siyasi partiler diye bilinen partilerin neredeyse tamamı bu cinayetin bir şekilde içinde… Karışmayanı bile biliyordu ve tasvip ediyordu.

Meral Akşener de Sinan Ateş’in yaşamasını istemiyordu. Kendisine ayak bağı olacağını düşünüyordu. Ayrıca kendisini ifşa edeceğinden endişe ediyordu. Sinan Ateş’te, sağ eğilimli tabanı kendisine çekme potansiyeli gördüğü için de ölmesini istiyordu. Mafya Anası Meral Akşener, her türlü kara para işleri bir anda ifşa olacak diye de korkuyordu.

Sinan Ateş, ömrünün son 13-14 ayı içinde çok sayıda delil elde etti ve biriktirdi.

Sinan Ateş’i karısı ve ayrıca Sedat Peker ispiyonladı.

Sinan Ateş’in mücadelesi, Tuğrul Türkeş’i de büyük tehlikeye düşürüyordu. Sinan’ı satanlar, Tuğrul’a da haber uçurdular.

Tuğrul, ben onu şamarlayıp siyasi sahadan devirdikten sonra da hiç rahat durmadı. Malum ülkelerin sözde büyükelçilerinden talimatlar alarak sahaya yayma ve sahayı yönlendirme işini bırakmadı. Zaten piyon Tayyip’in koluna girerek, o haini devletin başına hukuksuzca taşıyanlardan biri de Tuğrul… Tuğrul bunu CIA ve MOSSAD için yaptı. Bu hususta Cüneyt Zapsu’dan çok geri kalmadı.

Yıllar önce de ifşa etmiştim ki Tuğrul Türkeş’in Devlet Bohçalı ile kavgası da bir danışıklı dövüştü. Sinan Ateş’in nelerle meşgul olduğuna emin olan Tuğrul, süreç boyunca çok şeyler yaptı.

Devlet Bohçalı ile de görüştü. Sorunu israil’e de bildirdiler.

Sinan Ateş’in karısı, ailesinden gelen derin bağlantıları olan bir kişi. Kara para işlerinin, ihanet işlerinin içinde olan bir kişi. Kadının soyunun bir yanı gizli Ermeni, diğer yanı gizli Yahudi… Tıpkı Türkeş ailesi gibi…

Sinan Ateş, bataklıkta yetişmiş bir kişi…

MHP ve ülkü ocakları içinde yükseldikçe üst üste şoklar yaşadı. Hep insan kalan bir yanı oldu ve bazı işlerde geri durdu.

Bu hali onu hep baskı altında tuttu. Dışlandı, uzaklaştırıldı.

Teşkilatta gördüğü ciddi sorunları Bohçalı’ya anlatıyor, düzeltilmesini istiyordu. Düzeltilmeyince tekrar da anlatıyordu. Bohçalı artık o konuşunca dinlemiyordu bile… Bohçalı Sinan’dan tiksinir olmuştu.

Sinan da Bohçalı’nın gerçek yüzünü iyice gördükçe ondan tiksinir olmuştu. Bohçalı’nın teşkilattaki yakışıklı gençlere kanca takan bir ibne olduğunu da öğrenince büyük sarsılmıştı.

Sinan, teşkilatın üst isimleri arasında çocuk pornografisinin çok çok yaygın olmasını da hiçbir zaman kabullenmedi ve bundan çok tiksindi.

Sinan, ülkü ocaklarının da içinde bulunduğu çetelerin… Bebek, çocuk, genç kız ve kadın kaçırdığını gördükçe bunları tasvip etmedi, vicdani sıkıntıları hep yaşadı.

Acil organa ihtiyaç olunca, sözde mültecilerin haricinde, hastahanede ameliyat olacak kişilerin kasten öldürülmesine ve o sırada bazı iç organlarının alınmasına da tahammül etmek istemedi.

Para karşılığında böbrek bağışçısı olan gönüllülerin de ameliyat masasında kasten öldürülmesine vicdanı izin vermedi.

Mültecilerin çocuklarının ve kızlarının kaçırılarak Adana İncirlikten kalkan uçaklarla ve bir yanda da organlarla, İsrail’e gönderilmesini içine sindirmedi.

Sinan, yıllardır Akademi Dergisini, yayınlarımı takip ediyordu ve çok tesirleniyordu. Bu yayınlarla ve bu mücadeleyle de güç ve yön buluyordu.

Tuğrul Türkeş’in İngiltere ile de doğrudan bağlantıları var.

Tuğrul’un Çin ve Kore’nin güneyi ile de bağlantıları sağlam. Lakin en kuvvetli bağlantıları batıdakilerle… Kore’nin güneyi de zaten cehennemi hale gelmiş bir yer. Orada insanlığı bile çoktan öldürdüler. Her şeytanlık orada…

Tuğrul’un soyunun bir yanı da Çingene… Kendini daha çok Yahudi sayıyor, görüyor.

Tuğrul, Doğu Perinçek ile de sıkı paslaşıyor, her türlü kara para, vahşet, terör, ihanet işlerinde… Pek çok yönden Perinçek’in iplerini elinde tutuyor.

Sinan Ateş cinayeti sonrasında Doğu’nun paniklemesinin bir sebebi de bu bağlantıları…

Bu kadar pis iş yapılırsa, orada Adnan Oktar’ın ve çetesinin bulunmama ihtimali yok. Bütün bu pisliklerde Adnan Oktar ve çetesi de var. Tuğrul da Adnan’la ve Adnancılarla sıkı paslaşıyor.

Sinan, Bohçalı’yı harcayınca, aynı zamanda Tayyip’i de harcamış olacağına inanıyordu. Ülkü ocaklarını toparlayabileceğine, kısa sürede büyük bir siyasi yükselme imkanı bulunabileceğine, ülkenin gidişatının değiştirilebileceğine inanıyordu. Sinan Ateş cinayetinde Tayyip de var.

Sinan Ateş cinayetinde de Bohçalı, Soysuz’u kullandı. Bu cinayette ilk kademede görünen organizatörlerden biri de Soysuz… Lakin Devlet Bohçalı, Semih Yalçın, Şenkal Atasagun, Tayyip ve daha onlarca kişi bu cinayet suçunun içinde… Onlardan yol İngiltere’ye, ABD’ye, İsrail’e de uzuyor. Sinan Ateş cinayetinin, milletler arası yargılama gerektiren kısımları da var.

Sinan Ateş, “İçinde bulunduğum davadaki tezatlar, sorunlar, kafamı hep kurcaladı. Hayatımı hep zorlaştırdı. Önceleri ihtilaf halinde olsam da takip ettikçe mfs’nin yayınları bana hep doğruları gösterdi.” diyordu.

“Mfs’nin bazı yayınlarını okudukça şüphelere düştüm. Sonra sorguladıkça ve araştırdıkça doğruları öğrendim.” diyordu.

Sinan, bedeli her ne olursa olsun, planladığı hamlesini yapacaktı. İtirafçı olarak yargılanmayı da göze alıyordu.

Sinan “Her yerde, Ülkücü hareketin bilmediği ve Bahçeli’nin emrinde olan torbacılar var.” diyordu.

İran’dan, Irak’tan, Suriye’den gelen sevkiyatların Ülkücü hareket üzerinden yapıldığını anlatıyordu. Her türlü uyuşturucu ve silah, ayrıca insan ve organ kaçakçılığı yapıldığını anlatıyordu.

Sinan ile eşi, emirle evlendirilmiş kişiler/di. Sinan’ın, bu hayatta eşini seçme hakkı bile olmadı.

Buğra Kavuncu da Tuğrul Türkeş ile paslaşanlardan…

Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında, öncelikli olarak Buğra Kavuncu ifadeye alınsa, ciddi bir sorgulama yapılsa, peşi iplik söküğü gibi yine çözülür. Sürecin devamında Türkiye’de hiç siyasi parti, siyasi lider kalmaz. Bunların hepsinin üst isimleri de toplanıp alınır. Mevcut İngiliz dayatması rejim de yıkılır.

Her pisliği, her ihaneti bir arada yapıyorlar. Ekranlarda birbirleriyle atışıyorlar. Sürekli danışıklı dövüşüyorlar.

Buğra Kavuncu, Çin mafyalarındaki pislikler kadar acımasız ve şeytanlaşmış bir pislik…

Karışmadığı pis iş yok. Organ işlerinin de içinde… Nerede bir pis iş varsa hemen gidip bulan, dahil olan, pislikten ve kandan beslenen bir şeytan.

Dağda PKK teröristlerinin arasında da bulunduğu ve çok sayıda mehmetçiğimizi şehit ettiği de konuşuluyor sahada…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Böyle bir dünya yansın, yıkılsın artık


Tayyip yana döne uğraşıyor, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası denilen ve gerçekte ne olduğu muamma sistemi ayakta tutmaya çabalıyor.

Artık büyücülere, medyumlara akıtacak parası da kalmadı bunların… Zaten büyücüler de medyumlar da dibi gördüler. Hala ölen ölene…

Bohçalı ile etrafındaki çete, İstanbul karşısında perişan hale düşen Rusya’ya nasıl destekler sağlayabileceklerinin de derdindeler. Yaşananlara hala şaşkınlar. Ortada neredeyse bir Rusya kalmadı. Tabeladan ibaret kaldı şu anda Rusya ve çok yakında oraları parça parça edeceğim.

Ruslar üzerinden Deccal’ın işgali altındaki o milletlerin hürriyetlerine kavuşmalarını sağlayacağım.

Rusya ve Ukrayna, birbirlerine karşı değil, İstanbul’a karşı savaş veriyorlar. Hava sıcaklıklarının düşmesi ile bombalamaların artacağı ve daha fazla sayıda Ukraynalının o kara paracı Avrupa devletlerine kaçacakları, baştan planlanmıştı.

Kaçanların hiçbirinin can, mal, ırz emniyeti yok. Hala Alman makamları kaybolmuş 2 bin mülteci çocuk meselesinde üzerlerine düşenleri yapmadılar. Hala Kanada’nın kiliselerinin bahçelerinde binlerce çocuk kalıntısı bulunuyor ve dünya tepkisiz. Ankebut Ağına bağlı o hükumetler, hukukun gereğini yapmadıkları gibi, arka plandan aynı satanistlikleri, aynı kara para işlerini yapmaya da devam ediyorlar.

Kanada’da kiliselerin bahçelerinde kalıntıları bulunan o çocuklar bile hep satanist ayinlerinde tecavüz edilerek, işkence eidlerek öldürülen, İblis’e kurban edilen çocuklar…

Böyle bir dünyanın her karışı yansın, yıkılsın artık…

Gizli Ermeni, gizli terörist, hain, gizli dolandırıcı ve sömürgeci güçlerin piyonu olan Abdullah Gül, hala pis işlerine ve ihanetlerine devam ediyor. Firavunların soyundan gelen bir Çingene olan Rishi Sunak’tan talimatlar alıyor.

Altılı çetenin iplerini de çok büyük oranda Abdullah Gül elinde tutuyor.

Gizli Ermeni bir vatan haini, terörist ve MİT casusu olan Soner Yalçın da faaliyetlerine devam ediyor. Şuraya buraya raporlar veriyor. Soner’i MİT koruyor.

Gizli Ermeni bir vatan haini ve terörist olan Semih Yalçın da aslında bir MİT piyonu… Semih de her pisliğin içinde olanlardan. Emirlerindeki malum terör örgütlerinin sevkiyatları Semih’in de sayesinde sorunsuz şekilde yapılıyor. Semih de teröristlerle birlikte yapılan kara para işlerinde sahayı ayarlayanlardan biri…

Sınırlarımızda bulunan, daha çok ABD’ye çalışan malum terör örgütleri ve bunlar üzerinden yapılan kara para işleri, Hakan Fidan, Hulusi Akar, İbrahim Kalın gibi gizli Ermenilerden de soruluyor.

Tayyip’e açıkça “Eğer Yunanistan’ı rahatsız edersen seni koltuğundan indiririz.” diyenler var.

İşte koca ülkemizin bir piyon tarafından idare edilmesinin böyle vahim neticeleri var. Gelen geçen tehdit ediyor ve ülke kararlarına tehditler, şantajlar, kara para ilişkileri yön veriyor.

Yunanistan, kara paranın özel kargo şirketi gibi… Adrese teslim işler yapıyor. Gerçek bir ülke gibi sistemi/nizamı olmadığı için, şahıslara/şirketlere ve hükumetlere aracılık ederek geçimini sağlıyor. O nedenle her şey Yunanistan’a bir oyun gibi geliyor. Hiçbir konuda ciddi davranmıyorlar.

Haklarında yapılan yayınları görünce doğrudan Tayyip’i arıyorlar. Biraz mızmızlanıp kapatıyorlar. Aralarında bir düşmanlık yok. Bunların ortak düşmanları biziz, müslüman Türk milleti ve dünyadaki diğer müslüman milletler…

Güney Azerbaycan meselesinde sorun çıkartanların başında Bohçalı da var.

Gerçek Türklerin birlik olması, sorunlarından kurtulması, güçlenmesi, onun için kabus gibi bir şey. Lakin bir yandan da o bölgede nüfuzlarının olmasını istiyor. Oranın kara para işlerinde geçiş hattı olduğunu ve bu açıdan çok değerli olduğunu biliyor. Bu bakış açısıyla resmen ve açıkça değilse de gayr-i resmi olarak çetelerini oraya ve bu bakış açısına yönlendiriyor.

Soyunun bir yanı gizli Ermeni olan İlham Aliyev de Putin’i hayatta, ayakta ve iktidarda tutmak için çırpınıyor…

O da boşa uğraşıyor.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

..

Türkiye’de kimsenin can ve mal emniyeti yok

(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)

Akademi Dergisi takipçisi: – Abi Sinan ateşin ölüm emrinin azmettiricisi olarak yakalanan Ayhan bora kaplan Soysuzun torbacısı .15 temmuzda yanında olan torbacılardan bitanesi

Mehmet Fahri Sertkaya: Her şey meydanda, hukukun/devletin işleyişi durduruluyor. Bu meseleye kadar da onlarca mesele patlak verdi. Hepsi Bohçalı’ya, Şenkal’a, Semih’e, Tayyip’e, Soysuz’a ve çevrelerindeki kişilere çıkıyordu, savcılar ve hakimler vazifelerini yapmadılar. Zaten çoğunlukla emir eri yaptıkları polis amirlerine, müdürlerine, savcılara ve hakimlere ve bilirkişilere denk getiriyorlar. Koca devletimizle keyiflerince oynuyorlar. Göstere göstere ve tonlarca uyuşturucu kaçırıyorlar. İnsan ve organ kaçırıyorlar. Emniyet müdürlerini de sisteme dahil ediyorlar. Sorun çıkartana da tetikçi gönderip emniyet müdürlüğü binasında vurduruyorlar. Kaymakamları ve valileri buna göre seçip atayıp kara para işlerinde kullanıyorlar. Bir yandan vergilerle, muhtelif ödemelerle, faturalarla da milleti soyuyolar. O herkesin bildiği ülkelere çalışıyorlar. Devlet sistemi, kim olduklarını artık herkesin bildiği bir mafya tarafından ele geçirilmiş vaziyette. Türkiye’deki hiç kimsenin can, mal, ırz emniyeti yok.

Akademi Dergisi takipçisi – Abi burda hocalarla konuşurken konuyu organ mafyasının memleketimizdeki faliyetlerine getiriyorum ama onlar kabul etmek istemiyorlar

Mehmet Fahri Sertkaya: O hoca zan ettiklerinin arasında gizli Ermeni, gizli Yahudi dolu. Kara paracı dolu. Dikkat et, baltayı taşa vurma, sakata gelme.

Akademi Dergisi takipçisi: – Olur abi

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Organize dolandırıcılık şebekesi ifşa oldu

(Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın sosyal medya uygulamasında bir takipçisi ile yazışmasının tek taraflı olarak yayınlanmış halidir)

Akademi Dergisi takipçisi: – Kurstan arayıp fazilet emlakın bizimle alakası yok dediler

Bunca zamana kadar ismine neden müdahale edilmemiş ,büyük kursta neden bu kadar alaka gösterilmiş dedim ,o kadarını bilmiyoruz dediler

Merkezden gelen emir için sizleri arayıp bilgilendiriyoruz dediler.Ben de ,fazilet emlakın nasıl bi üçkağıtçı olduğunu sağır sultan bile duydu niye bu zamana kadar müdahale edilmedi orasını merak ediyorum dedim ,oralar bizi aşar bilmiyoruz dediler

Mehmet Fahri Sertkaya: Evet bütün teşkilata dağıttılar. İş bu seviyeye geldikten sonra anca bunu yapabildiler. Bu halde bile son derece sakin, tepkisiz bir şekilde yaptılar.

Organize dolandırıcılık şebekesi olduklarını, Alihan ile etrafının da bu işlerin içinde olduğunu herkes anladı. Savcılar ise yine Mehmet Haberal’dan, MHPKK çetesinden, Bohçalı’dan, Şenkal Atasagun’dan, Semih Yalçın’ndan izin bekliyorlar işlerini gerektiği gibi yapmak için… Türkiye’de savcıları, hakimleri bunlar yönetiyorlar. İstediklerine ceza, istediklerine beraat verdiriyorlar. İstediklerini, müebbet hapis cezası almış olsa bile beş on sene bulunamamış gibi gösterip sahada kullanıyorlar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi