Depremde yetim kalmış çocukların “evlatlık” görüntüsü ile satılmasına, ortadan kaybolmasına izin vermeyeceğiz.
Depremden sağ kurtulduğu halde sonra ortadan kaybolmuş çocukların ve yetişkinlerin peşine düşeceğiz. Yol hangi ülkeye, hangi gizli servise, hangi mafyaya gidiyorsa, oraya kadar gideceğiz. Bu sebeple o ülkelerle harplar yapacağız. Bire bin kırıp geçeceğiz. Bu, çok kısa süre sonra başlayacak.
Tanımıyoruz, itaat da etmiyoruz hatta rest çekiyoruz
Sözde Türkiye Barolar Birliği,
“Türk Medeni Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır.” demiş…
İşte o Türk medeni kanunu değil, İngiltere dayatması ve oradan buradan toplama çağdışı bir kanun… O kanun da hükümsüz, çünkü yabancı ülkelerin dayatması ile ve içimizdeki İsrail ile içimizdeki Ermenistan’ın hain kadroları üzerinden alındı ve uygulamaya konuldu. Bu sözde kanunun bu şekilde yürürlüğe konduğuna dair türlü türlü somut deliller de bulunuyor.
Evlatlık edinen ile evlatlık arasında kan ve süt bağı yoksa, aralarında evliliğe bir mani de yoktur. Evlatlık, gerçek evlat gibi değildir. Manevi kardeşlik, manevi annelik, manevi babalık, manevi evlatlık, hakiki bir kan ve süt bağı değildir. Bütün gerçek müslümanlar bunu bilmeli, evlatlk almanın ve bakmanın şartlarını bilmeli ve ona göre almalı ya da almamalıdır. Bana sorulursa, almalılardır. O çocukların, masonların, satanistlerin, kriptoların, mafyaların, İngiltere’nin, İsrail’in, ABD’nin karışamadığı gerçek devlet yurtlarında büyütülmesi sağlanmalıdır. Evlatlık verme görüntüsü ile çocukların satılmasına, ticaretinin yapılmasına hele yurt dışına çıkartılmalarına asla izin verilmemeli.
Sözde Türk barolar birliğini de sözde Türk kanunlarını da mevcut rejimi de guguk sistemini de bunları hala dayatmaya çabalayan İngiliz maşası kripto kimliklileri de tanımıyoruz, saymıyoruz. Sıfatları, makamları ne olursa olsun, itaat da etmiyoruz.
Bundan sonra gerçek Türkler/Müslümanlar gibi yaşayacağız ve namusu, ahlakı, maneviyatı, toplumu çürüten, bu günkü acılara, felaketlere sebep olan dayatmalarına uymayacağız.
O sözde medeni kanun maddelerinin, batılı ülkeleri/toplumları ne hallere getirdiği de dünyanın gözleri önünde…
Hala damarımıza basmaya çalışan, hala İngiltere’ye, ABD’ye ve İsrail’e çalışan birkaç kripto kimlikli hain, kısacıktan kısa süre sonra, üzerlerinde sadece donları, gözleri de bağlanmış şekilde, bir yandan soğuktan ve bir yandan korkudan titrer halde, gerçek Türklere hesap verecekler.
Çoğu için bir kurşun bile heba edilmeyecek.
Bu ülkede Meral Akşener bile, Ümit Özdağ bile bebek ve çocuk ve yetişkin insan kaçakçısı…
Bunlar çıkıp medeni kanun, laiklik, Atatürk, çağdaşlık dedikçe, verilmesi gereken tek meşru karşılık bir kurşun olmalı. Sözün bittiği çoktan geçilmiş, üstüne bir asır geçmiş.
Sorun, bu gibilerin bile hala sahada rahatça gezebiliyor, konuşabiliyor, nutuk atabiliyor olması. Tabip birlikleri, avukat birlikleri bile terör, kara para yuvası bu memlekette… Yozlaşmayı nirvanaya ulaştıran kadrolar, bize medeniyet, hukuk, tıp öğretmeye kalkıyorlar. Hatta dayatmaya kalkıyorlar.
Doladılar ağızlarına İngiltere’den dayatma demokrasi, cumhuriyet kelimelerini, şu devleti ve milleti ne hallere getirdiler. O kadar yozlaşmanın, çürümenin, sapıklaşmanın neticesi olarak kocaman helaklar yaşanıyor ama onlar hala hala ifsad etmenin, hala kara ve kanlı para işleri, vurgunları yapmanın peşindeler. Hala devlet erkini ellerinde tutmanın, sistemi kara para entegreli halde tutmanın telaşındalar.
Hiçbiri Türk ve Müslüman olmadığı halde, hiçbiri insan kalmamış olmadığı halde, bir de karşımızda insan, müslüman, Türk rolü oynayarak üste çıkmaya çabalıyorlar.
İyice gerdi bu kara, bu kanlı, bu kahpece, bu haince, bu vahşi oyunlar bu milleti…
Yeterrr! Bu müslümanlığa geri dönecek. Hakiki müslümanlığa dönecek. Kriptoların, kara paracıların, şu bu ülkelerin piyonlarının istediği sözde İslam’a değil, gerçek İslam’a dönecek. Ve böylelikle kurtulacak.
Buna mani olmak için organize faaliyet gösteren iç hainler de enkazların altında kalmaya mahkumlar.
İşte meydan…
Sözde hür bir milletiz, devlet kurumlarımız bebek, çocuk, organ, yardım paraları kaçırmasın diye çırpınıyoruz. Haluk Levet gibi defalarca suçüstü olmuş bir hırsıza, nitelikli dolandırıcıya, evrakta sahteciye, yalancıya bırakıldı yardımlaşma işleri…
Haftalardır milletten tabandan tavana doğru tepkisini gösteriyor da o pislik bile hala oyunda tutuluyor. Hür bir memlekette bu olabilir mi?
Gerçek Türklere ahlak, din, medeniyet dayatmaya kalkanlar, Haluk gibi şarlatanlara iki kelam etsinler önce… Kendi aralarında mum söndülere, mayasız bayramlarına, kuzu bayramlarına isyan etsinler önce…
Bu ülkede devlet yetimhanelerindeki çocukların binlercesinin kurum üzerinden fuhşa, uyuşturucu işlerine, hırsızlık işlerine yönlendirildiği ve bu işin başını da Suçişleri bakanlığının çekti çıktı kaç kere gözler önüne, ona isyan etsinler önce…
O Ümit Özdağ aynı zamanda sübyancı bir sapık. Onun ne olduğunu sahada bilmeyen yok. onun Adnan Oktarcılardan zerre farkı yok. Avukat kadını sözde partisine, aslında çetesine resmen dahil etti, ifşa ettim, ne oldu? Güya herkese restler çekiyor, ben kaç kere restler çektim, nerede? Gık diyebiliyor mu? Eee nerede adalet sistemi? Bu millet neden bunları çekmek, taşımak zorunda? Bu nasıl hür devlet ve milletse, hala o pislik bile meydanda rahatça gezebiliyor, konuşabiliyor. Bir de devlet, din, ahlak, namus işlerine karışabiliyor.
AKPKK’nin ilk Suçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da sübyancı… Gizli Ermeni. Vatan haini. Kara paracı. Devletin yetimhanelerinde dönen türlü pis işlerin başında olanlardan…
Amerikan istihbarat belgelerinde bile sübyancı olduğu kaydı düşülmüş ve basına sızdı. O belgelerin hepsi gerçek ve kimse yalanlayamadı. Obama bile o belgelerin gerçek olduğunu açıkça kabul etmek zorunda kaldı. Kim soruşturma yaptı? Kim yargılama yaptı?
Kim gereğini yaptı?
Şu anda dinimizin açık emrine rağmen bizi sapık kendilerini medeni göstermek isteyenlerin hepsi bu hallerde kişiler. Hiçbiri Türk de Müslüman da değiller. Sunucusu, moderatör takımına kadar aynı şeytanlık seviyesinde kişiler.
Maksatları, sahipsiz çocukların İslami ve dolayasıyla hakiki bir koruma altına alınmasına mani olmak.
Evlatlık almak caiz ama evlatlık ile kan ve süt bağı yoksa, onu mahrem kişi değildir. Bu hukuka uyulacak ve hiçbir su-i istimale meydan verilmeyecek. Herkes evlatlık hukukunu bilerek ve uyarak yaşayacak.
Şu andan itibaren İngiliz dayatması rejim de kanunlar da hükumet de yardakçıları da Türk milletinin ayaklarının altındadır.
Herkes kararını ona göre alsın, karşımızda adımını ona göre atsın.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi