Etiket arşivi: Nagehan Alçı

Uzaylı da olsa insan, insandır

Uzaylı da olsa insan, insandır…

İran’daki ve Suriye’deki yeraltı uzaylı şehirlerinde çok büyük yıkılışlar ve acılar yaşanıyor.

Uzaylı da olsa insan, insandır… Bu güne kadar 50 milyar doların üzerinde masraf yaparak ve türlü çileler çekerek, 15 milyon kadar mülteciye ev sahipliği yapan ve dünyaya örnek bir duruş sergileyen ülkemiz… Söz konusu uzaylıları da mülteci olarak kabul etmelidir. İnsanlığın, hukukun ve vicdanın gereği budur. Bizim tarihimiz, insanlıkta zirve yaptığımız, dostu düşmanı şaşırttığımız asil davranışlarla doludur.

Nagehan Alçı’ya da sorulsa, o da bunu söyleyecektir ve ekleyecektir: “Evet, uzaylı da olsa insan, insandır. Mültecilerin hepsi yurdumuza kabul edilmeli ve gereken destekler verilmelidir. Uzaylı da olsalar onlar da hakim, savcı, vali hatta devlet başkanı bile olmalıdır.”

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Acımasızca çiğnemek…


Tayyip ve Bohçalı ve etraflarındaki çeteler, Karadeniz’i çoktan Araplara peşkeş çektiler. Araplar şu anda Ege’ye doğru ilerlemekteler. Bir yandan da Hatay ve çevresi ve bütünüyle Güney Doğu hedeflerinde… İstedikleri her yer ve her şey onlara peşkeş çekilmekte…

Araplar, bütün bunları aslında bir maşa olarak yapıyorlar. Aslında İngiltere ve İsrail için yapıyorlar. Büyük Ortadoğu, daha doğrusu büyük İsrail projesi kapsamında yapıyorlar. 15 milyondan fazla sözde mülteciyi buraya doldurmalarının bir sebebi de bu… Buralarda Türklük ve Müslümanlık tamamen yok olsun istiyorlar. Hatta buralarda insanlık ve iyilik tamamen yok olsun istiyorlar. Zülkarneyn’in yani Oğuz Kağan’ın soyundan hiç kimse kalmasın istiyorlar.

Bu süreci de terör örgütleriyle, mafyalarla beraberce çalışan ve emirlerinde olan hükumetler üzerinden sevk ve idare ediyorlar. Kara ve kanlı paralarla finanse ediyorlar. Basın, medya ve kontrol altındaki sosyal medya ile milletleri ayakta uyutuyorlar.

Bu nedenle, bu kadar skandallarına rağmen, ispatlı suçlarına rağmen o Bohçalı ve çetesi, o Soysuz ve çetesi, o Tayyip ve çetesi hala oyundalar. Hala onlara hukukun gereği yapılmıyor.

İngilizler ve İsrailliler, bunları, bütün bu kötülükleri, Türkiye içindeki gizli Ermeniler ve gizli Yahudiler sayesinde yapabiliyorlar. Onlar bu insanlık dışı çeteye ve planlara hizmet ediyor olmasalar, İsrailliler bunu Türkiye’ye ve Türk milletine yapamazlar. Bu nedenle de bu ülkedeki gizli Ermeni ve Yahudi hainler, her türlü cezayı ve kötülüğü hak ediyorlar. Bunların her bir ferdi, bulundukları, görüldükleri yerde diri diri yakılsalar, adalet yerini bulmuş ve yeterli ceza kesilmiş olmaz.

Şu anda onlar vesilesiyle bu ülkede ahlak ve namus, din ve iman, imalat ve maliye, insanlık ve iyilik, aile ve akrabalık bağları kasten çökertiliyor. Şu acı hale rağmen, daha da daha da çökertiliyor.

Türkiye güya seçime gidecekmiş… Ne seçimi, bunlar, alavere dalavere ile Türkiye’nin idaresini hala hukuksuzca ellerinde tutmanın ve söz konusu odaklara çalışmanın mücadelesini veriyorlar. O Meral, o Kemal, o Ali, o Ahmet, o Ümit ve benzerleri… Hepsi bu sistemin içindeler, hepsi de kara ve kanlı paralardan paylar alıyorlar ve aynı merkez tarafından idare ediliyorlar. Şu son mülteci çıkışını yapan “Suriyeliler burada hakim de olacaklar, vali de olacaklar” diyen Nagehan Alçı dahi gizli bir Ermeni ve Hristiyan… Aynı unsurlara çalışıyor. Türkiye’yi gerçekten Türkler idare ediyor olsaydı ve Türkiye gerçekten hukuk devleti olsaydı, o vatan haini Nagehan Alçı da sözde kocası olan gizli Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı da ikinci kere TV yayına çıkamazlar, ikinci yazılarını yazamazlardı. Hemen gözaltına alınırlar ve yargılanıp asılırlardı. Üç beş tane CIA piyonu gizli Ermeni ve Yahudi ile, Türkiye’yi bu hallere getirdiler. “Suriyeliler de bizim bir parçamız diyorlar. Çünkü Suriyeli diye ne kadar gizli Ermeni, Ezidi, Süryani ve terör yanlısı varsa, onları getiriyorlar. Din kardeşimiz diye gösteriyorlar. Şu aç bırakılmış milletimizden, çocuklarımızdan çalınan paralarla onlara maaşlar bağlıyorlar.

Türkiye’nin tek kurtuluşu var ve o da seçim değil, bunların hepsini eş zamanlı olarak milletin ayaklarının altında çiğnemek… Acımasızca çiğnemek…

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi