İstanbul ve civarına en büyük saldırılar kuzey batı yönünden gelecek. Bu saldırıların merkezi ise Polonya olacak. Polonya’daki onca askeri yığınak ve hazırlık Rusya için değil, Türkiye için…
Ruslara da çok iş düşüyor ama Rusların adım atacak takati yok. Çökmüş bitmiş, normal şartlarda dağılması gereken bir Rusya var ve Türkiye’ye saldırıları, Rusya’yı da ayakta tutmak için yapacaklar.
Yine de Ruslar, Karadeniz bölgesindeki mühim şehirlere çıkarak kısa sürede büyük yağmalama yapacaklar. Hemen maddi imkanlar bulmak zorundalar. Ruslar, İstanbul’a da çıkmak isteyecekler.
Bu işgal planında Azerbaycan da Ruslarlar ve İranla birlikte hareket edecek.
Türkiye’deki masonlar, gizli Ermeniler ve Yahudiler, zamanında Irak’ta olduğu gibi, Türkiye’yi, kendini hiç savunamayan bir ülke gibi saldırganlara teslim etmek için her şeyi yapacaklar.
Maraş merkezli suni deprem saldırlarından sonra, anormal şekilde davranışlar sergilenmesinin, kararlar alınmasının bir sebebi de bu… Türkiye’yi, kendini savunamaz, yıkılmış, ayağa kalkamaz, onlarca ülkenin siyasi ve asker müdahaleerine açık bir ülke gibi göstermek…
İlk depremden 10-15 dakika sonrasından başlayarak, süreç boyunca İstanbul, onların türlü planlarını bozmasaydı, şu beklenen işgale çoktan teşebbüs edilecekti.
Elde ne varsa kullanacaklar. Herkesi, her şeyi kullanacaklar. Ülkedeki on milyondan fazla sözde mültecileri de kullanacaklar. Buna, suni depremlerden sonra hemen başladılar ama devamını getiremediler.
Şehir, şehir… Bölge bölge düşecekti Türkiye ve parçalara bölünecekti. Hala hesapları, planları bu…
Tayyip, Kemal, Ali, Meral, Temel, Ali, Ahmet, Soysuz, Kalın, Abdullah Gül, MİT, Hakan Fidan, Genelkurmay kademesi, basın ve medya kuruluşlarına kadar herkes bu planın içinde…
Bu şartlarda bile bu ülkeyi işgal etmelerine İstanbul izin vermedi. Gün geldi “Yok mu başka uçak gemileriniz, gönderin, oynayalım” dedi. Fransızlar hemen sazan misali atladılar. Kısa süre sonra rezil olarak çektiler uçak gemilerini… Sekiz ay çalışmayacakmış. Ölenleri, intihar edenleri, yananları, birbirini vuran askerleri hiçbiri açıklamadı.
Siyaset sahasında son haftalarda artan görüşme trafiğinin arkasında da bu işgal teşebbüsü planı var. Yapıp sonuca ulaşacaklarına emin olsalar, hiç durmayacaklar. Hepsi de Tayyiple ya da Kemal’le ve hepsinin tasmalarını elinde tutan Mehmet Haberal ile şen şakrak görüşüyorlar. Her şeyi açıkça konuşuyorlar. Hepsi de planı genel hatları ile biliyorlar.
Şu anda sağda solda çıkarak “Türkiye’yi işgal mi edecekler” diye diye konuşanların çoğu da bu planın içinde olan kişiler. Bu akımı kontrolde tutmak için akımın içine giriyorlar, yönlendirmek istiyorlar. Bilgi kirliliği ile ya da sıkana, bunaltana kadar devam ediyorlar
Mesela Eray Hacıosmanoğlu gizli Hristiyan, gizli Ermeni bir kişi. Kesinlikle dürüst değil ve iyi niyetli değil.
Ben hala büyük belaları def edecek ya da tehir edecek hamleler yapıyorum ama biliyorum ki yanlış yapıyorum. Bu milletin kırk milyonu hemen yok olsa, bu millet de ülke de anca kurtulur.
Beklenenin aksine, önce doğrudan bombardıman, füze atışları, kapsamlı işgal teşebbüsü, devamında suni depremler, fırtınalar, seller, hortumlar görülebilir.
Bu nedenle, Türkiye’ye nüve bombaları atılabileceğini duyurdum. Çok büyük ihtimalle de atılır.
Hala şu ya da bu partiyle, hala şu bu ünlüyle ve sunucuyla ya da Youtuberla oyalananlar bile aslında vatana ihanet suçu işlemiş oluyorlar. Her şey çok açık. Sistemlerinin ne olduğu da adamlarının kimler olduğu da çok açık. Kimsenin mazereti kalmadı.
Sarsıcı ve yıkıcı kararlar alınması gerekiyor. Yoksa onlar sarsacak ve yıkacaklar.
Türkiye’de meşru bir hükumet de rejim de yok. Meşru bir tek siyasi parti de lider de yok. Meşru ve kararlarına itaat etme zorunluluğu bulunan bir adalet sistemi de yok.
Bir manada zaman Türkiye’nin aleyhine işliyor, çünkü gerekenlerin hiçbiri yapılmıyor. Bir manada da zaman düşmanların aleyhine işliyor, çünkü batıyorlar, iflas ediyorlar. İstanbul’a girmek, İstanbul’u etkisiz hale getirmek zorundalar.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi